Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-14-2009, 16:36   #5
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Bu; İnsan-ı Kâmil, öyle bir saf, temiz ve mutlak aynadır ki, mutlak cemâl olan Hak, zatını kayıtsız orada müşahade eder.

Kâmil insanın aynası Hakkın tecellisine göredir. Diğerlerinde olan tecelli, kulun zannına, kabulüne ve istidadına göredir. Gerçeği söyleyen Haktır, ve doğru yola hidayeti o verir.

***

Muhiddin-i Arabî Hz. FÜSUS'un son kısmında, bazı kelâm sarfetmiştir. Anlattığımız mevzu ile ilgisi olduğu için , buraya kısmen alıyoruz. Hazret ez cümle şöyle buyurur:

-"Varlığına itikad edilen ALLAH, kulun zannına göre yapılan İlâhtır. Bu bir sıfattır ki: kulun kendiliğinden yaptığı bir ilâh olup övgülerini de, ona göre yapar ve Hakkı kendi dar çerçevesine sokmuş olur. Bu sebepten kendi itikadına uymayan kimsenin itikadını kötüler. Sebep; Hakkın arzusuna değil; kendi zannına uymayışıdır. Eğer insafı olsaydı böyle yapmazdı... O kul, böyle yapmakla kendine özel bir mabud yapmış olur ve kendine uymayan herkesi kötüler; çünkü cahildir. Şayet Bağdadlı Cüneyd'in -ALLAH ona rahmet eylesin- dediği:

-Suyun rengi kabının rengidir.

Cümlesindeki manâyı anlamış olsaydı hiç kimse ile çekişme yolunu tutmazdı. Her itikad sahibinin, itikadını teslim eden bir arif olurdu. Hak Teâlâ'nın her surette tecellisini görür ve bilirdi.

O kendine özel bir mâbud tasavvur eden kişi, sadece bir zan sahibidir; ne âlimdir, ne arif... Bu sebepten ALLAH-ü Teâlâ:

-Ben kulumun zannına göreyim.

Buyurdu. Bunun mânası şudur:

-Kulum, beni ne şekilde düşünürse ona göre öyle var olurum.

Bu, ister itlak, isterse takyid olsun.

Hakkında çeşitli itikad beslenen ilâh muayyen, mahdut ve sayılıdır. Kulun kalbine sığan ilâh da odur. Yani Hakkın bir tecelli yüzüdür; başka ilâh değildir. Ama, mûtlak olan ilâh, celâl sahibidir ve ondan başkası bulunmaz, hiçbir yere de sığmaz, hattâ gönüle bile sığmaz. Nasıl sığsın ki, cümle eşyanın aynıdır. Zatından gayrisi yoktur, hattâ gönülün dahi aynıdır.
  Alıntı ile Cevapla