|
-'HİÇBİR İLİMİZİN NAZARIMIZDA FARKI YOKTUR'-
Erdoğan, 'Başbakan, filanca vilayete küstü, 28 kere gittiği yere artık gitmeyecek' şeklinde yapılan değerlendirmeleri, 'yakışıksız ve çirkin' olarak nitelendirdi.
Hizmet ve eser siyasetini temel ilke olarak benimseyen bir parti olduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: '780 bin kilometrekarenin iktidarıyız, belli bir bölgenin değil. Milletimizin yerel yönetim yetkisi vermediği birimlerde, elbette belediye başkanlığı ölçeğinde hizmet vermemiz mümkün olmayacaktır. Ancak her ilde belediye ve il genel meclislerinde AK Parti'li arkadaşlarımız, şehirlerimizin yönetimlerine iradelerini yansıtacaklar, hizmet siyaseti doğrultusunda katkı vermeye devam edeceklerdir. Hükümet olarak, ister AK Parti'ye oy versin, ister başka bir siyasi partiyi tercih etsin, hiçbir ilimizin bizim nazarımızda bir farkı yoktur. Genel yönetimin, merkezi yönetimin yapması gereken hizmetler yine oralara verilmeye devam edecektir. Aynı şekilde görevi ilk kez veya ikinci kez devraldığımız birimlerde de insan odaklı hizmet, eser odaklı siyaset anlayışını sürdürmeye devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.'
-'RAKAMLAR ÜZERİNDEN CAMBAZLIK YAPACAK DEĞİLİM'-
Başbakan Erdoğan, her türlü istatistikten pek çok farlı yorum ve analiz çıkarmanın mümkün olduğuna işaret ederek, 'Ancak ben birilerinin yaptığı gibi rakamlar üzerinden cambazlık yapacak değilim' dedi.
Milletin gayet net şekilde tabloyu çizdiğini, manzarayı ortaya koyduğunu, vermek istediği mesajı da net şekilde verdiğini kaydeden Erdoğan, AK Parti'nin, 29 Mart seçimlerinden, önceki 3 seçimde olduğu gibi birinci parti çıktığını anımsattı. Kimsenin, bunun aksini iddia edemeyeceğini belirten Erdoğan, AK Parti'nin, en yakın rakibine dahi büyük fark atarak, seçimi açık ara önde bitirdiğini söyledi. Erdoğan, bir partinin, kuruluşundan itibaren girdiği 4 seçimde birinci parti olarak çıkabilmesinin, son 30 yılın tek örneği olduğunu belirterek, 'Bu eşine ender rastlanan bir başarıdır. AK Parti, milletimizin umudu, istikrarın ve güven zemininin teminatı olduğunu 29 Mart seçimlerinde bir kez daha gösterdi' diye konuştu.
AK Parti'nin, bu seçimde de kendi başarılarıyla, hedefleriyle yarıştığını dile getiren Erdoğan, kesin olmayan sonuçlara göre AK Parti'nin il genel meclisinde yüzde 39, CHP'nin yüzde 23, MHP'nin yüzde 16 oy oranına ulaştığını bildirdi. Erdoğan, her iki partinin oylarının toplanması halinde AK Parti'nin tek başına elde ettiği oy oranına ancak tekabül ettiğini söyledi.
-RAKAMLARLA SONUÇLAR-
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin 16 büyükşehir belediyesinden 10'undan, 65 ilden 35'inden milletten yetki aldığını anımsatarak, sözlerine şöyle devam etti: '81 ilimizden 45'inde milletimiz AK Parti'yi görevlendirdi. 143 metropol ilçenin 85'inde milletimiz AK Parti'yi görevlendirdi. 892 ilçe belediyesinden 447'sinde milletimiz AK Parti'li adaylara yetki verdi. Tüm büyükşehir, il ve ilçe belediye toplamı olan 973 belediyenin 492'sini AK Parti'li adaylar kazandı. 1974 beldeden ise kesin olmayan sonuçlara göre 973 belde AK Parti'yi tercih etti. Toplamda 2 bin 947 birimin bin 465 tanesini AK Parti kazandı. AK Parti hem büyükşehir, hem il ve hem ilçe belediye bazında, milletimizin özgür iradesiyle her alanda yaklaşık yüzde 50 idare yetkisine mazhar oldu.
İl Genel Meclisi sonuçlarına göre, AK Parti 81 ilin 63'ünde birinci parti oldu. AK Parti'nin en yakın takipçisi DTP ise 9 ilde birinciliği elde edebildi. Buna karşın anamuhalefet CHP 6 ilde, MHP 2 ilde, BBP 1 ilde birinci parti oldu. Burada dikkat çeken husus, AK Parti'nin oylarını geniş bir tabana yaymasına karşılık, diğer partilerin hala bölge veya il partisi olmaktan öte geçemedikleridir, bu bir gerçek. Bazı partiler kimlik siyaseti sonucunda, 'kimlik siyasetiyle siyaset yapılmaz diye bir şey yok, tabii yapılır ama kimlik siyasetiyle siyaset yaparsanız dar bir çerçevede kalırsınız' sadece doğu ve güneydoğudaki bazı illerimizde varlık gösterebilmiş, diğer bölgelerde hiçbir varlık gösterememiştir. Diğer bazı partiler sadece Ege, Akdeniz, Marmara gibi yerlerde kısmi varlık göstermiş, geriye kalan bölgelerde ciddi oy kayıplarına uğramıştır. CHP 26 ilde yüzde 10'un altında, 16 ilde yüzde 5'in altında kaldı. 31 ilin hiçbir ilçesinde seçimi kazanamayan CHP, bu illerin 17'sinde bir belde belediyesi bile elde edemedi. Buna karşın AK Parti 81 ilin tamamında gerek belediye başkanlarına verilen oylarla, gerek il genel meclisi oylarıyla varlık gösterdi ve Türkiye partisi olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.'
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, süreci (Ergenekon soruşturması) bulandırarak, hakimleri, savcıları, yargıyı itham ederek, tehdit ederek hiç kimsenin bir yere varamayacağını belirtti ve 'Bugün savcılarımız, hakimlerimiz, üzerlerinde hiç bir baskı ve tehdit hissetmeden, hiç bir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, bu, bugünümüz ve geleceğimiz için de güven verici bir gelişmedir' dedi.
Erdoğan, TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 23 ilde, kimlik siyaseti yaparak oy elde etmeye çalışan partinin, il genel meclisinde yüzde 27,2 oranında oy aldığını söyledi.Buna karşılık AK Parti'nin, 23 ilde il genel meclisinde yüzde 36,3 oy alarak bu bölgelerde birinci parti olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Elbette AK Parti bu seçimden zaferle çıkmıştır. Bu seçimin birincisi AK Parti'dir'diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:'AK Parti, bu seçimlerle birlikte bir kez daha Türkiye partisi olduğunu göstermiştir. Ancak, ortaya çıkan sonuçların beklentilerimizin altında kaldığı da bir gerçektir. Bu durumu, enine boyuna analiz etmek gibi bir sorumluluğumuz bulunmaktadır.
Muhalefet partileri, AK Parti'nin, bir önceki yerel seçime göre oylarındaki birkaç puan düşüşü, kendi hanelerine başarı gibi yazma gayreti içindeler. Seçim öncesinde, meydanlarda kendileri için değil, AK Parti için hedef belirleyenler, seçim sonrasında da kendi başarısızlıklarını değil, AK Parti'nin aldığı sonucu konuşuyorlar. Hiç bir siyasi parti seçime girerken, 'ben 2. 3. 4. 5. parti olacağım' diye girmez. Her siyasi partinin, 'ben bu seçimin bir numaralı partisi olacağım' diye girmesi lazım. Demokrasi mücadelesinde birinci olmaktır, asıl hedef. Seçim sürecinde yürüttükleri iftira ve yalan kampanyalarına, küresel krizi istismar çabalarına, medyadan aldıkları sonsuz desteğe rağmen, oylarını ancak cüzi miktarda artırabilenler, bu sıkıntılı durumu örtmek için AK Parti'yi hedef tahtasına yerleştiriyorlar. Bunlara itibar etmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Bizim için esas olan, milletimizin ortaya koyduğu iradedir, bize verdiği mesajlardır. Biz, milletimizin bize verdiği mesajı en iyi şekilde okuyacak, muhasebemizi yapacak ve aynı heyecanla, şevkle yolumuza devam edeceğiz. Sorumluluğumuzun büyük, yükümüzün ağır olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin partisi olmanın, 81 vilayetinde tercih edilmiş olmanın, bize ağır bir emanet yüklediğinin bilincindeyiz. Bu emanete helal getirmeyecek, emaneti yere düşürmeyecek, hukuktan ve demokrasiden şaşmadan Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz.'
-'TOPLUMSAL MERKEZİN YEGANE PARTİSİ'-
Başbakan Erdoğan, bu seçimlerin, milletin önemli bir çoğunlukla, AK Parti'yi, toplumsal merkezin yegane partisi ve adresi olarak kabullendiğini gösterdiğini ifade etti.Milletin, 29 Mart seçimlerinde bir kez daha 'AK Parti' diyerek, güven ortamına, istikrara, hizmet siyasetine, 'durmak yok yola devam' mesajını gür bir sesle tekrar ettiğini belirten Erdoğan, 'Biz de nerelerde eksikliklerimizin olduğunu etüt ederek, milletimizin verdiği mesajları en doğru biçimde okuyarak, taze bir nefesle, heyecanla 'durmak yok yola devam' diyoruz' dedi. Başbakan Erdoğan, seçim sonuçlarının millete, partisine hayırlı olmasını diledi. Başbakan Erdoğan, Türkiye genelinde bu dönemde görev yapacak 700'e yakın, belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi bayanları da tebrik ederek, bu konuda da AK Parti'nin bir ilki gerçekleştirdiğini söyledi.
-ERGENEKON SORUŞTURMASI-
Başbakan Erdoğan, son bir kaç hafta içerisinde, Türkiye genelinde Cumhuriyet savcılarının talimatları doğrultusunda bazı gözaltılar olduğunu belirtti.Tamamen yargı organının talimatlarıyla gerçekleşen bu operasyonların ardından bazı siyasi parti liderlerinin, sorumsuzca açıklamalar yaptığını ve yapmaya da devam ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: 'Savcı ve hakimlerin hukuk kuralları çerçevesinde yürüttükleri adli soruşturmaları seçimler ve siyasetle ilişkili hale getirenler, bu soruşturmalar üzerinden AK Parti'ye ve Hükümetimize ağır eleştiri getirmek suretiyle buradan siyasi rant elde etmeye çalışıyorlar. Ben, bu sorumsuz eleştirilere, kastını aşan açıklamalara, kışkırtıcı, tahrik edici ifadelere cevap verecek değilim. Buna cevap verecek merci bellidir. Ancak, burada bir kez daha, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Yasama, yürütme ve yargı tamamen bağımsız erkler olarak, çağdaş bir hukuk devletine yaraşan bir şekilde görevlerini ifa etmenin gayreti içindeler. Anayasamızın 9. maddesinde yerini bulduğu gibi, yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. 10. maddede, 'herkes dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzer sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir' hükmü yer alır. 38. madde ki, bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum: 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz' der. Türk Ceza Kanununun 3. maddesi, 'ceza kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet ve siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum bunun yanında ekonomik ve diğer toplumsal konular yönünden ayırım yapılamaz ve hiç kimseye ayrıcalık tanınamaz' der.
Anayasamızda ve yasalarımızda altına imza attığımız uluslararası hukuk belgeleri de açıktır. Türkiye, güçler arasındaki dengeyi en iyi şekilde muhafaza ederek, işleterek, gelişmiş bir demokrasi olmak yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Siyasiler dahil, her kesime düşen, biraz önce hatırlattığım temel ilkelere, Anayasa ve yasalara uygun davranmaktır. Türkiye demokrasisinin bu olgunluğa erişmesi son derece gereklidir. Bugün savcılarımız, hakimlerimiz, üzerlerinde hiç bir baskı ve tehdit hissetmeden, hiç bir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, bu, bugünümüz ve geleceğimiz için de güven verici bir gelişmedir. Bundan kim, neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız, ortada son derece vahim ve ağır iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bu iddiaların peşine düşen, aydınlatmaya çalışan bir hukuk sistemimiz var. Bırakalım, yargı ve hukuk işlesin, ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, istismar ederek, hakimleri, savcıları, yargıyı itham ederek, tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz. Bu süreci siyasetle, Hükümetle ilişkili göstermek, bu süreç üzerinden siyasi rant elde etme gayretine girmek son derece sorumsuzca bir yaklaşımdır. Hükümet olarak biz sorumluluğumuzun idrakindeyiz. Yargıya, biz sadece yardımcı oluruz. Yargının görevini asla üstlenmedik, üstlenemeyiz.' Başbakan Erdoğan, kendilerinin sadece, adaletin tecelli etmesi için üzerlerine düşen görevi yerine getirdiklerini vurgulayarak, bu anlayışı, toplumun bütün kesimlerinden, fertlerinden, özellikle de siyasi aktörlerinden beklediklerini ifade etti.
AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, küresel krizi en az zararla atlatan ülke olacağını ifade ederek, 'Bize bu küresel kriz teğet geçecektir. Türkiye'de bunun aksini iddia edenler, bu psikolojik süreci olumsuz etkileme gayreti içerisinde olanlardır. Felaket tellallarının beklentilerine olumsuz cevap gelecektir. Biraz sabır' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, ülke ekonomisi hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Son yüzyılda eşine az rastlanır bir küresel finans krizinden geçildiğini ifade eden Erdoğan, dünya genelinde çok kapsamlı tedbir paketlerinin hayata geçirilmesine rağmen, küresel ekonominin görünümüne ilişkin belirsizliklerin devam ettiğini kaydetti.Başbakan Erdoğan, Hükümet olarak, ülke ekonomisinin bu gelişmelerden hangi ölçüde etkilendiğini yakından izlediklerini, aldıkları tedbirleri devam ettireceklerini söyledi. 2008 yılının 2. yarısından itibaren 60'ın üzerinde tedbiri uygulamaya koyduklarını, sanayinin çarklarını, üretimi ve istihdamı harekete geçirmek amacıyla tedbirler aldıklarını bildiren Erdoğan, para politikalarında önemli açılımlar gerçekleştirdiklerini, iç talebi canlandıracak tedbirler aldıklarını ifade etti. İşsizliğin çok can alıcı bir sorun olduğunun farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, 'Bu sorunu kriz sürecinde hafifletmek için önlemlerimiz oldu, yeni önlemi de müzakere ediyoruz' dedi.Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: 'Ekonomiye ilişkin önemli bir gelişme de 2008 yılı katılım öncesi ekonomik programı hazırladık ve Avrupa Komisyonuna sunduk. 2008 yılı katılım öncesi ekonomik programı, 2007-2008 yıllarına ilişkin mevcut gelişmeleri değerlendiriyoruz ve 2009-2001 dönemine ilişkin tahmin ve politikaları tamamladık. Programda, küresel krizin yansımaları da dikkate alınarak, 2008 yılı eylül ayında yüzde 4 olarak açıklanan 2009 yılı büyüme tahminini, yüzde -3,6 olarak revize ettik. 2010 yılından itibaren küresel şartların düzelmeye başlamasıyla birlikte Türkiye ekonomisinin de toparlanma sürecine gireceğini bekliyoruz. Bu çerçevede ekonominin 2010'da yüzde 3,3, 2011'da yüzde 4,5 oranında büyümesini hedefliyoruz.'Yaşanan krizin en önemli yansımalarından birinin, Türkiye'nin cari işlemler dengesinde ortaya çıkması olarak beklendiğini ifade eden Recep tayyip erdoğan, şunları kaydetti: '2009 yılına ait ocak ve şubat ayı gerçekleşmelerinin de işaret ettiği gibi, 2009 yılı genelinde cari işlemler açığının önemli ölçüde gerileyeceğini bekliyoruz. Katılım öncesi ekonomik programda, 2009 yılı cari işlemler açığı 11 milyar dolar olarak tahmin edildi. Merkez Bankamız tarafından 2009 yılı için yüzde 7,5, 2010 ve 2011 yılları için de yüzde 6,5 ve 5,5 olarak ortaya konulan enflasyon hedefinin rahatlıkla erişilebilir olduğunu düşünüyoruz. Son 5 yılda izlediğimiz disiplinli maliye politikaları, sağlanan güven ve istikrar ortamı sayesinde, kamu net borç stokunun gayri safi yurt içi hasılaya oranı önemli ölçüde düştü. Söz konusu oran 2008 yılı sonu itibariyle, yüzde 28,6 olarak gerçekleşti. Kamu net borç stokunun gayri safi yurt içi hasılaya oranının 2009 yılında küresel kriz nedeniyle yüzde 34,6'ya yükselmesi bekleniyor. Ancak bu oranın 2010-2011 döneminde önemli bir değişim göstermeyeceğini tahmin ediyoruz.'
-'BÜYÜK ÇABA GÖSTERİYORUZ'-
Başbakan Erdoğan, küresel krizin etkilerinin asgari seviyede olması için büyük çaba gösterdiklerini söyledi.'Bu krizi en az zararla atlatan ülke olacağız. Bazılarının ifade ettiği gibi yine söylüyorum: Evet, bize bu küresel kriz teğet geçecektir' diyen Erdoğan, Türkiye'de bunun aksini iddia edenlerin, bu psikolojik süreci olumsuz etkileme gayreti içerisinde olanlar olduğunu kaydetti. Erdoğan, bu kişilerin, 'Türkiye'de ekonomik noktadan kriz oluşsun, sosyal krize dönüşsün, arkasından da siyasi krize dönüşsün' beklentisi içerisinde olanların bulunduğunu kaydetti.Artık bunun aşılması gerektiğine işaret eden Erdoğan, 'Bu gemide hep beraber yolculuk ediyoruz. Bu gemi zarar görürse bundan hepimiz zarar görürüz. Onun için iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle hepimiz burada ne yapmamız gerekiyorsa, onu yapmanın gayreti içerisinde olmalıyız' dedi. Erdoğan, 1-2 Nisanda Londra'da yapılan G-20 Zirvesi'nde bu konuları görüştüklerini ifade ederek, 'Felaket tellallarının beklentilerine olumsuz cevap gelecektir. Biraz sabır' diye konuştu.A.A
|