Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-31-2009, 19:25   #4
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Yılanlı Sütun
At Meydanı'ndaki eski Spina'nın üzerindeki sütunlardan biri de Yılanlı Sütun'dur. Büyük Konstantin tarafından Delfi şehrinden İstanbul'a getirilip diktirilen bu sütun Hele*nistik devre ait abidelerin en eskisidir. Abide, ilk inşaatında 29 burmadan ibaretti ve üstün*deki üç yılan başına kadar 8 metre yüksekli*ğinde idi. Birbirine sarılmış olan yılanların vücutları 6,5 metre yükseklikte birbirlerinden

ayrılıyordu. Yılanların başları üstünde üç ayaklı bir altın vazo bulunuyordu.
Üç başlı ejderha şeklinde olan bu direğin, akrep, çıyan ve yılan gibi hayvanları kentten uzak tuttuğuna inanılırdı. Evliya Çelebi bu objenin etkisini nasıl yitirdiğini şöyle açıklar:

"Başının birisini bir yeniçeri kılıçla vurarak kırmıştır. O anda direğin tılsımı kısmen bozul*muş ve istanbul'un içine yılan, çıyan, akrep ve benzer hayvanlar dolmuştur. Denildiğine göre, yarı yüksekliği, Sultanahmet Camii yapılırken toprak altında kalmıştır."






iskenderiye'den getirtilerek dikilen Teodosyos Sütunu ve onun önündeki Yılanlı Sütun görülüyor

Ateşler saçan heykeller
Evliya Çelebi, yukarıda anlattıklarından başka altı objeyi de "denize ait tılsımlar" ola*rak anlatmıştır. Çatladıkapı'da Güngörmez Sarayı bitişiğinde, üzerinde tunçtan bir dev heykeli bulunan dört köşe sütun vardı. Ne zaman Akdeniz yönünden düşman gemileri gelecek olsa, bu dev heykelinden bir ateş çıkar ve gemileri yakarak batırırdı. Kadırga lima*nındaki bakırdan yapılma geminin ise, şöyle bir işlevi vardı: Her yıl zemheri gecesi kentin büyük kadınları bu bakır gemi içinde sabaha kadar denizde dolaşır, Akdeniz'i korurlarmış. Rivayete göre, İstanbul'un fethi sırasında bu gemi ele geçirildi. Tophane tarafında da ikinci bir bakır gemi vardı. Gene her yılın zemheri gecesinde içine binen sihirbaz ve fal*cılar, bu kez Karadeniz kıyılarında dolaşarak oraları korurlardı. Bunu da Muaviye'nin oğlu Yezid'in, Galata'yı ele geçirişi sırasında par*çalattığı söylenir. Sarayburnu'ndaki tunçtan yapılma üç başlı ejderha da çıkardığı ateşle, Karadeniz ve Akdeniz yönlerinden gelen düş*man gemilerini yakardı.
Objelerin yaydıkları tesirler
Evliya Çelebi, bu tılsımların çoğunun "ses çıkarmak ya da çığlık atmak" suretiyle isteni*len etkiyi oluşturduklarından söz etmektedir. Bu da gösteriyor ki, bu objeler yüklenmiş oldukları belirli bir tesiri, programlandıkları zamanlarda yayarak, etkileyecekleri olgulara ilişkin titreşimler yaymakta ve titreşimler de fizik düzeyde ses etkilerine yol açmaktadır. Bu tür "vızıltı, çınlama" gibi ses etkilerine ufolojik tezahürlar sırasında da rastlanıldığı biliniyor.
Gizli enerji merkezleri
Burada küçük bir bölümü incelenen İstanbul' un dikili taşlarının başlı başına enerji merkez*leri olduğu düşünülebilir. Bu taşlar büyük olasılıkla, kozmik yasalar uyarınca birtakım enerjileri çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp dağıtıyorlardı. Belki bugün de aynı işlevi görüyor olabilirler. Hatta taşların dikili bulundukları yerlerin Türkiye'deki ley hatla*rıyla bağlantılı olduğu ve bunların birleşim nokta*larının yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı da söylenebilir.





III. Selimin başarısından dolayı 1790 yılında dikilmiş olan Lahana abidesinin bir sebze adına dikilmiş ilk anıt olduğu söyleniyor







Karacaahmet mezarlığında bulunan ve rivayete göre bir ata ait olduğu söylenen bir mezar vardır. Buranın yürümesi geciken çocukların yürümesini sağlayan bir ziyaret yeri olduğu söyleniyor







II. Mahmufun 1811 yılında bir yumurtayı 454 adımdan vurması üzerine dikildiği söylenen Bamya sütunu, İstanbul'un en ilginç sütunlarından biridir









Eski bir fotoğrafta eski adı At Meydanı olan Sultanahmet Meydanı
  Alıntı ile Cevapla