Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-01-2009, 16:20   #6
Kullanıcı Adı
u.esra
Standart Medrese Eğitimi
Askerlikten sonra İstanbul'a yerleşen Mahmud Efendi sade bir talebe olarak sürdürdüğü İstanbul yaşamına Ali Haydar Efendi'nin "İsmailağa Camii'ne imam olacaksın." emri ile yeni bir boyut kazandırır. Onun İsmailağa Camii'ne imam olması ile alakalı şöyle bir olay anlatılmaktadır: Ali Haydar Efendi'nin büyük oğlu Şerif Efendi rüyasında İsmailağa Cami müştemilatında yer alan kabristanlıktan bir elin zuhur edip; "Ne duruyorsunuz bu camiyi niçin tamir etmiyorsunuz?" dediğini görür. Rüya üzerine Ali Haydar Efendi İsmailağa Camii'ni tamir ettirir ve Mahmud Efendi'yi oraya imam olarak nasbeder.

Mahmud Efendi mürşidinin vefatından sonra İsmet Efendi Tekkesi'ne gitme yerine Hocasının görevlendirdiği camide kalıp eğitim hizmetlerini oradan yürütmeyi uygun gördü. Bu durum İsmet Efendi Tekkesi'nin İsmailağa adıyla tanınmasına yol açtı. Mahmud Efendi, İsmailağa Camii'ni bir açıdan tekke bir açıdan da medrese olarak kullandı. Yüzlerce kişiye Osmanlı medreselerinde okutulduğu şekilde dersler okutup icazet verdi. 1960'ta başladığı eğitim hizmetlerini 2000 yılına kadar devam ettirdi.

Süleymaniye Dersiamlarından Dursun Efendi ile Fatih Dersiamlarından Ali Haydar Efendi'nin ders usullerini günün şartlarını dikkate alarak yeniden programlayan Mahmud Efendi, selefin okuttuğu kitapları terk etmeyi Onlara karşı vefasızlık olarak telakki ettiğinden kitap bitirmeye dayalı klasik eğitim sisteminden ödün vermedi. Bu yüzden Nahiv'de Molla cami, Fıkıh usulünde Miratu'l-usul, fıkıhta el-Hidaye, Mülteka, tefsirde Kadı Beydavi, Nesefi gibi klasik usulün vazgeçilmez eserlerine öncelik verdi. Bu ve benzeri disiplinlerde daha birçok eser okuttu; fakat bahsi geçen kitapları elinden hiç düşürmedi.

Mahmud Efendi olumsuz şartlar altında sürdürdüğü eğitim faaliyetleri esnasında talebelerinin özel sorunlarıyla ilgilenmekten de geri durmadı. 1962 yılında ders halkasına katılan Konyalı Mehmed Kargılı şunları anlatmaktadır: "Fatih'te müezzindim. Sabah namazından sonra İsmailağa'ya gider öğleye kadar Hocaefendi'den ders okurdum. Öğleden sonrada müzakere ve mutalaa ile ilgilenirdim. O gün itibariyle 5 tane çocuğum vardı. Kirada duruyordum. Evin kirasını ödemekte zorlanıyordum. Ek işte çalışmaya karar verdim. Bunun için ders okumayı bırakmam gerekiyordu. Bir gün dersten sonra Hocaefendi'ye durumu arz ettim. Hocaefendi, beklememi söyledi. Evine gitti, hanımının bileziklerinden 3 tane alıp geldi. "Al, bunlar sana hediyemizdir. Bozdur kiranı öde. Lakin dersten geri kalma." dedi.Mahmud Efendi tedris hayatında ilmin amel için okunmasını ve mutlaka ilim adamlarının ihlas sahibi olmaları gerektiğini söyledi. Talebeleri birçok dersten sonra hocalarının; "Arkadaşlar! Bugünkü derslerimiz ameli hayatımızda nasıl bir etki yapacaktır?" şeklinde ikazlarına muhatap olduklarını nakletmektedirler. Öğrencilerinin namaz kılarken sarık takmaları, setr-i avret noktasında titiz davranmaları/geniş elbiseler giymeleri, sakal bırakmaları, ilim-amel-ihlas ölçeğinde değerlendirilmelidir.

Mahmud Efendi'nin icazet verdiği öğrenciler ve onların takip ettikleri sisteme göre yetişen kuşak tefsir, fıkıh, usul, alet ve tasavvuf ilminde günümüz ölçeğinde iyi sayılabilecek bir düzeydedir. Çeşitli rahatsızlıklarından dolayı son birkaç yıldır ders okutmaya ara veren Mahmud Efendi hala zaman zaman yanında okunan klasik metinleri tercüme ve şerh etmekte, bulunduğu mecliste okunan ayetlerin tefsirini yapmaktadır
u.esra isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla