09-26-2009, 20:55
|
#77
|
|
Alıntı:
mücahid55 Nickli Üyeden Alıntı
öncelikle sizin üslubunuzla cevap verecek değilimterbiyem buna müsait değil, bu bakımdan İnşallah anlarsınız.
Hocamızın yapmadığını sizde biliyorsunuzda nedir bu onu bahane ettiler.başka şeyleride bahane edebilirlerdi. Belki Hocamız 1yıl iktidarda kalmasaydı çok daha kötüsü olaurdu. Bunu biz bilemeyiz Allah bilir.
hocamızı yapmadıklarından değil yaptıklarından sorumlu tutabiliriz.
hocamız iktidarda iken dindarlar bir zorluk çekmedi. ihl lerin orta kısımlarıda , kuran kurslarıda açıktı. baş örtülüler üniversiteye gidiyordu.
|
Evet arkadaşlar mücahid55 adlı arkadaş Erbakan döneminde dindarların hiç zorluk çekmediğini söylüyor.Bakalım doğru mu söylüyor :
28 Şubattaki MGK'nın üzerinden birkaç gün geçmişti.MGK'da alınan 18 maddelik kararlarda okulları ilgilendiren bölümlerde vardı.Gazetelerde bazı yurtların cemmatlerin kontrolünde olduğu haberleri yapılıyordu.
28 şubatçılar dersaneleri bir gerekçe bularak kapatmalılardı.Bu sebeple dersaneler sıkı bir denetime tutuldu.Denetim için 28 Şubat kararlarını uygulamak üzere her ilde oluşturulan kurullar görevlendirildi.Bu kurullarda İllerde vali, ilçelerde kaymakam başkanlığında askeri temsilci, müftü, emniyet müdürü bulunuyordu.
Bu kadar tanıtımdan sonra olaya gelelim ;
Yer İstanbul'un Üsküdar ilçesi.Nisan ayının 2. Cuma günü hem dersane hem de üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin rahat çalışmak için gönüllü olarak kaldığı bir yurt binasıdır.
Akşam üzeri güneş batıyordu.Cuma olduğu için etüt de yoktu.Öğrenciler dağılmış, sadece 15 tane izin kullanmayan öğrenci üst katta yurtta dinleniyordu.
Dersane müdürü Tarık Bey tam çıkmaya hazırlanıken minibüs bahçeye girdi.İlk önce kaymakam indi selamlaştılar.Şimdi diyalogları yazıyorum :
Tarık Bey :
- Sayın Kaymakamım hoşgeldiniz.
Kaymakam :
- ''Müdür bey iyi çalışmalar.Ne yapıyorsunuz?Ne var ne yok?'' gibi laflardan sonra müdürün odasına yöneldiler.
Bekleme odasında yaşı 50'yi geçik yaşlı bir teyze aile bütçesine katkı için çalışıyordu.Temizlik işçisi bu teyze başörtülü idi.Bu konjonktürel duruma tersti.Kaymakam ve Tarık Bey arasındaki diyalog :
- Müdür Bey bu bayan sizde mi çalışıyor?
- Hangi bayan efendim?
- Şu başörtülü olan temizlikçi.
- Efendim biz temizlik işlerini bir şirkete yaptırıyoruz.Bu bayan orada çalışıyor, ama bizim okulda görev yapıyor.
- Niye başörtülü?Bilmiyor musunuz, eğitim kurumlarında kılık kıyafet kuralı diye birşey var?Buna nasıl müsaade ediyorsunuz?
-Efendim, bizim personelimiz değil.Zaman zaman uğruyorlar ve temizliklerini yapıp gidiyorlar.
- Olsun, kim olursa olsun burada başörtülü kimse olmayacak.
Tarık Bey ısrar etmedi :
- Peki efendim.
Öğretmen ve öğrenciler kılık kıyafet kuralına uyuyorlardı.Ama hizmetçinin sorun olacağını düşünmediler.50 yaşında bir teyzeye başörütünü çıkart demek ters geliyordu.
Müdürün odasından sonra hemen binayı gezmek istediler.Tarık Bey dönemin şartlarını göz önüne alrak bunun bir baskın olduğunu anladı.İki sınıfa girdiler.Gerçekten tertemiz ve çağdaş eğitim kurumuna yakışır tüm araç gereçler vardı.Söz söyleyemediler.Birkaç turdan sonra :
- Müdür bey, bir de burada yurt var değil mi?
- Evet efendim.En üst iki kat yurt olarak kullanılıyor.Malum üniversiteye hazırlanmak için şehir dışından gelenler var.Ayrıca ev ortamında başarılı olamayan öğrenciler, disiplinli bir ortamda çalışabilmek için yurdu tercih ediyor.
- Oraya çıkart bizi, dediler.Ve yukarı çıkıldı.
Burası kız yurduydu.Kızlar uygun mu diye düşünmediler her biri bir odaya daldı.Çekmece ve dolapları kontrol ettiler.Kaymakam 3-4 tane kız öğrenciyi yanına çağırdı.Arkasından devam etti :
- Kızım, dershane ve yurtta size çeşitli sebeplerle baskı yapılıyor mu?
Kızlar önce anlamadı.Kaymakam daha net sordu :
- Öğretmenleriniz veya belletmenleriniz size zorla namaz filan kıldırıyor mu?Size çeşitli dini konularda telkinlerde bulunuyorlar mı?Dini kitaplar okutuyorlar mı?
Öğrenciler cevap verdi :
- Hayır efendim.Biz hayatımızdan memnunuz.Buraya üniversiteye hazırlık için çalışmaya geliyoruz.Derslere çalışma dışında birşey görmedik.
Kaymakam mecbur öğrencileri tutmadı.Daha sonra müdürün odasına indiler.Emniyet müdürü katiplik yapıyordu.Konuşulanları yazıyordu.
Kaymakam konuşmaya başladı :
- Bak müdür bey! Güzel imkanlara sahipsiniz.İyi bir yatırım yapıyorsunuz.Sınıflar gayet güzel.Eğitim için gerekli herşey düşünülmüş.Pırıl pırıl çocuklar var.
Kaymakam devam etti :
- Müdür bey, işinizi yapsanız, başka işlerle uğraşmasanız, yanlış yollara girmeseniz daha güzel olmaz mı?
Tarık Bey :
- Özür dilerim sayın kaymakamım.Ailelerin bize teslim ettiği bu güzide yavruları en iyi şekilde üniversiteye hazırlamaya, en iyi şekilde eğitim öğretim yapmaya çalışıyoruz.Yaptığımız yanlış nedir?Lütfen söyler misiniz?
Kaymakam elindeki kitabı müdüre gösterir :
- Hoca!Yahu sizin İran'la miranla ne işiniz var?Neden çocuklara İran ile ilgili şeyler okutuyorsunuz?Öğrencileri İran rejimine yönlendiriyor, özendiriyorsunuz?Hatta bırak İran rejimini, sizin İran ordusu ile ne işiniz var?!!
Müdür hayret içerisindeydi :
- Efendim anlayamadım ne İran'ı, ne ordusu?Bizim İran'la filan işimz olmaz.Nereden çıktı bu?
Kaymakam müdüre kitabın kapağını gösterdi.Müdür şok içerisinde lafa başladı :
- Çok affedersiniz sayın kaymakamım.Ne İran ordusu?Bizim ne İran ne de İran ordusu ile işimiz olur.bu kitap eğitim, öğretim, örf, anane neyse onu anlatan ve ismi İRFAN ORDUSU olan kitaptır.
Kaymakam ve yanındakilerin gözleri faltaşı gibi açıldı.Müdür devam etti :
- Efendim bu kitap Vehbi Yıldız'aait İrfan Ordusu ismini taşıyan kitaptır.
Müdür kitabın ilk sayfasını açtı ve içindekileri bağırarak okumaya başladı:
- ''Eğitim ve öğretim mesleğinin fazileti''
- ''Eğitim öğretimden maksat''
- ''Rehber öğretmenin özellikleri''
- ''Öğretmenin kendini ve dersini sevdirmesi''
- ''Başarılı öğretmen''
- ''Öğretmen öğrenci münasebetleri''
- ''Öğrencinin öğretmenden bekledikleri''
- ''Öğrencinin başarısı ve öğretmen veli münasebetlei''
Müdür Bey fazla uzatmadı :
- Sayın kaymakamım, afferdersiniz öğrencilere bunları okutmayacağız da ne okutacağız?Benim işim bu!Başka ne öğretilebilir ki?
Kaymakam ve yanındakiler şoke oldular.Özür dilemeyi gururuna yediremediler.Kaymakam tutanak kağıdını buruşturup attı.Minibüse binip gittiler.
İşte bu örnekte olduğu gibi daha birçok örnek var dindarlara baskının kanıtı olarak.Çok uzun vaktimi aldı yazmak ama olsun ben yazmaya devam edecem daha örnekler dolu bundan daha dehşet verici olaylar var.Bu olaylar yaşanırken başbakan NECMETTİN ERBAKAN'dı.
Başörütüsü konularına da şimdi değil o konuda örnekerini yazarken belgeli bir şekilde cevap vereceğim.
|
|
|