Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-08-2010, 19:10   #5
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
TEHLİKE–2

İSLÂM DÜNYASINI İHMAL

Risale-i Nur Külliyatında, bu vatan ve millet için en büyük ikinci tehlike olarak, bugün nüfusu 1,5 milyarı bulan İslâm Dünyası ile münasebetlerin kurulmaması nazara verilmektedir. Bu tehlikeye karşı bazı teşebbüslerde bulunmak ve çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bediüzzaman Hazretleri hayatında bazı çalışmalar başlatmış ve geleceğe ait ikazlarda bulunmuştur. Ezcümle diyor ki:
«Âlem-i İslâm'ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzımgelmiş diye kalbime ihtar edildi.» (M:482)
«İkincisi:Üç yüz elli milyon (o zamanki rakam) Müslümanların nef­retlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını temin etmektir.» (E:128)
Bin yıllık tarihi İslâmiyet ile şereflenmiş olan bu milletin, İslâm Dünyası ile bağlarını koparmak isteyenlerin harici bir cereyan olan Yahudi kökenli Masonlar yani “Gizli İfsad Komitesi” olduğunu beyan eden Said Nursi Hazretleri, şu dehşetli hadiseye dikkat çekip der ki:
«İkinci cereyan: Âlem-i İslâm'daki müstemlekâtlarını kendilerine ısındırmak ve tam bağlamak için bu vatandaki kuvvetli merkeziyet-i İslâmiyeyi dinsizlikle ittiham etmekle bozmak ve âlem-i İslâm'ın irtibatını manen kesmek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir plânla şimdiye kadar bir derece muvaffak da olmuş.» (Emirdağ Lâhikası-I, s.218)
“İfsad Komitesi”nin Türkiye’de tatbik edilen siyaseti yönlendirerek, İslâm’ın aleyhinde kullanmaya çalıştığını ve bilhassa o zamanda İslâm aleyhtarlığı öncülüğünün İngiliz siyaseti tarafından yapıldığını anlatan Bediüzzaman Hazretleri talebelerine yazdırdığı bir mektubunda şöyle der:
«İngiliz Hükümeti İslâmlar hakkında iki türlü hatt-ı hareket takip etmektedir:
Birisi: O zamanın İslâmlarının önderliğini yapan Türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak Türkleri İslâmiyetten uzaklaştırmağa ve Kur’anı Türkiye’de sukut ettirmeğe çalışmakta idiler.
Diğeri de: Türkiye’den başka memleketlerdeki Müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiyedeki faaliyetlerinden, Türkleri İslâmiyetten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer Müslümanların gözünden düşürerek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı.» (Elyazma Emirdağ Lâhikası Sıra No: 442/358)
Bilhassa son zamanlarda ortaya konan tablonun elli sene önce yazdırılan bu tesbitlere ne kadar uygun düştüğü ortadadır. Türkiye’yi dine karşıymış gibi göstermek ve İslâm Topluluklarıyla irtibatını kesmek bu gizli dinsizlerin temel hedefleri arasındadır. Bediüzzaman Hazretleri bu dehşetli tehlikeye karşı, Kur’andan aldığı feyiz ile açıklama ve ikazlara devam eder. Ve müsbet, vatanperver Siyasetçilere der ki:
«Demokratlar dörtyüz milyon Müslümanın nefretini kazanmış olan İngiliz dostluğu yerine; bilakis Müslümanları intibaha getirip onlarla Kardeşlik ittifakı yaparak, millet-i İslâmiye’nin eskiden olduğu gibi önderliğini yapmağa çalışmalıdırlar. Elbette bu daha çok hayırlıdır. Bu hayırlı nokta-i istinadı kazanmak için ezan-ı Muhammedî gibi dini diğer şeairini de yerine getirmek, yeni hükümetin en büyük vazifesi olmalıdır.» (Elyazma Emirdağ Lâhikası Sıra No: 442/358)
Bediüzzaman Hazretlerinin ders ve ikazlarına, sadece o zamandaki şahıslar veya muhatap olduğu hükümetler nazarıyla bakmamak lazımdır. Nitekim o zaman İngilizlerin başını çektiği İslâm aleytarlığı siyaseti, daha sonraları geniş bir Avrupa siyaseti şekline bürünerek diğer kıtalarda da destekçi yardımcılar bulmuştur. Bediüzzaman Hazretleri daha sonraları “Garb” ve “Ecnebi” gibi tabirler kullanmak suretiyle İslâm düşmanlığının genişlediğini açıklar.
İslâm düşmanları değişik adlarda bulunabilir. Onlar ne halde bulunursa bulunsun. Fakat asıl olan bütün Müslümanlar için zaruret derecesinde ihtiyaç olan İttihad-ı İslâm’ın tahakkukudur. Bu ittihad, müslümanlar için hayatî bir meseledir. Bilindiği gibi Bediüzzaman Hazretleri, “Bu zamanın en büyük farz vazifesi, İttihad-ı İslâmdır” (Hutbe-i Şamiye s.90) diyerek meselenin ehemmiyetini bildirmiştir.
Müslümanların geniş dairede, İslâma sağlıklı hizmet edebilmeleri için, en evvel İttihad-ı İslâm’a çalışmaları gerekmektedir. Geniş daire çalışmaları ancak İslâm Birliğine zemin teşkil etmelidir. İslâm Kardeşliğine zarar verecek davranışlardan kaçınmak gerekmektedir.
montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla