Sorunu kökten incelemek şart. Zira bu ülkedeki "Laiklik" kavramı ülkenin kuruluşundan beri o kadar da "masum" bir kavram olmamıştır..
Bildiğiniz üzere Laiklik Türkiye'ye resmi olarak 5 şubat 1937 yılında girmiştir. 1924 yılında yapılan anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin dini İslam olduğu ibaresinin yer aldığını görüyoruz. Bu da toplumun baskısından kaynaklanan bir sebeptir. Zira o yıllardaki siyasal sistem gerekçeli ayaklanmalar bu yasamızda önemli bir sebep teşkil etmiştir.
O yıllara baktığımız zaman, devletin dininin İslam olarak geçmesine rağmen; İstiklal mahkemelerinde ki idamlar, 1924 yılında dini kıyafetlerin sokakta dahi yasaklanması ve Takrir-i sükun yasası gibi örnekler o dönemde Laikliğe zemin hazırlayıcı olayların çok da "masum" olmadığını göstermektedir.
Dolayısı ile, bu gibi hadiselerden 10 yıl sonra bu uygulamalara getirilecek sistem çok da "masum" olmayacaktır.
Fransa'dan aldığımız Laiklik modeline de baktığımızda, güncel olaylardan biri olan Çarşaflı kadının trafiğe çıkmasından ötürü ceza alması ve Sarkozy'nin toplumsal açıdan dinin yaşanması konusunda katılığı; bugün ki sistemimizin çürüklüğünün sebepleri olarak gösterilebilir.
Bu gibi örnekler ülkemizdeki Laikliğin uygulanışı konusundaki çürüklükleri meşru gösterir mi? Tabiki hayır. İnsan özelliklerini taşıyan ve aklı olan bir birey olarak bu çürüklüğe devam etmemizin sebebi olan;dün bugün ve yarını içeren tarihi figürleri meşru gösteremez.
Demek istediğim, kavram karmaşası yaşayan sistemimizin sorunu ta köklere dayanmaktadır..
|