Deprem bir gong gerçekde. Sonra perde aralanır. Bu dünya ile öte dünya arasındaki perde diyelim açılana. Dakikayı bile bulmayan sürece açık kalmasına dayanamıyoruz perdenin. Her şey toprakta, aşağılarda, içte, dipte, derinlikte. Köklü olan kazanıyor. Köksüzleri soymak için hırsızlara gün doğmuştur. Köklü olanı yıkamadı kimse. Köklülerin doygunluğu, köksüzlerin kıskanç saldırılarını çeker üstlerine.
Van Gogh, yer üstünü çizdiği denli yer altınıda çizseydi. Yer altını aldılama olanağını depremle elde edebiliyoruz belki. Sara, insanın depremi. Deprem de toprağın sarası. Bunun için, gece demez, gündüz demez, canı isteyince gelir o. Deprem, yer altından notlar da getirir bize.
Dünya savaşlarıda çağın depremi.
Yirminci yüz yıl Anadolu'ya çoğunlukla Doğu Anadolu'ya yaranamadı. Uğur getirmedi açıkcası. Yirminci yüz yılda bir çarpılmışlık vardır, adeta kendinde değildir. Doğu Anadolu'yu ölüm kuşatır, kırım kuşatır.
İkiside egemen.
Burası Muştur / Yolu yokuştur / Giden gelmiyor / Acep ne iştir?
Şaşırıyor gidip te gelmemesine. Balkanlarda ölenler kimlerdir? ''Kutsal ödevi'' ni yapmak için, İttihat ve Terakki albastısının kurbanları olarak Afrika kıyılarında sulara batanlar? Aynı albastı yönetimin, kullanıla kullanıla tüketilemeyen depo malları gibi, cephelere sürülenler bu toprakların malların insanları değil midirler? Sonra 1922 ye değin uzanan dönemde de, silahlara mermi yerine Anadolu insanlarının gözleri, yuvarlak kalpleri, yumrukları sürülmedi mi? Hep bunlara '' Kutsal ödevi '' yüzünden katlanmadı mı?
Ne ki, unutulur sonra Doğu Anadolu. Anadolu korkusu siner yüreklere. Yönetim, Doğu Anadolu'nun kendisini sorguya çekeceğini, yargılayacağını sanmaktadır. Vehim, kalbin kanseridir, iyileşmez yönetim hastalığı. Yıkılamayan saçmalık seddi.
Bu böyle gitmez diyecektir Doğu Anadolu.
Bir gece yarısı, Erzincan'da yavaşça başkaldırır Anadolu. Kımıl kımıl. Erzincan depremi, Anadolu'nun acı bir figürüdür: Anadolu'nun yüzü Batı'ya dönük yönetimin, bir an da olsa, Doğu'ya bakması için başvurduğu bir taktiktir. Bir yanıyla da, yüreğinde anıtlaştırdığı özel acı anıtını, yine kendine özgü usullerle yıkmak istemesidir. Bunun üzerine, Batı Anadolu'da da, Güney Anadolu'da da, Kuzey Anadolu'da datopraklar konuşmuştur: Depremlerle. Şimdi son konuşan toprak Varto toprağıdır.
Yer altı, bildiri sunuyor yer üstüne.
Anadolu toprağı, yönetimin önüne, ölü kemikleriyle yazılı bir yazıt bırakıyor.
ELİMDEN TUT. NE ÇABUK UNUTUVERDİN ANADOLU DÜŞÜNCESİNİ. BİR YER ÜSTÜ DEPREMİDE SENİ YIKABİLİR, YER ALTI DEPREMİNİN BENİ YIKTIĞI GİBİ. DÖN UYGARLIĞIMIZIN KAYNAKLARINA. ULUSAL BİLDİRİ BU TOPRAKLARDADIR. UYGARLIĞIMIZA YABANCILAŞAMAYIZ. KEMİKLERDEN BELGE ÖNÜNDE. İŞDE DURUMUM. KIYAMETE DEĞİN YAPIYORUM UYARMA GÖREVİMİ İNSANLARA.
NURİ PAKDİL / BİAT 1973
Konu Seyyah tarafından (06-19-2010 Saat 20:05 ) değiştirilmiştir..
|