Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-11-2010, 13:59   #6
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart



Günümüzde olduğu gibi İlkçağda da içki düşmanlarına rastlanırdı. İ.Ö. 1350 yıllarında Ramses II., eski Mısırlıların ayyaşlığıyla mücadele için bir içki düşmanları derneği kurmuştu. Eski Mısırlılar, kadınlı erkekli alabildiğine içerlerdi. Eski Mısır’da dört çeşit bira, altı çeşit şarap, bir de hurma rakısı içilirdi.











Paratoner, pek iptidaî şekilde de olsa, İÖ. 1300 tarihlerinde eski Mısırlılar tarafından biliniyordu. Ramses III. zamanında Medinetülabu’da yıldırımı çekmek üzere, şehrin kapılarına uçları altın kaplama yüksek direkler dikilirdi.



Yunan ve Roma rahipleri, gökten yıldırımı çekip tehlikeyi önlemek hünerine sahiptiler. Ama bu sırada yıldırım çarpmasıyla ölenler de oluyordu.

Bu rahipler, yıldırımın madenleri tercih ettiğini anlamış olacaklar ki, yıldırımı çekmek için üzeri maden kaplı çubuklar kullanırlardı; ama bu çubuğu madenî bir telle, içinde su olan bir çukura bağlamayı bilmiyorlardı.










XVI. asır sonlarında Almanlar, Macaristan’daki Sobotska palangamızı muhasara ettiler. Bu muhasara bir kurban bayramı arifesine rastlamıştır. Palanganın muhafızları bayramda kesmek için gayet büyük bir koç beslemişlerdi; kendilerine imdat gelmeyeceğini anlayan yüz kadar muhafız atlandılar ve palangadan yalınkılıç çıkarak düşmanın muhasara hatlarını yardılar, kurtuldular. Bu çıkış hücumuna palangadaki koç da iştirak etmiş ve boynuzlarıyla iki Alman askeri öldürerek atlılarla beraber Budin’e kadar gelmişti. Askerler adını “Gazi Koç” koydular ve kurban bayramında Budin’de kestiler. Gazi Koç’a bu suretle “şahadet” de nasip oldu.




Kaynak: Reşad Ekrem Koçu, “Tarihimizde Garip Vakalar”, 1952











Gayet genç, tüysüz yeniçeri neferlerine “civelek” denilirdi. Civelekler sokağa, kadınlar, kızlar gibi yüzlerine bir nikap (peçe) koyarak çıkarlardı. Bir civeleğin sokakta peçesini kaldırıp yalnız yüzüne bakmak, bir kadına veya kıza yapılmış hareket gibi tecavüz sayılır ve buna cesaret eden derhal hapse atılırdı.



Kaynak: Reşad Ekrem Koçu, “Tarihimizde Garip Vakalar”, 1952












Padişah Genç Osman’ı öldürenler, yeniçeri ocağının 65 inci ortasından idiler. İhtilâlden sonra bu orta (tabur) kaldırılmış olup, her ulufe tevziinde bu ortaya sıra gelince, adı üç defa okunur, biç ses verilmez ve üçüncü okunuşta, yeniçeri başçavuşu: “Yoktur… ” diye seslenir, bunun üzerine ikinci avluyu doldurmuş olan yeniçeriler, hep bir ağızdan: “Yok olsun…” diye mukabele ederlerdi.


























Ellerinde birer keşif değneği, yahut değneksiz, kaynak arayıcılarına İlkçağda da rastlanırdı. Bunlar bir loncaya bağlıydılar, içlerinden bazıları seferlere de iştirak ederler, lüzum halinde hemen toprağı delerek orduya içme suyu bulurlardı.



Romalılar, Afrika çöllerinin en elverişsiz bölgelerinde büyük bir başarıyla 200 metre derinliğinde kuyular açmışlardı. Yeraltındaki su damarının yerini nasıl buldukları, o sondajları yapmak için ne gibi teknik vasıtalar kullandıkları bugün bizim için bir muammadır.














Van Gölü’nde yüzen ilk Türk gemisi XVI. asırda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Büyük sanatkâr o zaman Yeniçeri Ocağı’nda dülgerlikteki hünerleriyle tanınmış basit bir neferdi.











Sokullu Mehmet Paşa




Yedi asır boyunca, bütün Osmanlı sadrazamlarının içinde uzun boy rekorunu Sokullu Mehmed Paşa kırmıştır; iki metreyi aşan bu büyük vezirin tarihlerimizdeki lakabı “Tavil (Uzun) Mehmed Paşa”dır.



Osmanlı sadrazamları arasında şişmanlık rekoru da, yine Kanunî Sultan Süleyman’ın sadrazamlanndan Semiz Ali Paşa‘dadır; o zamanlar bir cihan imparatorluğu olan Türkiye’de Semiz Ali Paşa’yı taşıyabilecek ancak iki at bulunabilmişti.




Osmanlı sadrazamları arasında kısa boy rekoru da XVII. asır ortalarında IV. Mehmed’in vezirlerinden Ipşir Mustafa Paşa ile II. Abdülhamid’in sadrazamı “Şapur Çelebi” lakabıyla meşhur Küçük Said Paşa‘dadır.










1820′lerde Yunan İsyanı’nın önce Mora’da başlaması bekleniyordu. Fakat, Yanya’da bulunan Tepedelenli Ali Paşa burada çıkacak ayaklanmayı önlemişti. Tepedelenli Ali Paşa savaşlarda başarı kazanmış Rumeli Beylerbeyliğine tayin edilmişti. Mora ve dolayları Tepedelenli’nin kontrolü altındaydı. Rumların ayaklanmak için hazırlık yaptıklarını Tepedelenli Ali Paşa öğrenmişti. İsyancıların Osmanlı yönetimine karşı kurduğu Etniki Eterya üyelerinin kendi aralarında yaptıkları yazışmalardan Tepedelenli Ali Paşa’nın da haberi vardı. Yanya Despotu’nun diğer isyancılara yazdığı bir mektup da eline geçmişti. Ali Paşa, despotu yanına çağırmış ve “şu mektubu okusanız da dinlesem” demişti. Ali Paşa’nın bu sözlerinden despot çok korkmuş ve korkudan ölmüştü.














EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla