Sevgili Ukba Abi, zaten sizin de ifade ettiğiniz gibi Anadolu'da bir halk direnişi vardı.Atatürk Samsun'a gitmeden önce, ülkemizin doğusundan batısına işgal altındaydı. Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş devletten bağımsız olarak ayaklanmaştı. Hatta Şanlıurfa valisi Nusret Bey'de halkın direnişine destek verdiği için fetva çıkartılıp idam edilmişti. Batı deseniz İzmir bile işgal altındaydı. Hasan Tahsin o kurşunu sıktığında, daha Mustafa Kemal İstanbul'daydı.
İşte bu nedenle Mustafa Kemal hattı müdafa yok, sathı müdafa var der. Çünkü cephe kavramı kalmamış, her yerde işgaller ve halkın direnişi başlamıştı.
Atatürk'Ün temelde yaptığı iki şey vardır. Çanakkale kahramanı olarak tanındığı için halkın ona büyük bir güveni vardı. Bu güveni kullanıp anadoludaki halk direnişini örgütlemiş ve düzenli hale getirmiştir. Silah sorununu çözmek için de Rusya'dan destek almıştır. Tunus Devlet Başkanı'nın şu sözleri aslında çok şeyi anlatıyor;
“Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemez miyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?”
Yalçın abi, senin sorunu okuyunca aklıma Suriye'nin bir açıklaması geldi. Atatürk ölünce Suriye şu mesajı gönderir:
"Atatürk'ün başardığı işler mucize ve harika kabilindedir. Birkaç yıl içinde memleketinde yaptığı inkılâplar, birkaç yüzyılda gerçekleştirilmeyecek işlerdir."
Atatürk'ün getirdiği yeniliklerin birkaçı değil, tamamı Osmanlı zamanında temeli atılmış projelerdir. Dil devriminden tutun da İmam Hatip Liselerine kadar. Hatta Cumhuriyet ve belki de laiklik bile..
Sadece olgunlaşmamıştı. Zamana ihtiyaç vardı. Halkı buna hazırlamak, padişahın da iknası gerekiyordu. Osmanlı'nın son döneminde bu sesleri fazlasıyla duyabilirsiniz.
O dönem, elbette çok hatalar da yapıldı. Kolay değil. Bütün bir sistem değişti. Tarihimizde hep beyler, kağanlar, padişahlar tarafından yönetildik. Şeyhlere ilahi sıfatlar yükledik. Halkımız bugün bile şamanizim gibi yanlış dini bilgileri İslam ile bütünleştirdi.Çünkü Cuma hutbelerini bile Türkçe okutmadık.
Atatürk hakkında asılsız yazılar, o daha yaşarken yazılıyordu. Bunu bildiği için önce Falih Rıfkı'dan doğruları yazmasını istemiştir. Daha sonra da bizzat kendisi Nutuk'u kaleme alır ve asılsız sözlere itibar edilmemesini ister.
Fethullah Gülen Hocaefendi de zaten buna sıkça vurgu yapar ve Nutuk'u okuyan, onun aslında ne kadar dini iyi bildiğini görecektir der. Düşünebiliyor musunuz? Tarihimizdeki en büyük Kur'an tefsir ve meallerini ve Hadis kitaplarını o ücretsiz olarak dağıtmıştır. Bunu dinsizlik isteyen biri yapar mı?
|