Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-10-2011, 02:32   #2
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart
ALİ KIRCA - Sevgili seyirciler Siyaset Meydanı Seçim Özel programı devam ediyor. Pazar akşamları siyasi partilerin genel başkanları Siyaset Meydanı’na konuk oluyorlar. Geçen Pazar Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı ve başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuğumuzdu ve bu akşam da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuğumuz ve ikinci bölümde kendisiyle birlikteyiz. Reklamlardan sonra reklamları sorarak başlıyoruz. Değişik bir reklam anlayışıyla ve kampanyanın da aslında başlamasından biraz da ön alarak başladınız. Kendiniz seslendirdiniz. Kimin fikriydi bu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Reklamları yapan ajansın fikriydi. Ses tonumu beğendiler. Bunun daha doğru olacağını söylediler. Ben de zaten inanarak söyledim onları. İnandığım şeylerdi. Dolayısıyla güzel bir çıktı.
ALİ KIRCA - Dönüşü nasıl oldu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Dönüşü çok olumlu çıktı. Olumlu sonuçlar geldi. Güzel yani.
ALİ KIRCA - Peki sizden biraz sonra Ak Parti’nin reklamları başladı onları izliyor musunuz, onları buluyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır ama arkadaşlar anlattılar. Bir Bolu dağından geçen bir şoför bugün reklamda daha doğrusu bu reklamı eleştiren bir pankart vardı bizim yaptığımız bir mitingde. Mazotun çok yüksek fiyat olması, kamyon şoförünün para kazanamaması bir eleştiri konusuydu orada getirmişlerdi. Biz de sosyal medyada ona karşı farklı bir reklam geliştirdik.
ALİ KIRCA - Siz o Bolu dağı reklamını izlemediniz mi kendiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - İzlemedim. Hayır onu videosunu gördüm. O videoya karşı bizim arkadaşların geliştirdikleri bir başka video var. O videodan çok daha fazla izlendi bizim hazırladığımız.
ALİ KIRCA - Peki şu reklamlarda, daha doğrusu artık reklam demeyelim de biz ona reklamlarda geçişte espri olsun diye söyledik, partinizin tanıtım kampanyası içerisinde kullandığınız bir takım sloganlar var. Bu sloganları da içine alarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin ya da tırnak içerisinde yeni CHP’nin siyasal kimliği nedir? Siyasal yelpazenin tam olarak neresinde duruyor. Eskiden ortanın solu vardı, demokratik sol vardı, sosyal demokrasi vardı. Bunu şunun için de soruyorum. Ona da cevap vermiş olursunuz. Sayın başbakan dedi ki bu yeni CHP’nin nerede durduğu belli değil. Ben anlayamadım dedi. Sağda mı solda mı sosyalist enternasyonale bile bizi çağırıyorlar dedi sayın başbakan. Hem bu eleştirilere yanıtınız nedir ve hem de yeni CHP gerçekten nerede duruyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sondan başlayalım. Sayın Erdoğan diyor ki bizi sosyalist enternasyonale çağırıyorlar. Çağrı mektubunu bir görelim. Var mı öyle bir çağrı? Yok. Olmayan bir çağrıya bir uluslararası kuruluşu kendi siyaset anlayışına alet etmesi doğru mu? Bize çağrı gelse bir mektup gelir. Denir ki sizi davet ediyoruz diye. Bir davet yok, mektup yok. Hani derler ya kendi kendine gelin güvey oluyor diye. Sözde bizi eleştirecek. Ama bizi eleştirmeye kalkarken uluslararası kuruluşlara saygısızlık yapılıyor. Bunlar doğru değil. Hele hele bir ülkeyi yönetmeye kalkan bir başbakanın bu tür olaylarda daha dikkatli olması lazım. Biz CHP olarak yerimizi anlayamamış. Zaten anlayamaz. Anlayabilmesi için belli bir bilgi birikimine, belli bir kapasiteye ve Türkiye Cumhuriyeti tarihini, yakın tarihini çok iyi bilmeye ihtiyaç var. Ben sayın Erdoğan’ın bunları bileceğini sanmıyorum. Neden sanmıyorum? Çünkü bizim kökümüzü bilmiyor. Bunların kökü yok diyor. Bilmiyor, bilmediği için de ağzına ne gelirse konuşuyor. Şunu söyleyeyim ben. Biz hem bir çınarız, hem filiziz. Çınarız, biz dünyanın en eski siyasal partilerinden birisiyiz. En ciddi değişimlere, dönüşümlere imza atmış bir partiyiz. Cumhuriyeti kuran kadrolar Cumhuriyet Halk Partisi’nde kurdu. İki, çok partili sisteme Cumhuriyet Halk Partisi geçti. Üç, sosyal demokrasiyi bu ülkeye demokrasi kökleşsin, derinleşsin diye Cumhuriyet Halk Partisi getirdi. Şimdi dördüncü büyük adıma ihtiyacımız var.
ALİ KIRCA - O nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - O da şu; demokrasi ve özgürlükleri bu ülkeye getirmek. Bunları getirdiğimiz zaman gerçekten çağdaş anlamda Türkiye bir devlet olacak. Diğer üçü gerçekleşti demokrasi ve özgürlüklerde sorunumuz var.
ALİ KIRCA - Daha iyi anlaşılması için soruyu şöyle soralım. Yeni CHP olarak tanımlıyorsunuz, bu tanımı kabul ediyorsunuz. O zaman bunun bir de eskisi vardır. Sizin yeni CHP’nin eski CHP’den veya sayın Baykal’ın lideri olduğu CHP’den farkı nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Biz yeni CHP derken geçmişi inkar ediyoruz, geçmişi kötülüyoruz diye bir anlayış yok. Her siyasal partinin değişime ve dönüşüme ihtiyacı vardır. Biz değişimi ve dönüşümü hem ülke siyasetinde hem de kendi iç bünyemizde yapan bir partiyiz. Sosyal demokrasiyi getirdiğimiz zaman eski CHP’yi reddetmedik. Eski CHP ayrıydı, sosyal demokrasiyi içselleştiren bir CHP ayrı. Şimdi biz yeni süreç içinde yine kendimizi yenilemek, halka daha yakın, halkın sorunlarına kilitlenen, çözüm üreten bir siyasal parti kimliğine kavuşmak istiyoruz. Daha aktif, daha canlı, daha genç, kadınları siyasete daha fazla çeken, gençleri siyasete daha fazla çeken bir kimliğe kavuşmak istiyoruz. Bizim yeni CHP’den anlayışımız bu. Daha özgürlükçü. Ve yine yeni CHP’den anlayışımız şu; biz lider sultasını da yıkmak istiyoruz ve bunu yıkacağız. İlk kurultayda kendi tüzüğümüzü değiştireceğiz, lider sultası bitecek. Yönetim anlayışını değiştirmek istiyoruz. Başarının kriterlerini koymak istiyoruz. Nedir başarının kriteri? Seçim yaparsın, oy oranında artış yoksa yönetim kendiliğinden düşer, sizin görevden almanıza gerek kalmadan.
TUBA ATAV - Nedir mesela sayın Kılıçdaroğlu yeri gelmişken soralım. Sizin bu seçim için başarı kriteriniz nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - İktidar olmak. Her siyasal partinin hedefi iktidar olmaktır. Biz de iktidar olmak istiyoruz.
TUBA ATAV - Peki iktidar olamazsanız bu başarısızlık mı addedilmek gerekecek sizin açınızdan?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şimdi eğer o zaman beklediğinizi gerçekleştirmemiş oluyorsunuz. Onu yüzde yüz bir başarısızlık olarak görmek belki bir insafsızlık olur ama sonuçta bizim bir hedefimiz var iktidar olmak istiyoruz. Niye iktidar olmak istediğimizi de söyledim. Türkiye’nin 21.yüzyılda demokrasiyi ve özgürlüğü kendi ülkesine getirmesi lazım. AKP ile bu gelmez, gelmiyor da zaten. Gelmeyeceğini yaptığı uygulamalarla ortaya koydular zaten. Basılmamış kitabı toplatan daha doğrusu yasak getiren bir anlayış hangi demokrasilerde olabilir? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına bakın Allah aşkına. Türkiye 3.dünya ülkesi konumunda. Melez demokrasi diyorlar bizim demokrasiye. Biz bunu hak ediyor muyuz? Telefonla konuşmaktan korkuyor muyuz? Biz bunu hak ediyor muyuz? Düşünebiliyor musunuz? Bir ülkenin başbakanı çıksın yasa dışı kasetleri onları kendi siyasi malzemesi olarak kullansın. Hem de ahlaktan bahsetsin. Öyle bir ahlak anlayışı olabilir mi? Yasa dışı bir olayı siz yasal zeminde elde edilmiş bir delil gibi kullanabilir misiniz? Üstelik yasada hüküm var. Yasadışı yollardan elde edilen deliller delil sayılmaz diye. Bir başbakan eğer bu noktaya geldiyse o ülkede demokrasi gelmez. İş adamlarına bakın. Kimse konuşamıyor korkudan. Bize gelip söylüyorlar aman duymasınlar diye. Nasıl oluyor bu? Onun için biz diyoruz iktidar olmak durumundayız. Bu ülkenin CHP iktidarına ihtiyacı var. Demokrasi açısından, özgürlük açısından. Siz medya mensubusunuz. Medya üzerindeki baskıları en iyi siz bilirsiniz. Oto sansürü en iyi siz bilirsiniz. Dün akşam karikatüristlerle bir yemekteydik. Onlar da kendi üstlerine gelen baskıyı, kendilerinin oto sansür uyguladıklarını söylüyorlar. Acaba patrona bir zarar gelir mi diye? Böyle bir anlayış olabilir mi? Hangi çağda yaşıyoruz biz? Bunu yıkacağız. Ben kararlıyım. Bunu yıkmaya kararlıyım. Bunu yıkacağız ki o demokrasi söyleminde bulunup da demokrasiyi katledenlerin maskesini ortaya çıkaralım. Başka türlü mümkün olmayacak bu?
ALİ KIRCA - Anketler var mı sizin yaptırdığınız? Biraz böyle yüzde alalım istiyoruz siz neyi görüyorsunuz tabloda.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bakın onu da söyleyeyim. Şimdi biz milletvekili adaylarımızı belirlerken 29 ilde önseçim yaptık. Bize demokrat demiyorlardı.
ALİ KIRCA - Başka parti yapmadı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Başka parti yapmadı biz yaptık. Onlar demokrat biz demokrat değiliz. Ayrıca 14 ilde eğilim yoklaması yapıldı. Diğer illerde ve 14 il de dahil adayları belirlemek için kamuoyu yoklaması yaptırdık iki ayrı şirkete. Bir de Sencer hocanın talebi üzerine en az 8 bin kişi nezdinde yüzyüze yapılan görüşmelerde anket sonuçlarını istedik. Çünkü onların tahlili ve bizim politika oluşturmamız açısından önemliydi bu anket. Bunlar için yüklü para ödedik. Şimdi çok pahalı bir işlem bu. Ya biz televizyonlardaki tanıtım kuşaklarını kaldıracağız,
ALİ KIRCA - Birinden birinden vazgeçeceksiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Vazgeçeceğiz. O nedenle öbürünü dedik ki kalsın biz en iyisi buna devam edelim. Ama son anketi ben söyledim bizim yaptığımız son ankette. %29.5 bundan birbuçuk ay önce, %29.5 biz görünüyoruz. Ama trendimiz yukarıya doğru AKP de aşağıya doğru giden bir trendi var. Bunu bu önümüzdeki süreç içinde
ALİ KIRCA - Aşağıya doğru ne kadar aşağı doğru sizin anketinizi soruyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Onlar %44-45 aralığında gösteriliyorlar, ama bu trendi biz yukarıya doğru tırmandıracağız, kapatacağız ve onları geçeceğiz diye düşünüyoruz, hedefimiz bu.
ALİ KIRCA - Bu kimlik konusunda son sorum şu olsun. Yani eski CHP yeni CHP siz sürekli değişimden söz ettiniz ama miting meydanlarındaki söylemlerinize baktığımızda eski CHP ve onun liderliğinin söylemlerinde daha çok laiklik vurgusunun öne çıktığını, ulusal söylemlerin ağır bastığını görüyor idik. Sizin miting söylemlerinizde, konuşmalarınızda bu iki vurgu ya da çok fazla altı çizilmiyor, daha çok sosyal politikalar üzerinde
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sosyal devlet
ALİ KIRCA - Ben genel olarak sosyal politikalar olarak tanımladım. Sadece şunu sormak istiyorum, laiklik konusunda endişeleriniz eskisi kadar olmadığı kalmadığı için mi ya da ulusal söylemler konusunda bunu çok fazla dillendirmeye artık ihtiyaç olmaktan çıktığı için mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet laiklik de sizin söylediğiniz ulusal politikalar da önemli, bunları önemsememek mümkün değil. Ama gördüğümüz öncelik sosyal devletin yok olması şeklinde. Af edersiniz sosyal devletin giderek yok olduğunu görüyoruz. Ve sosyal devleti ayağa kaldıracak politikalar üretmek zorundayız. Ciddi bir yoksul sayımız var. 12 milyon 715 bin kişi resmi verilere göre. En son OECD’nin bir raporu yayınlandı. 4 çocuktan birisi yoksul ve aç yatıyor. Şimdi bu tablo bizim çözüm üretmemiz gereken bir tablo. Bu tabloya kayıtsız kalamayız. Aç insana siz laikliği anlatamazsınız. Aç insana sosyal, ulusal politikaları da anlatamazsınız. Onun önceliği birinci önceliği karnını doyurması, iş bulması. Eğer biz bunu yapabilirsek gerçek anlamda sosyal demokrat bir parti olacağız. Çöpten kağıt toplayan çocuk okula gitmiyor da kağıt topladığı sırada kamyonun altında kalıp ölüyorsa buna bir siyasetçinin kayıtsız kalması mümkün değil veya Diyarbakır’daki bir annenin 4 çocuğuna sabah kahvaltısı veremedi diye intihar etmesi bizim kayıtsız kalacağımız bir alan değil. Yine Samsun’da 2.5 aylık Kübra’nın annesinin kucağında ölmesi bizim kayıtsız kalacağımız bir olay değil. Yoksulluğu AKP yönetmek istiyor ve yönetiyor da. Kendi arka bahçesi haline getirmek istiyor yoksulları. Biz yoksulluğu yönetmek değil bitirmek istiyoruz. Bitirebilirsek insanlar sandığa özgür düşünceleriyle gidecektir. Öbür türlü sandığa özgür düşüncesiyle gidemiyor ve bu demokrasinin önündeki en ciddi tehlike. Bu tehlike varolduğu sürece siz sağlıklı bir özgürleşme, sağlıklı bir demokrasiyi Türkiye’ye getiremezsiniz. O nedenle önce herkesin karnı doyacak.
TUBA ATAV - Aslında belki de bu sözleriniz az önce konuştuğumuz değişen CHP’yi anlatıyor öyle değil mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet.
TUBA ATAV - Bu anlamda sizin bu seçimlerdeki belki de en önemli silahınız ve en önemli vaadiniz bu Aile Sigortası. Siz bunu günlerdir, haftalardır her mitingde her programda anlatıyorsunuz. Yoksul ailelere, aile başına 600 lira
KEMAL KILIÇDAROĞLU - En az 600 lira.
TUBA ATAV - En az 600 lira, 1200 liraya çıkabileceğini söylüyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - 1250 liraya kadar çıkabilecek.
TUBA ATAV - Ve bu iktidar tarafından şiddetle eleştiriliyor. Kaynak nereden bulunacak deniliyor, siz bunun cevabını da verdiniz 14 sosyal kuruluşun bütçelerinin toplanacağından söz ettiniz. Ama şahsınıza ilişkin en sert açıklama yine sayın başbakandan geliyor. SSK genel müdürlüğünüz döneminde SSK’yı yönetemedi bunu nasıl yapacak diye her mitingde sayın başbakan bunu söylüyor. Hakikaten sizin SSK genel müdürlüğünüz dönemi bu kadar kötü müydü diyeyim ve bu aile sigortası konusu sadece bir seçim vaadi midir? Gerçekten 13 Haziran sabahı siz iktidar olursanız eğer bu vaadi tutabilecek kaynaklarınız var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Güzel soru. Önce şunu söyleyeyim. Aile sigortası uluslararası çalışma örgütünün kabul ettiği 9 sigorta dalından birisi. Türkiye’de 8’i uygulanıyor, uygulanmayan Aile Sigortası. 1971 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamentosu 102 sayılı sözleşmeyi kabul etmiş. Yani 9 sigorta dalını da uygulayacağını taahhüt etmiş. 1971-2011. Biz 40 yıllık bir hayali gerçekleştirmeye kararlıyız. Niye uygulanmıyor? Aile sigortası ben Plan Bütçe Komisyonu üyesiyken de söylüyordum. Niye Aile Sigortasını getirmiyorsunuz? Diye. Getirilmemesinin nedeni yoksulluğun siyasal sömürü alanı haline getirilmek istenmesinden kaynaklanıyor. Onlara bulgur vereceksiniz, makarna vereceksiniz, gel bize oy ver diyeceksiniz.
ALİ KIRCA - Beyaz eşyayı da.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Veya beyaz eşya vereceksiniz. Gel bize oy ver diyeceksiniz. Buradan bütün Tunceli’lere teşekkür ediyorum. Beyaz eşyalarını aldılar. Çünkü haklarıydı zaten. Oylarını da vermediler. Çünkü bilinçli olarak sandığa gittiler. Böyle o beyaz eşya verilen, o beyaz eşya da onların zaten vergileriyle alınan beyaz eşya. Yani onlara bir lütuf değil. Aynı şeyi bütün yurttaşlarımdan bekliyorum. Onlar sömürülüyor. İnançları sömürülüyor, yoksullukları sömürülüyor. Biz bu sömürü düzenini bitirmek istiyoruz. Bize oy versin vermesin yoksul ailenin geliri yoksa veya asgari ücretin altındaysa kadının banka hesabına en az 600 lira para yatıracağız. 600 lirayı kadın çekecek. Hiç kimseye minnet duymayacak. Hani bizim halk arasında söylenir ya “namerde muhtaç olmayacak” diye, namerde muhtaç etmeyeceğiz. Gidecek alışverişini yapacak. İster bulgur alır, ister makarna. Ne gerek var. Yani ona niçin maddi olarak veriliyor? Oradan da yolsuzluk yapılıyor da ondan. Kömür alımında 1 milyarın üzerinde, eski parayla 1 katrilyon liranın üzerinde yolsuzluk var. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının önünde duruyor bu dosya. Bu dosyanın davası açılmıyor.
ALİ KIRCA - Açılmıyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Açılmıyor. Orada da baskı yapılıyor.
ALİ KIRCA - Kim yapmış bu yolsuzluğu, kimler yapmış ya da, hangi kurumlar ya da.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Kömür alanlar. Yoksullara kömür dağıtmak için alan kurumlar yolsuzluk yapıyorlar. Devletin kaynakları heba ediliyor.
ALİ KIRCA - Sizde bu dosyalar var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Var tabi. Dosyalar var.
ALİ KIRCA - Kamuoyuyla paylaşacak mısınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Kaç kez söyledim. Kimse yazamıyor ki. Haberlerde küçük haberler geçti.
ALİ KIRCA - Yani şöyle isim isim neden söylüyorum, sizin yolsuzlukla ilgili açıklamalarınıza medya çok ilgi gösterir, daha önce de gösterdi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bir dönem gösterdi. Şimdi sıkıysa yazsınlar. O kadar kolay değil. Yazamıyorlar. Baskı geliyor üstlerinden. Üstelik ben bir basın toplantısıyla bunları anlattım. Bakın daha vahim bir şey. Başka bir dosyada, yine kömür yolsuzluğu bu kez batıda, doğuda değil batıda. Bir AKP milletvekili, üstelik kendisi KİT komisyonu üyesi. Savcıya yazı yazıyor, diyor ki bunu soruşturma. Ben bunu soruşturdum burada yolsuzluk yoktur diye. Bu yazıyı yazabilir mi? Savcıya talimat verebilir mi? O davadan mahkum oldular yolsuzluk yapanlar. Yine Sağlık Bakanını söyledim. Cevap vermeye kalktı bana. Kendisine sorduğum soru çok basit. Siz Sağlık Bakanı olarak bir savcıya soruşturmayı durdurun talimatını nasıl veriyorsunuz? Hangi yasadan alıyorsunuz bu gücü. Hiçbir yasa bakanlara böyle bir yetki vermez. Soruşturma gizlidir. Elinizde delil varsa savcıya gönderirsiniz. Siz soruşturmayı durdurun diye yazı yazıyorsunuz. Neyse biz konumuza gelelim.
TUBA ATAV - Sizin şu SSK genel müdürlüğünüz
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Oraya da geleceğim ama Aile Sigortasında şunu söyleyeyim. Aile Sigortasının kaynakları var. 14 kuruluşun bütçesini topladık. Ek kaynak ihtiyacı toplam kamu harcamalarının %1.7’si. Yani 100 liradan 2 lira fakire ayıracaksınız. Onun için kaynak soruyorlar. 100 liradan 2 lirayı bir siyasal iktidar yoksuldan yana ayıramıyorsa zaten niye iktidar oluyor ki? Geleyim benim Sosyal Sigortalar Kurumu genel müdürlüğü dönemine.
ALİ KIRCA - Ona yine gelmeden Aile Sigortasının biraz daha açılması gerekiyor, eleştiriler açısından şöyle de bir eleştiri var. İşte böyle bir nakit para verildiği zaman tembelliğe itmez mi? Böyle bir eleştiri var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Onu sayın Erdoğan da söyledi. Efendim 600 lira verirseniz millet tembelliğe alışır. Bizim projemizin ikinci ayağı var. İkinci ayağı şu; eğer kamu bir işçi alacaksa önce bu ailelerden alacak.
ALİ KIRCA - Bu yardım alan ailelerden.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Yardım alan ailelerden alacak. Dolayısıyla onlar Aile Sigortasının kapsamı dışına çıkacaklar. Çünkü o aileye artık en az asgari ücret düzeyinde sendikalı, toplu sözleşmeli hakka sahip bir işçi var artık orada, çalışıyor. Düzenli gelir elde ediyor. Dolayısıyla oradan çıkmış olacak. Yani istihdam arttığı sürece bu aile sigortasının rakamı gittikçe küçülmüş olacak.
TUBA ATAV - Emekliler için de vaatleriniz var. İntibak yasası, milli gelirden pay.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - İntibak yasasını çıkaracağız. Çünkü şöyle bir çarpıklık var orada. Yüksek prim ödeyenler az aylık alıyorlar, az prim ödeyenler yüksek aylık alıyorlar. Biz alınan aylıklara müdahale etmeyeceğiz. Ama fazla prim ödeyip düşük aylık alanların intibakını sağlamamız lazım. Yazık günah sosyal devlet ilkesine aykırı bu. Bunu yapacağız. Milli gelir artışından emekliye pay verilmez diye bir yasa çıkardılar. Biz isyan ettik, yapamazsınız bunu. Çıkardılar. Şimdi emekliler perişan olduklarını görüyorlar. Eğer bir ülkede yaratılan milli geliri hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimini, en az 9 milyonluk bir kesimini siz ikinci sınıf yurttaş görüp onlara milli gelirden kaynak aktarmazsanız o zaman ayrışma politikasını yürürlüğe koymuş oluyorsunuz ve nitekim var. Biz milli gelir artışından emekliye de pay vermeye razıyız. Bunu yapacağız. Bir üçüncü hedefimiz daha var esnafla ilgili, esnaf emeklileriyle ilgili. Bir esnaf Bağkurlu primini yatırmış emekli olmuş. Aldığı emekli aylığıyla geçinemiyor, işine devam etmesi lazım. İşine devam ettiği zaman emekli aylığından %15 kesiliyor. Dünyada çalışan insanı cezalandıran başka bir ülke yoktur. Biz niye çalışıyorsun diye emekli aylığını kesiyoruz. Bunu da kaldıracağız. Bu da doğru değil. Yani sosyal devleti gerçek anlamda inşa etmek istiyoruz. Onun için sosyal devlete fazla vurgu yapıyoruz. Aksayan bütün noktalarını saptadık. Yoksulluktan, sosyal güvenlikten, sosyal haklardan, çalışma özgürlüğünden, taşeron uygulamasının kaldırılmasından, nerede aksaklıklar varsa bunların hepsini saptadık ve bunların ortadan kaldırılmasıyla ilgili projelerimizi geliştirdik. Biz Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezini son 6 ay bir üniversite gibi çalıştırdık. Genel merkezde yer bulamadık dışarıda ayrı yer tutmak zorunda kaldık. Orada insanlar akademisyenler çalışsınlar, bizim projelerimizin ayaklarını oluştursunlar diye. Böyle yaptık.
TUBA ATAV - SSK.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet gelelim Sosyal Sigortalar Kurumu dönemindeki genel müdürlüğüme. Ben bir çağrı yaptım sayın başbakana. Beni eleştiriyorsun eyvallah, başımın üstünde yerin var. Eleştirebilirsin. Ama gel karşıma devletin bütün arşivleri senin elinde. Gelirsin dersin ki “sayın Kılıçdaroğlu sen SSK’dayken bunu yaptın buyur belge, sen SSK’dayken şunu yaptın, buyur belge, sen SSK’dayken şu yakın akrabana bu ihaleyi verdin, buyur belge” der ben de suspus olurum ve karşısına çıkmaya cesaret edemem veya ezilir yok olurum. Bu çağrıyı yapıyorum, gel karşıma. Ha kendisi “ya ben sosyal sigortalar kurumunu çok iyi bilmem” diye düşünebilir. Ona da saygı gösteririm. O zaman alırsın Bakanlar Kurulundan bu konuyu iyi bilen beş mi üç mü yedi mi bakanla beraber gelirsin, ha o da yetmez dersin onlar da bilmiyorlar, arzu ettiğin sosyal güvenlik uzmanlarını al yanında beraber getir. Ben tek başıma çıkacağım. Bakınız Sosyal Sigortalar Kurumunda ha bir de şöyle hoşuma gidiyor bu, hoşuma gitmiyor desem yanlış olur. Bir genel müdürü iktidarın üstünde görüyor güç olarak. Demek ki ben genel müdürlük yaptığım dönemde o kadar hafızalarda ciddi etkiler yaratmışım ki benim genel müdürlüğümü dönemin hükümetinin üstünde bir güç olarak görüyor. Bundan da memnun oluyorum yani doğrusunu isterseniz. Sosyal Sigortalarda kararlar genel müdürler tarafından alınmaz. Örneğin emeklinin aylığına kaç lira zam yapılacak? Bakanlar Kurulu alır bu kararı genel müdürler almaz.
ALİ KIRCA - Hükümetin kararıdır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Emeklilik yaşı şu olacak. Yasa, bakanlar kurulunun da yetkisi yoktur. Yasa öyledir, parlamentonun yetkisindedir. Efendim ölüm yardımı şu kadar verilir. Genel müdürün yetkisinde yoktur o. Parlamento belirler, ölüm aylığı şu kadar der. Siz her kişiye ölen kişiye o parayı ödersiniz. Genel müdürün yetkisine niye verilmez? Akrabasına yüksek, dostuna daha yüksek, öbürüne daha düşük vermesin diye. Herkese eşit uygulansın diye. İş kazası olur. İş kazası sonucu ne kadar işgöremezlik aidatı ödenecek. Yasa belirler. Sizin belirleme yetkiniz yoktur. Ben Cumhuriyet tarihinde ilk kez eşdeğer ilaç uygulamasını başlatan bir genel müdürüm. Olağanüstü tasarruf sağlayan bir genel müdürüm. Benim dönemim başarısız diyorlar ve diyorlar ki “sen SSK’nın başındayken SSK zarar etti”. Bir sefer Sosyal Sigortalar Kurumu bir ticari kuruluş değil. Zarar etti ifadesi yanlış. Eğer zararsa bütün Avrupa Birliğindeki sosyal güvenlik kuruluşları zarar ediyor. Onların hepsi mi beceriksiz. Bir kuruma devlet bütçesinden kaynak aktarıyorsanız o toplumun zayıf kesimlerine devletin yaptığı bir katkıdır. Emekli aylığını arttırıyorsanız, işgöremezlik ödeneği veriyorsanız, cenaze masrafını karşılıyorsanız, cenaze parası veriyorsunuz veya yetim kalıyor birisi, ona aylık bağlayacaksınız. Sosyal devletin bir gereğidir bu. Onun için zarar kavramı yoktur. Sosyal sigortalarda açık vardır doğrudur, benim dönemimde açık yok muydu vardı tabi. Alalım, yüzde gayrisafi milli hasılaya yani milli gelire oranı, benim emekli olduğum tarihte %2.81, 2011’de %5.14,
ALİ KIRCA - Daha büyümüş yani.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Daha büyümüş. Şimdi bunu beni eleştiren bir insanın dönüp kendisine bakması lazım. Yahu senin zamanında daha da arttı. Hadi ben beceriksizim, sen benden çok daha beceriksizsin o zaman. Konuyu bilmeden saptırıyor. Onun için kendisine çağrı yaptım. Gel oturalım tartışalım uygar iki insan gibi. Ben ona soru sormayacağım. Hiç bir soru sormayacağım. O bana soru soracak ben yanıtlayacağım.
ALİ KIRCA - O zaman açıklığa kavuşur diyorsunuz eğer böyle iddialar varsa.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır, her türlü ben yine genel müdürlük yaptığım dönemde ben yılın bürokratı ödülünü de aldım ve ben yine söyleyeyim, iki bakan hariç bütün bakanlarla da çatıştım. Her bakan beni görevden almak istedi.
ALİ KIRCA - Siz kaç yılları arasında genel müdürlük yaptınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - 92-99 arası.
ALİ KIRCA - 7 yıl.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet. Bir yıl görevden alındım, müsteşar yardımcısı görevine atandım.
ALİ KIRCA - Kim görevden aldı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sayın Necati Çelik Allah rahmet eylesin vefat etti. Sonra Danıştay kararıyla eski görevime tekrar döndüm. Neden döndüm. Çünkü mücadele ettim. Haksız yere alındım. Ben Plan Bütçe Komisyonunda da inandıklarımı söyledim, bürokratken söyledim, bakana rağmen söyledim. Bu kurum böyle bu yasalarla kurum sağlıklı yönetilemez dedim. Niye geldiler sosyal güvenlik yasasını değiştirdiler? Herhalde bir bildikleri vardı. IMF niye bastırıyordu. Bir de şunu söyleyeyim, tam konuyu bilmedikleri için sosyal sigorta sisteminde ilk açık 1976 yılında çıkmıştır. Emeklilik sigortasından çıkmıştır. Onu bile bilmiyorlar. İnsan kurumun bir tarihine bakar. Kurumun arşivleri orada, bilançosuna bakar. Gelir gider tablosuna bakar. 1976 yılında ben Maliye Bakanlığı’nda Hesap Uzmanıydım.
ALİ KIRCA - Yetkiniz belirli sınırlarda.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Ayrıca ben şunu da söyleyeyim sayın Kırca, ben gerçekten de hesap uzmanıyım.
ALİ KIRCA - Hesabı kitabı iyi bilirim diyorsunuz yani.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Elbette. Yani yıllarımı verdim ben bu işe. Bütçe nasıl düzenlenir, nasıl harcanır, gelir nasıl toplanır. Ben sosyal sigortalar kurumunda yaptığım değişiklikleri yaptığım dönüşümleri Recep Tayyip Erdoğan hayal bile edemez. Bilemez çünkü.
TUBA ATAV - Şimdi yine çok gençlerin de dikkatini çeken bir başka seçim vaadinize geçelim. Zorunlu askerliğin kademeli olarak 9 aya indirilmesi, bir defaya mahsus bedelli askerliğin çıkarılması. Hani parasını veremeyeceklerin de devlet tarafından bu bedelin karşılanması ve hatta yaz tatillerinde askerlik uygulamasından da zaman zaman söz ediyorsunuz. Biz bunu sayın başbakana da sorduğumuzda sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtında yumurta küfesi yok ki dedi. Genelkurmay başkanlığının bu konuya çok sıcak bakmadığını söyledi. Siz bu vaatlerde bulunurken, bu vaatlerin arkasında durabilecek misiniz? Genelkurmay ile böyle bir temasınız oldu mu bunu merak ediyorum.
ALİ KIRCA - Bu bir seçim vaadi midir? Gerçekten de Türkiye’nin böyle bir sisteme geçmesi gerektiğine inanıyor musunuz? İktidar olun ya da olmayın?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Ben konuşmama başlarken bir yerde söylemiştim galiba, siyasete atılırken söz verdim. Halka inandıklarımı söyleyeceğim, yalan söylemeyeceğim. Bu konuyu tartıştık biz kendi aramızda. Emekli askerlerle de tartıştık. 15 aydan 9 aya indireceğiz. Sonra aşamalı olarak 6 aya indireceğiz.
TUBA ATAV - Emekli askerlerle değil mi yani şu anda görevde olanlarla değil.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tabi görevde olanlarla değil. Zaten görevde olanlar bize bu konuda yardımda da bulunamazlar. Onlar siyasi otoritenin emrindedirler zaten. Başbakan talimat verirse ancak bize gelir bilgi verirler.
ALİ KIRCA - Yoksa bir siyasi partiye katkıda bulunmuş olurlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Katkıda bulunmuş olurlar ki o doğru değil zaten. Biz de doğru bulmayız ayrıca onu. Dünyada uygulamalara baktık. Biz ordumuzun daha güçlü olmasını, daha dinamik olmasını isteriz, daha aktif olmasını isteriz. Hantal bir yapıdan ordunun çekilmesi lazım. Daha güçlü, daha dinamik, daha küçük ama etkin bir ordu isteriz. Askerlerimiz 15 ay gidiyorlar, 15 ay uzun bir süre. 9 ayda aynı işlevi yapabilirsiniz. Aşamalı olarak 6 aya indireceğiz bunu. Buradan ciddi bir tasarruf da çıkıyor ortaya. Onu sosyal devlet için kullanacağız. Her projemizin mutlaka maddi boyutları da düşünülmüştür. Gelelim yaz tatillerinde askerliğe. Üniversite öğrencileri okulu bitirdikten sonra askere gidiyorlar. Biz üniversite öğrencileri arzu ederlerse yaz tatillerinde parça parça askerlik yapacaklar, okul bitince de zaten askerlikleri de bitmiş olacak, tamamlanmış olacak. Bu şu anlama gelmesin, ordunun ihtiyaç duyduğu alanlar olabilir. Onunla ilgili arzu ederlerse ayrı bir sınav açarlar, yeni bir subay alırlar. Elektrik-elektronik mezunu mu alırlar, inşaat mühendisi mi alırlar o ayrı. Ama alırlar ordunun kadrosunda çalışır bunlar. O ihtiyaç giderilir. Ama onun dışında biz askerliği daha kısa orduyu daha güçlü kılan bir mekanizmaya kavuşturmak istiyoruz. Bedelli askerlik de şunun için. Çok sayıda genç kısa dönem askerlik yapmak istiyor ve bu insanlar askere gitmiyorlar. Biz şunu söyledik. Bedelliyi bir kez getireceğiz.
ALİ KIRCA - Bir kez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bir kez. Durumu iyi olandan parasını alacağız ama o para Milli Savunma Bakanlığının bütçesine değil Milli Eğitimin bütçesinde veya YÖK’ün bütçesinde yer alacak, onunla öğrenci yurdu yapacağız. Durumu iyi olmayan aileler de yine kısa dönem ama onlardan da herhangi bir bedel alınmayacak. Yurt sorunu Türkiye’nin temel sorunlarından birisidir.
ALİ KIRCA - Bu soruna geçmeden, burada sayın başbakanın bu konuyla ilgili eleştirisini tekrar size aktarmış olayım da. Siz bir açıklama getirmiş oldunuz, durumu iyi olmayanlarla ilgili olarak. Sayın başbakan parası olanların askerliği bedelli yapmasının parası olmayanlara karşı haksızlık olduğunu söylemişti. Siz bir dengeye de eşitlik sağlamaya çalışacağınızı söylüyorsunuz. Paralı olanlardan aldığınız parayla parasız olanların bedelini karşılayarak öyle mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Onu parası olanlardan alınacak onunla öğrenci yurdu yapılacak, parası olmayandan herhangi bir bedel alınmayacak. O da kısa dönem yapacak.
TUBA ATAV - Bir yaş aralığı belirleyeceksiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tabi tabi belirlenecek.
ALİ KIRCA - Bir adaletsizlik olmayacak yani zenginle fakir çocukları arasında.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır bir adaletsizlik olmayacak. Ama diyorum ya sayın Erdoğan bizim projelerimizi de çarpıtmakta son derece mahir. Defalarca söyledik ama o bildiğini okuyor. Vatandaşın kafası karışsın diye. Efendim bir ara kalktı dedi, bedelli mi olurmuş? Niye olmasın? Kendi çocuğu bedelli yaptığı zaman yani aklına bu gelmedi. Sonra kalktı bir şey daha söyledi. Efendim memleketi kim savunacak? Senin çocuğun bedelli askerlik yaptığı zaman hiç aklına gelmedi bu soruyu sormak. Niye vatandaşın çocuğu yaptığı zaman bu soru aklına geliyor? Biz bütün projelerimiz yapılırken ayakları yere basan, ölçülüp tartışılan projeler yaptık. Bakın sadece ekonomi raporumuz için 6 ay zaman harcadık. 45 akademisyeni çağırıp bir cumartesi günü sabahtan akşama kadar üstelik bizim gibi düşünmeyenler de vardı, tartıştık, olur ya biz de insanız, sonuçta hata yapabiliriz. Çünkü hata yaptığınız zaman, en ufak bir hata da o projeyi tümüyle öldürmüş olursunuz. Tartıştık, ayakları yere bastı evet bunlar tamamdır dendi ve biz bütün projelerimizi ölçtük, biçtik, tarttık ondan sonra kamuoyuna açıkladık. Hala bazı projelerimiz açıklanmadı. Örneğin tarım projemiz duruyor, Konya’da açıklayacağız. KOBİ projemiz duruyor Gaziantep’te açıklayacağız, eğitim projemiz duruyor onun takvimini belirliyoruz onunla ilgili projemizi de açıklayacağız.
ALİ KIRCA - Peki şu hızla gidelim yine gençlerle ilgili bir sorunu konuştuk. Yine gençlerle ilgili bir başka sorun YGS meselesi. ÖSYM konusu. Ama en sondan başlayalım daha doğrusu sizin en son yaptığınız açıklamayı biraz açmanızı isteyerek başlayalım. Dediğiniz şu. Yani olayı soruşturan savcının sürprizi var, ben de biliyorum diyorsunuz. Nedir sürpriz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şimdi sayın savcı açıklama yaparken size sürprizlerimiz olacak diye bir ifade kullanmıştı. Gerçekten de benim bildiğim bir sürprizi açıklarsa Türkiye için de sürpriz olacak o.
ALİ KIRCA - Nedir o?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tabi şimdi benim açıklamam doğru değil.
ALİ KIRCA - Niye kamuoyunun bilmeye hakkı yok mu? Sayın savcı açıklamayabilir belki ama siz bir siyasetçi olarak kamuoyunun her konuda bilgilenme hakkına sahip olduğunu en iyi takdir edecek insansınız.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet ama önce sayın savcı açıklarsa belki ben soruşturmaya müdahale etmemiş olurum böylece.
ALİ KIRCA - Peki biraz ipuçları demeyeyim de neyle ilgili bu?
TUBA ATAV - Yani en azından mevcut durumu tamamen değiştirebilecek bir şey mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bir sefer benim bildiğim sürpriz YGS sınavıyla ilgili olan bir sürpriz değil. Bilgisayardan silinmiş fakat sonra polisler gidip olaya el koyup bilirkişilerle beraber silinen bilgileri öğrendikleri zaman orada bazı maillere rastlıyorlar. Sürpriz o maillerde.
ALİ KIRCA - Nereden gelen mailler, kimin yazdığı mailler, neyle ilgili mailler? Şimdi iyice merak uyandırdınız.
TUBA ATAV - Sayın Kılıçdaroğlu söyleyin de
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Üniversite sınavlarıyla ilgili.
TUBA ATAV - Üniversite sınavıyla ilgili, bu şifreyle, şifrenin
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şifreyle ilgisi yok bunun, yerleştirmeyle ilgili. Öyle diyelim.
ALİ KIRCA - Nereye yerleştirmeyle ilgili? Biz açmaya çalışıyoruz konuyu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Üniversiteye, iyi bir yerleştirmeyle ilgili.
TUBA ATAV - Son sınavla ilgisi olmadığını söylüyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Son sınavla ilgisi yok ama bulundu bunlar. Bu bilgiler bulundu. Şimdi bakalım ne olacak biz de merak ediyoruz.
TUBA ATAV - Evet gerçekten biz gerçekten daha çok merak ettik şimdi. O zaman biz de sizin peşinizi bırakmayacağız eğer sayın savcı açıklamadığı sürece.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sayın savcının benim bildiğim kadarıyla o bilgiler sayın savcıya verildi. Sayın savcının bu bilgileri gizlemeye hakkı yok. İktidara dokunuyor diye açıklamazsa görevini yapmamış olur.
ALİ KIRCA - O zaman siz açıklar mısınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bir bakalım belki sayın savcı açıklar. Onların hakkını yemeyelim.
TUBA ATAV - KPSS ile ilgili bir yerleştirme mi ÖSYM ile mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - KPSS ile değil.
TUBA ATAV - ÖSYM
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet.
TUBA ATAV - ÖSYM yetkililerinin bir takım yerleştirmelerinden söz ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır yani ben o kadar ayrıntıya girmeyeyim.
ALİ KIRCA - Peki anlaşıldı daha bu kadarla kalacak bu konu.
TUBA ATAV - Süremiz aslında daraldı. Diğer konuları da hızlıca geçelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şunu da söylemek isterim. 1.7 milyon çocuğun umutlarıyla oynayan bir kişinin o koltukta oturması, eğer sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı rahatsız etmiyorsa o 1.7 milyon çocuğun günahı onun boynundadır. Bu kadar net söylüyorum.
TUBA ATAV - Kopya olmadığı konusunda tatmin olmuş sayın başbakan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şifre niye var? Bir kişi çıkıp ben kopya çektim diyebilir mi?
ALİ KIRCA - Herkese ayrı sınav kitapçığı dağıtılan bir sistemde şifrenin olmasının bir zorunluluk olduğunu söylüyor yetkililer.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır efendim hangi yetkili söylüyor bunu.
ALİ KIRCA - ÖSYM yetkilileri ve kurumla ilgili
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sayın Emrehan Halıcı bu konuda uzmandır. Bu konuları çok iyi bilen bir kişidir. O tuttu bütün kitapçılarda şifre olduğunu ilk açıklayan kişidir.
TUBA ATAV - Şifre var ama
ALİ KIRCA - Şöyle soralım. Sizce kopya var mı? Siz kopya olduğuna inanıyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet şifre varsa kopya vardır. Yani niye şifre olsun?
TUBA ATAV - Tabi inançtan öte bir de kanıta ihtiyacımız olacak bu durumda.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bakın bir öğrenci itiraz etti. 120 puan. Sonra itirazı üzerine puanı yükseltildi.
TUBA ATAV - Hesaplamalarda da hatalar var doğru.
ALİ KIRCA - Ama burada önemli olan o hesaplama hatalarından daha önemlisi sistematik olarak eğer bazı öğrencilere ayrıcalıklı olarak bu şifreden yararlanılarak şifre önceden verilmiş ve kopyaya dönüşmüşse iş bu elbette herkesin düşünmesi gereken bir konu ve siz bunun olduğuna inanıyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Evet.
ALİ KIRCA - Çok açık.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şifre varsa kopya vardır.
ALİ KIRCA - Şifre varsa kopya vardır diyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Kesinlikle.
ALİ KIRCA - Hatta daha doğrusu şöyle söyleyelim. Şifre bunun için konulmuştur diyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Başka ne için konulabilir şifre zaten?
ALİ KIRCA - Daha önce şifre var mıydı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Elbette.
TUBA ATAV - Şimdi bir başka konuya, aslında bu konuyu saatlerce konuşabiliriz belki ama bir başka konuya hızlıca geçelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Burada önemli bir ayrıntı daha var onu unutmamamız gerekiyor. Kopya olup olmadığını sayın Erdoğan nereden biliyor?
TUBA ATAV - ÖSYM başkanına sordum ve öyle yok dedi, ifadesi bu şekilde.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Soruşturma gizlidir. Soruşturma aşamasında olan bir şeyi eğer kopya yoktur diyorsanız soruşturmaya siz yön veriyorsunuz demektir. Soruşturmanın gizliliğini ya da baş savcı gidip siyasi otoriteye bilgi mi verdi? O da bir başka felakettir. O zaman artık zaten biliyorsunuz bir davanın savcısıydı sayın Erdoğan, demek ki bu davanın da savcılığına üstlendi. Çünkü açıklamaları savcı adına başbakan yapıyor.
TUBA ATAV - Sayın Kılıçdaroğlu başkanlık sistemine bakışınızı aslında merak ediyoruz ama bu biraz uzun ve detaylı bir konu. Şunu sormak isterim açıkçası. Bu seçimlerden sonra bir koalisyon tablosu ortaya çıkarsa, bu kadar çekiştikten sonra bu kadar birbirinizle atıştıktan sonra Ak Parti ile bir koalisyon düşünür müsünüz? Ya da bir başka koalisyon ortağı olabilir mi sizin için?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Bizim hedefimiz tek başına iktidar olmak. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Yani şu ülkenin demokrasi ve özgürlük bağlamında çıtayı yükseltmesinin yolu CHP’nin iktidarından geçiyor.
TUBA ATAV - Olmaz ise yani bir tablo zorunluluğu olursa?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - O zaman Türkiye büyük baskıları görecek. Daha büyük baskılar görecek. Doğrudan mülkiyete müdahale edilecek. Buradan bütün iş adamlarına söylüyorum. AKP doğrudan mülkiyete müdahale edecek. Siz bir siyasal parti düşünebiliyor musunuz kendi sermaye grubunu yaratsın, kendi medyasını yaratsın, kendi finans sistemini yaratsın, kenti iş adamı grubunu yaratsın, kendi sendikalarını yaratsın, kendi sivil toplum örgütlerini yaratsın. Bu toplumu bölmek demektir. AKP’nin temel işlevi toplumu ayrıştırmaktır, bütünleştirmek değil. Toplumu bölüyor. Bakın sayın Erdoğan’ın söylemlerine, dini kullanarak, etnik kimliği kullanarak, her şeyi kullanarak toplumu ayrıştırıyor. Bizim görevimiz toplumu ayrıştırmak değil kaynaştırmaktır, bütünleştirmektir.
TUBA ATAV - Başkanlık yolunda bir ilerleme görüyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır hayır,
ALİ KIRCA - Başkanlık sistemi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır hayır. O sadece gündem değiştirmek için söylenen bir söz. Halkın gündemi halkın elinden çalınıyor. Halkın gündemine gidip bakalım. Esnaf, işçi, çiftçi, kamyon şoförü, taksi şoförü. Halkın gündemine bakalım. Bir de sayın Erdoğan’ın gündemine bakalım. Taban tabana zıt. Ama medya öyle bir bombardımana başlıyor ki insanlar kendi sorunlarını düşünemiyorlar. O noktaya getiriyoruz biz insanları.
TUBA ATAV - Bu çılgın proje için de siz yani Kanal İstanbul projesi için de aslında buna ilişkin eleştirilerde bulundunuz yanılmıyorsam?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - O proje gerçekleşecek bir proje değil ki. Üzerinde tartışmaya bile değmez. Siz kanal açacaksınız, uluslararası anlaşmadan haberiniz yok. Montrö antlaşması var. Boğazdan geçiş bedava. Niye paralı yerden geçsin.
ALİ KIRCA - Peki sayın Ecevit düşünmüş zamanında rahmetli.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Düşünülebilir. Osmanlıdan beri düşünülen bir şey. Ama o da gerçekleşmeyeceğini görmüş. Montrö antlaşması var. Soru sordunuz. Antlaşma değişebilir. İyi güzel değişebilir de biz de isteriz değişmesini ve paralı olmasını isteriz veya en azından kılavuz alma zorunluluğunun getirilmesini isteriz. Hangi ülke kabul edecek. Taraf olan ülkeler var. Birisi itiraz etti mi bitti. Hayal peşinde koşup milletin gündemini çalmak. İşte bu başka bir şey değil.
ALİ KIRCA - Türkiye’yi geziyorsunuz. Çeşitli illerde, ilçelerde halkın gündemi içerisinde bu çılgın proje konuşuluyor mu, size de soruldu mu, düşünceniz soruldu mu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tam tersi öfke var.
ALİ KIRCA - Neden?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Biz burada perişanız diyorlar. Nüfusu azalan, milletvekili sayısı düşen, icra dairesi artan, borç batağı içinde olan, hapse girmemek için köyünü terk eden vatandaş ne yapacak o projeyle? Onun derdi başka, bize onu söylüyor.
ALİ KIRCA - Peki şimdi hep iç politikayla ilgili konuşuyoruz. Biz de bu akşam böyle konuştuk. Sizin seçim mitinglerinizde ve söylemlerinizde de ağırlıklı olarak vatandaşın da belki asıl ilgi alanı olduğu için öyle ama sonuçta Türkiye bir dünyada yaşıyor ve küreselleşen dünyada uluslararası ilişkileri eskisinden çok daha sıkı ve birbirini etkiler boyutta. Sadece iki Amerika Birleşik Devletleriyle ve Avrupa Birliğiyle olan ilişkileriniz konusunda sormak istiyorum, Amerika’yı meydanlarda eleştiriyorsunuz, daha doğrusu söylediğiniz şu, biz Amerika’dan emir alan bir iktidar olmayacağız diye.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hiç kimseden emir almayacağız. Eğer emir alacaksak halkımızdan alacağız diyoruz.
ALİ KIRCA - Peki Amerika’yla ilişkileriniz nasıl gelişecek ve Avrupa Birliği müzakere sürecini sonlandırıp, çünkü gittiğinizde oralarda görüştüğünüz size Avrupa Birliği nasıl bakıyor, yani sizin bakışınızdan önce size Amerika Birleşik Devletleri nasıl bakıyor? Mutlaka böyle bir izlenim almışsınızdır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şöyle söyleyeyim. Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde çok iyi bir noktadayız. Onlar artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin değişimden, dönüşümden, demokrasiden, özgürlükten yana olduğunu biliyorlar. Onlarla defalarca konuştum. Genişlemeden sorumlu sayın Füle ile de konuştum. Yeri geldi en acımasız şekilde eleştirdim. Anayasa referandumda hükümete destek verdiler. En son sayın Füle ile konuştuğumda şunu söyledim. Verdiğiniz desteğin sonucu gerçekleşti. Yargı yürütme organının emrine sokuldu. Yasa parlamentoda görüşülürken muhalefet olarak bize 5 dakika ve 1 önerge ile sınırlama getirdiler. Siz buna demokrasi mi diyorsunuz? Ama bize söz verdiler dedi. Toplumsal uzlaşmayla yapacaklardı, sivil toplum da davet edilecekti. Size söz verdilerse o zaman bunun sorumlusu sizsiniz, muhatabı da sizsiniz. Şimdi AKP’nin Avrupa Birliği sürecini tıkadığını biliyorlar. Artık AKP statükocu bir partidir, değişimci bir parti değildir. Değişimci söylemini kullanarak Avrupa Birliğini aldattı, uluslararası kuruluşu aldattı, Amerika’yı aldattı. Şimdi bütün gerçekler ortaya çıktı. AKP öyle değişimci, özgürlükten yana, medyanın özgürlüğünden yana, siyasal partilerin özgürlüğünden yana, üniversitelerin özgürlüğünden yana, yargının bağımsızlığından yana, yok böyle bir şey. İlk kez gittiğimde sayın Füle’ye şunu sordum, Brüksel’e gittiğimde şunu söyledim; siz Türkiye’de kaç gazeteci hapiste biliyor musunuz? Hayır dedi. 53 gazeteci hapiste. Hangi demokrasiden söz ediyorsunuz siz. Son görüştüğümde hapse giren gazeteci sayısı 58 olmuştu. Şimdi artık onlar da eleştiriyorlar. Avrupa Parlamentosu da eleştiriyor. Almanya’ya da gittim, anlattım. İngiltere’ye de gittim anlattım. Oradaki sosyal demokrat partilerle de görüştük. Fransa’ya da gittim orada da anlattım. Dünya artık şunu biliyor. Demokrasiyi ve özgürlüğü isteyen parti Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasinin ve özgürlüğün karşısında olan parti de AKP. Amerika’ya gitmedim, arkadaşlarımız gittiler orada davet aldılar bazı düşünce kuruluşlarından. Amerikalı yetkililerle de görüşmüşler. Biz Avrupa Birliğinde neyi anlatıyorsak orada da onu anlattık. Biz demokrasi istiyoruz kendi ülkemizde.
ALİ KIRCA - Onların size bakışı nasıl?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tabi onların bakışını bilemeyiz ama en azından şunu biliyorum ben, sosyalist enternasyonalde bir konuşma yapmıştım, bize oldukça sıcak bakıyorlar.
ALİ KIRCA - Hayır Amerika Birleşik Devletlerinde?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Onların da sıcak baktığını düşünüyorum. Yani eğer demokrasi istiyorlarsa, gerçekten özgürlüğü istiyorlarsa bize sıcak bakmaları gerekir.
ALİ KIRCA - Geçtiğimiz yıllarda özellikle 11 Eylülden sonra radikal İslam’ın bir tehdit ve tehlike olarak Batı dünyasında ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından görülmesinden sonra Türkiye bir model ülke olarak değerlendirilmişti. Çok eskiden gelen ılımlı İslam modeli, demokrasi içerisinde bir model. Bütün bunlarla sayın Erdoğan’a ve Ak Parti hükümetine sıcak bir yaklaşım olduğu değerlendiriliyordu en azından uluslararası çevrelerce. Böyle bir yaklaşım sizce var mıydı? Şu anda nasıl?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Böyle bir yaklaşım vardı zaten talimatlar oradan geliyordu. Her türlü şeyi yapıyorlardı zaten. Yani Bursa’da kurulan fabrika onların isteği üzerine. Defalarca anayasa mahkemesine gittik iptal edildi, onlara rağmen pek çok yasa değiştirildi ve yapıldı. Ne istendiyse yapıldı. Gerçekleştiremedikleri bir sadece tezkereyi geçiremediler. Amerikan askerlerinin Türkiye’den Irak’a geçirilmesi için. Ki ona da izin verdiler. Mardin’e kadar gitti. Nasıl olsa çıkacak diye. Düşünebiliyor musunuz? Parlamentodan çıkmayan bir karar çıkmış gibi işleme konuldu. O kadar kendilerini bağlamışlardı. Şimdi tabi ilişkileri nedir onu bilemiyoruz. Ama büyük devletler başka ülkelerde kendilerinin emrinde olan hükümetler isterler. Kendilerine biat eden hükümetler isterler. Kendilerinin söylemlerini kendi ülkelerinde yapacak iktidarlar isterler.
ALİ KIRCA - Biz dinlemeyeceğiz dediğinize göre o zaman siz sorunlu bir ilişki mi yaşayacaksınız gelecekte?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sorunlu değil, sorumlu bir karşılıklı güven duyan, söyledikleri açık ve net olan, birbirini aldatmayan, çünkü uluslararası ilişkilerde birbirini aldatmamak gerekir. İnönü’nün bir lafı vardır. “Amerika’yla ilişki aslanda yatağa girmeye benzer” der. Siz ilişkilerinizi çok açık ve net vereceksiniz. Devletler kandırılmaz. Doğru değil bu. Bunlar devletleri kandırdılar. Şunu yapacağız dediler aksini yaptılar. Şunu yapacağız dediler başka türlü yaptılar. Ve arada ciddi bir güven bunalımı doğdu. Sorun güven bunalımında. Bir iktidar başka bir ülkeyle ilişkiyi güvensizlik üzerine kurduğu andan itibaren iş raydan çıkmış demektir. Bir ülkenin büyükelçisi gelip medya üzerindeki baskıyı eleştiriyor, biz kalkıp o büyükelçiyi eleştiriyoruz. Bir dönüp kendimize bakmıyoruz, bu büyükelçi niye bunu söylüyor diye. Ertesi gün sizin söylediğinize yine yanıt veriyor. Ne yaptınız? Hiç bir şey. Havada kaldı söyledikleriniz.
ALİ KIRCA - Usame bin Ladin’in öldürülmesini, bu son operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi olarak, lideri olarak çok fazla ayrıntılı...
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Silahsız bir insanın öldürülmesi doğru değil. Dünyanın neresinde olursa olsun. Niye silahsız bir, tutuklarsınız, yargılarsınız, mahkum edersiniz, yasalar neyi gerektiriyorsa yaparsınız. Silahsız bir insanın öldürülmesini doğru bulmayız.
ALİ KIRCA - Peki bundan sonra nasıl
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın herhangi bir ülkesinde de. Bizde de öğrenciler yürüyüş yaptılar. Orantısız güç kullanıldı. Tekel işçileri eylem yaptılar. Orantısız güç kullandılar. Hepimiz eleştirdik. Demokrasi bunu gerektiriyor. Gücün orantılı olması lazım. Çünkü hukukun üstünlüğüne inanıyorsak bunu yapmamız lazım. Tabi o operasyon sırasında biz orada değiliz. Gazetelerden okuyoruz, televizyonlardan seyrediyoruz, verilen bilgilere bakıyoruz. Eğer silahsızsa teslim almak gerekiyor.
TUBA ATAV - Süremizin sonuna geliyoruz. Aslında dün yaptığınız ani bir ziyaret vardı. Onu hatırlatıp sormak isterim. Bayrampaşa mitinginizden sonra Ak Parti ilçe başkanlığına gittiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Seçim ofisine.
TUBA ATAV - Seçim ofisine gittiniz aniden. Anlık mı gelişti, nasıl karar verdiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tümüyle anlık gelişti. Onlar da oradalardı. Seçim ofisleri vardı. Vatandaşlara da merhaba diyordum zaten böyle kahveler falan olduğu zaman. Seçim ofisini görünce şoför arkadaşa arabayı durdur tebrik edeceğim bunları, kutlayacağım, onlar da kendi propagandalarını yapıyorlar. İçeri gelebilir misiniz dediler. Dedim önce şu yurttaşlara bir merhaba diyeyim tabi gelirim dedim. Geldim, içeri girdim. Alkışladılar. Bir sorunumuz yok.
TUBA ATAV - Şaşırdılar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Siyasette centilmen olmak lazım. Samimi söylüyorum. Yani sayın Erdoğan öfkesini bir kontrol edebilse, söylemlerini kontrol edebilse daha uygarca tartışabiliriz. Ama tartışma uygar ölçüler içinde olmuyor. Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Bu benim ilk ziyaretim de değil. Ben anakent belediye başkan adaylığım sırasında da AKP seçim ofislerine gidip, yani sayın Kadir Topbaş’ın seçim ofisine gidip oradaki AKP’lileri de kutlamıştım.
TUBA ATAV - Aslında siz bir adım atmış oldunuz bu gerginliğin sona erdirilmesi için, öyle denilebilir.
ALİ KIRCA - Geçen gün de söylemiştiniz de kamuoyu da merak ediyor. Yoğun bir tempo seçimlerde. Doğrusu her liderin kendisine göre yöntemleri vardır. Hani her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ya, sizin de bu yorgun tempoyu bir ölçüde karşılayabilmek ve onun sorunlarıyla başedebilmek için özel yöntemleriniz var mı? Mesela gün boyunca bazen öğün kaçırdığınız, yemeği unuttuğunuz oluyordur veya tam tersi gittiğiniz yerde mecburen sofralarda ağırlanıyorsunuzdur ve sağlıksız bir gidişat, nasıl başediyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Önce şunu söyleyeyim, kesinlikle sofra yok. Evet yani çünkü vakit yok ona. Otobüste, otobüsün arka tarafında gittiğimiz yerlerde yiyecekler alınıyor, orada yemek yiyoruz. O da ne oluyor, ya kebap oluyor, buna benzer şeyler, sandviç oluyor, peynirli, domatesli vs. bunları yiyoruz. Arada ben süt içiyorum. Çay, ada çayı, ıhlamur gibi şeyler. Özellikle konuşmalardan sonra ve önce, hani boğazı biraz daha rahatlatsın diye.
TUBA ATAV - Bir de vitamin alıyor muşsunuz galiba?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Vitamin alıyorum. Onu da hekim arkadaşlar önerdiler bunları alın diye. Bunları alıyorum, yani yaptığımız özel bir beslenme rejimimiz yok.
ALİ KIRCA - Tabi farkında bile olmuyorsunuz, bazen mitingden mitinge gidiyorsunuz, bazen belki nereye gidiyorsunuz, geçen gün söylediniz ya onu, bugün günlerden ne vs.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Aynen öyle sayın Kırca. Bir sefer takvim kavramı olmuyor, gün kavramı da olmuyor. Bunu çok samimi olarak söylüyorum. Bir şeye imza attığımız zaman soruyoruz bugün ayın kaçı vs. diye. Olmaması da tabi bu yoğunluktan kaynaklanan bir şey. Müthiş bir yoğunluk var. Bir de ben iki ile mitinge gidiyorum diyelim ama o ilin büyük ilçelerine veya en az oy aldığımız ilçelerine de gitmeye özen gösteriyorum. Örneğin Balıkesir’de miting yaptık. Balıkesir’in 4-5 ilçesini gezdim o gün akşama kadar. Bugün işte Niğde’ye ve Nevşehir’e gittik. Bazı ilçelere yine gittik, o ilçelerde vatandaşlarla oturduk, kahvede sohbet ettik. Onların dertlerini dinledik. Bazen bize eleştiri getiriyorlar, eleştirilerini dinledik. Dolayısıyla miting alanının dışında ayrıca başka küçük mitingler de oluyor. Onlarda da günde bazen 7 kez, bazen 8 kez konuşmak zorunda kalıyoruz.
ALİ KIRCA - Bu miting konuşmalarında son zamanlarda üslup tartışmaları içerisinde ve iktidar kanadının eleştirilerinde sayın başbakanın eleştirilerinde, mitinglerde kullanılan bazı sözcükler, söylemler de eleştiri konusu olabiliyor. Siz daha önce şöyle bir şey söylediniz yöntem olarak bu konuşmalarda “sayın başbakan camdan konuşuyor, ben candan konuşuyorum” dediniz. Fakat doğrusu aslında modern toplumlarda veya işte modern yöntemlerle hazırlanan bir metin ve o metnin düzgün biçimde sizi izleyenlere aktarılması için bunu bir yöntem olarak siz de kullanmayı düşünmüyor musunuz? Ya da kendinize çok mu güveniyorsunuz bu konuda? Bir metin hazırlıyor musunuz? O metinden ayrılıyor musunuz? Ayrıldığınız zaman sorun yaşıyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır, herhangi bir konuşma metni çok sınırlı zamanlarda varolan bir konuşma metni üzerinden konuşuyorum. Onun dışında konu başlıklarını belirliyorum, şöyle diyelim ki işte 5-6 konu başlığı olur. O konu başlıklarını hatırlarım, onları konuşmam sırasında doğaçlama açıyorum.
ALİ KIRCA - Elinizde sadece bu kadar bir küçük kağıt oluyor böyle, 5-6 başlık var. Bir konuşma metni yok yani.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Şöyle, onu da söyleyeyim ben. Gittiğiniz ilde veya ilçede bizim ilçe başkanımız, il başkanımız, oranın bir de yerel sorunları var, o sorunları da aktarıyor. O sorunların da satırbaşları itibariyle alıyoruz, ondan sonra onu doğaçlama olarak geliştiriyoruz.
TUBA ATAV - Kolay gelsin o zaman.
ALİ KIRCA - Kolay gelsin tabi ama zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü genelde liderlerin konuşmaları bir ekip tarafından hazırlanır. Anladığım kadarıyla siz sadece kendi düşüncenizi, elbette partinin ilkelerini yansıtıyor da ama tümünü kendiniz söylüyorsunuz. Konuşma içeriği...
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Hayır o kadar insafsızlık da yapmayalım. Onlardan da bilgi geliyor tabi. Doküman geliyor, metinler geliyor. Ben o metinleri okuyorum. Ama metne bağlı kalıp miting yapmak hemen hemen imkansız. Çünkü siz oradaki heyecanı, oradaki duyguları, oradaki pankartları, oradaki söylemleri sloganları onlarla beraber yaşamak durumundasınız. Bir metne bağlı kalıp metni okursanız bütün o heyecan yok olup gidebilir. Gidiyor da zaten.
ALİ KIRCA - Doğaçlamada kendinize güveniyorsunuz yani.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Tabi tabi herhangi bir sorun yok. Zaman zaman dil sürçmeleri oluyor tabi. Onu şimdi ben olmuyor desem doğruyu söylememiş olurum. Ama zaten bu doğal süreç içinde olağan karşılamak gerekiyor. Tabi bu sadece bana özgü bir şey de değil. Aşağı yukarı bu tür konuşma yapan bütün siyasi liderlerin yaşadıkları bir olay.
ALİ KIRCA - Peki son dakikamız doğaçlama olarak şöyle bir soru sorsak. Bu seçimlerde 12 Haziranda “ey Türk ulusu, Türk halkı, Türkiye halkı, Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veriniz, çünkü...” diye altını doldursanız ne dersiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Çünkü bu ülkenin demokrasiye ve özgürlüklere ihtiyacı var. Çünkü biz bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamak istiyoruz. Onun için bunu gerçekleştirecek olan CHP’ye oy verin. Çünkü CHP varsa herkes için var.
ALİ KIRCA - Peki. Tuba soru.
TUBA ATAV - Çok teşekkür ederiz. Yarın da herhalde miting programlarınız var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU - Yarın Muğla’ya gidiyoruz.
TUBA ATAV - Yarın Muğla’dasınız. Kolaylıklar diliyoruz. Teşekkür ediyoruz.
ALİ KIRCA - Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyoruz. Sevgili seyirciler Pazar akşamları liderlerle gerçekleştirdiğimiz Siyaset Meydanı Seçim Özel programlarının ikincisine bu akşam da Cumhuriyet Halk Partisi lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu katıldı ve süremizin elverdiği ölçüde kamuoyunun merak ettiği soruları yanıtladı. Bir kez daha kendisine teşekkür ediyoruz ve gelecek hafta Siyaset Meydanı’nda bir başka siyasi parti genel başkanıyla buluşacağımızı söyleyerek bütün Türkiye’ye mutlu geceler diliyoruz. Hoşça kalın efendim.
TUBA ATAV - Hoşça kalın.
EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla