Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-13-2011, 17:38   #6
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Seyfettin Gürsel - Cari İşlemler Açığını Azaltmanın Bedeli
Seyfettin Gürsel



Cari işlemler açığını azaltmanın bedeli

% 5'in üzerinde büyümeyi kontrol edilebilir açıkla bağdaştırmanın yolu ihracatın ithalattan hızlı artması ile mümkün.


Mayıs ayı ödemeler bilançosu rakamları sürpriz yaratmadı. Cari açık beklendiği gibi 7.5 milyar dolar çıktı. İlk 5 ayda cari açık 37 milyar dolar. Bu rakamlar cari açığın milli gelire oranının % 9’a doğru gittiğini gösteriyor. Oysa ekonomi bir yandan soğuyor. Düşen büyümenin haziran ayından itibaren ithalat üzerinde etkisini göstermesini bekliyorum. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) haziran ayı ihracat rakamları, ihracatın haziran ayında toparlandığını söylüyor. Bu bilgiler ışığında önümüzdeki aylarda cari açıkta düşüş beklemeliyiz. Yılın sonuna doğru da düşen büyümeye bağlı olarak cari açık oranının % 8-9 düzeyinden aşağılara indiğini göreceğiz.

Sürdürülebilir cari açık


Ama ne pahasına? Soruyu şöyle netleştirelim: TL’nin reel değeri aşağı yukarı bugünkü değerini koruduğu koşullarda büyüme yüzde kaça düşerse cari açık da sürdürülebilir bir düzeye geriler? Tabii ‘sürdürülebilir cari açık’ kavramını rakamla tanımlamak gerekiyor. Murat Üçer, 9 Temmuz tarihli Radikal’de yayımlanan ‘Cari açık ne anlama gelir’ başlıklı makalesinde Türkiye’nin kriz yaratmadan taşıyabileceği cari açık oranını% 4-5 olarak tahmin ettiğini belirtiyordu. Bu tahmine katılıyorum. Ama esas kritik sorunun yanıtını bilmiyoruz: Cari açık oranını bu düzeye çekmek için büyüme oranı kaça düşmeli?


Önümüzdeki dönemde cari açıkla büyüme arasındaki ödünleşmeyi, diğer ifadeyle cari açığı azaltmanın büyüme cinsinden bedelinin ne olacağını çok tartışacağız. Bu konuda iyimser değilim. Son yıllarda cari açığın yapısal zafiyetinin arttığı kanaatindeyim. Türkiye sanayi rekabet gücünde bir atılım yapamadı. Enerjinin nispi fiyatı da giderek arttı, artmaya da devam edecek. TL’nin değerini dalgalı kur-enflasyon hedeflemesi çerçevesinde, sıcak paranın kaçtığı şok durumu hariç, düşüremezsiniz. Kaldı ki bu tür şoklardan sonra yükselen faizler ve düşen cari açık, sıcak parayı yeniden çekiyor ve TL eski değerine dönüyor. Sonuç olarak kur şoku riskini en aza indiren bir cari açık oranının oldukça düşük bir büyüme oranı gerektirdiğini düşünüyorum. Ama ne kadar? Doğrusu tam kestiremesem de % 4 civarı olabileceğini düşünüyorum.

Zor işler


Böyle bir denge işsizlikle mücadeleyi baltalar. Büyüme % 4 civarına düştüğü takdirde işsizlik de artmaya başlayacaktır. Böyle bir gelişmeye hükümet seyirci kalamaz. İyi de ne yapabilir? % 5’in biraz üzerinde bir büyümeyi kontrol edilebilir cari açıkla bağdaştırmanın yolu ihracatın ithalattan daha hızlı artmaya başlaması ile mümkün. Burada anahtar kısa dönemde daha düşük maliyetli yerli üretim ile hem ihracatı arttırmak hem de yabancı malları olabildiğince yerli mallarla ikame etmektir. Esas çözüm ise orta uzun vadede ileri teknoloji içeren mallardan daha çok üretmektir.


Kendimizi aldatmayalım, bunlar söylemesi kolay yapması zor işlerdir. Kısa dönemde maliyet düşürmek iş gücü ve enerji piyasalarında can sıkıcı reformlar gerektiriyor. Yeni hükümetin programına iş gücü piyasası reformunu alması umut verici. Seçim öncesi hazırlanan ‘Ulusal İstihdam Stratejisi’nin bakalım ne kadarına cesaret edilecek. Elektriği ucuzlatacak bir reform ise gündemde değil. Hükümet uzun vadede çözümü getirecek yaygın ve kaliteli eğitimin öneminin nihayet farkına varmış gözüküyor. Ama zaman hızla geçiyor. En kısa zamanda kapsamlı ve radikal bir eğitim reformunun tartışma gündemimize girmesi gerekiyor.


Kaynak: http://www.radikal.com.tr/Default.as...CategoryID=101

Radikal 12.07.2011
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla