|
2. İddianamede Ergenekon-Hizbullah İlişkisi
2. Ergenekon iddianamesinde Ergenekon - Hizbullah bağlantısı `HİZBULLAH` başlığı altında anlatılıyor.
2. Ergenekon iddianamesinde geçen bölümü aynen yayınlıyoruz:
Ergenekon yapılanmasının temel belgesi olan, Ergenekon Analiz, Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi– İstanbul 29 Ekim 1999 isimli dokümanın `Terör` başlığı altında; `… 21. yüzyılda en önemli sorunlardan birisinin terör olacağı, Türkiye için terörün yalnızca toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılması ve bölgesel istikrarsızlaştırma amacı taşımadığı, bunların yanı sıra Türkiye`nin ticaret ortaklarına yönelik terör ile Türkiye`nin dış ticaretine büyük darbe vurarak önünün kesilmesinin sağlanmaya çalışıldığı, bu nedenle terör gruplarının kontrol altında tutulması gerektiği, gereğinde naylon terör grupları oluşturularak terör dünyasına yön verilmesi ve güçlü istihbarat örgütlerinin kurguladığı oyunun içinde mutlaka yer alınması gerektiği…` belirtilerek terör gruplarının kontrol altında tutulması, gereğinde naylon terör grupları oluşturularak terör dünyasına yön verilmesi anlayışı benimsenmiştir.
Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden Ergenekon` un Pkk/Kongra-Gel, DHKP/C ve Hizbullah isimli terör örgütleri ile bağlantılı olduğu, bu terör örgütlerini amaçları doğrultusunda kontrol altında tuttuğu, yönlendirdiği veya kullandığı şüphesi doğuracak deliller elde edilmek ile, zaten örgütün temel belgesinde belirlenen hedefin uygulamaya konduğu anlaşılmış, bu şüpheyi doğuran delil, olay ve değerlendirmeler aşağıda anlatılmıştır.
HİZBULLAH
Şırnak ilinde 18.03.1999 tarihinde il genelinde Hizbullah/İlim Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar neticesinde İhsan TEKİN, İsmail TEKİN ve Haci DEMİR isimli şahsın ikametinde yapılan aramada toplam 6 adet el bombası elde edilmiştir. Bu olayda elde edilen (6) adet el bombasından 1 adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1–23 10–92 seri numaralı olduğu, Ümraniye ilçesinden elde edilen el bombalarından 1 adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1–23 10–92 seri numaralı olduğu belirtilmiştir.
Tuncay GÜNEY kendisi ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde 2001 yılında yapılan mülakatta konu ile ilgili olarak özetle; Doğu PERİNÇEK`in kendisine Hizbullah`ın askerlerin kontrolü altında olduğunu söylediğini, bunu aktardığında Veli KÜÇÜK` ün kendisine `...Doğrudur, o zaman yapılan hatalardan biriydi…` dediğini, yine Veli KÜÇÜK` ün `…Hizbullah`ı T.K Paşanın başa bela ettiğini…` söyleyerek, kendisinin Hizbullah`ın dışarıda ayrı bir statüde eğitilmesinden yana olmasına karşın sözünü dinletemediğini, Hizbullah`ın PKK ya karşı kullanılmak üzere askeri birliklerde eğitildiklerini, Hizbullah ve İrfan ÇAĞRICI`yı Türkiye, İran ve İsrail` in ortak kullandıklarını anlattığını, 2000`e Doğru Dergisinin Diyarbakır muhabiri Halit GÜNGEN`in Diyarbakır Jandarmada Hizbullah üyelerinin eğitilidiklerini fotoğraflayıp Hizbulkontrayı açığa çıkarttığını ve yayınlanması için gönderdiğini, ancak bunların yayınlanmadan öldürüldüğünü, bu nedenle o dönemde Veli KÜÇÜK ile Doğu PERİNÇEK` in aralarının açık olduğunu bildiğini, bunu da kendisine Veli KÜÇÜK` ün söylediğini, Mehmet Adnan AKFIRAT` ın konu ile ilgili olarak kendisine `…Bunu Türk Gladiosu öldürdü, biz bunu biliyoruz, ama tekrar ittifak yaptık, Kemalist Sosyalist ittifakı derler…` dediği anlaşılmaktadır.
Tanık Bülent ORAKOĞLU ifadesinde özetle; `…Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevinden önce Hatay İl Emniyet Müdürü iken Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel CİNGÖZ ve İl Jandarma Alay Komutanı Vicdan BAŞARAN ile şehir klübünde bir yemek yediklerini, bu yemekte bölge komutanının yanında bulunan ve önceleri emir eri olduğunu zannettiği sivil giyimli şahsın daha sonra İstanbul`da Hizbullah operasyonunda ölü ele geçirilen Hizbullah lideri Hüseyin VELİOĞLU olduğunu öğrendiğini, Hüseyin VELİOĞLU` nun kendisinde devlet görevlilerine çok saygılı, bir bekçi önünde dahi önünü ilikleyerek konuşan bir kişi intibaı uyandırdığını…` söylemiştir. Gizli Tanık Ahmet ifadesinde özetle; `…Kendisinin uzun yıllar Hizbullah Terör Örgütü içerisinde yer aldığını, Hüseyin VELİOĞLU` nun 1979 tarihinde Petrol İş Sendikasının başkanlığı seçimlerine katıldığını, o dönemde Batman` da Komanda Taburunda Yüzbaşı olarak görev yapan Temel CİNGÖZ ile görüştüğünü bildiğini, bu görüşmenin olduğunu Hüseyin VELİOĞLU ve İsa ALTSOY` un söylediklerini, Temel CİNGÖZ` ün Hüseyin VELİOĞLU` na `bizim onayımız olmadan hiç kimse sendika başkanlığını kazanamaz` dediğini, sonraki süreçte Temel CİNGÖZ ile Hüseyin VELİOĞLU` nun ilişkisinin nasıl geliştiği hakkında bilgisinin olmadığını, Hüseyin VELİOĞLU ve arkadaşlarının 1981 yılında Diyarbakır` da Edip GÜMÜŞ ve İsa ALTSOY ile birlikte İlim Kitapevini kurduklarını, Kitapevini 12 Eylül sonrası oluşturmayı çalıştıkları örgütsel yapının merkezi olarak belirlemiş olduklarını, cemaatleşmek için yoğun çalışmaların yapıldığı bu dönemde Hüseyin VELİOĞLU` nun ayda bir ortadan kaybolduğunu, bir hafta sonra geri geldiğini, soranlara da İstanbul` a İranlılarla görüşmeye gittim dediğini, 1994 yıllarında Hizbullah İlim- Menzil çatışmalarının olduğu dönemde bölgede Molla Mansur GÜZELSOY olarak bilinen kişinin sohbet ettiği 10-15 kişilik gruba `…kendisinin öğrenci olduğu dönemde Ankara` da Hüseyin VELİOĞLU ile aynı evde kaldıklarını, Hüseyin VELİOĞLU` nu sürekli olarak MİT` den diye bahsettiği iki istihbaratçının ziyarete geldiklerini, bu şahıslarla sürekli ilişki içerisinde olduğunu…` anlattığını, Molla Mansur GÜZELSOY` un bu anlatımlarından yaklaşık 15 gün sonra Diyarbakır` da bir sabah namazı çıkışı Hüseyin VELİOĞLU` na bağlı İlim grubu mensuplarınca sopalarla dövülerek öldürüldüğünü, Örgütün İranlılarla ilişki içerisinde olduğu 1990`lı yıllara kadar İran` lılar tarafından yönlendirildiğini, bu dönemde İranlıların dışında bir gücün Hüseyin VELİOĞLU üzerinden İran` da faaliyet gösteren Türkler hakkında bilgi toplamaya çalıştığını fark ettiğini, Çünkü HÜSEYİN VELİOĞLU` nun İran` da iken mesaisinin çoğunu o bölgeye gelip giden Türklerin kim olduğunu tespite harcadığını, 1991 yılında PKK – Hizbullah çatışmaları başladıktan sonra örgütün İran ile ilişkisini keserek Sünni anlayışa tekrar döndüğünü, kendisinin bu değişimin normal bir süreç olarak gerçekleştiğini zannetmediğini, PKK-Hizbullah çatışmasında birçok PKK` lı ve Hizbullah İlim grubu mensubunun öldüğünü, 1995 yılında Hizbullah` ı temsilen İsa ALTSOY`un Irak` da PKK temsilcileri ile görüşerek karşılıklı ateşkes kararı aldıklarını, nasıl bir araya geldiklerinin örgütte daima soru işareti olarak kaldığını, Örgütün kendi mensuplarını zaman zaman devlete çalışıyor diyerek kaçırıp sığınakta sorgulayıp kendince suçlu bulduklarını öldürdüğünü, devletin örgüt için bir düşman olduğunu, ancak kendisinin örgütün devlet kurumlarına karşı bir eylem yaptığına veya planladığına şahit olmadığını, Hüseyin VELİOĞLU` nun öldürülmesinden sonra polisle çatışmaya girdiklerini, bu çatışmaların sebebinin ise Hüseyin VELİOĞLU` nun öcünü alma düşüncesi ile gerçekleşmiş olabileceğini, Hüseyin VELİOĞLU` nun kendisine çok yakın üst düzey örgüt mensupların bir arada olduğu ortamda devlet görevlilerinden bazılarının kendilerine ajanlık teklif edebileceğini beyan ettiğini, bundan birkaç hafta sonra bu toplantıda olan kişilerden bazılarına görev teklif edildiğinin bilindiğini, burada anlaşılmaz olanın Hüseyin VELİOĞLU` nun bu durumu nasıl bildiği ve o söyledikten kısa süre sonra o tekliflerin nasıl geldiği olduğunu, bu teklifin yapıldığı şahısların çok sıkı bir şekilde saklanan Hüseyin VELİOĞLU ile düzenli olarak bir araya gelen kişiler olduğunu, kendisinin bu kişilerin örgüt içerisindeki durumlarının bilindiğini varsaydığını, dolayısıyla düzenli olarak Hüseyin VELİOĞLU ile görüşen bu kişilerden örgütün liderine ulaşılmasının hiç zor olmayacağını değerlendirdiğini, Çocukluğundan itibaren tanıdığı ve 10 yılı aşkın birlikte faaliyette bulunduğu Hüseyin VELİOĞLU` nun Hizbullah gibi büyük bir örgütü kurarak idare edebilecek yapı, karakter ve eğitime sahip olmadığını…` söylemiştir. tümgazeler
Konu Yıldırım tarafından (07-31-2011 Saat 00:26 ) değiştirilmiştir..
|