Müthiş. Mehmet Akif, her yönüyle örnek alınacak, her şiirinden ayrı ayrı dersler çıkartılacak, çok büyük bir isimdir.
Bu şiir, Osmanlı'nın en buhranlı dönemine ait. 1. Dünya savaşı kapıdadır. İçeride çok büyük ayaklanmalar, isyanlar ve toprak kayıpları yaşanmaktadır. Padişah otoritesi neredeyse tamamen yok olmuş, ülkeyi yok oluşa sürükleyecek olan Alman hayranı Enver paşa ise İttihat ve Terakki ile ülkeyi kasıp kavurmaktadır.
Böyle bir dönemde, ülkenin aydın geçinen kesiminde yeni bir moda almış başını gitmektedir. Fransızcaya ve Fransız kültürüne müthiş bir sempati vardır. Alafranga züppe tipi insanlar artık çoğunluktadır. Özellikle İstanbul ve İzmir, sanki bir Fransız şehri haline gelmiştir. Buna paralel olarak insanlardaki ahlaki değer çökme noktasındadır. Medreseler ise iş yapamaz haldedir. Halkı eğitmesi gereken edebiyatçılar, sapıklık denilecek boyutta ahlaka aykırı konular işlemekte, İstanbul'un o meşhur din adamları ise maddiyat-şöhret tuzağına düşmüşlerdir.
Bunu şu nedenle yazıyorum. Mehmet Akif'in o dönem için çok ciddi ve sert eleştirileri vardır. Özellikle Safahat isimli o meşhur eserinin ilk cildinde bunu görürüz. Sonuçta Akif şiirde güzelliği arayan bir tip değildir. O, her zaman eğitici olmuştur ve sosyal konulara şiirleriyle değinmiştir. Bu nedenle onun eserlerini okurken, mutlaka dönemin özelliklerini de iyi bilmek gerekir.
|