![]() |
#1 |
![]() Bu yazının başlığını önce, ‘Káhin miyim, nedir?’ koymuştum. Sonra değiştirdim.
Káhin değilim. Müneccim de değilim. Kurban olduğum memlekette işler hep aynı ‘ezberle’ yürüyor... Ortalama bir zeká, vasat bir muhakeme, kıt bir algılamayla bile bugünden yarına ne olacağını söktürmeniz mümkün. Bu da káhin mertebesine ulaştırmıyor sizi. Herşey, sinir bozucu bir açıklık içinde cereyan ediyor çünkü... Herkes herşeyi biliyor, ama herkesin malumu bu bilgiler hiçbir zaman gerçeklik kazanmıyor. Konu ne? Genelkurmay Başkanlığı’nın görevlendirdiği askeri savcılar aradılar, taradılar, soruşturdular, incelediler, sonunda Dursun Çiçek imzalı ‘halka karşı psikolojik savaş belgesi’nin ‘tırt’ olduğu hükmüne vardılar. Böyle bir belge yokmuş. Ne aslına, ne fotokopisine ulaşılmış. Belgenin, kurum içinde hazırlandığına dair bir emareye de rastlanmamış. Dolayısıyla, ‘kovuşturmaya yer yok’muş... Kıymetli Dursun Bey soruşturmadan yırtıyor ama, malum belge’yi yayınlayan (ve büyük bir gazetecilik başarısına imza atan) Taraf gazetesi birdenbire ‘sanık’ mevkiine terfi ediveriyor. Nasıl mı? Dursun Bey’le ilgili bilgilerin ‘hakikati’ yansıtmadığını belirten askeri savcılık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nı, ‘Taraf gazetesinde yayımlanan bu belgenin hangi amaçla, kim veya kimler tarafından üretildiğini, üretenlerin amaçlarını, özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir şekilde hedef alınıp alınmadığını’ araştırmaya çağırıyor. Demek istiyor ki, ‘Biz baktık, aradık taradık böyle bir belgeye ulaşamadık. Siz, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan Taraf gazetesini soruşturun.’ Söylemesi ayıptır, ben bu sonucu öngörmüştüm. Bir hafta önce bu köşede yayımlanan yazımın ilgili bölümünü, noktasına virgülüne dokunmadan aynen alıntılıyorum: Ne olacağını söyleyeyim: Malum belgeyi hazırladığı iddia edilen Albay Dursun Çiçek, askeri savcılık tarafından sorgulanır, sorgulama mümkünse biraz uzun tutulur, sonra ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ şeklinde bir karar çıkar. Tahmin... Bugüne kadar hep böyle oldu. Peki, kıymetli Albaya ne olur? İlk fırsatta tasfiye edilir. Hayır, elbette kurumla ilişkisi hemen kesilmez. Ama hak ettiği rütbeleri de alamaz. Muhtemelen pasif bir göreve atanır, iyice unutturulur, sonra da emekliye sevkedilir... Deşifre olmuştur. İşi yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Hazırladığı ‘şey’in sızdırılmasına engel olamamıştır. Dolayısıyla, ‘içeri’yi üzmeyecek bir çözüm yolu aranır ve bulunur. Belge sahteyse de böyle olur, gerçekse de böyle olur. Şimdi anladınız mı, ortalama bir zeká, vasat bir muhakeme, kıt bir algılamayla bile, bugünden yarına olacakları söktürmenin niçin mümkün olduğunu? Bunları öngörmüştüm ama, Taraf gazetesinin ‘hedefe’ konulacağını, bunun da askeri savcılık kanalıyla sağlanacağını tahmin edememiştim. Önümüzde taze örnekler vardı oysa... Özden Örnek’e ait darbe günlüklerini deşifre eden Nokta dergisinin başına gelenleri yahut getirilenleri hatırlamalıydık. İlk yazımda Dursun Çiçek’in uygun bir fırsatta emekliye sevkedileceğini belirtmiştim ya... Değiştiriyorum. Bu öngörüm de tutmayabilir. Bakarsınız terfi bile ettirilir. Burası Türkiye... star
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|