Gerekçeyi tersten okumak (Mehmet ALTAN) - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**siyah gül 07** · 10-25-2008, 09:53

Temmuz’un sonunda AK Parti kapatılma davasının sonucu belli olduğunda... Yazdığım ‘Kapatma ama hırpala’ başlıklı yazımın sonu şöyle bitiyordu: ‘AK Parti kapatılmadı...

Ama zaten gerçek demokratik bir hukuk devleti olsak dava da açılmazdı. Ve tam Şark’a uygun, kurnaz ‘ara formüllere’ de ihtiyaç duyulmazdı.

Mahkemenin açıklamasından önce gazetelerde okuduğumuz formüllerin değil, evrensel hukukun sağlam rotasında yol alırdık...

Aslında dün bulunan ‘ara formül’ herkesi rahatlattı ama Türkiye’nin her an geriye doğru nasıl kolay kayabileceğini de bir kez daha gösterdi.

Açılmaması gereken bir dava iktidarın ağır biçimde hırpalanmasıyla sonuçlandı.

Bugünden itibaren siyasal iktidar hem kendi yanlışlarını, hem de Türkiye’deki bu yorucu Şark havasını değiştirip düzeltmek için devreye girip, yeni ve taze bir başlangıç yapabilecek mi?

Yeni gündemi şimdi herhalde bu oluşturacak...’

* * *

Önceki gün ise ‘gerekçeli karar’ açıklandı...

‘Dinin ve dinsel duyguların istismarı nedeniyle laikliğe aykırı görülen davalı parti eylemlerinin toplumu devlete ve siyasete yabancılaştırması yoluyla demokratik işleyişi engelleyebileceği ve anayasal düzenin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabileceği inkár edilemez. Bu çerçevede davalı partinin eylemlerinin demokratik yaşam için doğrudan açık ve yakın tehlike oluşturduğu yadsınamaz.’ denildiği kararda: ‘Türban ve imam hatip liseleri sorunu toplumda ayrışma ve gerginliklere yol açacak düzeyde siyasetin temel sorunu haline dönüştürülmüş, toplumun dinsel konulardaki duyarlılıkları yalın siyasal çıkar amacıyla araçsallaştırılmıştır’ vurgusunun yapıldığını biliyoruz...

772 sayfalık gerekçede, başta AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda parti yöneticisinin laiklik karşıtı eylemleri yoğun bir biçimde gerçekleştirdiği de ileri sürülüyor...

İktidar partisini ‘ağır yaralı’ hale getiren bu ifadeleri geçiyorum...

* * *

Anayasa Mahkemesi bu kadar ağır yaralayıp bıraktığı ‘iktidar partisini’ neden öldürmedi?

Bundan sonrası için belki de bu soru daha anlamlı...

Doğrusu onun cevabı, gerekçeli kararda şöyle açıklanmış:

‘Davalı partinin demokrasiyi ve laik devlet düzenini ortadan kaldırma veya anayasal düzenin temel esaslarını şiddet kullanarak ve hoşgörüsüzlükle tahrip etme amacı, bu amacı somutlaştıran eylemleri ve elindeki iktidar olanaklarını şiddet doğrultusunda kullandığına ilişkin veriler saptanamamış, bu eylemler kapatmayı gerektirecek ağırlıkta görülmemiştir.’

Sonra sıralananlar ise şunlar:

-AK Parti’nin Avrupa Birliği’ne giriş çabası...

-Hukuksal ve siyasal reformlar...

-Gerek Anayasa’da gerekse yasalarda esaslı değişiklikler...

-İdam cezasının kaldırılması...

-Anayasa’da kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılması...

* * *

Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı bundan böyle siyasal iktidarın hareket alanını tanımladığına göre, cezalandırılma nedenleri kadar, ‘kapatılmama sebepleri’ de önem kazanmakta...

Laiklik karşıtı odak olma iddialarının omurgasını türban düzenlemesi oluştururken, AB reformları bunun panzehiri kabul edilmekte...

Hálbuki türban ile AB reformları arasında bir çelişki yok...

Ama ne zaman yok?

Türban’a ‘temel hak ve özgürlükler’ üzerinden bakıldığında...

Yanlış olan ‘temel hak ve özgürlüklere türban üzerinden’ bakmaktı...

Evrensel hukuku referans göstermek yerine, bunu diğer özgürlüklerden ayrı olarak ele almaktı.

* * *

‘Siyasal İslam’ suçlamasına karşı etkin tavır nedir?

Evrensel hukuku referans, dini de kültürün en önemli öğesi olarak kabul etmek...

Başörtüsü için özgürlük isterken, bir diğerinin suç olmayan talebine yasak getirmemek...

Yasakçılık da değil, özgürlükleri genişletme temelinde davranmak...

* * *

Yazımın başlangıcındaki sorum neydi?

‘Bugünden itibaren siyasal iktidar hem kendi yanlışlarını, hem de Türkiye’deki bu yorucu Şark havasını değiştirip düzeltmek için devreye girip, yeni ve taze bir başlangıç yapabilecek mi?’

Yeni ve taze bir başlangıç...

Bu ağır yaralı hale rağmen eğer böyle bir arzu var ise, benim AK Parti’ye ve hükümete önerim Avrupa Birliği’nde birey ile devlet arasındaki ilişkiyi en gelişmiş bir anlayışla tanzim eden ‘Temel Haklar Şart’ını’ bundan böyle temel metin olarak kabul etmeleridir... İşlerin kolaylaşacağını ve Ankara Statükosu’nun yemi haline gelmeyeceklerini görecekler...

* * *

Çünkü... Eğer referans evrensel hukuk ve özgürlükse, özgürlük anlayışınız bütünsel ve ilkeli ise bununla Ankara bile baş edemez...

Yeter ki bir konuda özgürlük talep ederken, diğer bir konuda yasakçı olmayın...

Ve demokratik reformlardan taviz vermeyin.

Bence gerekçeli kararı tersten okumanın, bundan sonrası açısından böyle bir faydası var...

Buna da, ‘Bir şerden çıkan küçük bir hayır’ diyebiliriz.

25 Ekim 2008 Cumartesi

10-25-2008, 09:53	#1
Kullanıcı Adı siyah gül 07	Gerekçeyi tersten okumak (Mehmet ALTAN) Temmuz’un sonunda AK Parti kapatılma davasının sonucu belli olduğunda... Yazdığım ‘Kapatma ama hırpala’ başlıklı yazımın sonu şöyle bitiyordu: ‘AK Parti kapatılmadı... Ama zaten gerçek demokratik bir hukuk devleti olsak dava da açılmazdı. Ve tam Şark’a uygun, kurnaz ‘ara formüllere’ de ihtiyaç duyulmazdı. Mahkemenin açıklamasından önce gazetelerde okuduğumuz formüllerin değil, evrensel hukukun sağlam rotasında yol alırdık... Aslında dün bulunan ‘ara formül’ herkesi rahatlattı ama Türkiye’nin her an geriye doğru nasıl kolay kayabileceğini de bir kez daha gösterdi. Açılmaması gereken bir dava iktidarın ağır biçimde hırpalanmasıyla sonuçlandı. Bugünden itibaren siyasal iktidar hem kendi yanlışlarını, hem de Türkiye’deki bu yorucu Şark havasını değiştirip düzeltmek için devreye girip, yeni ve taze bir başlangıç yapabilecek mi? Yeni gündemi şimdi herhalde bu oluşturacak...’ * * * Önceki gün ise ‘gerekçeli karar’ açıklandı... ‘Dinin ve dinsel duyguların istismarı nedeniyle laikliğe aykırı görülen davalı parti eylemlerinin toplumu devlete ve siyasete yabancılaştırması yoluyla demokratik işleyişi engelleyebileceği ve anayasal düzenin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabileceği inkár edilemez. Bu çerçevede davalı partinin eylemlerinin demokratik yaşam için doğrudan açık ve yakın tehlike oluşturduğu yadsınamaz.’ denildiği kararda: ‘Türban ve imam hatip liseleri sorunu toplumda ayrışma ve gerginliklere yol açacak düzeyde siyasetin temel sorunu haline dönüştürülmüş, toplumun dinsel konulardaki duyarlılıkları yalın siyasal çıkar amacıyla araçsallaştırılmıştır’ vurgusunun yapıldığını biliyoruz... 772 sayfalık gerekçede, başta AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda parti yöneticisinin laiklik karşıtı eylemleri yoğun bir biçimde gerçekleştirdiği de ileri sürülüyor... İktidar partisini ‘ağır yaralı’ hale getiren bu ifadeleri geçiyorum... * * * Anayasa Mahkemesi bu kadar ağır yaralayıp bıraktığı ‘iktidar partisini’ neden öldürmedi? Bundan sonrası için belki de bu soru daha anlamlı... Doğrusu onun cevabı, gerekçeli kararda şöyle açıklanmış: ‘Davalı partinin demokrasiyi ve laik devlet düzenini ortadan kaldırma veya anayasal düzenin temel esaslarını şiddet kullanarak ve hoşgörüsüzlükle tahrip etme amacı, bu amacı somutlaştıran eylemleri ve elindeki iktidar olanaklarını şiddet doğrultusunda kullandığına ilişkin veriler saptanamamış, bu eylemler kapatmayı gerektirecek ağırlıkta görülmemiştir.’ Sonra sıralananlar ise şunlar: -AK Parti’nin Avrupa Birliği’ne giriş çabası... -Hukuksal ve siyasal reformlar... -Gerek Anayasa’da gerekse yasalarda esaslı değişiklikler... -İdam cezasının kaldırılması... -Anayasa’da kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılması... * * * Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı bundan böyle siyasal iktidarın hareket alanını tanımladığına göre, cezalandırılma nedenleri kadar, ‘kapatılmama sebepleri’ de önem kazanmakta... Laiklik karşıtı odak olma iddialarının omurgasını türban düzenlemesi oluştururken, AB reformları bunun panzehiri kabul edilmekte... Hálbuki türban ile AB reformları arasında bir çelişki yok... Ama ne zaman yok? Türban’a ‘temel hak ve özgürlükler’ üzerinden bakıldığında... Yanlış olan ‘temel hak ve özgürlüklere türban üzerinden’ bakmaktı... Evrensel hukuku referans göstermek yerine, bunu diğer özgürlüklerden ayrı olarak ele almaktı. * * * ‘Siyasal İslam’ suçlamasına karşı etkin tavır nedir? Evrensel hukuku referans, dini de kültürün en önemli öğesi olarak kabul etmek... Başörtüsü için özgürlük isterken, bir diğerinin suç olmayan talebine yasak getirmemek... Yasakçılık da değil, özgürlükleri genişletme temelinde davranmak... * * * Yazımın başlangıcındaki sorum neydi? ‘Bugünden itibaren siyasal iktidar hem kendi yanlışlarını, hem de Türkiye’deki bu yorucu Şark havasını değiştirip düzeltmek için devreye girip, yeni ve taze bir başlangıç yapabilecek mi?’ Yeni ve taze bir başlangıç... Bu ağır yaralı hale rağmen eğer böyle bir arzu var ise, benim AK Parti’ye ve hükümete önerim Avrupa Birliği’nde birey ile devlet arasındaki ilişkiyi en gelişmiş bir anlayışla tanzim eden ‘Temel Haklar Şart’ını’ bundan böyle temel metin olarak kabul etmeleridir... İşlerin kolaylaşacağını ve Ankara Statükosu’nun yemi haline gelmeyeceklerini görecekler... * * * Çünkü... Eğer referans evrensel hukuk ve özgürlükse, özgürlük anlayışınız bütünsel ve ilkeli ise bununla Ankara bile baş edemez... Yeter ki bir konuda özgürlük talep ederken, diğer bir konuda yasakçı olmayın... Ve demokratik reformlardan taviz vermeyin. Bence gerekçeli kararı tersten okumanın, bundan sonrası açısından böyle bir faydası var... Buna da, ‘Bir şerden çıkan küçük bir hayır’ diyebiliriz. 25 Ekim 2008 Cumartesi

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)