![]() |
#1 |
![]() ![]() Ak Parti'nin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Davos'ta yaşananları değerlendirdi. Erdoğan eleştirilere cevap verirken muhalefete ve Bahçeli'ye yüklendi: AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos'ta, Gazze konulu toplantıda ortaya koyduğu tavırla ilgili olarak, ''Başbakan, milletinin kalbinden ne geçiyorsa, onu orada, ortamın nezaketine uygun bir şekilde yansıtmıştır. Ama bir moderatör, uluslararası bir toplantıda, bir Başbakan'ın omuzuna elini atamaz. Bu, edepsizliktir. Eğer ben orada diplomatik davranmamış olsaydım, benim daha farklı bir şey yapmam gerekirdi, yapmadım'' dedi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Davos Dünya Ekonomik Forumu'nda yaşanan olayları değerlendirdi. Bu yılki toplantılarda ağırlıklı olarak 2008 yılının son aylarında ortaya çıkan küresel ekonomik kriz ve bununla bağlantılı konuların ele alındığını, dünya ekonomisini yeniden canlandırmanın yolları tartışıldığını anlatan Erdoğan, toplantı vesilesiyle muhataplarına Türkiye'nin, geleceğe yönelik vizyonu ve önceliklerini izah etme fırsatını bulduğunu, çok sayıda devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmelerde bulunduğunu ifade etti. Erdoğan, 29 Ocak Perşembe gecesi Davos'ta arzu edilmeyen bir olayın meydana geldiğini hatırlatan Erdoğan, olayı şöyle anlattı: ''Gazze konulu oturum, yöneticinin eşitlik ve adalet ilkesinden uzak tutumu nedeniyle arzu etmediğimiz şekilde sonuçlandı. Panelin önü açıktı, yani hemen arkasından orada planlanmış başka bir panel yoktu, son paneldi. Şunu bu fırsatla bir kez daha ifade etmek istiyorum: Kimsenin Türkiye'yi yanlış bir konumda göstermeye çalışmasına, Türkiye'yi farklı bir kategoriye yerleştirmesine izin vermeyiz, veremeyiz. Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na saygısızlık yapmasına fırsat vermeyiz, veremeyiz. Zira Türkiye, ülkelerden bir ülke, sıradan bir ülke değildir. Bunu herkesin iyi görmesi, iyi algılaması gerekir. Oturumda yöneticinin tavrına karşı gösterdiğimiz tepkiyi, diplomatik bulmayanlar oldu. Arkadaşlar, diplomasinin tarihinde buna benzer hadiselerin çok daha ileri gideni var. Biz bunu da biliriz. Ama hepsinden öte, burada söyleyeyim, ben bir diplomat değilim, ben bir siyasetçiyim. Ama eğer diplomatlar, bu anlayışla, gevşek, yumuşak, 'aman ha kırmayalım' mantığıyla ülkemin menfaatlerine halel getiriyorlarsa ben böyle bir diplomasiyi de kabul etmiyorum. Onu da söyleyeyim. Benim diplomatım, aslanın midesinden hakkını söküp alacaktır.'' -''BULUNDUĞUMUZ MAKAM NEYİ GEREKTİRİYORSA ONU YAPARIZ'' Oturumda son derece diplomatik bir üslup kullandığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Biz hakkımızı nasıl kullanacağımızı, kiminle nasıl konuşacağımızı da iyi biliriz. Haksızlığa karşı nasıl davranmamız gerektiğini de iyi biliriz. Bizim şahsi hesabımız, kişisel meselemiz yok. Bulunduğumuz makam neyi gerektiriyorsa onu yaparız. İsrail'in, Orta Doğu, Balkanlarda, Avrupa'da, belki de bizim kadar uyumlu olduğu, menfaat paylaşımı içinde olduğu başka ülke yoktur. Her şeyden öte İsrail, kiminle, neyi, nasıl konuştuğunu da çok iyi bilmesi lazım. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanlık makamını, bu izzetle, bu vakarla yürüttük, bundan sonra da aynı hassasiyetle yürüteceğiz. Nitekim bazı parti başkanları da bize yapılan haksızlığa işaret ederek, davranışımızın normal ve gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Kendilerine bu değerlendirmelerinden dolayı da ben şahsım ve milletim adına kendilerine teşekkür ediyorum. Herkes şunu iyi bilmelidir; Başbakan milletinin kalbinden ne geçiyorsa, onu orada yansıtmıştır, ortamın nezaketine uygun bir şekilde yansıtmıştır. Başbakan milletinin hissiyatı ne ise onu dile getirmiştir. Ama bir moderatör, uluslararası bir toplantıda, bir başbakanın omuzuna elini atamaz. Bu, edepsizliktir. Eğer ben orada diplomatik davranmamış olsaydım, benim daha farklı bir şey yapmam gerekirdi. Yapmadım. Türkiye'nin itibarını, Türkiye'nin onurunu, Türkiye'nin haysiyetini savunmak, orada bana düşerdi ve ben onu yaptım. Kimsenin Türkiye'yi, Türk milletini küçük düşürmesine arkadaşlar göz yumamayız. Bizden kimse haksız eleştirilere, haksız yorumlara karşı yutkunmamızı, alttan almamızı, söylenenlere göz yummamızı beklememeli. Haddi zatında hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'ndan veya devlet görevlisinden böyle bir tavır beklenmez ve beklenmemelidir. '' -''DİPLOMASİDEYKEN MONŞER GİBİ DAVRANANLAR...''- Erdoğan, ''olayın hemen ardından, televizyon ekranlarında arzı endam edip, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın üslubunu eleştiren bazı kişilerin, siyaset yapma adına, siyasi tarafgirlik adına durumu farklı bir noktaya çekmeye çalıştıklarını'' belirterek, ''Diplomasideyken monşer gibi davranan bu kişiler, siyasette de monşer olarak davranmaya devam ediyorlar'' dedi. Birkaç kişinin haleti ruhiyesini, ıstırabını çok iyi anladığını, ancak asıl onların milleti çok iyi anlaması, milletin ne dediğine kulak vermesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Diplomasiyi siyasete alet eden bu kişilerin de artık, milletin hissiyatının çok uzağına düştüklerini görmesi gerekiyor. Tepkimizi, 'fevri, öfkeli, nezaketsiz' bulanlar, ömürleri boyunca köşelerinde, yazılarında, yorumlarında, ülkelerine ilişkin böyle bir kaygıyı taşımamış ve ne yazık ki tam aleyhte gaz vermek suretiyle de bizim doğru gidişimizi saptırmışlar. Biz bu milletin bir ferdi, bu milletin bir evladı olarak bu kaygıyı taşıyoruz ve bununla da onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz. Dikkat ediniz, öyle zamanlar vardır ki öyle anlar vardır ki orada siyaset susar, orada şahsi menfaatler, ideolojiler arka planda kalır. Milletçe bizim en büyük vasıflarımızdan biri de budur. Ülkemize yönelik bir saldırı, bir aşağılama, bir hakaret mevzu bahis olduğunda 71,5 milyon tek yürek olur, tek vücut olur. Bu konuda da büyük bir çoğunlukla aklı selimin hakim olduğunu, milletimizin tüm fertleriyle tek yürek olduğunu görmekten büyük memnuniyet duyduk. Sivil toplum örgütlerimizin, medya kuruluşlarımızın mensuplarına, özellikle de duygularını, sevgi seli şeklinde izhar eden vatandaşlarıma gerek yurt içinde gerek yurt dışında da ayrıca teşekkür ediyorum. Milletimizin yüksek seciyesinin Çanakkale'den Kırşehir'e, Edirne'den Diyarbakır'a hangi hissiyatla niçin dalgalandığını, bu yürek coşkusunun ne anlama geldiğini iyi biliyorum. Biliyorum ki bu tavır sadece 81 vilayetimizdeki milyonların ruhunu harekete geçirmedi. Aynı zamanda Melborn'den Toronto'ya, Berlin'den Taşkent'e, Gazze'den Sana'ya kadar hakkaniyetten yana olan herkesi onurlandırdı. Bu vicdan daha önce Saraybosna, Gorazde, Kosova için ayağa kalktığı gibi dün Gürcistan için de ayağa kalktı. Türkiye'nin tavrının özeti insanlığın vicdanı olmaktır. Bu vicdan Balkanlarda, Kafkaslarda nasıl mazlumun yanında yer aldıysa Orta Doğu'da da mazlumun yanında yer almıştır. Türkiye, hem insanlığın vicdanı, hem de bölgenin vicdanı olmuştur, bundan sonra da bu özelliğini koruyacaktır.'' -''BELLİ ÇEVRELER EZBERLERİNİ BOZMALI''- Erdoğan, kimi medya kuruluşları, yazarlar ve siyasetçilerin, böyle bir sınavda bir kez daha milletin gerisinde kalmalarını millete havale ettiğini belirterek, ''Artık, belli çevreler ezberlerini bozmalı, kendisine, milletine ve ülkesine daha fazla güvenmelidir. Bugüne kadar Atatürk'ün ortaya koyduğu 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesinin samimiyetle takipçisi olduk ve olmaya devam edeceğiz'' dedi. Daima, dost kazanmaya ve dostluk halkasını genişletmeye çalıştıklarını, ancak hiçbir haksızlığa da reel politika adına, güç dengeleri adına sessiz kalmadıklarını kaydeden Erdoğan, bunu, Türkiye'nin uluslararası itibarını gözeten onurlu bir davranış olarak görmediklerini ifade etti. Erdoğan, ''Birileri bu barışçı siyasetimizin Türkiye'nin önüne bir fatura çıkaracağını ima ederek Türkiye'nin gücünü küçümseme yoluna gidiyor olabilir. Ancak herkes bilmeli ki Türkiye böyle bir ihtimali boşa çıkaracak kadar güçlü bir ülkedir. Türkiye, eski iradesiz siyasetçilerin elinde gücü heder edilen, uluslararası camiada gücüne denk bir saygınlık edinemeyen, özgüven sorunu yaşayan Türkiye değildir artık. 'Başkaları ne der, Türkiye ne yapar değil', 'Türkiye ne der, Türkiyesiz başkaları ne yapar' anlayışı içinde olmalıdır. Türkiye'nin gücünü, büyüklüğünü kabullenmek, ona uygun bir duruş sergilemek gerekiyor'' diye konuştu. Duygusal davranıp, Türkiye'nin ulusal ve uluslararası menfaatlerini asla arka plana atmadıklarını kaydeden Erdoğan, ulusal ve uluslararası menfaatlerinin ancak onurlu ve saygın bir duruşla korunabileceğine inandıklarını ifade etti. Erdoğan, ''(Mahcup, ürkek, ezik bir politika bize de milletimize de devletimize de yakışmaz, artık dik duralım) diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, muasır medeniyet çizgisinden sapmayacak, demokrasisini geliştirerek, bölgesindeki dostluk halkasını genişleterek, barışın kılavuzluğunu yaparak AB hedeflerine kararlılıkla yürüyecektir'' dedi. Erdoğan'ın diğer açıklamaları şöyleydi: "Çocukların ve masum insanlarını ölümüne dünyanın neresi olursa olsun karşı çıkarız. Biz sivişllerin kadınların çocukların öldürülmesine karşıyız. Bizim insanlık anlayışımız kültürel ve ahlaki değerlerimiz bunu öğütler. Anti semitizmin bir insanlık suçu olduğunu defaatle söylememe rağmen yine bunu söylüyorlar. Başbakan "Gazze'ye gitti de Tel Aviv'e niye gitmedi?" diyor. Tel Aviv Ankara'ya geldi ben niye gideyim. Bugün Bahçeli yine aynı şeyi söylüyor. Kaç kere söyledim Olmert ile Ankara'da neleri konuştuğumuzu. Suriye ile barış görüşmelerini görüştük dedim. O yine aynı şeyi söylüyor. Sayın Bahçeli'ye sen hangi dilden anlarsın onu söyle. Kriptoları gelip biz sana mı teslim edeceğiz. Yanındaki bürokratlar sana anlatsız. Çok gizli ve gizli dosyalar kime nasıl devredilir anlatsınlar. 3.5 yıl başabakan yardımcılığı yaptın. Bunların kayda geçmediğini nerden biliyorsun. Kişiye özel kayıtlarda olmadığını nereden biliyorsun. Uyarılarımızı Hamas taraftarlığı olarak göstermek yanlış. İki ülke arabulucu olmak doğruyu söylememize engel değil. Taraflar talep ederse biz arabulucu olabilirzi. Ama durumdan vazife çıkarmaz. BM genel Sekreteri niye 4 gün sonra aradı diyor. Onu bana değil ona sor. Bunu söyleyen TC vatandaşı. Sen kimin avukatısın Allah aşkına.. Bizim iktidarımızda Yahudi düşmanlığı olamaz. Hahambaşında telefonum mevcut. Herhengi bir şey olursa beni ara dedim. Çünkü onlar benim vatandaşım. rahat ettirmek benim görevim. benim nezdimnde herkes dili dini ve etkinliğine bakılmaksızın benim vatandaşımdır. Yahudi düşmanlığını dillerine dolayanlar tehlikeli bir oyun oynadıklarının farkında olmalıdır. Bu topraklarda farklı olana düşmanlık kendisine yer bulamaz. Biz Gazze'nin kapıları artık açılmalıdır diyoruz. Ambargolar kalkmalı diyoruz. Bizim Kızılay TIR'ları hala kapıda bekletiliyor. Diğer tarafta insanlar açlıktan ölmek üzere. Yardımlar sürüyor. Başbakanlık, Diyanet, MEB, TRT.. Yardımlar 65 trilyonu aştı. Ama Türkiye'nin şanına yakışan daha fazlasıdır. Haksızlık karşısında susmayacağız. Haksızlığa susarak ortak olmayacağız."
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|