![]() |
#1 |
![]() Mahsun Kırmızıgül 26 Mart 1969 yılında Bingöl'de doğdu. İlk ve Orta dereceli okulları bu şehirde tamamladı. 22 çocuklu bir ailenin ferdi olan Mahsun Kırmızıgül İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarı' nda müzik öğrenimi gördü. 1980 yılında müzik çalışmalarına başlayan sanatçı amatörce 8 albüm yaptı. Profesyonel anlamda ilk albümü "Alem Buysa Kral Sensin" le 1993' te müzik dünyasına bomba gibi düştü ve listelerin zirvesine oturdu. Daha sonraki "Bebeğim" ,"İnsan Hakları" ve "Sevdalıyım Hemşerim" adlı çalışmalarında da aynı başarıyı tekrarladı. 1994' ün ikinci yarısında Prestij Müzik şirketine Hilmi Topaloğlu ve Burhan Aydemir' den sonra üçüncü ortak olarak giren Kırmızıgül, sanatçı kişiliğinin yanı sıra yapımcı olarakta müzik sektörü içindeki yerini aldı. Prestij Müzik, Mahsun Kırmızıgül'le birlikte yüzde 600'lere varan büyük bir atılım göstererek 5 yıl içinde müzik sektöründe zirveye taşındı. Mahsun Kırmızıgül atılımcı, yenilikçi ve çağdaş bir anlayışla Prestij Müzik'i dünya normlarında ülkemiz adına iyi bir noktaya getirdi. Özcan Deniz "Yalan mı", Seda Sayan "Ah Geceler",Ceylan "Ben Anayım", Alişan"Var ya", Ayhan Aşan"Sende mi", Ertuğrul Polat "Gittiğin O Gün", Kibariye "Bir Duygudur Kibariye", Onur "İlk Defa-Babam" gibi çalışmalarda gerek besteleri gerekse müzik yönetmenliği ile bu albümlere imzasını attı. Şirketin bir çok sanatçısına da müzikal anlamda bestelerini verdi. 1998 yılında çıkardığı "Yıkılmadım" adlı albümü ile geçtiğimiz yıla müzikal anlamda imzasını atan Mahsun Kırmızıgül 1999 yılının ilk aylarından itibaren yeni projeleri ile dopdolu bir yıl geçirmeye hazırlanıyor. "Yıkılmadım" adlı albümü için şimdiye kadar üç klip (Belalım, Herşeyim Sensin , Yıkılmadım) çekti. Bu albüm şimdiye kadar 2.000.000 adet sattı. Bu rakam yasadışı yollardan yapılan korsan kasetlerle 6 milyonu aşıyor…Basit bir hesapla her albümün beş kişi tarafından dinlendiği gerçeğinden yola çıkılırsa Mahsun Kırmızıgül'ün 30 milyon gibi ciddi bir dinleyici kitlesine ulaştığını görürüz…Sanatçının çıktığı Anadolu turnesinde meydanlara topladığı yüz binler bunun somut bir göstergesidir…Gittiği bütün şehirlerde 7'den 70'e yaşlısı genci herkes onun şarkılarını ezbere biliyor… Mahsun Kırmızıgül 1998 Kral Tv Video Müzik ödüllerinde halkın verdiği oylarla üç ayrı dalda aldığı ödüllerle star olduğunu kanıtladı. Fantezi Müzik dalında "Yılın Sanatçısı" seçilirken milyonlara mal olan " Yıkılmadım" adlı parçası da "Yılın Şarkısı" seçildi…1998'in en çok satan albümü ise yine sanatçının 2.5 milyona varan "Yıkılmadım" adlı albümü idi. Mahsun Kırmızıgül üç ayrı dalda ödül alarak 1998-1999 yılına damgasını vurdu. Sanatçı ayrıca aynı yıl içinde Türk Halk Müziği dalında Altın Kelebek ödülünü alarak "Yılın Sanatçısı" seçildi…Magazin Gazeteciler Derneğinin geleneksel ödülünde ise yine "Yılın Sanatçısı" seçilerek bir başka rekora daha imzasını attı. Mahsun Kırmızıgül'ün ortağı ve aynı zamanda sanatçısı olduğu Prestij Müzik etiketi ile çıkan albümleri ise şöyle sıralanıyor: "Nilüfer", "Alem Buysa Kral Benim", "12'den Vuracağım", "İnsan Hakları", "Sevdalıyım Hemşerim", "Yıkılmadım". Bu albümler için çekilip gösterime giren klipler ise, "Hemşerim", "Ağlama Sen", "Bebeğim", "Mavi Göz", "Bende Sizdenim", "İnsan Hakları","Alem Buysa Kral Benim", "Herşeyim Sensin", "Belalım", "Taşralı", "Bu Sevda Bitmez", "Sevdalıyım", "Kardeşlik Türküsü","Yıkılmadım". Ve Mahsun Kırmızıgül'ün son albümü 2000 yılının Nisan ayının sonlarına doğru hayranlarıyla buluşan son albümü "Yoruldum". 1984-2001. Aradan geçen 17 yıl ve son 7 yıldaki baş döndürücü yükseliş. Yaklaşık 17 yıl süren bu kavga sonunda , polisinden jandarmasına, yaşlısından emeklisine, ev kadınına , simitçisine, boyacısına, sosyetesine kadar her kesimden insanın dilinde bir "Mahsun Kırmızıgül ezgisi" dolaşıyorsa ünlü sanatçının bu bitmek bilmeyen enerjisi ve azmi ile verdiği kavgayı göz ardı etmemek gerekiyor... Ayrıca Sarı Sarı(Başroldeyim) albümüyle de 2004 ün en çok satan albümü ünvanın almıştır.(1.1 milyon)
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() DİCLE’DE ARINAN SES
O, sanat yolculuğunu ses, yorum, beste, söz yazarı ve oyuncu olarak sürdürür... Onun doğduğu kent ülkeye düşünürler, sanatçılar verir. Her biri bir ulu çınar. Ziya Gökalp’ten, Cahit Sıtkı Tarancı’ya, Ali Emiri’den, Süleyman Nazif’e, Celal Güzelses’ten, Ahmed Arif’e, Esma Ocak’tan, Gürer Aykal’a uzanır bu çizgi... Bu ustaların masalarında konaklama olanağı bulmasa da isimlerini taşıyan okullarda okur ve büyük şairlerin şiirlerine sevdalı büyür... DİYARBAKIR... Bir çok yazarın, ozanın yazılarına, dizelerine giren gizemli kent. Ankara’da dost sofralarında, şiirlerini kendi sesinden dinlediğim büyük ozan Ahmed Arif’tir, Diyarbakır sevdasını yüreğime işleyen: “ Seni baharmışın gibi düşünüyorum/ Seni Diyarbekir gibi, / Nelere nelere baskın gelmez ki / Seni düşünmenin tadı” diyor. Kimi yazarın kaleminde “ Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir” kimi yazarın kalemin de “ Harcı, acı ve hüzünle karılmış ama umudu her zaman diri tutmuş, ebedi kent... Bir erdemli yürek… “ O, Anadan Diyarbakırlıdır... Bir televizyon programında dinledim yaşam öyküsünü, yüreğim titredi. Ana karnında dört aylık iken baba şehri Bingöl’den göç eyler, taşlar ve düşler kenti Diyarbakır’a... Baba özlemini üç ağabeyi ile giderir. Beş yaşına kadar Abdullah olan adı, babasının gönderdiği nüfus cüzdanı ile Mahsun olur. Bu beklenmedik değişim yaşamının ilk fay kırığıdır… Mahsun'un anlamı, Osmanlıca sözlükte: Güçlendirilmiş, korunaklı olarak geçer. Kim bilir, uzaktaki baba belki de oğlunu bu isimle ödüllendirmiştir. Bingöl’de yaşayan anneanneye gidip; babayı uzaktan izlemek yazgısıdır sanki. Acı veren uzaktan bakmalar delip geçer mi, bilinmez ama savrulmadan yaşam yolculuğunu sürdürür. Kentinin yazgısını taşıyan, onun gibi ismi değişen sanatçının, çocukluğu bir yaprak gibi savrulmaz. O, ‘Çok kültürlülük ‘ kavramı henüz bulunmadan; Mezopotamya topraklarında çeşitli dinlerin, dillerin içinde büyür. Bu kültürel birikimle bugün, Dicle nehrinin sularında arınan sesi ile ülke sınırlarını aşar. O, aile soyağacından daha çok yaşam soyağacından etkilenir. Bağlama ustası Ayhan Baran’ın yüreklendirmesi ilk adımın kilometre taşı olur. Uzun bir çalışma dönemi yaşanır. 1983- 1984 yıllarında Diyarbakır ve Mersin ses yarışmalarından gelen birincilikler özgüvenini pekiştirir. Diyarbakır’da 1984 yılında yapılan kasetle yola çıkan otobüs sürücüsü Mehmet Tahir Doğmuş, ikinci adımı atıp, Unkapanı’nda yapımcı Mustafa Güneş’e, amatör kaseti dinletir. Bu berrak, pürüzsüz, yanık sesi beğenen Güneş, onu, arar ve İstanbul’a çağırır. Bu kez ana yurdundan yola çıkar ve bu ayrılıkla özlem yollara düşer... Yaşam düşü, İstanbul’da yeniden çizilen yol haritaları ile sürer. Otel odalarında yaşama öyle inançlı, öyle kararlı, öyle tutkulu ve sevgi dolu sarılır ki, bu mücadele sonunda ülkenin İlk Türk Müziği Konservatuarını bitiren sanatçılar arasına girer... O artık alaylı değil okulludur... Dünya kenti İstanbul, sanatçı için şehirler anasıdır. Büyüklüğünden korkmaz, ürkmez, tanışmaya, alışmaya, sevmeye başlar. İstanbul’a yüreğindeki Diyarbakır’la gelen sanatçı, yıllar sonra ses duvarını aşar. O, artık hem Türkiyeli hem de dünyalıdır... O büyür, yaşam soyağacı büyür... Yıl 1992... Müzik yapımcısı Hilmi Topaloğlu ile tanışır. Bir yıl sonra “ Alem Buysa “ isimli albümle müzik yaşamına adım atar atmaz kitlelerle buluşur. Yıl 1994… Star’a “ Alem Buysa “ isimli diziyi çeker. İlk dizi başka dizilerin habercisi olur ve sanat yaşamındaki ilkler yaşam öyküsüne yazılır... Sanatçının, sanat yaşamı su gibi akmaz. O, sanat yolundaki dikenleri ayıklayarak kararlı yürüyüşünü sürdürür.Yaşadığı ülkenin sorunlarına kayıtsız kalamaz, duyarlılığını şarkıları ile dile getirir. 'İnsan Hakları', 'Hemşehrim', 'Taşralı', 'Kardeşlik Türküsü', 'Yıkılmadım', ’Ülkem Ağlar’ ve ‘Bizden Değildir’ gibi toplumsal sorunlara besteler yapar. Çünkü O, acılarını sessizce yaşayan insanlara tanık büyür. O nedenle sessizlerin de sesidir... O, dostluğa bakışını şöyle yorumlar: “ Benim büyük bir eleğim var, annemin armağan ettiği bu elekten bir dolu elenen oldu. Kalan dostlarla yaşam sevgili, saygılı sürüyor. “ Sanatçı, İstanbul’da anasına oğul, oğluna baba olarak yaşar. Diyarbakırlı esmer zeka, engin gönüllü olmayı zenginlik sayar. Müzik dünyasındaki başarılarını evrensel boyutlara taşıma, sesiyle gönüllere akma mücadelesini Dicle sakinliğinde sürdürür... YAŞAR SEYMAN’ın Kaleminden |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Paylasimin icin tesekkurler.+1 ;)
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() sevdiğim bir sanatçı beyaz melek filmi ile tekrar gönüllerde taht kurdu
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|