AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-24-2008, 00:06   #1
Kullanıcı Adı
merve
Standart okunması gereken uzunca bir yorum...
Dünya siyaset bilimi literatüründe ilk defa siyasi parti 1796 yılında Amerika'da kurulmuştur. Ülkeyi idare edecek hükümetin kim tarafından kurulacağına olan ihtiyaç, bir siyasi partinin kurulmasını gerektirmiştir.

Amerika'daki bu gelişmeyi Fransız İhtilali ile birlikte Fransa, 1900'lerden itibaren İngiltere'de daha sonra da diğer Avrupa ülkelerinde görmekteyiz. Şu kesin olarak ifade edilebilir ki, siyasi partiler siyasi sistemlerin vazgeçilmez unsurları olmaya 20. yüzyıl ile başlamışlardır. Günümüzde artık siyasi partisiz bir siyasi sistem düşünülememektedir. Batı demokratik siyasi sisteminin doğum yeri olan Amerika'da herhangi bir mahkeme tarafından kapatılan bir siyasi partiye rastlanmamaktadır. Benzer bir durum İngiltere'de de olmamıştır. Ne Birinci Dünya ne de İkinci Dünya savaşları sırasında mevcut siyasi partiler kapatılmadığı gibi, haklarında mahkemelere açılan kapatma davasına rastlanmamaktadır. Çünkü, Batı demokrasilerinde siyasal partiler, halkın siyasi sisteme katılımı için birer araçtır. Bu nedenle de halkın siyasi sisteme katılımını sağlayan araçların yok edilmesi başta demokratik siyasal sistemle bağdaşmaz.

MEŞRU YOLLAR TÜKENİNCE

Siyasi partiler, mevcut siyasal sistemi değiştirmeyi ya da devletten ayrılmayı da isteyebilirler. Bu talepleri onların kapatılmasını gerektirmez. Örnek olarak İskoçya Milliyetçi Partisi (Scottish National Party), kurulduğundan beri İskoçya'nın İngiltere'den bağımsız bir devlet olmasını savunmakta olmasına rağmen, şu ana kadar hiçbir yargı mensubu tarafından kapatılması için bir mahkemeye dava açılmış değildir. Hatta şu anda İskoçya'yı yöneten Birinci Bakan (bir anlamda İşkoçya Başbakanı denebilir) bu partinin başkanıdır. Sonuçta şunu net olarak ifade etmeliyiz ki, 'demokratik siyasi sistemlerde' siyasi partiler mahkemelerce kapatılmazlar, çünkü siyasi partiler halkın taleplerini sisteme taşımanın dışında bir fonksiyon eda etmezler; birer araçtırlar tıpkı her gün kullandığımız arabalar gibi.

Öyleyse neden Türkiye'de siyasi partiler mahkemelerce kapatılıyorlar? Bu sorunun cevabı, basit olmasına rağmen oldukça karışıktır. Basittir; çünkü Türkiye'de demokratik bir siyasi sistem mevcut değildir. Cumhuriyet'in ilanından itibaren 85 yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen Türkiye'de demokratik bir siyasal sistem kurulamamıştır. Bir tarafta devlet siyasi sistemini kontrol eden güçler vardır; diğer taraftan bu güçlerin müsaade ettiği alanda faaliyet gösteren hükümetler. Bundan dolayı Türkiye'de 'hükümet olabilirsiniz, fakat iktidar olamazsınız' ifadesi yaygın kullanıma sahiptir.

Karışıktır; çünkü Türkiye'de sistemin 'Güçleri' arasında iktidar mücadelesi, Cumhuriyet kurulduğundan beri devam etmektedir. Şimdiye kadar kurulan hiçbir siyasi parti, sistemin güçlerine rağmen bir icraat yapamadı. Bunun sanırız tek istisnası AKP'dir. Bu nedenle AKP bir siyasi partiden daha fazla anlam ifade etmektedir. AKP bir siyasi parti değil, bir bakıma iktidar mücadelesinde belirleyici konuma geçen bir siyasi oluşumdur. Mevcut siyasi sistem içerisinde meşru yollarla AKP'nin önünü kesmek mümkün değildir. Halk desteği sürekli olarak artmakta, iktidarda olmasına, medya ve güç odaklarının olumsuz çabalarına rağmen yıpratılamamaktadır. Başka bir ifadeyle her gün hem içeride hem de dışarıda sürekli büyüyen bir iktidar ortağıdır. Sistemin diğer 'Güçler'ine karşı kabul edilemez bir gücü kendinde toplamaya devam etmektedir.

AKP'nin 59. ve 60'ncı hükümetleri kurması, siyasi sistemin diğer Güçler'ince geçici bir süre için kabul edilmişti. Çünkü geçmişte olduğu gibi istedikleri zaman AKP'nin önünün kesileceğinden emindiler. Asıl kırılma noktası Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı. Anayasa Mahkemesi'nin meşhur Meclis'in 367 milletvekiliyle toplanma kararı ile istenenin sağlandığı sanıldı. Seçimle de mutlaka bir CHP-MHP koalisyonu kurulabilir, bu şekilde planlanan sonuca ulaşılır şeklinde bir kurgulama yapılmıştı. Fakat beklenen olmadı, AKP hem hükümeti kurdu hem de AKP'li birini Cumhurbaşkanı seçti. Bu durum kesinlikle kabul edilemezdi. Sanırız AKP yöneticileri bunu tahmin etmediler. Aslında, partinin bu şekilde yükselmesinin, sistemin yürütme dışında kalan birimlerince kabul edilemeyeceğini AKP'nin biliyor olması gerekirdi. Ve defaaten AKP'nin idarecilerine yönelik 'suikast planlarının' ortaya çıkarılması farklı bir yöntemle AKP'nin önünün kesilmek istenmesinin işaretleriydi. Fakat Emniyet Teşkilatı'nın başarılı çalışmaları neticesinde bu yolun pek de sanıldığı ve planlandığı gibi emin olmadığı ortaya çıktı.

Siyasi sistemin Güçler'i farklı bir planı devreye sokarak istediklerini almak istediler. Ellerindeki en masum seçenek terördü. Çünkü yıllardır devam eden bir olgu idi. Terörün azması, halkın dikkatlerinin buraya yoğunlaşması ve hükümeti hedef almaları sonucunu doğuracaktı. Planlanan hayata taşındı ve teröristler bir defada ondan fazla askeri şehit edebildikleri baskınlar düzenlediler. Her şehit cenazesi hükümet ve AKP aleyhine propagandaya dönüştürülmeye çalışıldı. Adeta hedefin terör örgütü değil de AKP ve hükümet olduğu ortaya kondu. Bunun sonucu olarak, kamuoyu baskısı ve muhalefetin de ısrarıyla 'sınır ötesine asker gönderilmesi' tezkeresi Meclis'ten onay aldı.

Bununla hedeflenen, Türk askerini Kuzey Irak'a sokmak, orada ABD güçleri ile karşı karşıya getirmek ve böylece süresi belli olmayan bir maceraya orduyu sürükleyerek, asker eliyle AKP'yi tokatlamaktı. Fakat hükümet ABD'nin de desteğini alarak beklenmedik bir str ateji ile teröre yönelik farklı bir çalışma başlattı. Sonuçta önce hava saldırıları sonra da kara harekâtı başladı. Asker Kuzey Irak'a girdi ve geri çıktı. Terörle mücadelede hem polisin, istihbaratın hem de askeriyenin birlikte çalışma arzusu, hükümetin dış politikadaki başarısıyla desteklenince bu yolun da istenen sonucu almada yeterli olmayacağı ortaya çıktı. Bununla birlikte, bu durum başka bir kırılma noktasını beraberinde getirdi ki, o da muhalefetin askeri eleştirmesi sonucu askerin AKP'nin yanına itilmesiydi. Terör kartı da sistemin Güçler'i tarafında arzulanan sonucu doğurmadı.

Son çare olarak yargının kullanılması planlanmıştı, şu anda da bu devreye sokuldu. Önce Yasama'nın yaptığı anayasa değişikliği yürürlüğe girmesine rağmen, hâlâ üniversitelerde başörtüsü yasağının devam ediyor olması, Güçler'in her şeye rağmen mücadelede kararlı olduklarını ortaya koymaktadır. Danıştay'ın YÖK başkanının üniversitelere konuyla ilgili tavsiyesini durdurması, anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından görüşüleceğinin açıklanması, yargının devrede olduğuna dair açık işaretler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açtığı dava bu alanda ortaya konacak son işarettir.

AKP'nin kapatılması talebi siyasi bir taleptir. Anayasa Mahkemesi'nin şimdiye kadar verdiği kararlara bakılırsa, büyük bir kısmının siyasi kararlar olduğu görülecektir. Buna en iyi örnek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'in toplantı yeter sayısının en az 367 olması gerektiğine yönelik verdiği karardır. Hatırlanacağı gibi Yüksek Mahkeme bu kararı hukuki bir karar olarak değil, siyasi bir tercih olarak almış ve hukuki bir karar olarak açıklamıştır. Yasama organı da bu siyasi kararı bir hukuki düzenlemeyle uygulamadan kaldırmak için Anayasa'da değişiklik yapmak zorunda kalmıştır.

KALICI ÇÖZÜM ŞART

Buradan yola çıkarak şunu ifade etmek istiyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin, AKP'nin kapatılma talebini siyasi bir karar olarak kabul etme ihtimali sanıldığından da yüksektir. Süreç bir yıl mı sürer yoksa daha uzun mu bunu bilemeyiz. Fakat bildiğimiz bir şey var ki, o da AKP'nin geçmişte kapatılan siyasi partilere benzer bir akıbetten kurtulma ihtimalinin sanıldığından da az olmasıdır. Çünkü AKP'nin kapatılma gerekçesi hukuki olmadığı için, hukuk içinde mantık yürütme ona göre öngörüde bulunma doğru olmaz. Gerekçe siyasidir. Türk siyasi sistemi içindeki 'Güçler' arasındaki iktidar mücadelesinin kaybedilmesi endişesinden kaynaklanmaktadır. AKP'nin iktidarından rahatsız olan bütün diğer Güçler, bu kapatma talebinin olumlu olması için her türlü zorlamayı deneyeceklerdir. Mevcut Anayasa ve Anayasa Mahkemesi yürürlükte kaldığı sürece de hedeflerine ulaşma ihtimalleri yüksektir. Eğer AKP hem kendisinin hem de Türkiye'de siyasi partilerin bundan böyle mahkeme kararıyla kapatılmasının önüne geçmek istiyorsa, çözüm üretmek zorundadır. Çözüm için önündeki seçeneklerden biri hiç zaman kaybetmeden bir an önce yeni anayasayı yasama organının onayına sunmaktır. Yeni anayasa düzenlemesinde siyasi partilerin hiçbir şekilde yargı tarafından kapatılmasına imkân verecek düzenlemelere yer vermemek; bu siyasi araçların ancak halk tarafından tasfiye edileceğini hükme bağlamak olmalıdır.

İkinci olarak, yeni bir siyasi parti kurarak bir an önce mahalli seçimlerle birlikte genel seçimleri yenilemektir. Bu hem Türkiye'ye nefes aldıracak hem de yeni bir siyasi parti ve iktidar AKP'ye karşı başlatılan hamleyi boşa çıkaracaktır. Üçüncü olarak, AKP'ye oy veren ve onu destekleyen insanlar ülke nüfusunun %50'sidir. Onların demokratik haklarını koruma ve siyasi sistemi demokratikleştirme adına 'Tam demokratikleşme paketini' işleme koymalıdır.

Sonuç olarak, AKP yetkilileri, AKP hakkında açılan kapatma davasına hukuki bir süreç olarak bakamaz ve sadece AKP'nin hedef olduğunu düşünemezler. Çünkü bu siyasi sistemin GÜÇLER'i arasındaki iktidar mücadelesidir. Bu mücadele sadece siyasi alanda değil, ekonomik, sosyal ve uluslararası ilişkiler açısından da Türkiye'ye sanıldığından da daha fazla zarar verecek niteliktedir. Adalet ve Kalkınma Partisi, hükümeti bir an önce tam demokratik bir siyasal sistem kurma noktasında zorlamalıdır. Türkiye'yi seven ve düşünenlerin bu kapatma talebine karşı, demokratik hamleler yapması gerekir ki, sonuçta tam bir demokratik sistem kuruluncaya kadar da bu 'Güç'lerin iktidar mücadelesi devam edecektir.

[Yorum - Dr. Bekir Çınar] Kadim bir iktidar mücadelesi

 

merve isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi