28 Şubat sürecinde halktan büyük ilgi gören kasetleri medya tarafından makaslanıp montajlanarak hakkında soruşturma açılmasına sebep olunan İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bu yana Türkiye'de yaşıyor.
Akşam gazetesi, büyük bir yalana imza attı. 7 Nisan 2004 tarihinden beri Türkiye’de yaşayan İmdat Kaya Hocaefendi’nin Amerika’da olduğunu ve yurda dönmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istediğini yazdı.
Gazetemiz, Akşam gazetesinin Amerika’da olduğunu öne sürdüğü İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştı. Vakit’e konuşan İmdat Kaya Hocaefendi, “Bu haberin tamamı yalan. Ben Türkiye’ye geleli 3.5 sene oldu. 7 Nisan 2004 tarihinde Türkiye’ye geldim. Hakkımdaki davaların tamamı sonuçlandı. Benim hakkımda yalan ve düzmece haber yapan Akşam gazetesi yöneticileri hakkında maddi ve manevi dava açacağım. Akşam gazetesi, benim aramadı, bu nasıl habercilik. Bu tamamen masa başı haber. Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz, alçak, şerefsiz, ahlaksız ve müfteri ilan edeceğim” dedi.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut’a, İmdat Kaya’nın 3.5 senedir Türkiye’de olduğunu ve kendisinin suçlanmasına rağmen aranmadığını hatırlattık.
Serdar Turgut, muhabirimizin, “Bu doğru habercilik mi? Suçlanan kişinin görüşünü almadan haber yapmak doğru mu?” sorusuna, “Onlara girmeyelim hakikaten. Teşekkür ederim” diyerek telefonu kapadı.
İSPATLAMA ÇAĞRISINA NASIL CEVAP VERDİ?
Akşam gazetesi muhabiri ise, haber hazırlarken İmdat Kaya ile görüşmediğini itiraf etti. Ertürk, İmdat Kaya’nın, “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” şeklindeki açıklamasına ise, “Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…” dedi.
Akşam gazetesi muhabirinin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
- İmdat Kaya’nın Amerika’da olduğunu ve Türkiye’ye gelmek istediğini manşete taşımışsınız. İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bugüne Türkiye’de ve yargılandığı hiçbir dava yok. Buna rağmen nasıl haber yaptınız?
Emre Kahyaoğlu, Başbakanla görüştükten sonra kendisiyle görüştüm. Kendisi bana söyledi.
- Şimdi ben de ‘Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arkadaşıyım, temsilcisiyim, okul arkadaşıyım’ desem, bana inanacak mısınız?
(…)
- İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştınız mı?
Hayır. İmdat Kaya’ya ulaşmadım ama Emre Kahyaoğlu Bey’in dediklerine inandım. Yalan söyleyecek hali yoktu herhalde.
- Vallahi yalan söylemiş…
İmdat Kaya’ya ulaşabilecek miyiz?
- Ben kendisine ulaştım. Kendisi size maddi ve manevi tazminat davası açacağını söyledi. “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” dedi.
Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…
- Kendisi size güvenmiyor ve konuşmayacağını, mahkemede hesaplaşacağını söyledi.
Anladım, anladım. Biz de kendisine ulaşmak isteriz tabii.
- Neden haberi yapmadan suçladığınız kişiye ulaşmak istemediniz?
Bu kişi (Emre Kahyaoğlu) Başbakanla görüştü, yanında gazeteciler de vardı. Dediğine inandık Kahyaoğlu’nun.
- Emre Kahyaoğlu kim? Siz tanıyor musunuz. İmdat Kaya ise bilinen ve tanınan biri…
Bu kişi ile görüşmeyi haberleştirdik.
- İmdat Kaya’yı aramanız gerekmez miydi? Bu doğru habercilik mi?
Varsa telefonu seviniriz. Ben de kulaklarımla duyayım. Bu yaptığım habercilik. İmdat Kaya ve avukatlarına ulaşmama yardımcı olursanız sevinirim.
- Habercilikte suçlanan kişiye (konuşsun ya da konuşmasın) ulaşmak gerekmez mi?
Başbakanla görüşen kişiden doğrudan demeç aldık. Araştırdık, soruşturduk. Söyledi işte.
- Gazeteciler işletilemez mi? Komik duruma düşmez mi? Örneğin Yeniyüzyıl gazetesi muhabiri Haki Okutucu’yu bir arkadaşı işletmiş ve ‘Fethullah Gülen evleniyor’ demişti. Muhabir bu bilgiyi araştırmadan haberleştirmiş ve manşet olmuştu. Yalan haberin ardından bir sürü dava açıldı, Haki Okutucu gazeteden atılmıştı… Belki İmdat Kaya ile görüşseydiniz, bu haber bile olmazdı…
Anladım. Teşekkür ediyorum.
/ Vakit 4 Ekim 2007
Konu FarukARSLAN. tarafından (08-24-2009 Saat 02:03 ) değiştirilmiştir..