![]() |
#1 |
![]() Peygamber Efendimiz (s.a.v) anlatıyor: Hz. Musa (aleyhisselam), Cenab-ı Hak’la aracısız olarak konuşabilen bir peygamberdi. Aklına takılan soruları Yüce Rabb’ine sorar, aldığı cevapları ümmetiyle paylaşırdı. Bir gün aklına şöyle bir soru gelmişti: - Cennetlik insanlar içinde derecesi en düşük olan kimsenin gireceği Cennet nasıl olacak? Hz. Musa, cevabını çok merak ettiği bu soruyu Rabb’ine yöneltti. Cenab-ı Hak, sevgili peygamberinin bu sorusunu şöyle cevaplandırdı: - Cennet’i hak eden kullarım teker teker Cennet’teki yerlerine yerleşecek. Geriye en son bir kulum kalacak. Ona da, “Cennete gir” denecek. O kulum Cennet’e girmek için adımını atacak; ancak ona cennetin dolu olduğu görüntüsü verilecek. Ondan sonra kulum ile kendi aramda şöyle bir konuşma geçecek: - Allah’ım! Herkes Cennet’teki yerini almış. Ancak maalesef bana yer kalmamış. - Ey kulum! Sen, dünyadaki hükümdarlar gibi lüks ve rahat bir hayat yaşamak ister misin? - Buna layık bir kulluk yapmadım; ama Sen’in lütfun ve keremin boldur. İsterim Ey Rabb’im! - Sana o kadar mülkle beraber onun dört katını daha veriyorum. - Şükürler olsun ey Rabb’im! Ne diyeceğimi bilemiyorum. - Ayrıca sana bu mülkün de on katını veriyorum. Hz. Musa sorduğu sorunun cevabını almıştı. Bu soru onu çok memnun etmişti. Ardından şöyle bir soru daha sordu: - Ey Rabb’im! Cennet’in en alt tabakasındaki kişinin durumu bu ise peki Cennet’in en üst tabakasındakinin durumu nasıl olacak? - Onlara vereceğim şeyleri ne göz görmüş ne kulak işitmiş ne de kimsenin aklına gelmiştir. Hz. Musa, Rabb’inin vereceği bu lütufları duyunca şükürle iki büklüm oldu ve binlerce hamd ü senada bulundu. (Müslim, İman 312).
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|