![]() |
#1 |
![]() ![]() Elimizi kalbimize koyalım.. Dinleyelim onu.. Seslerini dinleyelim.. Ve şimdi ona hiç korkmadan -dur- diyelim.. "Dur! - Ey kalbim! Dur" Kalbimize "dur" dediğimiz halde neden durmuyor? Emrimize neden amade olmuyor? Hâlbuki kalp bizim bedenimizin içinde değil mi? Taşıdığımız ve istediğimiz gibi hareket ettirdiğimiz o bedenimiz.. Eğer bizi dinlemiyorsa hiç bize ait olabilir mi? Bedenimize -acıkma, susama, yorulma- veya ruhumuza -üzülme, acı çekme, dert etme- desek onlarda bizi dinlemeyecektir. Bizler kalbimize, bedenimize ve ruhumuza hükmedememeyiz. Onlar bize bir emânet. Öyle bir emânet ki.. Vakti geldiğinde o çok güvendiğimiz kalbimiz ve bedenimiz bizden ayrılacak, gerçek sahibine ulaşacak.. Ancak O, kalbimize "dur" derse durur.. Çünkü O "ol" der oluverir.. Çünkü mutlak sahibi O.. O halde bu gam neden? Bu üzüntü, bu keder neden.. Eğer emânetse taşıdığımız herşey, bu telaş, bu endişe neden?.. Rahmet Kelâmıyla buyuran O değil mi? "O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı, «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döndürüleceğiz» derler." Bakara; 156 Ey Kalbim! Sen emânetsin. Allah'a emânetsin.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|