Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, yargının kendini rejimin koruyucularından biri olarak gördüğünü söyledi
Türkiye'de Militan Laiklik Var !
Türkiye'de,Yargı ideolojik misyon edinmiş !
Türkiye'de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sürekli tartışılıyor. Neden?
Yargının, gerek siyasi iktidar karşısında, gerek diğer toplumsal güçler karşısında bağımsız ve tarafsız olması ve kararlarını sadece hukuk ve adaleti düşünerek serbestçe verebilmesi gerekiyor.
- Ancak Türkiye'de yargı bağımsızlığı, yargının diğer organlar karşısında tam hâkimiyeti gibi algılanıyor. Oysa hukuk devleti, devletin her üç organının da (yasama, yürütme, yargı) hukuka bağlı olmasını gerektirir. Bizde yasamanın hukuka yani Anayasa'ya bağlılığının müeyyidesi Anayasa yargısıdır; yürütmenin hukuka bağlılığının müeyyidesi de idari yargıdır. Ama yargının da hukuka bağlı olması lazım. Yargı ancak anayasanın ve kanunların kendisine verdiği ölçüde bu denetimi yapmalı. Bu denetim hiçbir zaman “yerindelik denetimi” biçimine dönüşmemeli. Hiçbir zaman ideolojik nitelik almamalı. Yargı bağımsızlığının çağrıştırdığı denetim, hukukilik denetimidir.
LAİKLİK evrensel olmalıdır
Türkiye'ye özgü LAİKLİK olmaz
Bir demokraside yargının hem bağımsızlığı hem de tarafsızlığı asıldır. Yargının bağımsızlığı da tarafsızlığının bir aracı olması itibari ile önemlidir.
- Yargının, yargı işlevini yerine getirmesi için tarafsız olması gerekir.Bu tarafsızlık, mutlaka siyasi iktidar, hükümet tarafından bozulmaz, ona karşı tarafsız olduğu gibi toplum içindeki diğer grup ve ideolojilere de tarafsız olması ve sadece adaletin hizmetinde olması gerekir. Daha geniş bir çerçeveden baktığımızda, Batı demokrasilerindeki pekçok kavramın Türkiye'de kullanıldığını ama Türkiye'de Batıdakilerden çok farklı anlamlarda kullanıldığını görürsünüz. Mesela laiklik. Bizde Batı'da evrensel anlamından çok farklı, âdeta “Türk tipi laiklik” olarak anlaşılıyor. Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, siyasi parti hürriyeti, ifade hürriyeti farklı anlaşılıyor.
TÜRK İŞİ HUKUK OLMAZ
Hukukun ve demokrasinin temel prensipleri evrenseldir. “Biz bize benzeriz” ya da “Türkiye'nin özel şartları” ifadelerini ben çocukluğumdan beri duyuyorum. Bu yaşıma geldim hâlâ duyuyorum.
- En son Yargıtay'ın adlî yıl açılışında Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, gene “Türkiye'nin özel şartları” deyimini kullandı. Demek ki, Türkiye'nin özel şartları daha özel.
YARGI İDEOLOJİK KARARLAR ALIYOR
Bu şartları hukukla izah etmek mümkün değil. Hukuken kabul edilebilir bir iddia da değil. Belki bazı toplumsal kesimlerin psikolojisi ve elitlerin psikoloji ile ilgili bir durum. Osmanlı'dan gelen yenilgi ve küçülmeler ile açıklamak mümkün olabilir.
- Ancak bu durumun yarattığı zihniyet, elitler tarafından sürekli ve güçlü biçimde kullanılarak pekiştirilmiştir. Bunun nedeni de, kendi imtiyazlı konumlarını korumak istekleridir.
Yargının ideolojik davranmasına yol açan tehlike nedir?
- Yargı, Cumhuriyet'in kurucu ideolojisini kendi algıladığı biçimde korumayı kendisine misyon olarak tanımlıyor. Bunun başında laiklik geliyor. Kurucu ideoloji, eğer lâik ve üniter bir cumhuriyetse buna marjinal gruplar dışında kimsenin itirazı yok. Önemli olan buna nasıl bir anlam vereceğiniz. Gerek 1961, gerekse 1982 Anayasa'sı döneminde AYM hak eksenli, birey eksenli değil, devlet eksenli ve ideolojik saikli kararlar vermiştir. Ama son dönemde verdiği üç karar bu yaklaşımın en tipik yansımalarıdır.
Hangi İdeolojik kararlar alındı
- 367 kararı, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili iptal kararı ve AK Parti'nin kapatılması davasında verdiği karar. Bu üç kararda AYM, kendi anayasal yetkilerini aşmış ve yetki gaspında bulunmuştur. Batılı standartlarla uyumlu davranmamıştır. Danıştay ve Yargıtay'ın da ideolojik nitelikli kararlar verdiğini biliyoruz.
Bütün bunlarda gördüğümüz şu; yargı devletin koruyucusu olmak misyonunu kendine şiar edinmektedir.
Devleti her şeyden evvel halk korur. Yargının yapması gereken, hukuku, hukukun üstünlüğünü korumaktır. Dolayısıyla kendisinde bir misyon vehmederek, ideolojik bir çatışmanın bir aktörü haline gelirse en çok zararı yargının kendisi görür. Çünkü toplumun adalete olan güveni sarsılır.
Hükümet yargıda reform taslağı sorunları çözebilir mi?
- Meselenin bir kısmı idari ve yasal değişikliklerle ilgilidir. Ve yargı reformu bunların büyük kısmını karşılıyor.
Dünyaya bu kadar entegre olmaya çalışan AB üyesi bir ülkede şeriat nasıl korku objesi olabilir?
- Ben de bunu anlamıyorum. Galiba burada sıkıntı laikliğin yorumundan kaynaklanıyor. Evrensel bir laiklik yorumunu uygulayamadığımız için yüksek yargı, Silahlı Kuvvetler, bürokrasi gibi vesayetçi kurumlar kendilerine misyon biçiyorlar. Bunlar kendilerine koruyucu kalkan ve uyanık bekçi rolünü biçiyorlar.
Murat Aksoy/Yeni Şafak