![]() |
#1 |
![]() “KCK” operasyonları adı altında, legal faaliyet yürüten sendika, dernek, parti ve birçok kurumu “meşruiyeti” tartışmalı hale getiren ve kamuoyu nezdinde itibarsızlaştıran tutuklama dalgalarının yargının siyasallaşması olarak algılanacak boyutlara ulaştığını gözlemliyoruz.
Terörle Mücadele ekiplerinin bugün onaltı ilde eş zamanlı yaptığı operasyonlarla “KCK”ya üye oldukları iddiasıyla aralarında, İHD, TUHADFED, Kurdi-Der Genel Merkezi ve bazı şubeleri, KESK Genel Merkezi, Eğitim Sen, BDP’nin çeşitli il teşkilatları, bazı belediyelerin de içinde bulunduğu kurumlar polislerce abluka altına alınmış ve aranmıştır. Siyasetçiler, sendikacılar, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerine yönelik düzenlenen eş zamanlı baskınlarda onlarca kişi gözaltına alınmış ve 100’ün üzerinde adrese baskınlar yapılmıştır. Şu an milletvekili olan Leyla ZANA’nın evi de kendisi evde olmadığı sırada, kapısı kırılmak suretiyle aranmıştır. İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla yürütülen operasyonda gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle bilgi verilmemektedir. Toplu gözaltı olaylarının tırmanışa geçtiği son günlerde, aramaların aranan kişilerin evde olmadığı zamanlarda ve kapıların kırılması suretiyle gerçekleştirilmesi olayın vahametini gözler önüne sermektedir. Hemen her gün “örgüt” üyesi olduğu gerekçesiyle onlarca insan, gözaltına alınıp kötü muamelelere maruz bırakılmakta ve haksız yere cezaevlerinde tutulmaktadırlar. Meşru, legal yapılar ile siyaset yapan ve halkın oyları ile seçilmiş insanlara yapılan bu muamele herkesi endişelendirmektedir. Çünkü bu tutum ile diyalogun, siyasetin, demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin önü tıkanmaktadır. Bu şekilde hukuksuz uygulamalar nedeni ile hiç kimse kendini güvende hissedememekte, insanlar acaba hangi sabah, hangi var olan veya olmayan örgütle ilişkilendirileceğim kaygısını taşımaktadır. Yargı mekanizması kullanılarak insanlar baskı altında tutulmak istenmektedir. Oysa asıl olan özgürlüklerin güvence altına alınması olmalıdır. İnsan hakları savunucularına ve demokratik kamuoyuna yönelik baskılarla, göz altılarla, arama ve el koyma kararlarının toplumsal barışa bir katkı sunmayacağı açıktır. MAZLUMDER muhalif düşünce sahiplerine, insan hakları savunucularına yapılan baskınları ürkütücü ve sindirici bulmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun hukuk mekanizmasının siyasallaşmasının önüne geçilmelidir. Bu vesile ile “insan hakları” ihlali üreten bu tarz operasyonlar ve aramalar konusunda tüm kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyoruz. Selahattin ÇOBAN MAZLUMDER Başkan Yardımcısı
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|