![]() |
#5 |
![]() Ülke: Türkiye
Yer: Ankara - Atatürk’ün Ankara’sı Tarih: Maalesef 21.yüzyıl – Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesi için hedef gösterdiği yüzyıl Konu: Atam İzindeyiz – Aslında bazıları Ata’nın İz’inden asla gitmedikleri gibi, çıktıkları izin’den hiç dönmediler. Günlerden bir gün, zaman makinesini icat eden bir bilgin denemek amaçlı olarak Atatürk’ü, eşi Latife Hanımı ve annesi Zübeyde Hanımı günümüze ışınlar. Tam bu sırada Türkiye’nin aydın insanı ve çap çağdaş rektörü Prof. Dr. Çağdaş ile karşılaşır ve aralarında şu konuşmalar geçer. REKTÖR: Aman tanrım ulu önder Atatürk de burada hoş geldiniz şerefler verdiniz efendim... ATATÜRK: Sağol evladım. Türkiye Cumhuriyetinin muasır medeniyetler seviyesine siz değerli aydınlar sayesinde ulaşacağını biliyordum zaten. Evladım bu kalabalık nedir? REKTÖR: Çok önemli bir açıklamayı kamuoyuna duyuracağım paşam.. ATATÜRK: Güzeeel.. Fevkalade onurlandım. Demek bilimsel buluşlarınızı, uluslar arası makalelerinizi, icatlarınızı buradan ilan ediyorsunuz. Zaten üniversiteler bilim yuvaları olmalı herkes fikirlerini özgürce tartışıp;terkipler, tahliller, tasnifler, deneyler ve gözlemler yaparak bir sonuca ulaşılan yerler olmalı değil mi? REKTÖR: Şey.. şey.. evet.. evet öyle tabi mesela ben yaptığım inceleme ve araştırmalarım sonucunda başörtülü öğrencilerin başlarını KOPYA çekmek için örttüklerini tespit ettim ve bu buluşumla prof olmakla kalmadım üniversiteye rektör bile oldum... ATATÜRK: Yaaa demek öyle ben de bizim LATİFE Hanımın bu kadar okulu nasıl bitirip birçok yabancı dili anadili gibi nasıl konuşabildiğini anlayamamıştım. Şu senin buluşunla TÜRKİYE muasır medeniyetler seviyesini yakalamayı bırak, çoktan öne geçip herkesi geride bırakmıştır herhalde?... Güldürme beni evlat, şakanın sırası değil.. Hele bir de senin şu üniversiteni gezelim bakalım. Düş önüme… REKTÖR: Hay hay efendim şeref duyarız... Yalnız eşiniz LATİFE ve pek muhterem valideniz ZÜBEYDE Hanımların üniversiteye böyle girmeleri yasak. Onları almak yasak; çünkü başları örtülü. TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK... ATATÜRK: Bre sen benim kim olduğumu unuttun galiba ben BU DEVLETİN kurucusu ATATÜRK'ÜM... Ben ilk cumhurbaşkanıyım ve Çankaya'ya eşim Latife Hanım bırak başörtüsünü çarşafla girmiştir. Hem ben bu devletin başında iken cuma namazına da gittim gitmekle de kalmadım, camide cemaate hutbe bile verdim. Herhalde BALIKESİR HUTBEMİ okumuşsundur. Şimdi beni laiklik karşıtlığıyla mı suçlayacaksın?.. Eşim ve validem laikliği yıkmaya mı çalışıyor demek istiyorsun?... REKTÖR: Şey… kem küm.... yani... gak guk.. yani öyle demek istemedim ama eeeeeeeeeee. TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK... Ülke bu şekilde halka kulak verilerek yönetilmeye devam edilip, yüzde seksen destek ile yasaklar kaldırılıp, üniversitelere özgürlük getirtilecek olması beni deli ediyor paşam, kurtar bizi... Özgürlük benim bilim üreten mekanizmamı durduruyor, yasaklar bol bol yasaklar olmalı... Bundan sonra ey millet !! Bilimsel çalışma ve tespitlerim sonucu; Biiiiir. Siyasiler ve halkın yüzde doksan dokuzu ayakkabı giydiği ve siyasi simge olduğu gerekçesi ile üniversitelere AYAKKABI İLE GİRMEK YAAASSAAAK... İkiiiii. Hem yaptığım bilimsel tetkik ve tahliller doğrultusunda siyasi nesne olarak tespit ettiğim ayran, su, gazoz, çay, nargile ve bilumum alkolsüz içeceklerin üniversite ve kamu alanlarında içilmesini YASAKLIYORUUMM..... Üüüüç. Ayrıca siyaseti çağrıştıran ve laikliğe bilmem nereden aykırı olan konuşmayı,ciklet çiğnemeyi, çorbaya limon sıkmayı da YASAKLIYORUUUUM.... Dööört. Burada ben ne dersem o olur o kadar..... Çünkü bana karşı gelmek anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerine karşı gelmek demektir…. Oh be rahatladım... Şey özür dilerim sizi unuttum paşam sizi dinliyorum... ATATÜRK: Ben nice harplerde bulundum ve zaferler kazanıp düşmanı mağlup ettim ama senin şu cahilliğin beni mağlup etti... Ben “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” dedim, sen “hakimiyet kayıtsız şartsız rektörün ve ortaçağ zihniyetinindir” olarak anlamışsın. Hem anladığım kadarıyla halkı cahil sanıyor ve küçümsüyorsun... Unutma ki benim kurtuluş savaşındaki tek dayanağım canımdan aziz bildiğim Türk halkıydı... Şimdi çok müteessirim, nasıl olur da Kurtuluş Savaşı’nın kahraman kadınlarından Şerife Bacı’yı, Kara Fatma’yı, Elif’leri ve daha nicelerini başı örtülü, tesettürlü olarak düşmana karşı savaştırırken onların torunları Ayşeleri, Elif’leri, Fatma’ları başı örtülü diye üniversiteye almazsınız... Ben bilmiyor muydum kadınların giyimleri için de kanun çıkartmayı. İstedim ki kadınlarımız istedikleri gibi giyinsinler. Hangi İnkılap ve İlkelerim arasında buna benzer bir ilkellik var? İdrakim durdu, ümitlerimi yıktınız, ama bu Aziz ve Necip Milletim size gerçek cevabı er veya geç verecektir...... REKTÖR: (Zübeyde ve Latife hanımlara dönerek) Yaassaak kardeşim yassak! Siz giremezsiniz. Burası Atatürk Türkiye’si ve Laik Cumhuriyetin üniversitesi. Paşam siz buyurun isterseniz. Lay lay looomm, hebele hübülü, laiklik dı tıs dım. Mucit alel acele gelen ve bir o kadar da yorgun ve mutsuz gördüğü Atatürk’ü zamanına geri gönderir ve Ata’sının ricası üzerine zaman makinesini ortadan kaldırır. Dalda düşmesi yasaklanan ve laikliğe aykırı kabul edilen üç elma düşmüş.. Biri yasakçıların başına... Biri özgürlükçülerin başına... Biri de sabırla bu mesajı okuyanların başına… Yazan: Laik, demokratik, sosyal adalete, hukukun üstünlüğüne ve herkese eşit mesafede olması gerektiği ilkesine dayanan Cumhuriyet’e inanan bir Türk Genci. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|