AK Gençliğin Buluşma Noktası
Siyasi Değerlendirme Hükümet, Muhalefet, Cumhurbaşkanı, YÖK, Danıştay,Ergenekon ve gündemdeki diğer bütün siyasi değerlendirmeleri burada paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-29-2007, 20:42   #1
Kullanıcı Adı
Benide_Kapatın
Standart Nisan’da kar yağsa da biliriz ki baharı durduramaz..(Bu yazıyı saklamıştım)
1991 ya da 1992 yılıydı. İlkbahar kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Akşam teravih namazı için camiye girdiğimizde bahar kokularını teneffüs ediyorduk. Namaz çıkışı bir de ne görelim, karlar her tarafı beyaz bir tül gibi kaplamış.

Arkadaşım, “Eskişehir işte. Nisan’da kar yağar mı diye düşünme. Burada yağar.” dedi.

Ama ikimizin de aklından, “Karlara baksana. Galiba bu sene yaz gelmeyecek.” gibi bir tahayyülün kırkta biri bile geçmemişti.

Aksine, baharda yağan karın uzun ömürlü olmayacağını biliyorduk.

***

Baykal’ın konuşmalarını, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklamaları ve Erkan Mumcu’nun Meclis’e girmeme gerekçesini görünce, yine nisanda kar yağıyor dedim, kendi kendime…

Sonra kısa bir tarih gezintisine çıktım.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında dolaştım.

CHP’nin her zaman iktidarda olduğu yılları gezdim biraz. O tarihlerde ne zaman yeni bir parti kurulsa halkın teveccühünü kazanmış. Hemen ardından “irticaın merkezi haline gelme” ithamıyla karşı karşıya kalmış.

Hatta yeni partiden cesaret alan irticacı kitlelerin ayaklandığı iddiaları çıkmış.

Şeyh Said isyanı ve Menemen vak’ası gibi…

Sonuçta yeni kurulan partiler, ortamın henüz ikinci bir partiye hazır olmadığı gerekçesiyle kapatılmış.

Devlet politikaları CHP üzerinden icra edilmiş böylece…

Tâ ki, 1950 yılına kadar.

Sandığı gören halk tercihini DP’nin lehine kullanmış. Ardından bir daha ve bir daha…

Derken genç Türkiye Cumhuriyetinin siyasi tarihi ilk askerî darbe ile tanışmış. Malum, 27 Mayıs 1960…

O zaman İkinci Adam İsmet İnönü hayatta.

CHP’nin başında.

İnönü isteseydi darbeyi engelleyemez miydi? Demokrasinin olgunlaşmasını sağlayamaz mıydı?

“Engelleyemezdi” diyemiyorum.

Sadece şunu yazabiliyorum:

Geçen zaman, irticai ayaklanmaları gerekçe göstererek parti kapatma döneminin aşıldığını, bu sefer de darbelerle partilerin kapatıldığı bir döneme girildiğini göstermiş.

Sonunda kapatılsa da, seçim sandığının yüzünü bile göremeden siyasi hayata veda günlerini geride bırakıp, başbakanlık konutuna çıkabilmiş.

12 Mart ve 12 Eylül aynı dönemin farklı tecellileri olarak tezahür etmiş.

Ama askerler kapatsa da darbe sonrasında halk, kapatılanların devamı olarak kurulan partilere oy verip, iktidara taşıma âdetini sürdürmüş.

***

12 Eylül ve 28 Şubat müdahaleleri, sivil inisiyatifin gelişiminin göstergesi olmuş adeta. Millet eskilerin devamını değil, yeni kurulan partileri tercih etmiş.

12 Eylül’e “eyvallah” dese de, Evren Paşa’nın açıkça işaret ettiği partiye güvenmemiş. Turgut Özal’ın dört eğilimi bir araya getirmek üzere yola çıkan ANAP’ına oy vermeyi tercih etmiş.

28 Şubat’tan sonra ise RP’nin devamı olan SP’ye değil, yeni kurulan AKP’ye yönelmiş.

12 Eylül sonrasında liberal-demokrat çizgi belirginleşirken, 28 Şubat sonrasında muhafazakâr demokrasi kavramı tartışılmaya başlandı.

İki darbe, bir muhtıra ve bir de postmodern müdahale görmüş olmasına rağmen, demokrasi gelişimini sürdürdü.

Şimdilerde demokrasi tehlikesine(!) karşı cumhuriyete sahip çıkma telaşı başladı. İster istemez iki ana arter oluştu ve ara renkler için hayatta kalma imkânları tükenmeye yüz tuttu.

Parti sayısının çokluğu bir şey ifade etmiyor, artık.

Benim de bir partim olsun devri bitiyor. Şimdilik seçim ittifakı şeklinde gündeme gelse de ara partilerin ve marjinal kalanların dönemi kapanıyor.

Dünyada örneğini, cumhuriyetçiler ve demokratlar şeklinde gördüğümüz ikili yapı, CHP’nin ilk kelimesi olan Cumhuriyeti esas alırsak onun karşısında DP, yani demokratlar olarak Türkiye’de de 1950 yılından itibaren ortaya çıkmıştı.

***

Yeni durum biraz farklılık arz ediyor.

Cumhuriyetçi diyebileceğimiz kesimler, demokratları karalayabilmek için kendilerine ulusalcı, demokratlara mandacılığı çağrıştıracak şekilde küreselci demeyi uygun görüyor.

Ve bir noktayı ısrarla dayatmaya çalışıyor.

Ya ulusalcı olunur ya da küreselci!..

Bu dayatma birtakım şekillenmeleri de zorluyor.

CHP kanalıyla devlet kurumlarını harekete geçirmeye çalışırken, birtakım “derin komplo yazarları” vasıtasıyla da millî günlerin “bol yıldızlı” çıkışlara sahne olacağını ve bu çıkışların sosyal fayları harekete geçireceğini yazmakla -nitekim ilki Genelkurmay açıklamasıyla geldi- “yerinizi iyi belirleyin” mesajları vermeyi ihmal etmiyor.

Kendilerine “küreselci” yakıştırması yapılan kesimler, “Hayır, bizler millî menfaatleri sonuna kadar savunmayı esas almış demokrat insanlarız” derse ve ardından ulusalcıları tarif edecek olursa ortaya ne çıkar?

Tek tipleştirici, o tipin dışında kalanlara hayat hakkı tanımayan ve inanca asla tahammül edemeyen seküler insanlar topluluğu mu?

Galiba evet…

***

Ve bu seküler topluluğun devlet kurumlarına sırtını dayayarak gerçekleştirmeye çalıştığı dayatma karşısında ara renkler iki tarafa doğru kayacak gibi görünüyor.

Taraflardan birisine dindar demokratlar, diğerine ise seküler cumhuriyetçiler demek uygun olacak galiba.

Bu ayrışma cumhurbaşkanlığı birinci tur oylaması öncesinde kendisini iyice hissettirmeye başladı.

Erkan Mumcu örneğinde olduğu gibi siyasi söylem ile uygulama çatışmaya girdi.

Sayın Mumcu, 367 kişi bulunamadığı takdirde oylamaya geçilemeyeceğini, aksi takdirde Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini bağıra bağıra ilan edenlerin görüşünü hukuken yersiz bulduğunu açıklıyor.

Bu açıklamaya rağmen tercihlerinin, Meclis’e girmeme ve oylamaya katılmama yönünde olduğunu açıklıyor.

Ve tabii Anavatan milletvekilleri de Meclis’e girmiyor.

Mumcu ne yapmış oluyor?

Sözleriyle hukukun ve demokrasinin yanında olduğunu açıklarken, fiilen Meclis’e girmeyerek Anayasa Mahkemesi’ni devreye sokmak isteyenlere “Buyurun, istediğinizi yapın. Benden size unutamayacağınız bir avans” demiş olmuyor mu?

Halbuki, Meclis’e girmek suretiyle demokrasi dışı dayatmalara karşı tavrını koyup, olumsuz oy vererek de AKP’nin adayına “hayır” diyebilirdi.

Ama yapamadı.

***

Demokrat gelenekten geldiği halde Meclis’e girmeyen partiler ne yapmış olacak? Diyelim ki, AKP’ye cumhurbaşkanı seçtirmeyerek zafer mi kazanmış olacaklar? Yoksa daha önceki örneklerde olduğu gibi, “Halkın seçip de Meclis’e gönderdiği adamlar, kavga etmekten kendilerini alıkoyup, bir cumhurbaşkanı bile seçemediler. Biz de gelmek zorunda kaldık.” sözlerini bize bir kere daha mı dinletmiş olacaklar?

Yoksa demokrasi minderinde kendilerine yer kalmadığını hissettikleri için, bari “vuruşarak çekilmek” gibi bir romantizm yaşamak mı istiyorlar?

Kim ne derse desin, halkımız sözünü sandıkta söylemekten hoşlanıyor.

Ve Nisan’da ister kar yağsın isterse dolu, insanlar günlerin yaz mevsimine doğru ilerlediğini iyi biliyor…



Hamdi Yılmazer-Aksiyon...30.04.2007

 

Benide_Kapatın isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-29-2007, 20:58   #2
Kullanıcı Adı
mesudum47
Standart Nisan’da kar yağsa da biliriz ki baharı durduramaz..(Bu yazıyı saklamıştım)
hatta demokrat partinin girdiği ilk seçimler hileli seçimler olarak tarihe geçmiştir.....

hile yapmasa bile vekil sayısı çok değişmeyecek CHP neden se korkmuş ve buna tenezzül
etmiştir...
mesudum47 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2007, 21:03   #3
Kullanıcı Adı
sedef
Standart Nisan’da kar yağsa da biliriz ki baharı durduramaz..(Bu yazıyı saklamıştım)
evet gerçektende güneşli günler bizleri bekliyormuş
buna inancımız tamdı biz hiç ümitsizliğe kapılmadık zaten
sedef isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-29-2008, 00:49   #4
Kullanıcı Adı
Benide_Kapatın
Standart Nisan’da kar yağsa da biliriz ki baharı durduramaz..(Bu yazıyı saklamıştım)
Ümitsizliğe kapılmaya hiç gerek yok, daha gidecek çok yolumuz var Allah^ın izni ile...
Benide_Kapatın isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım