|
![]() |
#1 |
![]() Birinci Arap İsrail Savaşı
1948 - İsrail Devleti�nin Kuruluşu ve I. Arap-İsrail Savaşı Filistin�de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin hemen ardından 14 Mayıs 1948�de, Tel-Aviv�de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti�nin kurulduğunu ilan etti. Bunun hemen ardından ABD ve ertesi gün de Sovyetler Birliği İsrail�i tanıdığını açıkladı. Bu gelişmelerin öncesinde ise İngiliz birlikleri bölgeyi terk etmeye başlamışlardı bile. İsrail Devleti�nin kuruluşunun ilan edilmesinden birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail�e savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırıya geçerek önemli ilerlemeler kaydettiler. Ancak Batılı güçlerin İsrail�i desteklemesi üzerine savaş Araplar aleyhine dönüştü. Ayrıca İsrail, savaş sırasında Sovyetler Birliği�nden de önemli oranda yardım aldı. İsrail, Sovyetlerden gelen uçaklarla Ürdün ve Suriye�nin başkentlerine saldırdı ve bu saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti. İsrail savaş sonunda 1947�de taksim planı ile elde ettiği %56�lık Filistin toprağını % 78�e çıkardı. Yahudi zulmü altında yaşamak istemeyen 700.000 Filistinli, evlerini terk etmek zorunda kalarak komşu ülkelere veya Arapların yoğun olduğu bölgelere sığındılar. Yurtlarını terk eden Filistinlilerden 250.000�i Gazze�ye yerleştirildi. Filistinlilerin başka ülkelere göçü ve Yahudilerin Filistin�de gün geçtikçe artan nüfusu, demografik yapının bölgenin asıl yerleşik halkı olan Araplar aleyhine dönüşmesine neden oldu ve bugüne kadar süregelen Filistinli mülteciler sorunu başladı. İsrail savaş sonunda savaştığı her Arap ülkesi ile ayrı ayrı ateşkes anlaşmaları imzaladı. Filistin�i kurtarma amacıyla savaşa girmiş olan Ürdün Batı Şeria�ya, Mısır da Gazze Şeridi�ne asker yığdı. Sina�nın büyük bir kısmı İsrail�in işgali altında kaldı. Kudüs�ün kontrolü ise batıda İsrail, doğuda Ürdün arasında bölündü. 1948 savaşı sonrasında savaşa katılan Arap ülkelerinde siyasi rejim değişikliğine varan karışıklıklar yaşandı. En önemli değişiklik Mısır�da gerçekleşti. Mısır�da Kral Faruk bir darbe ile tahttan indirilerek yerine General Necib getirildi. Savaştan en karlı çıkan taraf İsrail oldu. 1914�te 85.000, 1943�te 539.000 , 1946�da 608.000, 1947�de 650.000 olan Filistin�deki Yahudi nüfusu, savaş sonrası anlaşmaların imzalandığı 1949 yılında 758.000�e ulaştı. Ürdün de İsrail�den sonra en çok toprak kazanan ülke oldu. İsrail, Arap ülkelerinin tepkisine rağmen 23 Ocak 1950�de Kudüs�ü başkent ilan etti. Bunun üzerine Arap ülkeleri İsrail ile ateşkes anlaşması imzalamış olmalarına rağmen barış anlaşması yapmaya yanaşmadılar. 17 Haziran 1950�de aralarında askeri ittifaklar yaptılar. Diğer yandan Batılı güçlerin Araplara ambargo uygularken, İsrail�i desteklemeleri gerginliği iyice arttırdı. 25 Mayıs 1950�de ABD, İngiltere ve Fransa tarafından �Üçlü Bildiri� ilan edildi. Sözkonusu bildiri �Ortadoğu�da güven ve istikrar uğruna çalışan Batılı bir ülke� oluşu itibariyle İsrail�in himayesini ve korunmasını kapsamaktaydı. Bu, Batılı devletlerin İsrail�in bölgede gerçekleştirdiği bütün eylemlerin ardında olduğunu ve gerektiğinde İsrail�i desteklemekten geri kalmayacaklarını açıkça deklare eden bir durumdu. İkinci Arap İsrail Savaşı 1956-II. Arap-İsrail Savaşı İlk savaşın Yahudiler nezdinde dünyanın tavrının görülmesi açısından ayrı bir anlamı bulunmaktaydı. İsrail durumdan memnundu ve artık bölgede daha rahat hareket ediyordu. 50�li yılların başından itibaren 187 köyün tamamen tahrip edilmesi, insanların katledilmesi ve göçe zorlanması bunu açıkça ortaya koyuyordu. Bu şekilde 1956�ya gelindi. Nasır�ın, 28 Temmuz 1956�da Süveyş Kanalı�nın uluslararası trafiğe açık olmakla birlikte, Mısır�a ait olduğu için millileştirildiğini açıklaması üzerine, İsrail saldırmak için beklediği fırsatı elde etti. İngiltere ve Fransa Mısır'ın bu kararını tanımadıklarını bildirerek, 30 Ekim�de Mısır�dan Süveyş Kanalı�nın kendilerine bırakılmasını istediler ancak Mısır bunu reddetti. Londra'da toplanan konferanslardan da bir sonuç çıkmayınca İngiltere ve Fransa İsrail ile anlaşarak Mısır�ın bütün havaalanları ve askeri bölgelerini imha etti. İsrail de Sina�yı işgal etti. Mısır, 7 Kasım�da ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. BM Genel Kurulu�nda alınan kararla; Süveyş Kanalı�na barış gücü yerleştirildi ve ABD�nin baskısıyla İngiltere ve Fransa Mısır topraklarından geri çekildi. 1959 yılında, II. Arap-İsrail Savaşı sırasında Süveyş Kanalı�nda İngiliz birliklerine karşı saldırılara katılan Yaser Arafat tarafından el-Fetih Örgütü kuruldu. Filistin kökenli iş adamları ve aydınları bünyesinde bulunduran bu örgüt, Filistin�in ancak Filistinlilerin çabasıyla kurtulabileceğini savunuyordu. Bu söylem, bazı Arap ülkeleri tarafından kendilerine karşı bir meydan okuma olarak yorumlandı. Arap ülkeleri bu konuyu görüşmek üzere 9-19 Eylül 1963 tarihleri arasında Kahire�de toplandılar. Bu toplantı sonucunda, Filistinlilerin sürgünde bir hükümet kurmalarına, ordu ve meclis oluşturmalarına karar verildi. Ancak Filistin sorunu üzerindeki konumunu kaybetmek istemeyen Ürdün, buna karşı çıktı. Ürdün�ün tüm itirazlarına rağmen Kudüs�ün Arap hakimiyetinde olan bölümünde 28 Mayıs-3 Haziran 1964 tarihleri arasında Filistinlilerin ilk büyük kongresi yapıldı. Bu kongre Filistinlilerin ilk milli meclisi sayıldı. Ayrıca bu kongrede Filistin Kurtuluş Örgütü�nün (FKÖ) kuruluşu da kabul edildi. Bunun üzerine yalnız bağımsız Filistinli kimliği ile mücadelede başarılı olunabileceğini savunan el-Fetih ile FKÖ arasında bir rekabet başladı. Altı Gün Savaşı 1956 II. Arap-İsrail Savaşı�nın ardından dokuz yıl boyunca Mısır�la İsrail arasında ciddi bir problem yaşanmadı. 1964�te FKÖ�nün kurulması ve Suriye�de Nasır�ın görüşlerini benimseyen Baas Partisi�nin iktidara gelmesi, bunalımı yeniden başlattı. Nasır�ın Sina�da konuşlandırılan BM Barış Gücü askerlerinin çekilmesini istemesi ve Mayıs 1967�de Akabe Körfezi�ni deniz ulaşımına kapatması İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan�ı harekete geçirdi. Daha sonra da 1967 yılının Mayıs ayında başlayan Suriye-İsrail gerginliği Gazze ve Sina�yı işgal etmek isteyen İsrail için iyi bir fırsat oldu. 5 Haziran 1967�de ilk defa Arap düzenli orduları ve İsrail birlikleri karşı karşıya geldiler. Mısır hava kuvvetlerini ani bir saldırıyla imha eden İsrail, Mısır'ın yanı sıra Suriye ve Ürdün'e de saldırdı. İsrail, saldırıya geçen Arap ülkeleri arasındaki iletişim kopukluğu ve çıkar ayrılıklarını çok iyi değerlendirerek, Filistin topraklarının geriye kalan %22'sini (Batı Şeria ve Gazze), Mısır topraklarının %6'sını (Sina Yarımadası), Suriye topraklarının %1'ini (Golan Tepeleri) işgal etti. Altı gün süren bu savaşla İsrail, kendi kontrolündeki toprağı, üç kattan daha fazla büyütmüş oldu. Müslümanlara ait kutsal mekanlarla birlikte Kudüs'ün tamamı İsrail'in eline geçti. Ancak İsrail�in işgali, BM Güvenlik Konseyi�nin 22 Kasım 1967 tarihinde oybirliği ile aldığı, savaş yoluyla toprak kazanımının kabul edilemeyeceğini öngören 242 sayılı karara aykırıydı. Arap ülkeleri 242 sayılı karara göre İsrail�in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi gerektiğini savunurken, İsrail buna karşı çıkmaya devam etti. 1967 savaşı sonrası 400.000�den fazla mültecinin Filistin�in Doğu Yakası�na geçmesiyle, Ürdün en büyük mülteci kamplarını barındıran ülke durumuna geldi. BM Güvenlik Konseyi�nin, işgal edilen topraklarda halka insani muamele yapılması ve yurtlarına dönmek isteyenlere izin verilmesi yolunda aldığı 14 Haziran 1967 tarihli ve 237 sayılı kararı uygulanmadı. Böylece mültecilerin sayısında yarım milyona yakın bir artış meydana geldi. 1967 savaşından hemen sonra Hartum�da toplanan Arap liderleri meşhur �üç hayır�ı ilan ettiler: İsrail�le barışa hayır, İsrail�i tanımaya hayır, İsrail�le görüşmeye hayır... Bir aradayken bu �hayır�ları söyleyen Arap ülkelerinin arasından üçü perde arkasında İsrail�le görüşmeleri başlatmışlardı bile. Bu üç ülkenin (Suriye, Mısır, Ürdün) ortak özelliği, İsrail�den geri almak zorunda oldukları topraklarının oluşuydu. 1967 savaşı, İsrail�e yönelik Arap politikasını şekillendiren tarihi olayların başında gelmektedir. Arapların en�Nekba (büyük felaket) dedikleri ve Arapları İsrail�in varlığı ve mülteci problemiyle karşı karşıya bırakan 1948 savaşı bile bu anlamda gölgede kalmaktaydı. O güne kadar İsrail�i haritadan silmeye kilitlenmiş olan Arap ülkeleri 67 savaşıyla birlikte savunmaya geçmişlerdir. Çünkü 1948 Savaşı�nda Arap ülkelerinin hiçbiri toprak kaybetmemiş, bu anlamda sadece Filistinliler zarar görmüştür. Tarihi vatanlarının yarısını İsrail işgaline bırakmak zorunda kalan Filistinliler, diğer yarısında da Ürdün ve Mısır rejimlerinin egemenliğine girmişlerdir. Buna karşılık 67 savaşında Ürdün, Mısır ve Suriye�nin kaybettikleri toprakları geri alma çabaları, takip eden çeyrek asrın temel Arap politikasını belirlemiştir: 242 No�lu BM Kararı çerçevesinde İsrail�le barış karşılığında topraklarını geri almak. 1967 savaşının getirdiği diğer önemli sonuç ise Filistin direniş hareketinin zirveye doğru yükselmeye başlamasıdır. Bu anlamda Filistinli mücadele grupları bir araya gelerek �silahlı mücadele�nin gereği üzerinde durmaya başladılar. Altı Gün Savaşı�ndaki yenilgi ve akabindeki Karame zaferi ile El-Fetih uzun süredir gerilla savaşını savunanların alternatifi haline geldi. Arafat Nasır�ın da onay vermesiyle 1969�da FKÖ�nün başına geçti. Aynı tarihlerde, 21 Ağustos 1969 tarihinde, Doğu Kudüs�teki Mescid-i Aksa�nın bir Yahudi tarafından yakılmak istenmesi İslam dünyasının tepkisine yol açtı. Türkiye�nin de içinde bulunduğu İslam ülkeleri 22-25 Eylül 1969 tarihleri arasında Rabat Zirvesi�nde ilk defa bir araya geldi. Bu zirvede İsrail�in Kudüs�ten çıkması ve 1967 öncesi statüsüne geri dönmesi istenirken, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) adlı yeni bir yapılanmanın da temeli atıldı.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|