![]() |
#1 |
![]() Tayyip Cunda Adası’ndan Yıkılmaz Alman Tages-Anzeiger gazetesinde Kai Strittmatter imzalı Türk medyasını analiz eden makalenin kısa bir bölümünü okuyalım önce: ‘Türk gazeteleri habercilerle değil, köşe yazarlarıyla ayakta kalıyor. Bunların satışını yaptıkları, araştırma değil, fikir; gerçekler yerine dünya görüşü. Elbette övgüye değer istisnalar, mükemmel gazeteciler de var. Ancak birçok köşe yazarı masasını, ancak resepsiyon ve kokteyl partileri için terk ediyor. Yazları da, Bodrum ya da Kuşadası’ndaki yazlıklara gidiliyor ve aynı insanlar tıpkı Boğaz’daki evlerinde buluşur gibi yine bir araya geliyorlar. Bu cumhuriyette birçok şey gibi parti gazeteciliği de ilk yılların uzantısı niteliğinde. Jöntürklerin ilk muhalif gazeteleri Paris’te yayımlanıyordu ve oradan Sultan Abdülhamit’e karşı mücadele veriliyordu. Bunlar propaganda yapıyorlardı, habercilik değil. Birçok gazeteci hâlâ aydınlatma fonksiyonundan yoksun.” Tercüme edilmiş hali birkaç gazeteye kısaltılmış olarak yansıyan Strittmatter’in makalesini, Emin Çölaşan Hürriyet’ten gönderilince hatırladım. Çünkü makalenin “Ancak birçok köşe yazarı masasını, ancak resepsiyon ve kokteyl partileri için terk ediyor. Yazları da Bodrum ya da Kuşadası’ndaki yazlıklara gidiliyor ve aynı insanlar tıpkı Boğaz’daki evlerinde buluşur gibi yine bir araya geliyorlar.” bölümü Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun’a “şıp” diye oturuyordu. Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan’ı neden gönderdiğini anlatığı makalesine şöyle başlıyordu: “Önceki gün İzmir’de Deniz Restoran’da Emin Çölaşan’la yemek yedik.” Hürriyet’in Ankara bürosunda çalışan Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök’le yemek yemek için İzmir’e, Ayvalık’taki yazlığından geliyor. O sırada Çölaşan yıllık izinde değil. Yazılarını yazmaya devam ediyor. Ama nerden? Ayvalık’tan… Çölaşan’ın işten çıkartıldığı ortaya çıktıktan sonra gazeteciler fellik fellik peşine düşüyorlar. Nerede buluyorlar? Cunda adasındaki Bekir Coşkun’un yazlığında. Bekir Coşkun da o sırada yıllık izinde değil. Yazılarını yazmaya devam ediyor. Nereden? Cunda Adası’ndan… Türk medyasının “Memleket elden gidiyor, yandık, bittik” diye her gün köşelerinden karamsarlık akıtan en keskin iki kalemi, bir yandan bronzlaşıyor, bir yandan da memleketi kurtarıyor anlaşılan. Sanırım Bekir Coşkun, şezlongda güneş yağıyla kavrulan göbeğini kaşırken kaleme alıyordur o şiir gibi yazılarını. Ama Coşkun’un “göbeğini kaşıyan adam” diye tüm suçu omzuna yıktığı insanlar, o sıcakta muhtemelen, tarlada, bağda, fabrikada, inşaatta ya da mesaide ter döküyorlardır. Coşkun’un da Onların da göbeği kaşınıyordur mutlaka. Ama ikisinin göbeğinin kaşınmasına neden olan terin çıkış sebebi arasında uçurum var. Kai Strittmatter’in 2 Ağustos’ta yayınladığı makalesinin başlığı: “Türk gazeteciler başka gezegende yaşıyor” O gezegen Abdülhamid döneminde Paris’miş; şimdi Cunda adası… Ama göbeğini kaşıyan adam hep bu gezegende… "Cevheri GÜVEN"
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|