AK Gençliğin Buluşma Noktası

Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-16-2009, 15:39   #21
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
7- NAMAZI BOZAN ŞEYLER VE NAMAZIN MEKRUHLARI :

Namazı Bozan Sözler :


Namazda unutarak, kasden, hatâen veya bilerek, a/ veya çok konuşan kimsenin namazı bozulur,

Muktedînin, namazın ıslâhı için, oturacağı yerde, kalkan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma : «Otur», kalkacağı yerde, oturan imâma da : «Kalk» demesi veya namazın ıslâhı için olmayan, insanların sözlerinden herhangi biri iüe konuşmasa, bize göre namazı bozar. Ve bu namazların yeni baştan kılınması gerekir. Muhiyt´te de böyledir

Bu hâl (konuşma), son oturuşta, teşehhüd miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan Önce olursa, namazı bozar. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Konuşmakla namaz; konuşmanın duyulacak kadar olması ile bozulur. Konuşma, başkaları tarafından duyulmasa, fakat sade(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce konuşan tarafından duyulsa yine namazı ifsad eder, bozar. Mu-Jııyt´t´e de böyledir.

Şayet, bir kimsenin konuştuğu, kendisi tarafından bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le duyulmazsa, harfler sıhhatli olsa bile, o kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Zahidi´de de böyledir.

«Namazda, uyur halde de olsa, konuşunca na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulur. Muhtar olan da budur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namaz kılan kimse, başkasına selam verirse namaz bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur.

Bu kimse, namaz bitti zannı ile selam verse yine namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur.

Bu kimse, namazda olduğunu unutarak selâm vermiş olsa, yi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne namazı bozulur.

Namaz kılan kimse, bir adamın verdiği selama, selamla muka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bele etmiş olsa yine namaz bozulur. Ebûl - Mekârim Şerhi´nde de de böyledir.

Bir mesbûk, imâmla birlikte selam verilir zannı ile» seSam verirse, namazı bozulur. Bu selam, kasden verilmiş olduğu için- de, namazım bina eylîyemez. Hulâsa´da, da böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte selam vermişse bakılır, eğer üzer rinde kalan rek´atleri hatırladığı halde selam vermişse, bu mes-bûkun namazı bozulur. Fakat, eğer üzerinde kalan rek´atleri unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermişse, bu mesbûkun namazı bozulmaz. Çünkü, unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermek, sahibini namazın hürmetinden Çıkarmaz. Ta-havî Şerhi´nde de böyledir.

Yatsı namazını kılan kimse, .teravih zannı ile Üd, rek´aj tamamlanınca selam verse; veya bîr kimse, cum´a namazı zannı ile öğle namazının ikinci rek´atinde selam verse; veya mukim olan bir kimse, misafir olduğu zannı ile iki rek´ati tamamlayınca selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se namazı bozulur; yeniden kılması gerekir.

Bir kimse, dördüncü rek´at zannı ile, ikinci rek´atte selam vermiş olsa, bu kimse namazına devam eder. Sonunda da sehvi için secde eder. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Selamı unutmak, eğer selam namazın aslında vaki´ ise, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın bozulmasını gerektirir; ve eğer, selam namazın vasfında va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki ise fesadını gerektirmez.

Bir kimse, namazdaunutarak, bir adama selam vermeyi kasdetse ve «es-selam» der demez, namazda olduğunu hatıriasa, o kimsenin selam vermesi, gerçekten münasip olmaz; bu kimse he-men susar. Fakat, yine de Bu kimsenin namazı bozulur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, selam niyyeti ile namazda müsafaha etse (= el sıksa), namazı bozulur. Çünkü o, manen konuşmaktadır. Bir kim-katriv karşıfok vereme?. Ancak,

Her iki ?Uucu duaya kui´-ı üTuw ´zşohböyiedu"

\Uu kirrısv:. bu iie. söylemiş oİsi aP Ki-´-rki göre, o km^ kui na

küan kilise ai-^sa dü peşi sıra «ol flos´. bo^uhnaz. ;!uüu.. k»´!biiiden´demesi daha Îiîi fViaktu". Hulâss´da da böy

us ona demesi,.olur,

am;îzda ,aksıraii,. «elhamdülillah» demezse, namazdan sonra ıi sahihtir.

Namaz kılan kimse,.r.;iktedî ise, imâma uymuş-t.aaks:i-´dığînda, gizli o.l-uak Jciıi olarak da «elhamdülillahdeme/. AiirnJerin kaviller: lİTnufrtöşî´de de böyledir.

Namaz kılan iki kişito;: bu-;, aksırsa da, namazın hanem(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den bir kimse de «y^riıansüke; bu duaya, namaz kılanla-t´îrt ikisi do´-âiîiin» we-e:er, ;jkiiran şahsın namazı Kus: diğcdniuki bozu^:rtaz. kendisi için duâ etine-

kişiden, birisi, namaz dışında

namni´ kıîan diğr.- şahıs danbozulmaz. Çünkü bu .-´:ucumda,

kendi jıofsine dua değildir» denilmiştir. Sirâcü´I-

Müktedî´nin, imâm tutulur tutulmaz, hemen o dakikada, onu açması mekruhtur. Çünkü, imâmın hatırlaması ve okumaya devam etmesi mümkündür..Bu durumda ise, muktedî, ihtiyaç ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, imâmın arkasında okumuş olur. Serahsî´nin Mühıyt´inde de böyledir.

İmâmın, kendisini başkasının açmasına meydan vermesi uygun değildir. Çünkü bu hâl, iurkasıhdakinin Kur´ân okumasına yol açmak olur ki, bu da mekruhtur. Eğer imâm, kifayet miktarı okumuşsa hemen rükû´a varmalıdır veya başka âyete intikai etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lidir. Kâfî´de de böyledir

Bir âyeti tekrar tekrar okumaya veya susup durmaya ilcâ denir. Nihâye´de de, böyledir.

Namazda olmayan bir kimse, imâma karşı kıpırdamış ve ona yol açmış ise, imâm da düşünüp hatırlamışsa, eğer imâm, onun yol açışı tamam olmadan okumasına devam ederse, namazı bozulmaz. Fakat, o kimsenin okuyuşuna uyarsa, imâmın namazı bozulur. Çünkü—burada— hatırlamak açışa izafe edilir. Mürâhıkm yol açışı da baliğin yol açışı gibidir. Namaz dışında olan kimseyi, imâma uyan birisi dinlemiş olsa ve bu muktedî, dinJlediği şeyle imâma yol açsa, bu durumda, hep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin namazı da bâtıl olur. Çünkü, telkin dışarıdan gelmiştir. Bah-rüRâık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimseye, kötü bir haber verilse de o da : «in-nâ liUahi ve innâ ileyhi râci´ûn» dese veya sevinçli bir haber ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rilse de : «elhadü lillah» dese; bu kimse, eğer bunlarla, haberi ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirene cevap vermeyi kasdederse, namazı bozulur; fakat, cevap vermek kasdı ile değil de namazda olduğunu bildirmek kasdi ile bunları söylemişse, namaz bozulmaz. Bunda icmâ´ vardır. Serah-dfrtin Mühıyt´inde de böyledir.

Namaz kılmakta olan bir kimseye, hayreti mucip bir ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber verilse ve o da : «SübhânALLAHi velhamdülıllahi ve lâ ilahe il-lALLAHü´ vellahü ekber.» dese, eğer bununla, haberi getirene cevap vermeyi kasdetmemişse, namazı bozulmaz. Bu, herkese göre böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Fakat bununla haberi getirene cevap vermeyi kasdetmişse. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tnıâm Muhammed (R.A.) ´e göre, namazı bozulur. «Bu durumda namazı bozulmaz! çünkü —söylediği

insan kelâmı değildir.» diyenler de olmuştur, Nisab´da : «Fetvbuna göredir.» denilmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, hilâli görse ve : «Rabbî ve Rabbü-keHâh» dese, İmâmı A´zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med (R.A.)´e göre, namazı bozulur.

Âlimlerimize göre, hummadan veya benzeri bir hastalıktan ALLAH´a sığınmak maksadı ile namazda Kur´ân okuyan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı bozulur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namaz kılan hasta, ayağa kalkarken veya eğilirken : «Bis(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)millah» dese, kendisine isabet eden meşakket, ağrı veya acıdan dolayı böyle demişse, namazı bozulmaz. Fetva da bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muzmarât´ta da böyledir.

Sadrü´ş - Şehîd´in Câmiü´s - Sağîri´nde : «Bir kimse, (in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn´ u cevap kasdı ile söylerse, herke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sin yanında namazı bozulur.» denilmiştir.

Namaz kılan, kimse, başkalarına cevap kasdı olmadan «Al-îahümme salli aiâ Muhammed» veya «ALLAHû Ekber» dese, bil-ic-mâ´ namazı bozulmaz. Fakat bunları, cevap kasdiyle söylemiş olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bazıları : «Bu durumda, herkese göre bu kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur.» demişlerdir. Zahir olan kavil de budur.

Namaz kılan bir kimse, birine cevap vermeyi kasdetme-

Bir kimse âyetini okusa da, namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.VJ Efendimiz´e se-lavât getirse, namazı bozulmaz.

Keza, bir kimse şeytandan bahsetse de, namaz kılan kimse : «ALLAH ona lanet etsin», dese, namazı bozulmaz.

Bir kimse : «Yüksek sesle fatiha okuyun, mühim, çok mühim şeyle,r içi´n.» dese, mesbûk da okusa, namazı bozulur. Fetva da bu kavle göre verilmiştir. Hulâsa´da da böyledir.

N;u~az ju-lan bir inı´ns^, öh şairin kasth iîe okumuş o´lsa, namazı yeleri, ş:;r okuyorum kasdı İta namaz:

Cinde de boy.i-..:nşa - ; nu dili ´ie söyîem.:? bo?:uîrorîZ ?:vo´. îyünak -Mıısallfde de i--öyi3tîır.

Fetvalarda : rims´?, nzr hu be v;tva bir ineseîe düş:- ruh olur,» deiîîimîştir ğirkde, r. si´cerevru:´ absniVolime ise, nam-ayA bomiuv, Fak;-1. iH;"jh değilse, a kimsenin rtamiA Knr;iaVur. Serâhd´nfo Mubiyt´kıde böyi

Kcslii ılaiı bir kim^, insanlarda-!hâl f= imhjolan bir şeyederek,-namaz içiucir- AÜaİ eâlâ´j-a dup edrıre. namazı k gibi , gibi ALLAH´ım, filan .kariu;- r;zsk oîarak ban Buyur AHahım- Buyur, buyur.,. Emrine amadeyim. Senin or(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tağın yoktur. Buyur... Hamd ve ni´met ancak Senin içindir. Mülk de Senindir. Senin ortağın yoktur.) dese, namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir,

Bir kimse, teşrıyk günlerinde (Kurban bayramının arefe-sinden itibaren dört gün) namazın içinde, «ALLAHu Ekber» demiş olsa, namazı bozulmaz. Fetâvâyl Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, isteyerek ezan okusa Ebû Hanî-fe´ye (R.A.> göre, namazı bozulur. Muhıytte de böyledir.

Namaz kılan kimse, ezanı işittiği zaman, müezzine cevap vermeyi isteyerek, onun söylediğini´ tekrarlarsa, namazı bozulur; bu niyyetle söylemezse, namazı bozulmaz. Müezzinin söylediği ezan lafızlarını tekrarlarken, hiç bir niyyeti bulunmazsa, yine bozulur. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Namazda şeytan vesvese verse de, Gücü yetme, yalnız ve yalnız pek yüksek ve çok büyük olan Al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lah iledir.) dese, eğer bunu âhiretle ilgili bir iş için yapmışsa na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz; şayet dünya ile ilgili bir iş için yapmışsa, namazı bozulur. Tunurtâşî´de de böyledir.

Bir kimse, namazın sonunda, teşehhüdü unutarak selam verir ve sonra da bunu hatırlar ve teşehhüd okumakla meşgul olur /fakat bunu tamamlamadan selam verirse, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.)-´a göre namazı bozulur. Çünkü bu kimse, teşehhüde dönüşü sebebi ile, birinci oturuşu terketmiş olur ve bu durumda teşehhüdü tamam lamadan önce selam verirse namazı bozulur. İmâm Muhammed (R. A.) ´e göre ise, bu kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü, kimsenin bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci oturuşu, teşehhüde dönmesi üe tamamen terkedilmiş olmaz. Ancak, teşehhüdden okuduğu miktarı terkedilmiş olur; veya; hiç terkedilmiş olmaz. Çünkü teşehhüdün okunacağı yer, oturulan zamandır. Onun terkine zaruret yoktur. Fetvada bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hakkında bir rivayet bulunmayan şu mes´ele de, âlimlerin ihtilâf ettiği mes´eîelerdendir :

Bir kimse, namazda Fatihayı ve zanım-ı sûreyi okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuğu zaman, bunu riikû´da hatirlasa ve onları okumak için ayağa kalksa ve sonra da doğrulduğuna pişman olsa ve hemen akabin-´de secdeye varsa, rükû´, tamamen veya hiç terketmiş olmaz. Çünkü o, rükû´u kıraat için terk etmiştir. Kıraatte . bulunmadığı vakit, snaki o kıraat yokmuş gibıi olur. Fetâvâyl Kâdîrhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, namaz içinde inîese, âh dese veya ağlasa, ağ-İarken de sesini yükseltse ve bu sesden harfler meydana gelse; eğer bu ağlama, cennet veya cehennemin anılmasından ve onları hatırlamış olmasından dolayı olmuşsa, o kimsenin namazı tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Fakat bu kimse, bir ağrıdan veya bir musibetten dolayı ağUf • mış olursa, namazı bozulur. Âh-u enîni, günâhının çokluğundan dolayı ise, yine namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, sessizce ağlasa ve gözlerinden yaş ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulmaz.

Enîn : Âh! Âh!., demektir. Teevvüh ise : Eyvah!... Ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vah-... demektir. Tatarhânİyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda «âh!., «âh!..» dese, bü-icmâ namazı bozulur. Fakat, bu «âh!» çekmesi duyulmazsa, namazı bozulmaz. ancak mekruh olur. Çünkü bu, bir söz değildir. Muhıyt´te de böy-Üedir.

Namaz kılan kimse, sec.de yerinde bulunan toprağa üfür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş oîsa, eğer üfürürken sesi duyulmaz ise, namazı bozulmaz. (Ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fes alıp verme gibi...) Fakat, bu durumda, kasden üfürmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur.

Bu üfürme, hece harfleri şeklinde duyulursa, bu hal konuşma mevkiinde olduğundan, üfüren kimsenin namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir.

Namaz kılan kimse, «hoo, veya hâst» diyerek yanına gelen hayvanları sürse veya «hoşt» diyerek köpeği kovsa, namazı bozu-itur, fakat, hece harfleri olmayan bir sesle kovarsa, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.

Keza, bir kimse, hece harfleri ile kedi çağırsa, namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur. Hece harfleri olmayarak çağırırsa, namazı bozulmaz. Keza, ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diyi hece harfleri olan bir sesle kovarsa, yine namazı bozulur. Ze-hıyre´de de böyledir.de

Namaz kıiu´i >,

Çünkü, oksi:ro.1ü.nce

Sahi iütidür.

Bâzı alimler Bakarak okunan k, böyle okuyan kimsenin ntrnıszi

Bazıları ise "Fâtihâ ımdeğilse bozulmaz.»´ d´-;rrıîşierdir,, Vibym´de âr

N´tc.ii.-: kısan kin^ Maiü bulunsa cia. o. ve bakan şah)s iç bir hrroin görijş ay-nîmi <.jiniac´on— o khiîserün :

İs i U bina bakıp bir şev.oti- de-liitrniştir. Tatarhâuîyi´O´dö

da namaz jalan o- ve´anlar.a (R. A.}1a-göre, bov´e vaptijViseiiiı?." namazı bu görüşü kabvl curuşievdir.

İmâm-Muhaımned ^RA.j´e göre is; mi;-i0juif t^rm" lur. Sahih alan ise, bil-icma. bu kimsenin naınazmin hnvsidir. Bu hususta okuduğunu an lava- iîe anlamayan ar;´fark yoktur. TebySn´de de böyledir.

Namaz kılan kimi. e, olsy. bü okuduğu şeyle,-

ma

kesir olur.

Tek ,iif YRpii.uA ;si-!´ ise, -iki elle yapılmış olsalar bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le anıcl-i kailidir. Gömlek çıkamıa, pantolonun-düğmelerini çöz-eik:. bahiri´´. k;.´ar:;Ai, takkesini giyme veya onu çıkarma gibi işler bu cıiiisiccîeiKİir.--

Mükerrer (= tekrarlanmış) olmayan ve bir elle yapılma makamında olan işlerin hepsi, iki elle yapılsa bilamel-i ka-lîl (= amel-i yesîr) sayılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

2) Amel-i kesîr üe amel-i yesîr ( = amel-i kalîl) arasındaki fark, namaz kılanın re´yüıe görüşüne) bırakılmıştır. Namaz kılan kimse, şayet yaptığı -işi çok görürse, o iş, ameli kesirdir ve eğer yaptığı işi az görürse, o da amel-i kaîîldir. Bu kavil, Ebû Ha-nîfe (R.A.) nin kavillerine çok yakındır.

3´ Namaz kılan kimseye, uzaktap. bakan birisi, onun yaptığı işleri görünce, onun namaz kılmamakta olduğunda şüphe etmezse iş> amel-i kesirdir. (= çok işdir.) Ve bu iş, namazı bozucudur. Fakat, eğer şüphe ederse, yani o kimsenin namazda olup olmadığı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı farkedemezse, o iş, amel-i kalîl (= az iş, amel-i yesîr = kolay iş) dir ve bu iş namazı bozmaz. Esahh olan da budur. Tebyîn´de de böyledir.,En güzel olan kavil de budur. Serahsî´nin Muhıyt´inde böyledir. Âmmenin ihtiyarı da budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da ve Hu-İâsa´da de böyledir.

Namaz kılan kimse, kılıcını kınına koysa veya onu kının(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan çıkarsa, namazı bozulmaz.

Keza, namaz kılan kimse, peştemalınm eteğini omuzuna atsa veya bir eli ile taşıyabileceği bir şeyi yüklense veya bir çocuğu sır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tına alıp taşısâ veya elbisesini omuzuna alıp taşısa namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, taşıması zor oîan bir şeyi, namazda zora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki taşısa namazı bozulur. Zahîıiyye´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, ister kasden olsun, ister unutarak olsun, bir şey yer veya içerse namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Dişlerinin arasında, yiyecek parçalan kalmış olan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namaz esnasında bunları çiğnese ve yutsa, eğer bunlar nohut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan küçükse, o kimsenin namazı bozulmaz; fakat mekruh olur. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet bu şey, nohut kadar —veya ondan büyük ise bu kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sİrâcül - Vehhâc´da da böyledir. Bu, Tebyîn´de, Ta-hâvî Şerhi´nde de böyledir. Bekâlî de : «Bu esahhtır.» demiştir. Bürcendiy"de de böyledir,

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasındaki kanı yutsa, —bu kan tükrüğüne galebe etse bile, — namazı bozulmaz. Shâcü´l-Veh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hâc´da da böyledir.

Nısab´da : «Bir kimse, namaza başlamadan önce yiyip iç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sonra da namaz kılmaya başlasa; ağzında yemek artıkları veya su artığı kalsa ve onları namazda yese ve içse, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir.

Keza bir kimse dişleri arasında kalmış olan şeyi, namaz esna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında yutsa, —eğer bu şey nohut kadarsa— İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kimsenin namazı bozulmaz. Mıızmai´ât´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasından çıkan kanı yutsa, bu kan, ağız dolusu olmadıkça, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdî(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hân´da ve Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, dışardan susam alsa da, onu yutsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Sahih oîan da budur.

Tatlı bir şey yiyen bir kimse, sonra namaza durduğunda, ağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zında kalmış olan tadı yutsa, namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, ağzına fâniz (= bir nevî şeker, peynir sekeri, ham şeker) veya şeker alsa da yutmasa, fakat tadı mîdesi-ıe inse, namazı bozulun Hulâsa´da da böyledir. .Muhtar olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namazda sakız çiğnemek, sakız çok olursa namazı bo-zar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, çok miktarda fevfele çiğnediği zaman, ondan bir şey kopup ayrılmasa bile o, amel-i kesîr olduğu için, o kimsenin namazı bozulur.

Eğer ondan bir şey kopup ayrılır ve boğazına girerse, az da ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, yine o kimsenin namazı bozulur. Fakat, o çiğnenmediği zaman, feükrüğünc girmekle, o kimsenin namazı bozulmaz.

Namaz esnasında ağzına yağmur, dolu veya kar parçası düşen kimse, onu yutarsa, namazı bozulur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da

böyledir.

Namaz kılan kimse, lambanın fitilini kaldırmış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.."

.kat., vürü,.;.

Bu ´iüüv:, kiMcy3 arkasını doudüâu zc-jn^ı, naynazı bozu-

içinde, b.: miıâari yuriir-

bir detada

af yürür, bivaz durur ve son-

zi bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´

Etleri k«ldınnak namazı bozmaz.

Fakat, ayaklan uzatarak hım an (= eşeği) sürmek namazı bo-. zar. Bu iş, binili iken bir ayakla yapılırsa, namazı bozmaz. Huîâsa´

ds da böyledir.

ivuutda iken, havyarı c-rindnüı olarak hır ayağı syllamak bu di inimde iki ayağım sal-mayapruak, iki elle pnyakmak gibidir. Ba´;fi bozulmaz.» dtayguiî: Olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.

Namazda İken, göğsünü kıbleden çeviren kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulur. Fakat, kıbleden göğsünü değil de, yüzünü çevirmiş olan kimsenin-namazı bozulmaz. Zahidî´de de böyledir. Bu, bir an dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüldüğü zasmndn*.

Namazda İken, hayvana binmek, namazı bozar. Çünkü bu, ancak iki elle yapılır. Fakat, namazda iken, hayvandan inen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz kılan bir şahsı, yerinden kaldırıp sonra tekrar yerine koyduğunda, eğer, yönünü kıbleden döndürmemiç-se, o şahsın namazı bozulmaz. Fakat, o şahsı yerinden alır, hayvan üzerine korsa, namazı bozulur. SirâcüH - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, özürsüz olarak, imâmın önüne geçmiş olursa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Fadlî´nin Fetâvâsi´nda : «Sahrada namaz kılan kimse, secde yeri kadar (ayağı ile secde ettiği yerin mesafesi kadar) geri-, lerse namazı bozulmaz. Bu durumda, secde miktanna, arkasında, sağında ve solunda bulunan yerlere i´tibâr olunur. Kıble tarafında olduğu gibi, diğer taraflarda da bu kadar mesafe mescid hükmün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dedir. Namaz kılan kimse, işte bu kadar yerlerden çıkmaz ise, o kimse mescidden çıkmamış demektir. Bu hususta çizgiye itibar edilmez. Hatta bir kimse, etrafına çizgi çekmiş olsa ve o çizgiden çıkmasa, fakat bizim dediğimiz kadar olan mesafeden ayrılmış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, o kimsenin namazı bozulur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Safta açık bir yer olsa, namaz kılan kimse hemen oraya girer Yanında namaz kılan kimse, yerini genişletene kadar ilerler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namazı bozulur. Hizânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

Bir kimse, evinde akşam namazı kılarken, başka biri gelip ona uysa; imâm, unutarak, üçüncü rek´atte oturmadan, dördüncü rek´ate kalksa, muktedî de ona uysa, bu durumda, her ikisinin de namazları bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz içinde akrep ve yılan öldürmek, namazı bozmaz. Bir vurmakla bir kaç defa vurmak arasında bir fark yoktur. Ez-her ( = en açık) olan kavil de budur.

Nevâzil´de : «Bu hâl, muktedî için olursa, ayakkabısını alır ve ona doğru yürür, İmâmdan ileri geçmiş olsa bile, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Hulâsa´da da böyledir.

Bu meslede, yılanların her çeşidi müsavidir. Sahih olan da budur.» denilmiştir. Hidâye´de de böyledir.

Namaz içinde, akrebin ve yılanın Öldürülmesinin, namazı bozmaması, onların, namaz kılanın Önünden geçmesi ve kendisine eziyet etmelerinden korkması halindedir. Fakat, böyle bir korku yoksa, —namaz içinde— onları öldürmek mekruh olur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, üç taşı arka arkaya atarsa veya üç biti arka arkaya öldürürse veya üç kılı arka arkaya koparırsa veya sürme çekerse, namazı bozudur, Zahîriyye´de de böyledir.

Huccet´de : «Âlimlerden bazıları : Namaz kılan kimse, ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şı, kolunu açıp uzatarak; gücünün yettiği kadar havaya doğru atar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, tek bir taş atmış olsa bile namazı bozulur.» demişlerdir, denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Hasen´in : «Hayvan üzerinde namaz kılan kimse, hayvan yürüsün diye ona vurursa, namazı bozulur.» dediği nakledilmiştir.

Bazıları da : «Bir defa veya iki defa vurursa, namazı bozulmaz; faJcat üç defayı bir rek´atte vurursa, namazı bozulur.» demişlerdir. Burada, vurmaktan murad, arka arkaya vurmaktır. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz kılan kimse, başka bir şahsa, bir eliyle veya kamçı ile vurursa namazı bozulur. Münyetü´I - MusafiTde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir kuşa taş atsa, namazı bozulmaz, fakat mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz´ kılan kimse, geniş olan mestini ayağından çıkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış o.Isa, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, üç kelime kadar yazı yazarsa, namazı bozulur. Fakat, daha az yazarsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, havaya veya elbisesine bir şey yazsa fakat ondan bir şey anlaşılmasa bu yazı çok bile olsa, yazan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, açık bir kapıyı kapamış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fakat, bu kimse, kapalı bir kapıyı açarsa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Sabî çocuk, namaz kılan kadının memesini emer ve me-, meden de süt çıkarsa, kadının namazı bozulur; süt çıkmazsa, kadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın namazı bozulmaz Çünkü, süt çıktığı zaman, kadın süt emzir-miş hükmünde olur; süt çıkmazsa, bu hükümde olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Çocuk, namaz kılan kadını üç defa emerse, süt çıkmasa bile, kadının namazı bozulur. Hulâsa´da da böyledir,

Namaz kılmakta olan bir kadının iki uyluğu arasına koca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı cima´ eylese, yaşlık gelmese bile, kadının namazı bozulur.

Namaz kılan kadını, kocası şehvetle veya sehvetsiz olarak öp(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olsa; veya kadım şehvetle tutsa, yine kadının namazı bozulur.

Fakat bir kadın, namaz kılan erkeği öpmüş olsa ve bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da erkekte iştah olmasa, erkeğin namazı bozulmaz,

Namaz kılaiı bir erkek, talâk-ı ric´i ile boşamış bulunduğu ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rısının fercine şehvetle baksa, kadına müracaat etmiş olur, fakat namazı bozulmaz, Muhtar olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, namazda, eline şişeyi alıp başını veya sakalını yağlasa veya başına gül suyu dökse, bu kimsenin namazı bozulur. Fakat, elindeki yağı, başına ve sakalına sürerse, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz esnasında sakalını tararsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir rükünde üç defa bir yerini kaşır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulur. Bu hüküm, her defasında elini kaldırdığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mandır. Fakat, her defada elini kaldırmasada, elini bir defa kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rınca, tekrar tekrar kaşırsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir..

Namaz kılan kimsenin, önünden geçilse, namazı bozulmaz, fakat, önünden geçen kimse günahkâr olur.

Geçilmesi mekruh olan yer hakkındaki kavillerin en sahih ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı, kişinin namaz kıldığı yerde ayağından itibaren, secde ettiği ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re kadar olan mesafedir. Tebiyn´de de böyledir.

Âlimlerimiz: «Bir kimse, namaz kıldığı zaman, secde ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin kadar o!an mesafenin Önünden geçeni görmezse, bu geçiş mekruh olmat.» demişlerdir. Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Esahh olan da budur. Bedâi´de de böyledir. Ve dokuya en yakın olan da budur. Bu, sahraya ait bir hükümdür.

Bir kimse, mescidde namaz kıldığında, önünden geçen şahısla kendi arasında, insan gibi bir hâil duvar direk gibi bir mani bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nuşa, Önünden geçÜirniş olmasında; bir kerahat yoktur.

Fakat, arada bir. hail olmaz ve mescid de küçük olursa, nere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den geçerse geçsin mekruhtur. Bu hususta, büyük mescid sahra gibidir. Kâfi´de de böyledir.

Namaz kdan kimsenin önünden, aynı hızda iki kişi geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, kerahat, namaz kılana yakın olanadır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimsenin Önünden geçme mecburiyetinde olan bir binicinin,.günahkar olmamasının çaresi şudur: O -binici, hayvanın Öbür tarafına geçerek, hayvanını sütre yapar. Nihâye´de . de böyledir.

Namaz kılan kimsenin Önünden, iki kişi geçecek olsa, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lardan biri, namaz kılanın önünde durur, öteki geçer. Sonra da diğeri aynı şeyi yapar. Böylece, ikisi de geçmiş olur. Guırye´de de

böyledir.

Sahrada namaz kılan kimsenin, önüne bir arşından uzun, parmak kalınlığında bir sütre dikmesi uygun olur. Sütreyi, secde edeceği yerin az ilerisine ve sağ kaşının hizasına diker; sol. kaşı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın hizasına da dikebilir. Fakat, sağ kaşının hizasına dikmesi daha efdaldır. Tebiyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, önüne, ağaç bir sütre koymasında bir sakınca olursa, o zaman bunu koymaz. Kâfi de de böyledir. Bir topluluk bu kavli sahih görmüştür. Hulâsa´da da: «Bu esahhtır.» denilmiştir. Gımye´de de: «Muhtar olan budur.» -denilmiştir.

Namaz kılan kimse, önüne sütre koyacaksa, onu uzunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masına koyar, enine koymaz. Tebylin´de de böyledir.

Bir kimse, yanında," böyle sütre olacak bir ağacı olmadığı veya dikecek başka bir şey bulamadığı veya Önüne koyacak. bir şey olmadığı zaman, önüne bir çizgi çizer mi, çizmez mi?... Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta, âlimlerimizin bir kısmı:: «Çizmez.» demişlerdir. Bu kavil, İmâm Muhammed (RA)´den rivayet edilmiştir. Bazı âlimlerimiz de: «Çizilir.» demişlerdir. Bu kavil de, îmâm Muhammed CRJU´-

dejı rivayet edilmiştir.

Sütre yerine çizgi çekilir diyenler, çizginin nasıl olabileceğinde de görüş ayrılığına düşmüşlerdir.. Bazıları: «Uzunlamasına çizilir,» demişler; bazıları da: «Mihrab gibi çizilir.» demişlerdir. Muhıyt´-te de böyledir.

Namaz kılman yer, yola karşı değil ve gelip geçme kor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kusu yoksa, sütreyi yapmayıp, terk etmede bir beis yoktur. Tebyin´-de de böyledir.

î-mâmın sütresi, cemaat için ide sütre olarak kâfidir.

Namaz kulan kimse — eğer önünde sütre yoksa — önünden geçecek olanı, işaretle veya «sübhânellah» diyerek uyarır. Bu h&k erkeklere aittir. Kadınlar ise, el vururlar. El vurmanın şekli: Sağ el ile sol el üzerine vurmaktır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bu durumda, işaretüe teşbihi bir arada cem etmek, (ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni hem işaret etmek hem de «sübhanellah» demek) mekruhtur. İşaret kaşla, gözle veya başka uzuvlarla yapılır. KAfi´de de böyledir.

Namazda, rükû´ ye secdeleri uzatmak, zahirü´r - rivâyeye göre, namazı bozmaz.

Keza, namazda, fazla secde rükû´ yapmak da namazı boz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.

Fakat, bir kimse, namaz bitmeden tam bir rek´at fazla kılarsa, namazı bozulur.

îmâm, fazla olarak rükû´u ve secdedintn de birini yapsa ve celse (—oturma) için başını kaldırdığı zaman biri gelip, bu imâma uysa da rükû ve iki secde yapsa, imâmın namazı, fazla rek´at kıldığı için bozulur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını kılarken, tekbir alsa da ikindi veya nafileye niyyet etse, namazı bozulur. Çünkü, bir kimsenin, içinde bulunduğu namazdan başka bir namaza niyyet etse, nafile olur; ikindiye niyyet etse ikindi olur.

Bir kimse; tertib sahibi veya kazasının çokluğu sebebi iSe sa-hib-i tertiblikten düşmüş veya vakit dar ise, zaruretten dolayı kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı namazdan çıkar.

Keza, bir kimse, nafile kılarken, tekbîr alıp farz kılar. Veya cum´a kılarken tekbir alır, öğleyi kılar veya zikrettiğimiz yerlerde bunların tersini yaparak, içinde bulunduğu namazdan çıkar Teb-yln´de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazından bir rek´atı kılmış olsa da, ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı namaza yeniden başlamak niyyeti ile tekbir alsa, kıldığı bir rek-´at. bozulmaz; yani o kimse, o bir rek´ati kılmış sayılır. Hatta, ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan rek´atleri kılarken, kılmış bulunduğu o rek´at itibariyle, son oturuşa oturmamış olsa, namazı bozulur. Bahrü´r - Râik´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bu hüküm, niyyeti, kalbi ile yaptığı zaman geçerlidir. Yoksa, dili ile: «Niyyet ettim Öğle´namazım kılmaya derse, kılmış bulunduğa, o ilk rek´at, batıl olur. Kâfi´de de böyledir.

Bir kimse yalnız başına namaz kılarken, birisi gelip ona uysa, o da uyan kimseden dolayı İkinci bir tekbir alsa, bin kimse, birinci tekbiri üzeredir. Yani, o ana kadar kıldığı namaz, namaz oflarak sayılır. Ve imâm olan kimse, buna göre hareket eder:

Sonradan uyan, kadınsa, imâmın önce kılmış bulunduğu Jo» sim sayılmaz. Nihâye*de de böyledir.

Bir kimse öğJe namazına başlamış olsa da, sonradan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymak niyyeti ile tekbir alsa, Önce kılmış olduğu kısım ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıl olur.

Şayet, bir kimse> öğle namazım evde kılsa da, sonra cemaatle — aynı namazı yeniden — kılsa, Önce kılmış olduğu namaz batıl olmaz Kâfî´de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını dört rek´at kılsa, selam verince, unutarak bir secdeyi yapmadığım hatırlasa, sonra da kalkıp yeni baştan dört rek´at daha kılsa ve salam verse, — bu — namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Çünkü, ikinci defa öğleye niyyet faydasıdır; boştur. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, bir rek´at kıldığı zaman, farz namaza, farz namaz bitme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den Önce, nafileyi katmış olur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir.

Bir kimse, akşam namazından iki rek´at kıldıktan sonra, teşehhüd miktarı otursa ve namaz bitti sanarak selam verse, sonra kalkıp tekbir alarak akşam namazının sünnetine niyyet etse, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)net için secde etsin veya etmesin, akşam namazı bozulmuş olur. Çünkü, farz tamam olmadan, farzdan nafileye dönüş mümkün olur. Fakat, selam verdiği zaman, akşam namazını tamamlamadığını hatırlar ve bu durumda da namazının da bozulduğunu sanırsa, ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tık kalkıp, ikinci defa, akşam namazı niyyeti ile üç rek´at kılar.

Bir kimse, akşam namazına başlar, bir rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını zannederek tekbir alır ve üç rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, namazı caiz olur.

Şayet, iki rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını sanarak tekbir alır ve üç rek´at kılarsa, caiz olmaz.,

Rezzîn isimli kitabta: «Bu kaide, o kimsenin tekbir alıp bir rek´at kıldıktan sonra oturmaması halinde böyledir. Çünkü, o. ka´de-i ahîreyi terketmiş olmakta ve farz tamam olmadan nafileye dönmüş bulunmaktadır.» denilmiştir. Huîâsa´da da böyledir. [49]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:40   #22
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazda Mekruh Olan Ve Mekruh Olmayan Şeyler

Namaz kılan kimsenin, elbisesi sakalı ve bedeni ile oyna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması veya secdeye giderken, elbisesini korumak maksadı ile Ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den veya arkadan çekip kaldırması mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâ-ye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, rüku´a varınca, sırtına yapışma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması için, elbisesini sarkıtmasında bir beis yoktur.

Namaz kılan kimsenin, namaz bittikten sonra, altındaki top(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rakları veya otları silmesinde bir beis yoktur.

Namaz esnasında kendisini meşgul edip, — namazına — zarar verme ihtimali olunca, secde edeceği yeri, namazdan Önce silme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde de bir beis yoktur. Zararı yoksa, namazın ortasında bunları silmek mekruhtur. Teşehhüdden ve selamdan önce silmek ise, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh değildir. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir. Ancak, bu durumda, silmeyi terketmek daha efladır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz kılan kimsenin, alnının terini silmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir,

Namaz kılan kimsenin, kendisine fayda veren bir ameli iş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bii- sakınca yoktur. Peygamber (SA.VJ Efendimiz, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz esnasında, alnındaki teri silerdi; secdeden doğrulurken de el(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bisesini, sağma soluna silker, sarkıtırdı.

Namaz kılan kimsenin, kendisine faydalı olmayan bir şeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ise mekruhtur. Sahih olan da budur. Hulâsa´da ve NShâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, burnundan akan şeyi silmesi, onu yere damlatmaktan daha evladır. Gunye´de de böyledir,

Namaz kılan kimsenin, okuduğu âyetleri ve teşbihleri parmaklan ile sayması mekruhtur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf a göredir. İmâm Muhammed´e göre ise, bu şekilde saymak mekruh değildir. Bu konudaki ihtilaf farz namazlardadır. Nafile namazlarda ise, bu şekilde sayarak bil-icmâ´ caizdir. «Bu hususta, nafile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerde de ihtilaf vardır.» denilmiştir. Farzlarda ise bu şekilde say(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak bil-İcmâ caiz almaz. Fakat, bu hususta hepsinde de — yani´ farzlarda da nâfileüer de de ihtilaf vardır; zahir olan budur. Teb-yîn´de de böyledir.

Âlimlerimiz : «Eğer namaz kılan kimse, sayma ihtiyacı his(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sederse, sözle söyliyerek değilde, işaret ederek sayar. Zaruret var ise, söyliyerek de sayabilir.» demişlerdir. Nîhâye´de de böyledir. «Parmakların ueu ile saymak mekruh olmaz.» da demişlerdir. Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz dışında teşbihleri saymak konusunda da ihtilaf var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Müstesfâ´da : «Namaz haricinde, teşbihleri saymak mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Sahih olan budur.» denilmiştir. Tebyiiı´de de böyledir.

Sureleri saymak, —namaz amelinden olmadığı için— mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hîdâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secde yerinde bulunan çakılları dön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dürüp düzeltmesi mekruhtur. Ancak, bu çakılların üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me imkânı yoksa, onlan.bir defada veya iki defada düzeltmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zâhirür - rivâyede ise : «Bir defada düzeltilir» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Münye´de de böyledir. Fakat, onu düzeltmemek, daha sevilen bir haldir. Hulâsa´da da böyledir.

Namazda, parmaklan birbirine geçirmek ve çıtlatmak da mekrûhdur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Parmaklan çıüatmak, insanların çoğuna göre, namaz hari(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cinde de mekruhtur. Zâhîdî´de de böyledir.

Çözülmesin diye, saçın tamamını toplayıp, bir şeyle başın üzerine bağlamakda mekruhtur. Tefeyîn´de de böyledir.

Âlimler, saçın bağlanış şekli pususunda ihtilafa düştüler; bazıları : «Saçı, başın ortasında toplayıp, sonra bağlamak.», bazıla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı da : «Saçı, kadmlann yaptığı gibi, başın iki tarafına toplamak.», bazıları ise : «Saçı toplayıp, başm arka tarafına, iple veya kordela gibi bir bez parçası ile yapıştırır gibi bağlamak...» demişlerdir. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat hangi şekilde olursa olsun, erkeklerin saçlanm bağlamaları mekruhtur. Gâyetü´I - Beyân´dan naklen Bahrü´r - Râık´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namazda elini böğrüne koymak da mekruhtur. Fetâvây! Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz dışında da böyle elini böğrüne koymak mekruhtur. ZAhUlİ´de de böyledir.

Namazda, baş kıbleden dönecek şekilde, sağa sola dönmek, sallanmak mekruhtur. Fakat, başı çevirmeksizin göz ucuyla bak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namazda, bakışlarını semaya dikmek mekruhtur. Tebyîn´-de de böyledir.

Teşehhüdde veya iki secde arasında, kalçalarını yere koyup oturmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Keza, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, kalçaları yere koyup dizleri dikmek de mekruhtur. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir, Esahh olan da-budur. Kâfö´de ve Mebsût´dan naklen Nihâye´de de böyledir.

Buradaki mekruh olan oturuş şekli : «Ayak parmaklarının ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na oturmak...», «ökçelerin üzerine oturmak...», dizleri göksüne. toplayarak oturmak...», «elleri yere dayıyarak oturmak...´», «köpek oturuşuna benzer bir şekilde oturmak...» gibi oturuş şekilleridir. Ve bunların hepsi de mekruhtur. Zâhidî´de de böyledir.

Namazda, el ile selam almak mekruhtur.

Namazda, özürsüz olarak, bağdaş kurup oturmak da mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tebyîn´de de böyledir.

Namazda, secde ederken, kolları yere sermek; rükû´a eğilir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken ve rükû´dan doğrulurkeh ellerini kaldırmak; elbisesinin bir ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu, başına veya omuzuna atıp, diğer tarafını salıvermek de, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Münye´de de böyledir.

Namaz içinde, kollarını giymeden, elbiseyi omuzuna atmak mekruhtur, Tebyîn´de de böyledir. Bu durumda, elbisenin altında gömlek bulunması ile bulunmaması müsavidir. Nihâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hulâsa ve Nisâb´da : «Namaz kılan kimse, elbiseyi, yırtık veya sökük yerinden giyse ve ellerini yakasına sokmasa, bu durumun, mekruh olup olmadığı hususunda, müteahhirûn ihtilaf etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. Muhtar olan kavil ise, bu durumun mekruh olmamasıdır.» denilmiştir. Muzmarât´ta da böyledir.

«Kaftan içinde namaz kılacak olan kimsenin, ellerini kaf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tanın yakasına girdirmesi ve düşmesin diye kaftanı bir kuşakla bağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laması uygun olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz haricinde, elbiseyi omuza atmak hususunda., âlimler ihtilafa düşmüzlerdir. D&râye´de de bu gibi ihtilaflar zikredilmiştir. Kunye´nin Kerâhat Babi´nda da bunun mekruh olmadığı tashih edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. BahrttV - Râık´ta da böyledir.

Başına giyecek bir şey bulduğu zaman, bir kimsenin, erinip veya tenbelEk edip, bunu giymeden, başı açık namaz kılması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Fakat bunu, gönül alçaklığından veya huşu´dan dolayı ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa mekruh olmaz. Aksine bu, daha güzeldir. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Yanında, gömleği bulunduğu hal!de, bir kimsenin, sadece don ile namaz kılması mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir.

Fetâvâyi İtabiyye´de : «Bornos (denilen uzun bir elbise) ile namaz kılmak mekruhtur. Bunun, harbte giyilmesinde kerahet yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de ide böyledir.

Bîr kimsenin, elbisesinin, kollarını dirseklerine kadar sıva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıp, kollan açık namaz kılması mekruhtur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Namazda sama mekruhtur. Sama : Vücudu, baştan ayağa kadar,elleri bile bir taraftan çıkaramıyacak şekilde bütünü ile bir giyeceğe sarmak demektir. Tebyîn´de de böyledir.

Bir kimsenn, namazı -sağ omuzunu açık bırakıp bir ucunu, sağ koltuğun altından, sol omuzunun üzerine atarak, giymş bulunduğu bir elbise ile kılması da mekruhtur. Fetâvâyi KâdShta´-

da da böyledir.

Namazda, i´ticâr da mekruhtur. İ´ticâr : Sarığı, başın etra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına sarıp, başın ortasını açık bırakmaktır. Tebyîn´de de böyledir.

İmâm Velyâlîcî : «Bu hâl, namaz içinde olduğu gibi namaz dışında da mekruhtur.» demiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Yenisi ve güzeli varken eski ve kötü elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir.

Namazda, telessüm de mekruhtur. Telessüm : Namaz için(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ağzı ve burnu kapatmaktır.

Namazda, esnemek mekruhtur. Bir kimseye esneme hali galebe ederse, namaz kılan kimse, gücünün yettiği kadar yutmaya ve onu defetmeye çalışır. Fakat, esneme hali, daha fazla galebe ederse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılan kimse, elini veya yenini, ağzının üzerine kor. Tebyîn´dede böyledir. Esnerken ağzını kapatmamak mekruhtur. Hızânetül-Fıkh´da da böyledir. Namaz kılan kimse, esnediği zaman, ağzına eli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin dışını kor. Muhtârütü´l - Nevâzil´den naklen Bahrü´r - Râık´ta ida böyledir.

Bir kimse, namazda iken esnediği vakit, kıyamda sağ eliyle, onun dışında ise, sol elinin içi ile ağzım kapatır. Zâhidİ´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namazda, gözleri yummak mekruhtur.

Büyük veya küçük abdest darlığı var iken, namaza girmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bu durum, namaz kılan kimseyi fazlaca rahatsız ederse, o kimse namazı keser. Yellenmekle ilgili hüküm de böyledir. Bîr kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, bu durumlarda da namaz kılması caiz olur; fakat bu günah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Şayet, vakit dar olur da, âbdest almakla meşgul olmak, namaz vaktinin geçmesine sebep olacak bulunursa, o kimse, namazım bu halde kılar. Çünkü, kerâha´tüe kılmak, kaza etmekten evlâdır.

Namaz esnasında, bir kimsenin, kendisini yelpaze ile veya elbisesinin yakası bir şeyle serinletmesi mekruhtur. —Çok olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması halinde böyle yapmakla namaz bozulmaz. Tebyîn´de de böyledir.

Kasiden yapılmaları halinde namaz içinde Öksürmek ve boğaz temizlemek mekrûtur. Fakat, bunlar, —gayrete rağmen de-fedilemedikleri takdirde mekruh olmaz. Zâhddî´de de böyledir.

Namazda tükürmek mekruhtur.

Keza, rükû´dave secdelerde tumânîneti terk etmek de mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tumânînet : Namaz kılan kimsenin, belini tam doğrultması ve azalarının sakin olması demektir. Muhıyt´te de böyledir.

= Keza, kavme´yi terk etmek de mekruhtur. Kavme : îki secde arasında, azalar sakin olacak şekilde oturmaktır. îbni Emîrül -Hâcc´ın Münyetü´l - Musallî Şerhi´nde de böyledir.

Münferîd´in (= yalnız basma namaz kılan kimsenin)), ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin saflarının arasında,onların oturma ve kalkmalarına mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)halif bir şekilde namaza durması mekruhtur.

Keza, muktedînin (= imâma uyarak namaz kılmakta olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin) , tek başına, arkada namaz kılması da mekruhtur. Muham-med bin Sücâ ve.Hasan bin Ziyâd´m Ebû Hanife (R.A.)´den riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet ettiklerine göre : Şayet, saf arasında boş yer yoksa, muktedînin bu şekilde namaz kılması mekruh olmaz. Fakat, bu durumda, muk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tedînin saftan birisini kendi yanma çekip, onunla birlikte idurması daha güzeldir. Muhıyt´te de böyledir.

Muktedînin, bu durumda, çekeceği şahsın âlim olması uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olur. Tâ ki, durumu anlasın ve namazı fasada vermesin. Hızâ-netü´l Fetâvâ´da da böyledir.

Hâvi´de : «Bir kimsenin, arka tarafında mezar olduğu hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de namaz kılması mekruh değildir. Çünkü bu durumda, namaz kılan kimse ile kabir arasında bir miktar mesafe vardır. Fakat, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da namazın mekruh olmaması için, şayet, mezardaki namaz kılmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta olsa idi, namaz kılan kimse üe mezardakânin arasından, geçilebi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lecek bir yerin oltmâsı gerekirdi.)) denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, önünde, başı üzerinde, sağında, solunda veya elbisesinde resim varken namaz kılması, mekruhtur.

Üzerinde namaz kılınan yaygıda resim bulunması halinde, iki ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vayet vardır; sahih oian, suret üzerine secde edilmedikçe bunun mekruh olmamasıdır. Bu, resimlerin, bakan kimsenin zahmetsiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak görebileceği kadar büyük olması halindedir. FetâvâyÜ Kâdîhân´ da da böyledir.

Resim, bakan kimsenin dikkatle bakmayınca ve düşünme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yince göremiyeceği kadar küçük olursa, namaz mekruh olmaz.

Resmin başı kesilmiş olursa, onda bir beis yoktur. Başın kesilmesi, o başın üzerinin iplikle Örülerek başın görülmez olması ile olur. Böylece, baştan bir eser kalmamış olur. Şayet sadece baş ile beden arası, bir iplikle dikilip örülürse, buna itibar edilmez. Çünkü, kuşlardan boynu böyle süslü olanlar vardır.

Mekruh olma bakımından en şiddetli hâl, resmin ön tarafta ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masıdır; sonra başın üzerinde, sonra sağda, sonra solda ve sonra da arkada olmasıdır. Kâfi´de de böyledir.

Tehzîb´de : «Resim, idayalı bir yastıkta bulunsa da o yastık, namaz kılan kimsenin önünde olsa, o kimsenin namazı mekruh olur. Ancak, yastık yere atılmışsa, namaz mekruh olmaz.» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tatarhântyye´de de böyledir.

Canlı olmayanların resimleri mekruh değildir. Nihâye´de de böyledir.

Farz namazlarda, bir rek´atte, bir sûreyi tekrar okumak mekruhtur. Nafile namazlarda ise, böyle yapmak mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdâhân´da da böyledir.

Bir kimsenin,, yalnız başına nafile bir namaz kılarken, bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruh olmaz. Fakat, farz namaz kılan kimsenin, ihtiyarî olarak bir âyeti tekrar tekrar okuması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Özür veya unutmak sebebi ile, bir âyetin farz namazlarda da tekrar edilmesinde bir beis yoktur. Muhıyt´te de böyledir.

Cum´a namazında, içinde secde bulunan bir sûreyi okumak veya secde âyetinin okunulmasından korkulan herhangi bir namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, yine içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okumak mekruhtur. Hulâsa´d a da böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secdeye giderken, ellerini, dizlerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den önce yere koyması, secdeden kalkarken de dizlerini, ellerinden önce kaldırması mekruhtur. Özür müstesnadır. Mümye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Muktedî´nin, imâmdan önce rükû´ ve secde yapması ve ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şını imâmdan önce kaldırması mekruhtur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimsenin,

Açıktan besmele çekmesi ve açıktan âmin demesi;

Kıraati rükû´da .tamamlaması;

Zikirlerin, intikâlin tamamlanmasından sonra olması;

Farz kılarken, özürsüz olarak asaya (= bastona) dayanması; mekruhtur. Nafile namazlarda, bu şekilde dayanmak mekruh olmaz. Zâhidi´de de böyledir.

Sırtında sabi bir çocukla namaz kılmak caizdir, fakat mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Şayet, çocuğu koruyacak kimse olmaz ve çocukda ağlasa, bu durumda mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Namazda, gömlek veya takke çıkarmak veya bunları giy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, mestleri çıkarmak —amel-i yesîr ile olsa bile— mekruhtur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, namazda sangını başından alıp yere koyması veya yerden kaldırıp başına koyması; namazı bozmaz, fakat bunlar mekruhtur. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Bir kimsenin, sangının büklümü üzerine secde etmesi mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Bü halin mekruh olması, hacminin, o kimsenin secdesine mani´ olmaması, şartına bağlıdır. Eğer, secdeye mani´ oluyorsa, namaz asla caiz olmaz. Bürcendîye´de de böyledir.

Bir kimsenin, yüzüne toprak değmesin diye, yenini serip üzerine secde etmesi mekruhtur. Fakat bunu, sangına ve elbisesine toprak değmesin diye yapmışsa, mekruh olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Yer (toprak) üzerinde namaz kılan bir kimse, sıcaklık dokunmasın diye serdiği bir bezin, üzerine secde ederse, bu mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zahîrıyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secdede, ayaklanni örtmesi mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hulâsa´da da böyledir.

Yalnız başına nafile namaz kılmakta olan bir kimsenin, rahmet âyeti okunduğu zaman rahmet dilemesinde veya azâb âyeti okununca bundan ALLAH´a-— sığınmasında ve istiğfarda bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmasında bir beis yoktur. Farz namaz kılmakta olan bir kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, bunları yapması ise, mekruhtur. Fakat, imâmın, farz olsun, nafile oîsun, hiç bir namazda böyle yapması doğru olmaz. Münye´ de de böyledir.

Nanıaz kılan kimsenin, bir sağına bir soluna meyletmesi (.= eğilmesi) mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Namazda, özürsüz olarak ayaklar arasında terâvuh mekruhtur. Terâvuh : Ayağın biri üzerine, biraz çöküp dayanmak; biraz da diğerine çöküp dayanmaktır. ~

Keza, tek ayağın üzerine dayanarak namaz kılmak da mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namaz esnasında kalkarken, ayağın birini ileri atmak mekruhtur. Tebyîn´de de böyledir.^

Namaz kılan kimsenin, koku veya reyhan koklaması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimsenin, el ve ayak parmaklarını, secde esnasında ve diğer hallerde, kıble istikametinden başka [tarafa çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmesi mekruhtur. Fetâvâyı Kâdîhân´da da böyledir.

İmâm olan kimsenin, tek başına ve tamamen, nührab oyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunun içine girmiş olarak namaz kılması mekruhtur. Fakat imâm, mihrabın dışında durur ve mihraba secde ederse, bu mekruh ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Tebyîn´de de böyledir.

Mescit, imâmın arkasında bulunan cemaate dar gelirse, imâmın tek başına mihrabda namaz kılması mekruh olmaz. Fetâ-vâyî Burhâmyye´de de böyledir.

Namaz esnasında, imâmın, .tek başına seki gibi yüksek bir yerde bulunması mekruhtur. Zahirü-´r - rivâye budur. Hîdâye´de de böyledir.

Bu durumda, imâmın yanında, cemaatten bazı kimseler bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunursa, o zaman mekruh olmaz. Serahsî´nin MuhıytUnde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bu hususta, sekinin yüksekliğinin miktarı bir adam boyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Bundan aşağısına itibar olunmaz. Sürenin yüksekliği göz önün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de tutularak, yüksekliğin bir arşın olduğu da söylenmiştir. îtimatl edilen de budur. Gâyetü´l - Beyfin´da : «Sahih olan budur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r Râık´ta da böyledir.

Kâ´be´nin üzerinde namaz kılmak, Kâ´be´ye olan ta´zimin terk edilmiş olmasından dolayı mekruhtur.

Bir kimsenin, kendisi için, mescidde özel yer ayırması mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tatarhânliyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kıt ması mekruh olur. Maden´de de böyledir.

Bir kimse, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kılsa ve bu sırada aralarında, sırtı namaz kılana dönük bir başka şahıs bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunsa, bu durumda namaz mekruh olmaz. Timurtâşî´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimseye karşı durmak mekruhtur. Namaz kılan kimsenin, ön safta veya son safta olması müsavidir. Münye´de de böyledir.

Yakında olsa bile, konuşan bir kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh değildir. Ancak, konuşan kimseler, seslerini yükselt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tikleri zaman, namaz kılan kimse okumasında şaşıracaksa bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, —konuşan kimsenin arkasında namaz kılmak— mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir.

Uyuyan kimselerin arasında namaz kılmak, mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İçinde ateş yanan tennûr´a veya ocağa karşı namaz kılmak mekruhtur.

Kandile veya lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Esahh olan da budur. Hı-zânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

Ellerinde veya başı üzerinde Kur´ân olduğu veya asılı bir kılıç veyahut da benzeri şeyler bulunduğu halde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Rükû´d a iken, birisinin geldiğini hisseden ve gelen kimseyi tanıyan bir imâmın, o şahıs yetişsin diye rükû´unu uzatması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. İmâm, gelenin kim olduğunu tanımazsa ve uzatma miktarı ancak bir veya iki teşbih miktarı olursa, bu şekildeki uzat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma, mekruh olmaz. Muhtârü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

İmâmın, safların hizasında durması mekruhtur. Bahrü´r Râık´ta da böyledir.

Bir kimsenin, ağzında dirhem ve dinar (= para) bulundu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu halde namaz kılması, bunlar o kimsenin okumasına mani ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masa bile mekruhtur.

Elinde bir mal tutarak namaz kılmak da mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Önünde pislik bulunduğu halde, namaz kılmak mekruh-dur. Serahsî´iün Muhıyt´inde de böyledir.

Özürsüz olarak namaz içinde yürümek; bir adım atıp dur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, sonra bir adım daha atıp yine durmak, mekruhtur. Bunlar, bir özür sebebi ile yapılmış olursa, mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, safın gerisinde tekbir alıp, sonra safa katıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması mekruhtur. Serâhsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Elleri, rükû´da dizlerin üzerine ve secde de, —özürsüz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak— yere koymamak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir .

îmâma uymuş olarak namaz kılmakta olan kimsenin, Kur´-ân ^kuması İmâm Ebû Hatifte (R.A.) ye İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a gc , mekruhtur. Hidâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin,

Başını aşağı eğmesi veya yukarı kaldırması;

Ellerini, kulaklarının hizasından yukarı veya omuzlan hizasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan aşağı kaldırması;

Secdede, karnını uyluklarına bitiştirmesi ye

İmâm yokken kamet getirilmiş olursa, cemaatın ayağa kalkma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı, mekruhtur. Hızânetü´l -Fıkh´ta da böyledir

Sünneti tamamlamada acele etmek mekruhtur. Münye´de de böyledir.

Huccet´de : «Namaz kılarken sinek, sivri sinek kovmak mekruhtur. Zaruret hali müstesnadır. Bu durumun —sadece mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olması, bu işin ameM kalîl ile yapılmış olması şartına bağlıdır.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Namazda, özürsüz olarak yapılan, her amel-i kalîl mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bir kimsenin yayı, oku ve sadağı (= ok koyduğu kabı) boynunda takılı olduğu halde namaz kılmasında bir, beis yoktur. Ancak, bunların sallanmaları namaz kılan kimseyi meşgul eder ve oyalarsa, bu durumda, bunlarla namaz kılmak mekruh olur. Bunun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la beraber, böyle kılmış olan namaz caizdir, Sirâcü´I - Vehhâc´da ıda boy eldir.

Bir kimsenin, gasbettiği yerde namaz kılması caizdir. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, zulmetmiş olmasından dolayı, o kimse azaba uğrar. Bir kul, Al] ahu Teâlâ ile kendi arasındaki şeyin sevabını, kendisi ile bir baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ka kul arasındaki şeyin de ikâbını (= cezasını) görür. Muhtârül-Fetâvâ´da da böyledir.

Bu şekilde kılman namazlar, şartları ve rükünleri tamam olduğu için caizdir.

Kerâhatle kılman" namazlar, maal - kerâhe (~ mekruh olmakla beraber) caizdir. Hidâye´de de böj´ledir.

Bu namazlardaki mekruh olma hâli, kerâhat-i tahrîmiyye (= harama yakın mekruh) ise, namazın iadesi (= tekrar kılınma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı) vacip olur; kerâhat-i tenzîhiyye t = helâla yakm kerâhat) ise, na-roazm iadesi müstehap olur. Şüphesiz ki, kerâhati tahrîmiyye, va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip rutbesindedir. Fethül Kadîr´de de böyledir. [50]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:41   #23
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazın Mekruhları İle İlgili Bazı Mes´eleler

Namaz kılan kimseyi, ana-babasından birisi çağırırsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bitirmeden ona cevap vermez. Ancak, anne veya babası yar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım isterlerse, namaz kılan kimse, namazını bozar. Çünkü, zaruret-siz olarak namazı kesmek caiz değildir. Bu hususta, yabancılar da, ana - baba gibidir.

Bir kimse namaz kılarken, başka bir kimsenin damdan düşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceğinden veya ateşte yanacağından veyahut da suda boğulacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan korkar ve bu durumda olan kimse de, namaz kılan kimseden yardım isterse, namaz kılan kimsenin namazını bozması vacip olur.durumda, namaz ister

farz olsun, ister nafile olsun müsavidir. Çünkü, bir dirhem değerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deki şey, bir maldır.

Bir kadın, namaz kılarken, ocaktaki tenceresi taşarsa, onu kurtarıp düzeltmek için, namazını keser.

Keza, namaz kılmakta olan bir misafirin, (yolcunun) hayvanı giderse; namaz kılmakta olan bir çoban, koyununu, kurdun yiyece(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğinden veya namaz kılan kimse, bir körün kuyuya düşeceğinden korkarsa, bü kimseler, bu sebeblerden dolayı namazlarını ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)serler. SVâcül - Vehhâc´dâ da böyledir.

Namaz kılmakta olan, bir kimseye, bir zımmî (= İslâm beldesinde yaşayan, gayr-i müslim kimse), gelip : «Bana İslam´ı öğret, bildir; derse, o kinişe farz bile kılıyor olsa, namazını bozar. Hulâsa´da da böyledir.

Tan yerinin ağarmasından sonra, hayır olan zikrin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da konuşmak mekruhtur. Serahsî´nin Muluyt´inde de böyledir.

Husumet (düşmanlık) niyyeti ile namaz kılınmaz. Hıüâ-sa´da da böyledir. [51]



Mescidlerle İlgili Bazı ´Meseleler


Mescidin kapısını kitlemek mekruhtur.

Bazıları: «Mescidin eşyalarını korumak için, kapısını kitlemek-te bir beis yoktur.» demişlerdir. Sahih olan budur.

Mescidin üstünde (damında), başka bir bina yoksa cima´ eylemek, büyük ve küçük abdest bozmak mekruhtur.

Bayram ve cenaze namazı kılınan yerler hakkında, ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Esahh olan, onların mescid hükmünde olmadıklarıdır. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar her ne kadar, imâma uyma bakımından, mescid hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)salar bile, bir mekân hükmünde olduklarından, genelde mescid hükmünde olmazlar. Te&yîn´de de böyledir.

Mescidin avlusu da, mescid hükmündedir.

Bir kimse, camiin avlusunda imâma uymuş olduğunda, saflar birbirine bitişmemiş ve "avlu dolmamış olsa bile, o şahsm iktidası sahih olur.

İmâm Muhammed, (R.A ) buna işaret ederek : Bir kimsenin saflar, birbirlerine bitişmemiş olsa bile, cum´a (kılman yerin) ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pısından iktidası sahihtir.» demiş ve «Saflar oraya kadar bitiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, cami civarındaki dükkanlardan imâma iktidâ, sahih ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.» buyurmuştur.

Mescidin kapısında bulunan sekiler, mescidin avlusundan sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıldığı için, buralarda da imâma iktidâ sahih olur. Fetâvâyi KAdî-hân´da da böyledir.

Mescidleri, kireçle ve altın suyu üe süsleyip nakışlamak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.

Bu hüküm, bir kimsenin, mescidi, kendi malı ile süslediği halerdedir.

Fakat, bir mütevelî, mescidi vakıf malı ile nakışlarsa, tazmin etmesi, harcadığı şeyi kendisinin ödemesi gerekir. Hidâye´de de böyledir.

Zâlim kimselerin, mescidin malına olan tama´larından (on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları çalışmalarından) korkulduğu zaman, mescidin mallan toplanır. Kâfî´de de böyledir.

Yazıların düşme, dökülme ve tepelenip çiğnenme korkusu olduğundan, mescidin mihrabına ve duvarlarına, Kur´ân yazarak süslemek doğru ideğildir.

Nesefî´nin Cem´inde : «Namazgahla ve sergide, ALLAHû Teâlâ´-nın isimleri varsa, onu sermek ve kullanmak mekruhtur.

Keza, bir başka kimsenin, bunu kullanacağından korkarsa, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, sahibinin mülkünden çıkarması da mekruhtur. Vacip olan, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, yüksek bir yere koymak ve üzerine de başka bir şey koymaktır.»

denilmiştir.

Keza, esmâ-i hüsna dan birini, bir yaprak kağıda yazıp, kapıya yapıştırmak, isme ihanetten dolayı, mekruhtur. Kifâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mescidde ağız yıkamak ve abdest atmak mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, abdest almaya ayrılmış bir yer varsa, orada abdest almak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Abdest alınan yerde, namaz kılmak da mekruhtur Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Mescidin duvarına tükürülmez.

Mescidin Önündeki çakılların arasına da tükürmek mekruhtur.

Mescidin hasırlarının üstüne de. alfana da tükürmek mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

Sümkürmek de böyledir.

Lüzum hisseden kimse, bunları mendiline alır. Şayet, söylediği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz yerlere sümkürmüş veya tükürmüşse, onları buralardan kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mecburiyet ve zaruret halerinde, hasırın üzerine tükür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, altına tükürmekten daha ehvendir. Çünkü, hasır hakikatte mescid değildir, hasrın altı ise hakîkaten mesciddir. Şayet, hasır yoksa, tüküren kimse, tükrüğünü açıkta bırakmaz; toprağa gömer. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Çamurda yürümüş olan kimsenin, ayağını mescidin duva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rına veya direklerine sürmesi mekruhtur. Hasırına sürmesinde bir beis yoktur. En iyisi böyle de yapmamaktır. Bu kimsenin, ayağını, mescidin, toplanıp biriktirilmiş bulunan toprağına sürmesinde bir beis yoktur. Eğer toprak dağınık ise, bu toprağa sürmesi mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Muhtar olan budur. Bu kimsenin, mescide konulmuş bulunan oduna ayağım sürmesinde bir beis yoktur. Serahsînin Muhıyt´inide de böyledir.

Mescidin içine kuyu kazılmaz. Fakat, Zemzem Kuyusu gibi daha. önceden bulunan kuyular müstesnadır.

Mescidin içine ağaç dikilmesi mekruhtur. Çünkü, ağaç dikilince kiliseye benzer ve ağaç namaz kılınacak yeri işgal eder. Ancak, ağaç dikmekte mescid için bir menfaat varsa, yani yerde su sızıntısı olur, mescidin direğini durdurmak, temelini sağlamlaştır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak için, sızıntıyı çeker düşüncesiyle ağaç dikilirse, bu durumda bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Hasırlarını koymak için, mescidin içinde bir ev yapmakta bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir.

«Bir şehrin surlarının (kale duvarlarının) üzerine yapılan mescidde namaz kılınmaz.» demişlerdir. Çünkü sûr, ammenin hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kıdır. Bu husustaki tafsilatlı cevabın en uygun olanı şudur : «Eğer o şehir, kahren (zoraki, savaşla) fethedilmiş ve hükümdarın emri ile sürün üzerine mescid yapılmışsa, o mescidin içinde namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak caiz olur. Çünkü imam, (= hükümdar, komutan) yolu mescid eylemiştir. Böyle yapmış olması da´ evlâdır.

Özürsüz olan bir kimsenin, mescidi yol edinip, gelip geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz değildir. Özrü var ise böyle yapması caizdir.

Bir özründen dolayı mescidden gelip geçmesi caiz olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin her giriş çıkışında değil günde bir defa tahiyyetül1 - mescid kılması caizdir.

Terzinin veya herhangi bir şey dikmekte olan bir kimsenin, mescidin içinde dikiş dikmesi mekruhtun Ancak, o kimse, mescid(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, oraya çocukların girmesine mani olmak veya orayı korumak için durmakta ise, bu durumda —bir şey dikmesi mekruh olmaz.

Keza, bir kâtip, mescidde ücretle yazı yazarsa, bu mekruhtur; yazıyı ücretsiz yazması ise mekruh değildir.

Bir muallimin, çocuklara sıcağın veya soğuğun zarar vermeme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si için, mescide oturup çocuklara derslerini öğretmesi mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir.

Muallim (öğretmen, öğretici) ile ilgili mes´ele, dikici ve kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiple ilgili mes´ele gibidir. Kâdî İitıâm´ın Nüsha´sında ve ikrârül Uyûıı´da da böyledir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir evin içinde mescid bulunsa ve evin kapısı kitlenince, ev halkı mescide cemaat olsa, bu mescid, bu cemaatin mescididir. Bu cemaat, diğer insanların o mescidde namaz kılmalarını yasaklama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, mescidde alışveriş yapmanın ve cünüp olan kimsenin oraya girmesinin, haram olması gibi mescidlerle ilgili hükümler, bu mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cid için de aynen sabit olur.

Şayet, evin kapısı kitlenince, orada cemaat kalmaz fakat kapı açılınca orya cemaat gelirse, bu durumdaki bir yer, her ne kadar orada namaz kılmaktan insanlar men edilmıyorlarsa da mescid de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Fetâvâyİ Kâdihân>la da böyledir.

Hiç bir kimse, mescidin lâmbasını evine götüremez, fakat evinin lâmbasını mescide götürebilir. Hulâsa´da da böyledir.

Mescidin lâmbasını, mescidde, gecenin üçde birine kadar, yanık bir vaziyette bırakmakta bir beis yoktur. Fakat, bundan daha fazla, yanık bırakılamaz. Ancak, vakfeyleyen kimse böyfe al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masını şart koşmuş veya lâmbanın daha fazla yanıkdurması bu mescidde adet İse, lâmba yanık bırakılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir mescidi, ALLAH rızası için yaptırmış olan kimse, o mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidi ısÜah eylemede, imar ve tamir etmede, ona hasır veya kamış sermede, kandil asmada; o mescidde ezan okumada, kamet getir-, mede ve imamlık yapmada, —eğer ehil ise başkalarından daha çok hak -sahibidir. Eğer ehîlf değilse, bu hususlarda, onun re´yine (== görüşüne) baş vurulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir İdmsenin, namaz vakitleri dışında, namaz kılmadan mescidde oturmasında bir beis yoktur. Fakat, bu sırada, bir şeyi telef ede:36, tazmin eder. (öder.´ Hulâsa´da da böyledir. [52]



8- VİTİR NAMAZI


İmâmı ´zam Ebû Hanife (RA.)´den vitir namazı hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da üç rivayet vardır :

1- Bir rivayete göre, vitir namazı farzdır.

2 - Bir rivayete göre, vitir namazı müefcked sünnettir.

3- Bîr rivayete göre ise, vitir namazı vacibtir. Bu kavil, İmânvı A´zam (R.A.) ´m son kavlidir. Sahih olan da budur. Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Vitir namazı, eğer yatsıya tabi bir sünnet olmuş olsaydı, bu namazı, gecenin sonuna kadar te´hir etmek, yatsıya tabi bir sünneti te´hir etmek gibi mekruh olurdu. Tebyln´de de böytedir.

Vitir namazını, gücü yettiği halde, ayakta değilde attı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rarak kihnak caiz değildir.

Özürsüz olarak, vitir namazını binekte knmak da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Aradan çok müddet geçmiş olsa bile, bir kimsenin, kas-den veya unutarak, terketmiş olduğu vitri kaza etmesi vaciptir. Vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir niyyeti olmaksızın, bu namazı kaza etmek caiz olmaz. Kitfâye´de de böyledir.

Vitir namazını kaza eden kimse, kunutu da kaza eder. Muhıyt´te de böyledir.

Yatsmm sünnetini farza tabi olarak gecenin sonuna tehir etmek mekruhtur; fakat, vitri gecenin sonuna tehir etmek müstehabtır. Tebyîn´de de böyledir.

Vitir, üç rek´atitir ve bu üç refe´atin araları selâmla kesil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Hidâye´de de böyledir.

Kunut, sahih olmak üzere vacibtir. Cevheretü´n - Ney-ylre´de de böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, üçüncü rek´atin kıraatini biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rince tekbir alır; ellerini kulakları hizasına kaldırır ve rükû´a var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, senenin bütün günlerinde kunut; yapar.

Kunut´ta ayakta durma miktarı, «tze´s - semâü´nşekkat Sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si» ni okuyana kadardır. Mumyt´te de böyledir.

Kunutta, ellerin salınıp sahnmayacağı hususunda, ihtilâf ´ edilmiştir. Muhtar olan kavil, kunut esnasında, ellerin aşağı salın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan kaldırılacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İmâm olsun, cemaat olsun; vitir kılmakta olan kimseler, kunutu gizli okur. Muhtar olan kavil budur. Nlhâye´de de böyledir.

Yalnız başına vitir kılan kimse de, kunutu gizli okur. Muhtar olan budur. Mecmau´l - Bahreyn´de de böyliedir.

Kunutta okunması mecburî olan bir duâ yoktur.

Yalnız, kunut´ta «ALLAHüme inne neste´ıynüke» duasını okumak evladır.

Kunut duasını güzel okuyamıyan kimse :

«Rabbena ât mâ fi´d-dünyâ haseneten ve fi´1-âhireti haseneten ve fcinâ azebe´n-nâr» âyetini okur, Muhiyt´te de böyledir.

Veya, bu kimse : «Allâhümme´ğfirlenâ» der ve bunu üç defa tekrar eder. Ebû´I - Leys´in ihtiyarı da budur. Slirâciyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimse, kunutu unutmuş olsa ve bunu .rükû´da hatır-lasa, sahih olan, o kimsenin, rükû´da kunutu okumamasıdır. Bu kimse, tekrar kıyama da kalkmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bu kimse, şayet rükû´dan kıyama dönse ve kunutu okusa, bu durumda, rükû´u yenilemez ise, namazı bozulmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Fakat, bu kimse kunutu unuttuğunu rükû´dan başını kaldırdığı zaman hatırlarsa, bil-ittifak kunutu okumaya dönmez. Muzmarât´ta da böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, eğer Fâtiha´yi okur da, süreyi terk ederse; bu kimse rükû´dan doğrulur; sûreyi okur; kunutu iade eder; rükû´ yapar ve sehivden dolayı da secde eder.

Keza, sûreyi okur da, Fatiha´yj terk ederse, bu durumda da Fatiha´yı´okur, sûreyi, kunûtiu ve rükû´u da iade eder. Bu kimse, şayet rükû´u iade etmemiş olsa, yine namazı caiz olur. Sirâ-cül - Vehhâc´da da. böyledir.

0 Vitir, cemaatle kılınırken, imâm, kunut yapmadığını, rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da hatırlarsa, kıyama dönmesi caiz olmaz. Bununla beraber, şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, imâm, kıyama döner ve kunutu okursa, rükû´u yenilemesi uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olmaz.

Bu durumda, imâm, rükû´u iade ederse, cemaat, önceki rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da imâma tabi olmaz; ancak, ikinci rükû´da tabi olur. Bunun aksini yapsalar bile namazları bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Vitir kılan kimse, kunutta Peygamber (S.A.V.) Efendimiz-´e salat okumaz. Bu, bizim âlimlerimizin ihtiyar ettiği kavildir. Zâhîriyye´de de böyledir.

Muktedî, kunutta imâma tabi olur.

Muktedî, kunutu bitirmeden, imâm rükû´a varmış olsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda da muktedî imâma tabi olur.

İmâm, kunut yapmadan rükû´a varmış olsa, bu durumda muktedî de kunuttan bir şey okumamış bulunsa, muktedî eğer, yetişemeyip rükû´u kaybedekten korkarca, o zaman rükû´a vahr. Eğer bundan korkmazsa, kunutu okur ve sonra rükû´a varır. Hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâsa´da da böyledir.

Nâtıfî, Ecnâs´ında : «Bir kimse, birinci rek´ati mi, ikinci rek´ati mi yoksa üçüncü rek´ati mi kılmakta ol´duğu hususunda şüpheye düşerse, bu durumda, içinde bulunduğu rek´atte kunut ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par, sonra oturur. Daha sonra, kalkıp iki rek´at daha kalır. Bu iki rek´atin herbirinde de oturur ve ihtiyaten kunut yapar. Bir kavle göre de", bu kimse hiçbirisinde kunut yapmaz. Sahih olan, önceki kavildir. Çünkü, kunut vacibtir; vacible bid´at arasında tereddüt yoktur. Bu kimse ihtiyaten kunut yapar» denilmiştir. Serahst´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte kunut yapar; imâmdan ayrıldık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra yapmaz. Münye´de de böyledir.

İmâmla birlikte kunut yapmış olan mesbûk, namazın ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmını kaza ederken, ikinci defa kunut yapmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bütün âlimlerin kavilleri budur. Muzma-rât´ta da böyledir.

Vitirde, üçüncü rek´atın rükû´unda imâma yetişmiş bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan bir mesbûk, namazının kalan kısmını kaza ederken de kunut yapmaz. Muhiyt´te de böyledir.

Vitirden başka hiçbir namazda kunut yoktur. Mütûn´da da böyledir.

İmâm, vitirde, rükû´dan doğrulduktan sonra kunut yapsa, fakat muk-tedı bunu görmese, bu durumda muktedî imâma tabi olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Şayet, imâm sabah namazında kunut yaparsa, arkasında(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kiler susarlar. Hîdâye´de de böyledir. Bu durumda cemaat ayakta bekler. Sahih olan budur. Nihâye´de de böyledir.
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:42   #24
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
9- NAFİLE NAMAZLAR

Sabah namazından Önce ve Öğle, akşam ve yatsı namazla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rından sonra, ikişer rek´at sünnet vardır.

Öğle namazından ve cura a namazından önce ve cum´a na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazından sonra da dörder rek´at sünnet vardır. Mütûn´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bize göre dörder rek´atli bu sünnetler, birer selâmla kılınırlar. Bir kimse, bu namazları ikişer selâmla kılmış olsa, kıldığı bu na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazlar sünnetten sayılmaz.

Sünnetlerin kuvvet derecelerine göre sıralanışı şöyledir:

1- Sabah namazının sünneti,

2- Akşam namazının sünneti,

3- Öğleden sonraki sünnet,

4- Yatsıdan sonra kılınan sünnet,

5- Öğleden önce kılman sünnet. Tebyin´de de böyledir.

Âlimlerimiz : «Fetva verme makamında olan bir âlim, fet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vasında, diğer sünnetleri, insanların ihtiyaçlarından dolayı terke-debilir; ancak sabah namazının sünnetini terkedemez. Nİhâye´da de böyledir.

Bir kimse, gece zannı ile iki rek´at namaz kılmış olsa ve bu durumda, sabah namazının vaktinin girmiş bulunduğu açığa çıksa, o kimsenin kıldığı iki rek´at, gece namazı olur.

Kâdî Alâüddin Mahmud Nesefî Muhtelefât Şerhi´nde : «Bu me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sele hakkında rivayet yoktur.» demiştir.

Müteahhirûn ise : «Bu namaz, sabah namazının sünneti yerine caiz oîur.» demişlerdir.

Şeyhü´l - tmâmü´l - Ecdft Şemsü´l - Eimme Halvânî, Kitâbü´s -Salât Şerhi´nde : «Şüphesiz, o namazın, sabah namazının sünneti olması caizdir. Çünkü, bu namaz, eda vaktinde kılınmıştır.» demiştir. Muhiyt´te de böyledir.

Ayakta durmaya gücü yeten bir kimsenin, sabah namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın sünnetini oturarak kılması caiz değildir. Bundan dolayı, sabah namazının sünneti, vacibe- yakındır, denilmiştir. - Nâfi´den naklen Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir özür bulunmadığı halde, sabah namazının sünnetini, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nekte kılmak caiz değildir. Sİrficül - Vehhâc´da da böyledir.

Sabah namazının sünnetini kılarken, Fatiha´dan sonra birinci rek´atte «Kul Yâ eyyühe´İ-kâfirûn...» ve ikinci rek´atte de «Kıtlhüve´Uahü ehad» sûrelerini okumak sünnettir.

Sabah namazının sünnetinin, fecrin doğmasından önce eda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı caiz olmaz. Fecrin doğup doğmadığı konusu şüpheli olursa,- yine sabahın sünnetinin kılınması caiz olmaz.

Böyle, şüpheli bir halde bu namazı kılan kimse, fecrin doğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şundan sonra da iki rek´at namaz kılmış olsa, bu şahsın son kıldığı namaz, sünnet namaz olmuş olur. Çünkü farza daha yakındır.

Sabahın sünneti ile farzının arasını, başka bir namazla ayırma-malıdır. Bu hususta, sünnet olan, farzla sünnetlerin arasını bitiştir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektir.

Sabah namazının sünnetinden başka, sünnetler kaza edilmez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Sabah namazının sünneti ise, kilmamadığı zaman farz ile birlikte, güneşin doğmasından sonra, öğle vaktine kadar kaza edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirler. Öğle vaktinin girmesinden sonra sakıt olur. CKaza edilmekten düşer) Serahsf nin Muhiyt´înde de böyledir. Sahih olan da budur. Bahru´r Râık´ta da böyledir.

Sabah namazının sünneti, farzın haricinde fevt olursa, İmânvı A´zam (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, kaza edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. İmâm Muhammed (R.A.) ise.buna muhaliftir. Serahsî´nin Mu-

hıyt´inde de böyledir.

Öğleden önceki dört rek´at sünnete gelince, yalnız başına bu dört rek´ati kılmadan imâma uyan kimse, vakit olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe, farzdan sonra bunu kaza eder. Bütün âh´rnİerin görüşü budur. Sahih olan da budur. Muhiyt´te de böyledir.

Hakâık te : «Bu durumda, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu! kimse, önce iki rek´ati kılar. İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (RA)´e göre ise, önce dört rek´ati kılar. Fetva da bunun üzerinedir. Sirâcü´l - Vehjıac´da da böyledir.

«Sabah ve öğlenin sünnetlerini terketmekte bir beis yoktur.» denildiği gibi, «bunları terk etmek, haç bir halde caiz debidir.» de denilmiştir. Doğru olan da budur,

Sünnetleri, bunları hak görmiyerek, terk eden kimse, kâfir olur. Çünkü, o kimseler, sünnetleri hafif görerek terk etmiştir.

Eğer, o kimse, sünnetleri hak gördüğü halde, terk ederse, gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nahkâr olur. Çünkü, sünnetlerin terk edilmesi durumunda, va´ıyd vardır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Öğleden önce, dört rek´at sünnet kılan kimse, iki rek´aTm başında, oturmamış olsa, bu namazı istihsânen caiz olur. Mu-hıyt´te de böyledir.

İkindiden Önce dört, yatsıdan önce ve sonra dörder, akşam dan sonra akı rek´at namaz kılmak mendûbtur. Kenz´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir!

İmâm Muhammed (RAÎ, ikindiden önce ve yatsıdan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra kılınan sünnetlerde, iki rek´atle dört rek´at arasında serbest kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mıştır. Efdâl olan ise, her ikisini de dörder rek´at kılmaktır. KâfT-de de böyledir. [54]



Kuşluk Namazı :


Kuşluk namazı mendub olan namazlardandır.

Kuşluk namazının, azı iki rek´at; çoğu ise, on iki rek´attir. Vakti ise, güneşin yükselmesinden zeval vaktine kadardır. [55]



Tahiyyetü’l Mescid:


Tahıyyetü´l - mescid de, mendub olan namazlardandır. Bu namaz da iki rek´attir. [56]



Abdest Aldıktan Sonra Kılınan Nama:


Abdest aldıktan sonra kılınan iki rek´at namaz da mendub-namazlardandır. [57]



İstihare Namazı:


İstihare namazı ida mendub olan namazlardandır. Ve iki rek´at olarak kılınır. [58]



Hacet Namazı:


Hacet namazı da mendub olan namazlardandır. Ve bu da iki rek´atti. [59]



Gece Namazı (=Teheccüt Namazı):


Gece namazı da mendub plan namazlardandır. Bahrü´r -Râık´ta da böyledir.

Peygamber (S.A.V.) Efendimiz; teheccüt namazını en az iki, en çok sekiz rekat olarak kılardı. Fethü´l - Kadir´de de böyledir. [60]



Teşbih Namazı


Mutekit ta zikredildiğine göre, teşbih namazı şöyle kılınır:

Tesbîh namazını kılacak olan kimse, önce tekbir alır ve süb-haneke´yi okur.

Sonra, 15 defa: «Sübhanellahi vel - hamdü ÜHahi ve Iâ Slahe illaUâhÜ vellahü ekber. der.

Sonra, yukarıdaki teşbihi 10 def a okur.

Sonra, eûzü - besmeie çekip, Fatiha ve sûreyi okur.

Sonra da, rükû´da 10 defa; kıyamda 10 defa; birinci secdede de 10 defa; iki secde arasında 10 defa, ikinci secdede 10 defa okur. Ve bu namazı dört rek´atta tamamlar. (Böylece, namazın tamamın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, bu teşbihi 300 defa tekrarlamış olur.)

îbh-i Abbas (R.A.)´a:

— Bu namazda okunması gereken sûre var mı? diye sorulunca:

— Evet, tesbîh namazı kılan kimse, «elhakümü´t - tekâsür, ve´l - asr, kul yâ eyyükel - kafirûıı ve kul hüvellâhü-ehad» sürelerini o-kur buyurmuştur.

Muafla da: «Teşbih namazı öğleden önce kılınır.» demiştir. Muz-marat´ta da böyledir.

Mutlak nafileleri, her vakitte kalmak müstehabtır. Serh-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Nafile namazları, gündüz dört rek´atten fazla, gece ise sekiz rek´atten fazla, bir selamla kılmak mekruhtur. Efdal olan, gecede de gündüzde de, dört rek´attebîr selam vererek kılmaktır. Böylece, tah-rîme (=iftitâh tekbiri) devam etmiş, meşakkat çoğalmış ve fazilet artmış olur. Bundan dolayı dört rek´atti bir selâmla kılmayı nez-veden kimse, bunu iki selâmla kılsa, nezrini yerine getirmiş olmaz. Sunun aksini yaparsa, nezrini yerine getirmiş olur. (adağından kur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tulur) Tebyin´de de böyledir.

Sünnet ve nafileleri evde kılmak efdaldir. Çünkü Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber (S.A.V.Î Efendünöz:

«Farz namazlar müstesna, bir kimsenin en efdâl namazı evin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de kıldığı namazdır.» buyurmuştur.

Eğer, imâm nafileleri rnescidde kılıyorsa, bunları, mesci(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)din kapısında kılması efdaldir.

Eğer, imân? farzı mescidin, dış kısmında kılıyorsa, nafileyi iç kısımda, farzı mescidin iç kısmında kılıyorsa, nafileyi dış kısımda kılması daha evladır.

Eğer, mescid bir ise t yani içi ayrı, dışı ayrı değilse), imâmın, nafileyi, direk arasında kılması efdaldir.

Bir hâil (mani) olmadan, saflarının arasında nafile kılmak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. En şiddeti kerahat de — namaz kılmakta olan cemaatin arasına girerek, safta nafile kılmaktır. Bunların tamamı, imâm na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda olduğu vakittedir. Fakat, bir kimse, imâm namaza başlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, canı nerede kılmak iseterse, nafileyi orada kılar.

Farzlardan sonra, kılınan sünnetlere gelince, bir kimse, bunları tarzı kıldığı yerde de kılabilir; evla olan ise, bir âdım ileri gidip o-rada kılmaktır.

îmâmm, farzdan sonraki nafileyi, muhal (imkansız) olmazsa farzı kıldığı yerden geride kılması efdaldir. Kâfi´de de böyledir.

Halvâni: «Efdal olan, teravih hariç, bütün nafileleri evde kılmaktır." demiştir

Âlimlerden birisi de: «Efdal olan, nafileleri zaman zaman evde kıîmaktıı\» demiştir. SahiJı olan ise, bu kavillerin hepsinin, de bir olduğudur. Evde kılmak üstündür veya mescidde kılmak üstündür veya aşağıdır, denilmez. Üstün olan namaz, riyadan uzak oı«n, ıhlâs ve huşûun tamamını, içinde toplayan namazdır. Nihâye´de de böyle: dir.

Öğle namazından önce kılınan dört^ rek´atin ve cum´a´dan önce ve sonra kılman dört rek´atin ilk oturuşlarında Peygamber (SAV.) Efendimize salavât getirilmez. (ALLAHümme salli, AHahüm-me bârik okunmaz.) Bu namazlarda, üçüncü rek´atte kalkınca da is-tiftâh edilmez. (Sübhâneke okunmaz ve eûzü çekilmez.* Diğer dört rek´atli nafileler, bunun hilafınadır. Zamdı´de de böyledir.

Bir kimse, sabah namazının iki rek´atını veya öğle nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının dört rek´atim kıldıktan sonra, alış verişle meşgul olsa veya bir şey yiyip içse, o kimse, bu namazları yeniden kılar. Ancak, bir lok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)macık yiyecek veya bir içim su, bit sünnetleri iptal etmez. HuJâsa´da da böyledir,

Bu durumda, bir kimsenin, farzı kıldıktan sonra konuşmuş olması, sünneti düşürür mü? sorusunda, «Hayır düşürmez. Fakat, sevabı, konuşmadan kılınmış olan namazın sevabından az olur.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nilmiştir. Nîhâye´de de böyledir.

Nafilelerin her rek´atinde. Fatiha ve sûre okunur. Şayet bir rek´atinde veya iki rek´atinde, kıraat terk edilmiş olursa, o rek´atler fesada gitmiş olur. Muzmarât´ta da böyledir.

A İmâm Muhammed (R.A.)´e göre —bu durumda— vitrin hükmü de nafilenin hükmü gibidir. Fakat, Ebû Hanîfe (R.A.) göre, burada da kıyas ve istihsan vardır. îstihsanda ise, bu namaz fesada gitmez. Kıyasda ise, O´na göre de namaz fesada güder. Alınıp, kabul edilen kavil de İmâmı Azam (R.A.)´m kavlidir. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimse, nafile bir namaza, abde&tsiz veya pis bir elbise ile başlasa, namaza girmiş olmaz. Başlama sahih olmayınca da, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun kazası lâzım gelmez. Muhıyt´te de böyledir.

Nafüîe bir namazı. ayakta kılmaya gücü yettiği halde oturarak kılmak mekruh değildir. Sahih olan budur. Mecma´u´İ-Şerhinde de böyledir.

Nafile bir namazı, ayakta kılmakta olan kimse, oturmak is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)terse, îmâm-i Azam (R.A.) a göre —istihsanen— oturabilir. Muhıyt´ te de böyledir.

Nafileyi ayakta kılarken yorulan kimsenin, bir bastona ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya duvara dayanmasında bir beis yoktur. Câmlu´s - SağSr ŞerM´nde de böyledir.

Nafile bir namazı,, özürsüz olarak îmâ ile kılmak caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.

Nafile bir namazı kılmaya başlayıp, sonra da onu bozan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, eğer abdestinin bozulması veya konuşmak gibi bir sebeple, tah-rîmeden çıkmış ise, namazın kalan kısmını bina eyleyemez; bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda bina etmek sahih değildir. Fakat, bu kimse, okumayı terk etmek gibi bir sebeple tahrîmeden çıkmamışsa, o kimse, namazının kalan kısmını bina eder. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, kıyama gücü yetmediği için, namazı- otura(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak kılıyorsa, o kimse serbesttir, kıraat ederken, isterse dizlerini dikerek oturur; isterse bağdaş kurarak oturur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Muhtar olan, bu durumda, teşehhüd de oturulduğu gibi oturmaktır. Hidâye´de de böyledir.

Bir kimse, nafileye, oturduğu yerde başlar, bir kısmını öy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lece kılar; sonra da ayağa kalkmayı ister ve kalkıp bir kısmını da öyle kılarsa, bütün âlimlere göre, böyle yapmak caiz olur. Mu-hıyt´te de böyledir.

Bir kimse, üzerinde, nafile bir namaz olduğu zannı ile bu namazı kılmaya başlasa da sonra, üzerinde böyle bir namaz olmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı açığa çıksa; bu, durumda, başlamış bulunduğu o namazı bozar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bozduğu bu namazı kaza etmez. Zahidi´de de böyledir.

Arkadaşlarımız, iki rek´attan fazla nafileye, mutlak niyye-tin lâzım olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Dört rek´ate niy-yetin lüzumu konusunda ise, ihtilaf vardır. HuÜâsa´da da böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ve İmâm Muhammed (RA>´e gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, dört rek´at niyyeti ile nafile namaz kılmaya başlayan kimse, aslında iki rek´at kılmaya başlamıştır. Gunye´de de böyledir.

Dört. rek´at nafile namaz kılmakta olan bir kimse, kas den iki rek´ati kıldıktan sonra oturmasa, namazı —istihsânen— fasid olmaz. Bu, îmâm-ı A´zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavileri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Kıyasda ise, bu kimsenin namazı fasid olur. Bu ise, îmânı Mu-hammed (R.A.) ´in kavLüdir.

Bir kimse, üç rek´at nafile kilsa da, tkinci rek´atten sonra oturmamış bulunsa, esahh olan kavle göre, o kimsenin namazı ifsâd olmuştur.

Bu kimse, altı veya sekiz rek´at nafile namaz kılmış ve sadece bir defa oturmuş olsa, bu durumda da âlimlerimiz, görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Esahh olan, istihsanen bu durumda —yukarıdaki— görüşler gibidir.

Imâmü´l - Sifâr, Asl´m bir nüshasında : «Bu kimse, eğer, otur-mamişsa, üçüncü rekate kalkıncaya kadar, İmâm Muhammed (R.A.) ´in kıyası üzeredir; yani, bu kimse döner ve oturur. Diğer imam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larımıza göre ise, dönüp oturmaz, onun, sehiv secdesi yapması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekir- Hulâsa´da da böyledir.

Bu hüküm, dört rek´at kılmaya niyyet edildiği zamandır. Eğer dört rek´ate niyyet edilmez ve üçüncü rek´ate oturulmadan kalkıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olursa, bil-iernâ avdet edilip, oturulur. Şayet, dÖnülmezse, na-ınaz fesada gider. Bürcendî´de de böyledir.

Öğleden önce kılman dört rek´atin hükmü de, İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (R.A.)´e göre, nafilenin hükmü gibidir. Fakat, İmâm Ebû Hanife İKA.) ,ye göre, burada istihsanen kıyas vardır.

İstihsanda ise, —bu durumda— namaz fesada gitmez. Kabul edilen kavil de budur. Muzmarât´ta da böyledir.

Bu kimse, Önceki iki rek´atten birinde, ve son rek´atlerin de bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde kıraat etmiş bulunsa; veya sadece jlk iki rek´atin birinde kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)raat etse. İmâmı A´zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.>´un kavillerine göre, dört rek´at olarak kaza eder. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre ise, Önceki iki rek´ati kaza eder.

İmâm Muhammed (R.AJ ´e göre, aslolan : Nafile kılan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, eğer önceki iki rek´atte veya bunlardan birinde kıraati terk eder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, —fazla rek´atin secdesi ile kayıtladığı zaman— tahrîme (= ifti-tâh tekbîri) ibtal olur ve namaz sahih olmaz.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre is© : îtkikî rek´atte, kıraati terk etmek, tahrîmenin bozulmasını gerektirmez. Çünkü, okumak, fazla bir rükündür. Kıraat olmadan namazın olabileceği sebebi ile, oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma bilmeyenin, ahrasm ve muktedî´nin okumadan namazlarının ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu gibi... Fakat, —okumamak— edanın fasadam yerektirir; bu ise, terk etmenin üzerine ziyade yapmaz; böylece tahrîme de hatti olmaz. Bu durumda da ikinci şef´a ( = ikinci İki rek´ate) başlamak sahih olur.

îmâm-ı A´zam (R.A,>´a göre de : Önceki iki rek´atte kıraati t£rk etmek, tahrîmenin batıl olmasını gerektirir. Çünkü, kıraat hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, icmâ´ı ümmet vardır. Ve bu durumda, üzerine bina caiz olmaz. İlk iki rek´atin birisinde kıraat etmek hususunda da ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bu durumda da, biz, o-namazın ballanma (— bâtıl olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na, bozulduğuna) hükmederiz. Kazasının ve son iki rekâatin beka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sının lâzım olduğu hakkında —ihtiyaten—, hükmederi?.. Tebyîn´de de böyledir.

Nafilenin ilk iki rek´atinde, bir imâma uymuş olan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, imâm son iki rek´ate girmeden önce konuşsa, bu kimsenin, ilk iki rek´atten başka rek´atleri kasa etmesi gerekmez. Bu İnaâmeyn*e göre böyledir.

kimse, şayet imâm, son iki rek´ate kalktığı zaman, konuşmuş olsa, imâm ise dört rek´atte de okumuş bulunsa, bu kimse dört rek´at kaza eder.

Böyle yapmak, mekruh da olmaz. Serahsî´nin Muhıyî´lnde de böyledir.

Nafileyi oturarak kılan bir kimse, rükû´-a gitmeyi isteyince ayağa kalkar ve rükû´a gider. Efdal olan da, kalktığı zaman Kur´ân1 dan bir şey okur. Şayet, doğruca kalkar bir şey okumadan rükû´a giderse, bu da caiz olur. Fakat, kıyamını tam yapmazsa caiz olmaz. Hulâsa´d a da böyledir.

İki rek´at kaza kılan bir kimse, dört rek´ate niyyet eylemiş olsa da, onu da bozmuş bulunsa, ister ilk oturuştan önce, isterse sonra bozmuş olsun, —durum değişmez ve— namazı bozulmuş olur.. Kenz´de de böyledir.

«Öğlenin —son — sünneti de, yukanda olduğu gibidir. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, o da nafiledir. Bunu da ihtiyaten dört rek´at kılar.» denilmiştir. Çünkü o, bir namaz yerindedir. Hidâye´de de böyledir. Eşahh olan da budur. Muzmarât´ta da böyledir.

Nısâb Sahibi ise, —yukarıdaki— hükmün esahh olduğuna nass getirmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Nafile namaz kılmakta olan bir kimse, üçüncü rek´ate kalk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa ve kalkınca da, ikinci rek´atte oturmadığını hatırlasa, kıldığı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz, öğle namazının sünneti olsa bile, dönüp oturur.

Alıyyü´I - Bezdevî : «Bu kimse oturmaz.» demiştir. Eğer, dört rek´ate niyyet eylememiş ve oturmadan üçüncü rek´ate kalk-mışsa, bu durumda, o kimse bü-icma´ oturur; oturmazsa namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Bürcendiy´de de böyledir.

Birinci oturuşta oturmuş olan kimse, selâm verse veya ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nuşsa, bir şey lazım gelmez.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu kimsenin, son iki rek´ati ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi gerekir.» demiştir.

Bir kimse, dört rek´at kılmaya niyyet etmiş olsa da, hiç bir şey okumasa veya sadece son iki rek´atin birisinde okumuş bulunsa, bu durumda, o kimsenin ilk iki rek´ati kaza etmesi lazım gelir. Bu, İmâm ı A´zam ve İmâm Muhamnıed (R.A.) ´in kavlidir. İmâm Yû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)suf (R.A.) ´a göre ise, bu kimse dört rek´ati de kaza eder.

Fakat, bu kimse, imâma son iki rek´atte iktidâ etmiş ve bu iki rek´ati imâmla birlikte kalmış ise, bu kimse, sadece ilk iki rek´ati kaza eder.

Nafile kılan kimse, ön rek´atte veya son rek´atte, öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının farzını kılana uymuş olsa, sonra da konuşsa, bu kimse, dört rek´at kaza eder.

Nafile kılan bir kimse, öğlenin farzını kılmakta olan bir kimseye uysa, sonra da, kendisinin fcğleyi kılmadığını kesinlikle ha-tırlasa; bu şahıs, tekbîrini yeniler ve kendisine kaza lâzım gelmez.

Bir kimse, Öğle namazını kılsa da : «Üzerimde hakkı olan ALLAH için, şu odanın arkasında, bu namazı nafileolarak kılaca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğım.» dese; sonra da, öğle namazını kılmadığını »hatırlasa, bu kimsenin, uyduğu kimse ile, öğle namazının farzı niyyeti ile, bu namazı kılması caizdir. Ve bir şey kaza etmesi de gerekmez.

Bir kimse, dört rek´at nafile kılsa, sonra da beşinci rek´ate kalkıp, bunda imâma uysa ve bu rek´ati de îfsâd etse, bu muktedî altı rek´at kaza eder.

Şayet bu kimse, iki rek´at kıldıktan sonra, imâma uymuş olsa ve muktedî´nin burnu kanasa, gidip abdest alır. Eğer imâm, o za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mana kadar üçüncü rek´ati kılar da, muktedî o vakit konuşursa, imâm da namazını alltı rek´ate tamamlarsa, bu durumda muktedî, dört rek´at kaza eder, Serahsi ııin Muhiyt´mde de böyledir. [61]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:43   #25
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Nafile Namazlarla İlgili Bazı Meseleler

Bir kimse, sünnetleri kılmayı nezretmiş olsa ve nezrettiği bu namazları kusa, kıldığı bu namazlar sünnet namazlardır. Muhiyt Sâhibi´nin babası Tâcü´d-dîn : «Bu kimse, sünnet kılmış olmaz. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü o kimse, ona iltizam edip başladığı zaman, o namaz başka bir namaz olur ve sünnetin yerine —nâib— olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bir kimse : «Ben bir gün namaz kılacağım.» diye yemin et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, bu kimsenin üzerine düşen, iki rek´at namaz kılmaktır.

Bir kimse : «Abdestsiz iki rek´at namaz kılacağım.» diye yemin etse; —bu yemininden dolayı— o kimsenin hiç bir şey yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekmez. Sirâctyye´de de böyledir.

Bir kimse, şayet : «Kıraatsiz namaz kılacağım.» diye yemin

etse, imamlarımızın üçüne göre de, bu kimse okuyarak namaz kılar.

Bir kimse : «Ben yarım veya bir rek´at namaz kılacağım»

diye yemin etse, o kimsenin iki rek´at namaz kılması üâzım gelir.

Bu, Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavlidir. Muhtar olan da budur.

Bu kimse : «Üç rek´at kılacağım.» diye yemin etmiş olsa,

dört rek´at kılar.

Keza, bir kimse ; «Yemin ederim ki, ben Öğle namazını sekiz rek´at kılacağım.» demiş olsa; Öğle namazını yine dört rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Hulâsa´da da böyledir.

İki rek´at namaz kılmayı nezretmiş olan bir kimsenin, bu namazı oturarak kılması caizdir. Fakat, bu namazı, hayvanın üzerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de kılması caiz değildir. Sİrâciyye´de de böyledir.

Bir kimse, «ayakta namaz kılacağım» diye nezretmiş olsa, bu namazı ayakta kılar; bir şeye dayanarak kılması mekruhtur. Se-rahsînin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse : «Bu gün, iki rek´at namaz kılacağım.» diye ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)min etmiş olsa Ve bu namazı o gün kılmasa, —başka-bîr gün— kaza eder.

Bir kimse : «AUah için elbette bu gün iki rek´at namaz kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lacağım.» diye yemin etse ve o gün bu namazı kıtmasa, yemininin keffaretini verir; namazı kaza. etmesi gerekmez.

Bir kimse : «KâTıe´de veya Mescidi Aksâ´da namaz kılaca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğım.» diye nezretmiş olsa ve bu namazı başka yerde kılsa caizdir. İm&m Züfer (RA>, bu kavle muhaliftir.

Eğer bu kimse : «Aynı namazlarını kılacağım.» diye nezretse, bu kimse, ay içinde bulunan bütün farzları ve vitirleri kılar, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)netleri kılmaz. Bu kimse, vitir ve akşam namazlarını dört rek´at olarak kılar. Bahrü´r - Râtk´ta da böyledir.

Teravih, beş tervîhadır. Her tervîha da iki selâmla dört rek´attir. Sİrâciyye´de de böyledir.

Bize göre, cemaatle beş tervîhadan fazla kılmak mekruhtur. Hulâsa´da

Teravihin vakti, yatsı namazından sonra başlar, fecrin do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğuşuna kadar devam eder.

Teravihin vakti, vitir namazından önce ve sonradır. Hatta, yat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı namazı abdestsiz, terâvîh ve vitir namazı da abdestli kıhnsa ve bu durum anlaşılsa, bu durumda yatsı namazı ve teravih yeniden kılınır; vitir ise yeniden kılınmaz. Çünkü, teravih namazı yatsı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına tabidir; fakat vitir tabi değildir. Bu, İmâmı A zam (R.A.) ´a göredir.

Ashnda takdim, (önce yatsı namazını, arkasından teravih na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını, sonra da vitir namazını kılmak) tertip için gereklidir.

Buna göre, unutma özründen dolayı tertip sakıt olur (düşer) ve vitir namazı unutularak yatsı namazından önce kıîınırsa, bu durum, terâvîhin hilâfına sahih olur. Görüldüğü gibi, terâvîhin, vakti, yatsıyı edadan sonradır. Terâvîh namazı, yatsıdan önce kıİınsa, eda edilmiş (kılınmış) sayılmaz. İmâmeyn´e göre, vitir yatsının sünne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tidir. (TerâvUı gibi...) Terâvîhin vaktinin başlaması, yatsı namazın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan sonradır. Şayet,.terâvîh namazı yatsıdan önce kılınmış olsa, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun iadesi (yeniden kılınması) gerekir. Bu, unutularak ohnuş olsa bile yine böyledir. Bu durumda vitrin iadesi hususunda görüş ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılığı var ise de, terâvîhin ve diğer sünnetlerin iadesinde, vakit ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu müddetçe görüş ayrılığı yoktur. Tebyîn´de de böyledir.

İki tervîha arasında, bir tervîha miktarı oturmak´ müste-habtır. Terviha : Biraz oturup, istirahat etmek, demektir. Sirâciy-ye´de de böyledir.

Bu oturma esnasında, cemaat serbesttlir; dileyen teşbih çeker, dileyen sükût eder. Tervıhada, Mekke ehli, yedi şart ile tavaf eder ve tavaf namazı kılar; Medîne´liler ise, ayn ayrı dörder rek´at namaz kılarlar. Tebyîn´de de böyledir.

Teravihte,.beş selamla istirahat, cumhur indinde mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Kâfî´de de böyledir.

Bu görüş sahihtir. Hulâsa´da da böyledir. 0 Teravihte müstehap olan, onu gecenin üçte birine veya ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rışma kadar te´hir etmektir. Gece yansından sonra kılınması husu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sunda ise, ihtilaf edilmiştir. Esahh olan ise, bunun mekruh olmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğıdır.

Teravih, Peygamber (SA.V.) Efendimizin sünnetidir. «Te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)râvîh, Hz, Ömer´in (R.A.) sünnetidir.» diyenler de olmuştur. Önceki kavil esahhtır. Cevâhîrü´l - Ahi ât î´de de böyledir.

Terâvîh, kadın erkek, herkes için sünnettir. ZâHctt´de de böyledir.

Terâvîh, bizzat sünnettir. Âlimlerimizin ileri gelenleri böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le demişlerdir.

Ebû Hanîfe (R.A.) den, Hasan´ın rivayet ettiği gibi: «müstehab-tır.» diyenler de olmuştur. Fakat, ilk kavil sahihtir. Terâvîhte ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maat kifaye üzere sünnettir. Tebyîn´de de böyledir. Bu kavil sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, teravihi, evinde cemaatsiz olarak kusa veya ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınlar yalnız başlarına evlerinde kilsalar, bu teravih —caiz olur. MffiVâcü´d - Dirâye´de de böyledir.

Bir mescidin halkının hepsi, teravihte cemaati terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seler, bunlar kötü bir iş yapmış ve günah işlemiş olurlar. Serahsî´ nin Mtıhıyt´inde de böyledir.

Her hangi bir kimse, teravihte cemaatten geri kalıp, evinde kılsa, bu kimse gerçekten fazileti terk etmiş olur; fakat gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nahkâr olmadığı gibi, sünneti terketmiş dahi olmaz. Ancak, tera(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vihte cemaati terk eden kimse, kendisine uyulan bir zat olur ve onun gelmesi ile cemaatin çoğalması; gelmemesi ile de cemaatin azalması söz konusu olursa, onun, cemaati terk etmesi münasip ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Teravih namazını, evinde cemaatle kılan kimsenin durumu hakkında, âlimler arasında ihtilaf vuku´ bulmuştur. Sahih olan, ev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de cemaat, aslında bir fazilettir; mescidde cemaat de başka bir fazilettir. Evinde cemaatle —terâvîh kılan kimse, gerçekten fazi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lete nail olur; fakat bu durum, ikinci fazileti terk etmek olur. Kâdi İmâm Ebû Alfyyü´n - Nesefi´de böyle söylemiştir. Bu hususta, sahih olan, gerçekten teravihi mescidde cemaatle kılmanın daha ef-dâl olduğudur. Farz namazlarda da böyledir. Şayet, âlim olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin kıraati güzelse onun imamlığı daha efdaldir. En güzeli, kendisi okuyarak, başka birine uymadan kılmaktır. Fetâvâyi Kâdî-hân´da da böyledir.

İmâm : «Bir mescidin imâmı, okuduğu Kur´an´ın hareke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerine dikkat etmiyorsa,.onun mescidini terk etmekte bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.» demiştir.

Keza, başka mescidin imamının okuması hafif ve sesi daha gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zelse, kişinin mahallesinin mescidini terk edip, o imâmın mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidine gitmesinde dejbir sakınca yoktur.

Keza, bir kimsenin, mahallesinin mescidinde hatim yapılmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı açığa çıkarsa, o mescidi terk edip, başka bir mescide gitmesinde de bir sakınca yoktur; kişinin bunu yapmaya hakkı vardır. Muhıyt´te de böyledir.

Bir cemaatin, teravihte sadece sesi güzel olanı ileri ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmesi, münasip değildir; münasip olan, okuyuşu doğru ve güzel olanı öne geçirmektir. îmâm, güzel sesle okuduğu zaman, inşam meşgul eder ve huşûden, ibret almadan, düşünmeden geri kor. Fe-tâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Vitir namazı, sadece Ramazanda cemaatle kılınır. Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta, müslümanîann icmâ´ı vardır. Tebyîn´de de böyledir.

Vitir, ramzanda, cemaatle kılmak, evde kılmaktan daha fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ziletlidir. Sahih olan görüş budur. Sirâcü´l- Vehhâc´da da böyledir. Bazıları da : «Vitri, yalnız başına evde kılmak faziletlidir.» demişlerdir. Bu da, beğenilen bir görüştür. Tebyîn´de de böyledir

Erkeklerin, bir ücret ile bir kimseyi kiralayarak imâm edip, evde terâvîh kılmaları mekruhtur. Çünkü, imâm kiralamak, fasiddir.

İmâmı icarlamanın fasid olması, mütekaddimîn´in kavillerine göredir. Müteahhirîn ise, imâm tutmayı ve benzerlerini caiz gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müşlerdir. Bu zamanda, kendisi ile fetva verilen kavil de, bu son kavildir.

Bir mescidde, bir gecede iki defa teravih namazı kılmak mekruhtur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Bir imâm, bir gecede, ayrı ayrı iki mescidde, tam olarak te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ravih namazı kıldırsa, ikinci kıldırdığı terâvîh namazı caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Muzmarât´ta da böyledir.

Muktedîmn (= imâma uyan kimsenin) ayrı ayrı iki mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidde teravih namazı kılması caiz olur. Bu kimse, ikinci mescidde vitir namazını kılamaz.

Teravihi cemaatle kılmış olanların canları, bir daha teravih kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak isterse, —cemaat, olmadan— ayrı ayrı kılarlar Tatarhâniyye´de de böyledir.

Evinde, yatsı namazını, teravihi ve vitri kılmış olan bir kimse, başka bir topluluğa imâm olsa ve teravih için niyyet etse, bu durumda imâmın kıldığı teravih mekruh olur; cemaatinki ise mekruh olmaz.

Fakat, bu kimse, önce imamlığa niyyet etmez, riikû´a da şürû´ eylerse, terâvîhde, bu kimsenin de, ona uyanların da, namazları mekruh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

En efdali, teravihi, bir camide bir imâmla kılmaktır. Eğer iki imâmla kılacak olurlarsa, müstehab olan, her birinin bir tervîheyi tam kıldırdıktan sonra ayrılmasıdır. Bunların,-bir selam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan sonra ayrılmış olmaları müstehap olmaz. Sahih olan kavle gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, bu böyledir. İki imâmla terâvîh caiz olduğu zaman, bu vecih üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, birinin farzı, diğerinin de teravihi kıldırması da caiz olur. Hz. Ömer (R.A.), farzda imâm olurdu; vitri de o kıldırdı. Übey (R.A.! de terâvîh namazında imâm olurdu. Sîrâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Terâvîhde ve diğer nafilelerde, akıllı sabinin çocuğun) imamlığı, bazılarına göre caiz ise de, ekseriyete göre, caiz değildir. Serahsfnin Muhıyt´inde de böyledit.

Terâvîh, vaktinde kıhnamayıp geçirildiği zaman, yalnız da, ccmaasle de kaza ediîmez. Sahih olan kavi! budur. Fetâvâyi KâcU-hâVda da böyledir.

Geçmiş gecede, teravihin bir şefinin fesada gittiği hatır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, bunu terâvîh niyyeti ile kaza etmek mekruh olur.

Vitir kılındıktan sonra, teravinden iki rek´at kılınma-dığı hatırlansa, bu durum hakkında, FadI bin Mııhammed : «Onu ce-maatie kılamazlar» demiştir. Sadrü´ş- Şehid ise : «Bunu cemaatle kılmak caizdir.» demiştir. Sirâcü´î- Vehhâc´da da böyledir.

fmâm, tervîhada selam verdiği zaman, cemaatin bir kısmı : «üç rek´at kılındı.» bir kısmı da : «iki rek´at kılındı.» dese, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda imâm, kendi reyi ile amel eder.

İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavline göre : imâmın, bu husus(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta kesin bir bilgisi yoksa, kendisine göre, doğru olanların sözlerini kabul eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Terâvîhde, selamların sayısında tereddüde düşüldüğü za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bunun yeniden kılınıp kılmmayacağı, kilınırsa cemaatle mi, yoksa yalnız mı kılınacağı hususunda, âlimlerimiz ihtilafa düşmüş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir; sahih olan görüş ise, münferîd olarak kılınacağıdır. Muhıyt´ tc de böyledir.

Yatsı namazını yalnız kılmış olan kimse, teravihi cemaatle kılabilir.

Farzı cemaatle kasden kılmamış olan kimseler, teravihi de cemaatle kılamazlar. Teravihin bir kısmını imâmla, kılan veya imâma daha önce yetişmiyen veya teravihi başkası ile kılan kimseler, vitri imâmla kılabilirler. Sahih olan görüş de budur. Gunye´de de böyledir.

Bir kimse, bir Lervîhayı veya iki tervîhayi imâmla birlik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te kılamadığı zaman, eğer onlarla meşgui olunca, vitri cemaatle kılaııııyacaksa, bu durumda önce vitri cemaatle kılar, sonra da ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tişemediklerini kaza eder. Üstâd Zâhirü´d-dîn Şeyini1!"imâm bunun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la fetva verirdi.

Bir kimse, imâm namaz küarken ona yetişse fakat onun farz mı, terâvîh mi kıldığını bilemese ve : «Eğer yatsının farzı ise, imâma uydum; terâvîh ise, ona uymadım.» dese,bu iktida (= uyma) sahih olmaz. İmâmın kıldığı yatsının farzı olsa da, teravih olsa da bu hüküm değişmez.

Fakat : «Eğer yatsıda ise imâma uydum. Eğer, terâvîhde ise imame uydum.» dese, bu durumda imâm yatsıda olsa da; ierâvîhdc olsa da, iktida sahih olur. Huiâsa´da da böyledir,

Bir kimse, farzı, vitri, nafileyi (teravihi´ kılmış olan birine uyarak nama/, kılmış olsa, esahh olan. kavle göre, bu kimsenin, böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le bir imâma iktidası sahih olmaz. Çünkü bu hâl, seklin-amelim.-muhaliftir.

İlk iki rek´ati kılan bir kimseye, ikinci iki rek´ati kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, uymuş olması sahihtir, caizdir. Öğle namazının iki rek´atını kilon kimseye, daha önce dört rek´atiııi de´ kılmış olan bir kimsenin uyduğu gibi... Serahsî´niıı Muhıyt´inde de böyledir.

Yatsı namazının son sünnetini kılmamış olan bir kimsenin, teravih kılan kimseye, yatsının sünneti niyyeti ile iktida etmesi caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Her iki rek´at başında, terâvîh için niyyet elmiye ihtiyaç yoktur. Esahh olan budur. Çünkü, teravihin tamamı bir namaz men-zilesindedir. İhtiyat olarak, her iki rek´atm başında niyyet edilir. Fe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Teravih namazını imâmla kılan bir kimsenin, her şe-fide, niyyet ini yenik memesi halinde de nn mazı caiz olur. Sirâciyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, yatsı namazında, son selamı vermeden, terâ-vîh namazını yatsı namazının üzerine bina etmesi sahih olmaz. Sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olan kavil budur ve böyle yapmak mekruh olur.

Teravihi, yatsı namazının son sünneti üzerine bina etmek de sahih değildir ve böyle yapmak caiz olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Sünnet olan, teravihi, bir defa hatimle kılmaktır. Bu, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin tenbelliği ve üşenmesi sebebi ile terk edilmez. Kâfi´de, de böyledir.

Cemaaie ağır geldiği bilinince, teşehhüdden sonraki dualar bunun "hilafinadır; terkedilebilirîer. Ancak, uygun olan, salavâtlan okumaktır. Nihâye´de de böyledir.

TeVâvîhte, iki hatim fazilettir; en efdali ise üç defa hatmet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektir. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Teravihte, efdal olan, selâmlar arasında müsavi şekilde okumaktır. Buna muhalif davranünıasmda da bir beis yoktur. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, ikinci rek´atte okunanın, birinci rek´aite okunandan uzun ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması müstehab değildir. Bu, diğer namazlarda da müstehap değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Birinci rek´atta, ikinci rek´atten daha uzun okumakta ise, bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İmâmı A´zam ve İmâm Yûsuf (R.A.)´a göre her iki rek´at(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te de müsavi okumak müsehabtır. İmâm Muhammed (R.AJ ´e göre ise, birinci rek´atte, ikinci rek´atten daha uzun okumak müstehabtır. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Hasan´ın rivayetine göre, Ebû Hanîfe (R.A.) : «Terâvîh kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kimse, her rek´atte, on âyet veya buna denk miktarda Kur´an okur.» demiştir. Bu kavil sahihtir. Tebyîn´de de böyledir.

Teravihte, Kur´an´ı sür´atli okumak mekruhtur. Rükünleri süratli yapmak da mekruhtur.

Her zaman yavaş okumak en güzelidir. Fetâvâyi Kâdüıân´-da da böyledir.

Bu zamanda, cemaatin gevşekliğinden, tenbeliiğinden, yor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gunluğundan dolayı, en efdali, toplumun nefretini mucib olmayacak kadar okumaktır. Çünkü, cemaati artırmak, okumayı uzatmaktan daha üstündür. Serahsî´nin Muhıyt´inde de.böyledir.

Müteahhirûn, zamanımızda üç kısa âyet veya bir uzun âyet okumakla fetva verdiler. Taki, cemaate usanma hali gelip, mescit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler cemaatsiz ve hareketsiz kalmasın. En güze! olan budur. Zâhidî -dc de böyledir.

Teravihte hatim yapmak isteyen imâmın, hatimi, ramaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın yirmi yedisinde tamamlaması uygun olur. Muhıyt´te de böyledir.

İmâmın, acele edip de, ramazanın yirmi birinde veya daha önce hatmetmesi, mekruh olur.

Âlimlerden nakledildiğine göre, onlar. Kur´an´ı, beşyüz kırk rü-kû´a ayırdılar vemushafları böyle işaretlediler; ta ki, hatim ramaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın yirmi yedisinde tamam olsun.

Bu beldenin gayrinde, Kur´anlan, her on ayette bir işaret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lediler ve her rek´atta onar âyet okudular; ta ki, terâvîh´în her rek´-atinde, sünnet miktarı okunsun diye. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Şayet, hatim ramazanın yirmi yedisinde veya yirmi birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de tamamlanırsa, teravihin geride kalanı terk edilmez. Çünkü, —te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)râvîh— sünnettir. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Teravihin geride kalanını terk etmek mekruhtur. Esahh olan budur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Terâvih´te, okurken yamlnıdığı zaman, hemen o sûre veya o âyet terk edilir; ilerisi okunur. Müstehab olan, o geride kalanı okumak, sonra ilerisine devam etmektir. Tertip böylece sağlanmış olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Her hangi bir şefi.(-- çift rek´at) bozulduğu zaman, o ı:ek´ atlerde olcunan sayılmaz ve onlar eeniden okunur. Böylece hatim, caiz elan rek´atlerdü tamamlanmış olur. Bazıları ise : «O rek´atler-de okunanlar da sayılır.» demişlerdir. Cevheretü´n Neyyire´de de böyledir.

Bazı beldelerde, insanlar dini işlerdeki zaaflarından ve gev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şekliklerinden dolayı, hatmi terk ediyorlar; bazıları da her rek´atte

«Kul huveUâhü ahad» okumayı ihtiyar ediyorlar; bazıları da Fil Sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)resinden, Kur´ân´m sonuna kadar olan sûreleri okuyorlar. Bu, —hep dhlas okumaktan— daha güzeldir. Çünkü, böyle yapmak, rek´atlerin adedinde, şüpheye meydan bırakmaz ve kalbi, rek´atlerin sayılarım muhafaza ile meşgul etmez. Tecnîs´de de böyledir.

Bir özür olmadan, oturarak îerâvîh kılmanın müstehap ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığında, âlimler görüş birliği içindedirler.

Bunun caiz olup olmadığı hususunda ise, âlimler ihtilâf içinde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dirler. Bazıları: «caizdir.» demişlerdir. Bu kavil sahihtir. Ancak, bu durumda, sevabı, ayakta kılanın sevabının yarısı kadardır.

İmâm, özründen dolayı veya bir özrü olmadan oturarak kılıyor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, cemaat, bu imâma, ayakta iktidâ eder. Bazıları «sahih olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.» demişlerdir. Ayakta duran kimsenin oturarak kılan kimseye uymasının sahih olduğu halerde, böyle yapmak, herkesin yanında sahih olur.

Bazıları ise : "Bu durumda, cemaatin de oturarak kılması müstehabtır.» demişlerdir. Bu kavil, cemaatin, sureten de imâma muhalefet etmesinden kemmak içindir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Fetâvâ´da : «Bir kimse, bir selâmla dört rek´at kılmış olsa da, iki reka´t başında oturmasa, namazı —istihsânen— bozulmaz.» denilmiştir. Bu Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf (R.A.)´tan gelen bir riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yetin en açığıdır.

Fadl bin Muhammed: «Bu durumda — teravih — bozulmadığı zaman, kıldığı dört rek´at, iki rek´at yerine kâimdir. Bu sahih olan bir görüştür. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Ebû Bekir el - îskâf´dan «Teravinde, oturmadan üçüncü rek´ata kalkan kimsenin durumu » soruldu; O da: «Eğer kıyamda iken hatırlarsa oturup selam vermesi münasip olur; şayet üçüncü rek´atın secdesinden sonra hatırlar ve bir rek´at daha kılarsa, bir selâmla kıfmış1 olduğu bu dört rek´at, iki rek´at —yerine— olınv dedi.

Eğer bu kimse, ikinci rek´atte, teşehhüd miktarı oturmuş-sa bu durumda ihtilaf vardır. Ekseriyetin kavline göre, bu tesh-meyn (iki selamlı dört rek´at> olarak, caiz olur. Bu görüş sahihtir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir,kimse, teravihi on selamla ve her selamı da üçer rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at olarak kılsa ve iki rek´atin başında da oturmamış olsa, Ebû Hâ~ nîfe (R.A.) ´den gelen iki rivayetten birine ve İmâm Muhammed (R. A.) ´in kavline göre, —ki bu kıyastır— bu kimse, böyle kılmış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu teravihi kaza eder.

İstihsana gelince, —bunda da Ebü Hanîfe (R-A.)´nin kavli var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır—, bu şekilde kılınan teravih caiz olmaz. O kimsenin, teravihi ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi lazım gelir. Ebû Hanîfe (R.A.´)ninbu kavli üzere, bu kimse ister sehven, ister kasden böyle kılmış olsun, kendisine kaza etmekten başka bir şey lâzım gelmez; İmâm Ebû Yûsuf (RA.)´un kavline göre ise, bu kimse, sehven böyle yapmışsa, böyle eder; ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı sadece kaza etmesi gerekir. Fakat, bunu kasden yapmışsa o kimse hem teravihi kaza eder; hem de fazla kıldığı her bir rek´at içüı, iki rek´at olmak üzere, yirmi rek´at daha teravih kılması gerekir. Her iki imâmın sözüne göre de, bu kimsenin teravihi caizdir. Eğer, sehven yapmışsa, bu kimsenin teravihten başka bir şey kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si gerekmez; fakat bunu kasden yapmışsa, —ayrıca yirmi rek´at daha kaza eder. Fetâvâyi KâdîhâiTda da böyledir.

Bir kimse, bir selamla altı, sekiz veya on rek´at kılmış olsa, ve her iki rek´atte de oturmuş bulunsa, ekseriyetin kavline göre, her iki rek´at bir selamla kılınmış olarak caiz olur. Sahih olan da budur. Fetâvâyi Kâdîhâb´da da böyledir.

Bir kimse, teravihin tamamını bir selamla kılmış olsa, eğer her iki rek´atte oturmuşsa, bu terâvîh bütün âlimlerimize göre ca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)izdir. Fakat bu kimse, eğer her iki rek´atte oturmayıp, sonunda. oturmuşsa, bu —istihsânda— sahih olan kavle göre, bir selam ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak (— iki rek´at olarak) caiz olur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

tmâm ayağa kalktığı zaman, teravihte, muktedînin oturup kalması mekruhtur.

Keza, uykusu galebe etmiş olan bir kimsenin, cemaatle birlik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te namaz kılması mekruhtur; bu kimse uyanana kadar cemaatten ayrılır. Çünkü, uykulu iken namaz kılmak, namazı hafife almaktır; gaflettir; tedbiri terk etmektir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, imâmla birlikte namaza başlasa ve imâm otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)runca da uyuşa, bu arada imâm selam verip iki rek´at daha kılsa ve otursa, o kimse de —bu sırada— uyansa, eğer imâmın selâm vermiş olduğunu bilirse, bu şahıs da selâm verir. Sonra imâma uyar; ona teşehhüddc muvafakat eder. İmâm selâm verince de, alel acele iki rek´atini kılar ve imâma uyarak üçüncü iki rek´ate dahil olur. Hu-lâsa´da da böyledir. [62]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:44   #26
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
10- FARZ NAMAZA YETİŞME

0 Bir kimse, sabah namazının veya akşam namazının bir rek´atini kılsa da kamet yapılsa, bu kimse namazını keser ve imâma uyar.

Keza, ikinci rek´ati secde ile kayıtlamamış olan kimse de, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını keser ve imâma uyar. Fakat, ikinci rek´ati secde ile kayıtla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış ise, namazını kesmez. Bu namazı bitirince de imâma uymaz. Çünkü sabah namazından sonra nafile kılmak mekruhtur. Bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin kıldığı namaz, akşam namazı olsa da, bu şahıs tamamladık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra yine imâma uymaz. Çünkü, üç rek´atli´ nafile namaz yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Veya bu kimse, bu durumda imâma uyarsa, namazı dört rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at kılar fakat bu da imâma muhalefet olur. Bunların hepsi de bid´-attir..

Fakat, bir kimse, akşam namazında nafile olarak, imâma uya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak olursa, o namazı dört rek´ate tamamlar. Çünkü, sünnete uymak, imâma uymaktan daha evlâdır. Kâfî´de de böyledir. Sünnete de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğil de imâma uymak kötülüktür. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

O Akşam namazında, nafile olarak imâma uymuş olan kimse, :mâmla birlikte selâm vermiş olsa, namaz bozulur. Ve bu namazı, dört rek´at olarak kaza eder. Çünkü, o —sünneti terk edip— imâma uymuş olmaktadır. Şemnî´de de böyledir.

# Akşam namazını kılmakta olan bir imâma, nafile kılacak olan bir kimse uymuş olsa, bu dununda imâm üçüncü rek´atte oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz da muktedî okursa, —bu muktedirim— namazı caiz olur; imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uyarak, okumamış olsa da, yine namazı caiz olur. Bu, ŞeyhuL-İmâm Üstad Hâni´den naklolunmuştur;

9 İmânı, üçüncü rek´at zanm ile, dördüncü rek´ate kalkmış olsa muktedî de ona uysa, bu durumda muktedî´nin namazı fâsid olur.- İmâmın üçüncü rek´atte oturmuş olması veya oturmamış bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunması fark etmez. Muhtar olan görüş budur. İmâmeyn´e gÖre,imâinin namazı nafile olmuş olsa bile durum aynıdır. Fakat, bu namaz farz bir namaz olursa, sonradan bu namaz nafileye dönmüş olur. Bu durumda imâm, iki tahrîme ile, iki namaz kılmış olur. Muktedî ise, bu durumda, hades özrü olmaksızın, iki imâm ile bir tek namaz kılmış oiur. Aksi taktirde bu namaz caiz olmaz.

Bir kimse, şayet nafile bir namaza başlamış olur da, sonra da kamet yapılırsa, bu birinci rek´ati secde ile kayıtlasın veya kayıtla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masın, muhtar olan kavle göre, bu kimse namazım kesmez.

Keza, bu durumdaki bir kimse, nezretmiş î=adamış) bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu veya kazaya kalmış bir namaza başlamışsa, namazını kesmez. Hulâsa´da da böyledir.

0 Bir kimse, Öğle namazından bir rek´at kılınca, kamet edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa; bîr rek´at daha kılar ve sonra imâma uyar. Bu kimse, eğer o bir rek´ati secde ile kayıtîamamışsa, namazını keser ve imâmla bir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)likte kılar. Sahih olan budur. Hidâye´de de böyledir.

0 İmâmla namaza başlamak için kamet yapılsa, müezzinin ayrıca kamet yapması gerekmez. Fakat müezzin yeniden kamete başlarsa, namazın bir rek´atini secde ile kayıtlamamış olan kimse,

, namazını iki rek´ate tamamlar. Bu hususta, arkadaşlarımız arasında

I bir görüş ayrılığı yoktur. Nihâye´de de böyledir.

Bir kimse, evde namaz kılarken mescidde kamet yapılsa veya bir mescidde namaz kılarken başka bir mescidde kamet yapıl-1 sa, bu durumda, yani başka bir yerden kamet yapılınca, bu kimse namazını asla kesmez. ,

Bir kimse, öğle namazından üç rek´at kılmış olsa, — ve bu esnada kamet yapılsa —bu namazını tamamlar ve sonra nafile ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak imâma uyar. Fakat, üçüncü rek´atte bulunduğu halde onu secde rlte kayıtlamamış olan kimse serbesttir; isterse selâm vermek için Oturur; isterse ayakta tekbir alıp, niyyet eder ve imâmın kıldır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta olduğu namaza başlar. Bu durumda, ayakta selâm vermez. Tebyin´de de böyledir.

Bu durumda bulunan kimsenin serbest olması, esahh olan görüştür. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir.

«Bu durumdaki kimse, ayakta tek selâmla namazını ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ser.» diyenlerde olmuştur. Bu ise esahhtır. Çünkü, oturuş tehâllüd

için şart kılınmıştır. Bu durum ise, namazı kesmektir; tehâllüd de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Tehâllüd Öğle namazında, iki rek´at başında olmaz ve bu durumda, bir selâm kafî geîir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Yatsı namazında da böyledir, ikindi namazında ise böyle değildir. îkindi namazım kılmış olan, nafile olarak imâma uyamaz.

İmâmla birlikte, öğle namazının bir rek´atına yetişen bir kimse, kalan namazını cemaatle kılamaz. Âlimlerin ekseriyetinin görüşü budur. Hepsinin görüşü de, bu kimsenin cemaatin faziletine yetişmiş olduğudur. Bu kimse, imâmla birlikte, üç rek´ate yetişmiş-se, namazı, imâmla beraber kılmış oîur. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

0 Bir kimse, nafile bir namaza başlamış olsa ve sonra da farz için kamet getirilse, içinde bulunduğu namazı, çift rek´ate tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; daha fazla kılmaz. Serahsî´nin Muluyt´inde de böyledir.

0 Bir kimse, öğleden önceki veya cum´a´dan önceki sünneti kılarken, kamet getirilse veya hutbeye başîansa, iki rek´ati tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)layınca namazım keser. Bu kavil, İmâm Ebü Yûsuf´tan rivayet olun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muştur. «Bu namazı muhakkak tamamlar.» diyenler de olmuştur. Hidâye´de de böyledir. Esahh olan da budur. Serahsî´nin Muhıyt´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)inde de böyledir.

0 Sabah namazının sünnetini kılmamış olan kimse, sabah namazının farzında imâma yetişse, bu durumda eğer bir rek´atini zayi edip, diğer rek´atine yetişeceğinden korkarsa, sünneti kılar; sonra farza başlar. Ve eğer her iki rek´ate de yetişemiyeceğinden korkarsa, —sünneti lerk edip— imâma uyar ve farzı kılar. H&dâ-ye´de de böyledir.

0 Bu kimsenin, ka´deye (= oturuşa´ yetişmemeyi umduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man ne yapacağı kitapta (Hidâye´de) zikredilmemişlir. Fakat bu ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tapta geçen «her iki rek´ate de yetişemiyeceğinden korkarsa» sözü, o kimsenin —bu durumda— imâma uyacağına delalet ediyor.

0 Fakih Ebû Ca´fer şöyle nakle tmiştir : İmâm-ı A´zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavillerine göre, bu kimse, sabah nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının sünnetini kılar. Çünkü bu iki imâma göre, teşehhüde.yetişmek, rek´ate yetişmek gibidir. Kifâye´de de böyledir.

0 Bir kimse, imâma rükû´da iken yetişir ve bu rükû´un da bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rükû´mu, ikinci rukûmu olduğunu bilmezse, sünneti bırakıp, imâma tabi olur. Hulâsa´da da böyledir.

0 Bir kimsenin girdiği mescidde ezan okunursa, o kimsenin namaz kumadan, o mescidden çıkması mekruhtur.

Fakat, bu kimse, başka bir camiin imâmı veya müezzini olur da, —gitmemesi halinde— cemaatinin dağılacağından korkarsa, namaz kılmadan— çıkmasında bir beis yoktur. Bu hüküm, o şahsın bu mescidde namaz kılmaması halinde böyledir.

Bu kimse, eğer bu mescidde bir defa namaz kılmışsa yatsı ve öğle namazlarında müezzin kamete başlamadıkça, bu şahsın —na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılmadan—■ çıkmasında bir sakınca yoktur. Müezzin, kamete başlamışsa; iki rek´at kılana kadar çıkamaz. Bu durumda, ikindi, akşam ve sabah namazlarında ise çıkar. Fakat, bu kimse beklerse onlarla birlikte namaz kılmaması mekruhtur. Serahsî´nin Muhıyt´-inde de böyledir.

0 İmâma rükû´da yetişen kimse, tekbîr alır ve fakat imâm rükû´dan başını kaldırana kadar beklerse, o rek´ate yetişememiş olur. Bîdâye´de de böyledir

0 Bu durumda, imâmın rükû´da durması ile durmaması mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)savidir.

Keza, bu kimse, hiç beklemeden eğiîse, fakat kendisi rükû´ yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, imâm başını kaldırsa yine o rek´ate yetişmiş sayılmaz.

Mahbûbî : «Bir kimse, imâm rükû´da iken mescide girerse; ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı âlimlerimize göre, bu kimsenin tekbir alıp rükû´a varması ve son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra yürüyerek safa karışması uygun olur. Bu, rükû´u zayi etmemek için yapılır.» demiştir.

Bize göre, namaz kılan bir kimse, arka arkaya üç adım yürürse, namazı batıl olur. Yürüyüşü üç adımdan fazla olmazsa namazı mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olur.

Alimlerin ekserisi ise, «bu kimse namazda yürüme ihtiyacı his(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)setmemek için tekbir almaz.» görüşündedirler.

Cellâbî, Salat isimli kitabında : «imâma rükû´da yetişen kimse, tekbir alıp. eğilmeye başlar. Bu esnada imâm da doğruluyor ise, o rek´ate yetişmiş sayılır.» demiştir. Esahh olan, o rek´&tin sayıİabll-mesi için, çok az da olsa, imâmla birlikte rükû´da bulunmaktır. Mi´ râcü´d Dh-âye´de de böyledir.

® îmâm rükû´a varmışsa; sonradan imâma yetişen kimse de ayakta tekbirini almış, imâm tam rükû´a varıncaya kadar, imâmla birlikte rükû´a eğilmemiş ve imâm rükû´a vardıktan sonra, o kimse de rükû´a varmışsa, şübhesiz bu kimse o rek´ate yetişmiştir. Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta âlimlerimizin görüş birliği vardır.

Keza, bu kimse imâma, rükû´un kavmesinde yetişmiş ojursa, o rek´ate yetişmiş sayılmayacağında da âlimlerimizin ittifakı.vardır. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir.

0 îmâma rükû´da yetişen kimse, eğer imâma rükû´da iken ye-tişemiyeceğinden korkmazsa, İftitâh tekbirini ayakta kalır, sübhâ-nekeyi ayakta okur ve bayram tekbirlerini ayatkta alır. Fakat, ye-tişemiyeceğinden korkarsa, bu durumda sadece iftitâh tekbirini ayakta alır, diğerlerini ise rükû´da tamamlar. Kâft´de de böyledir.

0 îmâma rükû´da yetişen kimsenin, iki tekbir alması gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Bazı âlimlerimiz bu kavle muhaliftirler.

Bu kimse, şayet, o bir tekbirle, rükû´ tekbirine niyyet etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa da, iftitâh tekbirine niyyet etmemiş bulunsa, bu niyyetd boştur ve namazı caizdir. Fethül - Kadîr´de de böyledir.

0 Bir müktedî, bütün rek´atlerde rükû´a ve secdelere imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan önce varmış olsa, bu kimsenin kıraâtsiz olarak bir rek´at namaz kılması gerekir. Bu şekilde namazı tamam olur.

Bu kimse, eğer imâmla birlikte rükû* yapar da, secdeyi ondan Önce yaparsa, iki rek´at kaza etmesi gerekir.

Bu kimse, eğer rükû´u imâmdan önce yapar da, secdeleri onun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la beraber yaparsa, kıraâtsiz olarak, dört rek´at kaza etmesi lâzım gelir.

Bu kimse, rükû´ ve secdeleri imâmdan sonra yaparsa, namazı caiz olur. Bu kimse, rükû´ ve secdelerin sonunda imâma yetişmiş olursa, namazı caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

0 Mescide giren bir kimsenin, vakit müsait olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe, nafile namaz kılmasında bir beis yoktur. Vakit dar olursa, na-

file namaz kılmayı bırakır. «Bu, sabah ve öğle namazlarının hari(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cindedir.» denilmiştir.

Bu kavil, Şemsü´l - Eimme Serahsî´nin, Mııhıyt Sâhibi´nin, Kâ-dîhân m Umurtâşî´nin, Mahbûbî´nin görüş ve ihtiyarlarıdır. Kifâye ve Nihâye´de de böyledir. «Bu kavil, umûmun görüşüdür.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Hldftye´de de böyledir. Sadrü´l - İslâm´ın da ihtiyarı budur.

En iyisi bütün hallerde, onu terk etmemektir. Namazın cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atle kılınıp, kıhnmaması da müsavidir. Yalnız farzın vakti geçecek olursa, nafile namaz terkedilir. Kifâye´de de böyledir. [63]

Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:45   #27
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
11- KAZAYA KALAN NAMAZLAR

O Farz olduktan sonra, vakti geçen her namazı kaza etmek farzdır. Namazın vaktinin geçmesi, ister sehven, ister kasden ve is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ter uyku sebebi ile olsun müsavidir.

9 Mecnun olan bir kimsenin, cünûn halinde iken, mecnun olmadan Önce geçirmiş bulunduğu namazları kaza etmesi, üzerine borç değildir. Bu kimse, tecennün (- delilik) halinde geçirmiş bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunduğu namazları da, akıllanınca kaza etmez.

Mürtedin de (= İslâm´dan dönmüş olan kimsenin de), dinsizlik zamanında zayi ettiği namazları kaza etmesi gerekmez.

Dar-i harbte müslüman olduğu halele, cehaleti (namazın farzi-yetini bilmemesi) sebebi ile namaz kılmayan kimsenin de, üzerine, bunları kaza etmesi gerekmez.

Bayılan kimsenin de, baygınlık halinde kılamadığı namazları ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi gerekmez.

İmadan bile aciz olan hastanm o halde geçirdiği namazları kaza etmesi gerekmez. Fakat bu şekildeki aczinin müddeti, bir gün bir geceden ziyade olması gerekir.

Kazaya kalmış olan bir namaz, zayi olduğu sıfat üzere kaza edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir. Zaruret ve özür hali müstesnadır.

Bir kimse, seter ( — yolculuk´ halinde kazaya bıraktığı nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım, hazer halinde kaza ederken, dört rek´atli farzları ikişer rek´at olarak kaza eder.

Mukîm iken kazaya bıraktığı namazları, sefer halinde kaza et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isteyen kimse de, rek´atleri tam olarak kaza eder.

Farz namazların kazası farz; vacip namazların kazası va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip; sünnet namazların kazası ise sünnettir.

Kaza için muayyen (= belirli) bir zaman yoktur. Ömrün vakitlerinde kaza kılınabilir. Ancak şu üç vakit müstesnadır: 1 — Güneşin doğma vakti, 2 -— Zeval vakti, 3 — Güneşin batma vakti, kaza namazlarının, bu üç vakitte kılınması caiz olmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

0 Bir kimse bir namaz kılsa, arkasından da irtidât etse, (= İslâm´dan çıksa), sonra da henüz o namazın vakti çıkmadan ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niden İslâm´a dönse, bu kimse o namazı tekrar kılar. Kâfi´de de böyledir.

0 Bir erkek çocuk, yatsı namazını kıldıktan sonra uyuşa ve ihtilâm olsa ve bu çocuk tan yeri ağarmadan uyansa, yatsı namazını yeniden kılar. Kız çocuğu böyle değildir.

Kız çocuğu, tan yerinin ağarmasından Önce, hayızla bülûğâ eriş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, bu kıza yatsı namazının kazası îazım gelmez. Çünkü ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yız vacipİerin (= farzların) üzerine gelse onları sakıt eder. (düşü rür.) Bunlara mukârin (— yakın, bitişik) olduğu zamanda da, ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni olması daha uygun olur.

«Eğer kız, yaş itibariyle bâliğa olursa, yatsı namazını kılması lazım gelir. Bu kız, şayet fecrin doğmasına kadar, uyanmamış olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, yatsrjıamazını kaza eder.» denilmiştir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyeldir.

0 Geçmiş namazlar cemaatle kaza edildikleri zaman, eğer bu namaz aşikâr olarak okunan bir namazsa, imâm açıktan okur.

Bir kimse, kaza namazını yalnız başına kiîacaksa, —açıktan okunacak namazda— gizli veya aşikâr okumakta serbesttir. Fakat, açıktan okumak daha efdâMir. Vaktinde kılındığı zaman olduğu gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi...

Gizli okunarak kılınan namazların kazalan da gizli okunarak kılınır. Yalnız kılınsın, imâmla kılınsın müsavidir. Zahîriyye´de de böyledir.

0 Vakit namazları ile geçmiş namazlar arasında ve geçmiş namazların birbirleri arasında tertip (= sıra gözetmek) haktır. Kâ-fî´âe de böyledir.

0 Kazayı kılmadan, edayı kılmak caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

0 Farzlar ile vitir arasında da böyle tertib vardır Vikaye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, vitir namazını kılmadığını bildiği halde, sabah namazını kılmış olsa, Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, bu kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı fasid olur.

Bir kimse, nafile bir namaz kılarken, kazasını hatirlasa, nafile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si bozulmaz. Çünkü tertip, —kıyâsın hilafına— farzda vaciptir. Baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ka namazlar —bu kaideye— katılmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

0 Fetâvâyi İtâbiyye´de : «Bir erkak çocuk, bulûğa erişince, namazlarını vaktinde kılarsa, sâhib-i tertîb olur.» Kızlar da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir :

0 Fakat, namaz amellerinin bazısında, bize göre tertip farz değildir. Mııhıyt´te de böyledir.

0 Bir kimse, namazın başında imâma yetişse fakat imâmın arkasında uyuşa veya abdesti bozulsa, sonra da uyansa veya abdest alsa, bu kimse, önce, imâmın daha önce kıldığını kılar ve sonra da imâma tabi olup, onun kılmakta olduğunu kılor .

Bu kimse, şayet bu durumda, önce imâma tabi olup onun kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta olduğunu kılar, sonra da imâma uyamamış olduğu kısmı, —imâmın selâjm vermesinden sonra— kaza ederse> böyle yapması üç imamımıza göre de caizdir.

Bize göre, cum´ada da böyledir : Bir kimse, izdihamdan dolayı birinci rek´atı İmâmla birlikte kılamasa, yani başta iktidâ etse de —izdihamdan dolayı— ayakta kalsa; ikinci rek´atı kılma imkanı bulsa, önce ikinci rek´ati, imâmın selâmından sonra da birinci rek´-ati kılarsa, bu caiz olur. Tahâvî Şerhi´nde de böyledir.

0 Tertip, unutmakla ve unutma manasında olan şeylerle dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şer. Muzmarat´ta da böyledir.

Bir kimse, abdestli olduğunu sanarak öğle namazını, sonra abdest alıp ikindi namazını kılsa, sonra da öğle namazım abdestsiz kıldığı açığa çıksa, bu kimse, sadece öğle namazını kaza eder. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü o kimse, öğle namazını unutmuş olan kimse yerindedir.

Şu mes´ele, yukarıdaki mes´elenin hilâfınad´ır: Bir kimse, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)destli olduğu zannı ile, arefe günü Arafatta Öğle namazını kılmış olsa, sonra da abdestle ikindi namazını kılsa da, durum meydana çıksa, bu kimse, ikisini de yeniden kılar. Çünkü, Arafatta ikindi namazı cem´dir ve öğle namazına tabidir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de

böyledir.

Bir kimse, sabah namazım kılmadığını hatırladığı halde öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le namazını kılmış olsa, öğle namazı fasid olur. Sonra, sabah nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını kaza etse de öğle namazım hatırladığı halde, ikindi namazını kılsa, ikindi namazı caiz olur. Çünkü bu kimse, ikindi namazını eda ederken, öğle namazının zayi olmadığını zannetmektedir. Ve o kimsenin bu zanm mu´teberdir. Tebyîn´de de böyledir.

9 Bir kimse, öğle namazını kılarken, sabah namazını kılıp kılmadığı hususunda şüpheye düşse ve namaz bittikten sonra, kılma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığını kesin olarak bilse, bu durumda önce sabahı, kaza, sonra da öğleyi eda eder. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

# Bir kimse, namaz kılmakta iken, —kazaya kalmış— bir çok namazını hatırlasa, FaMh Ebû Ca´fer´den naklen, mezhep imamları-mız : «Gerçekten o kimsenin namazı fasid olur.» demişlerdir. Fakat, hatırladığı an, bu kimsenin namazı bozulmaz. Bu kimse, o namazı iki rek´ate tamamlar ve bu namaz nafile sayılır. Bu durumda da, geçmiş namazların eski veya.yeni olmaları müsavidir. Muhiyt´te de böyledir.

0 Bir kimse, cu´mayı kılarken, sabah namazını kılmadığım hatırlamış olduğunda, cum´ayi kesip, sabahla meşgul olursa, cum´a zayi olur. sabah namazı ise, zayi olmaz.

İmâmı Azanı ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, bu kimse, cum´a namazını keser, sabah namazını kılar; sonra da öğle namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kılar.

İmâm Muhanuned (R.A.) ´e göre ise, bu kimse cum´ayı tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar.

Şayet, bu kimse, hem sabahı küıp hem de cum´aya yetişebile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cek olursa, bil-icmâ´ sabahla meşgul olur.

Bu kimse, cum´ayı kesip sabahla meşgul olunca, vakit fevt ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)caksa Cgeçecekse), cuma´yi tamamlar ve sonra sabahı kılar. Sirâ-cii´I - Vehhâc´da da böyledir.

# Vaktin dar olması da tertibi ikât eder. (düşürür.) Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, bir kimse: geçmiş namazı takdim etse (= öne alıp kılsa´, caiz olur; fakat bu günahtır. Nehrü´I - Fâık´ta da böyledir.

• Vaktin dar olması : Kazayı kıldıktan sonra, edaya vaktin kalmaması, demektir.

Bir kimsenin üzerinde, yatsının kazası olsa .da onunla uğraşa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar, güneş doğacak hale gelse fakat teşehhüd miktarı otura(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak kadar vakit kalmasa, bu durumda, sabah namazım kılar ve gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neşin yükselmesinden sonra, da yatsıyı kaza eder. Tebyîn´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

O Vakit namazı efdaliyyet vechi üzere eda edilemez ise bile, tertibe riayet edilir. Meselâ : Vakit çok daralsa da, vaktiyyeyi ( = vakit namazını) hafifletmeden, okumasını kısaltmadan, diğer fiille(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rini noksanlaştırmadan kılmaya imkan kalmamış olsa, bu durumda da tertip gerekir ve bu kimse, iktisada namazı caiz olacak kadar, namazı kısaltır. Timurtâşî´de de böyledir.

0 Vaktin darlığı hususunda, namaza başlama zamanına itibar olunur.

Hatta, bir kimse, kaza namazını hazırladığı halde, vaktiyyeye başlamış bulunsa ve kıraati vakit daralana kadar uzatsa, bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı caiz olmaz. Bu kimse, bu vakit namazını keser ve kazaya kalmış namazım kılmaya başlar.

Şayet, bu kimse, kaza namazını unutarak vakit namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlamış olsa, mes´ele hâlî üzeredir. Bu kimse, kaza namazını vakit daraldıktan sonra hatırlasa, namazı caiz olur; kesmesi lâzım gelmez. Tebyîn´de de böyledir.

f} Dar vakit hususunda, işin aslına, gerçeğe itibar edilir; zan-na itibar olunmaz. Hatta, bir kimse, vaktin dar oldu ğunu zannede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek, —yatsı namazını kılmadığım hatırladığı halde— sabah nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını kılsa, da vaktin geniş olduğu ortaya çıksa, bu kimsenin kıldığı sabah namazı fasid olur. Bu sabah namazı, batıl olup bozulunca, bakılır; eğer vakit genişse her iki namaz da kılınır; vakit dar ise, yalnız sabah namazı yeniden kılınır. Bunu ikinci defada da yapar. Yatsı üe meşgul olsa da, sabahı iade edemeden güneş doğsa, caizdir; sabah namazı da sahihtir. Tebyîn´de de böyledir.

# Keza, bir kimse, kılmamış olduğu sabah namazını, öğlenin vaktinin sonunda hatırladığı zaman, zannma göre her iki namazı kılmaya imkan olmasa da, öğle namazım kılmaya başlasa ve kılsa; geride de vakit bulunsa, baitar Öğle vaktinden geriye kalmış olan zamanda, önce sabahı ve sonra da öğleyi kılma imkanı varsa, Önce kılmış bulunduğu öğle namazı caiz olmaz. Bu durumda bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, önce, sabah namazını kılması, sonra da öğle namazını iade etmesi (tekrar kılması) lâzım gelir.

Keza, öğle vaktinden geriye kalan zamanda sabahı kılıp, Öğle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den de bir rek´at kılacak kadar vakit var ise, yine yukarıdaki gibi yapması lâzım gelir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

0 Eğer terk olunan namazlar, birden fazla ve vakit de bun-´ iardan bir kısmı ile vaktiyyeyi (= vakit namazını) kılacak kadar ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nişse, bir kimsenin o metruke lenden (= kazaya kalmış namazlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan) kılabildiğini kılmadıkça vaktiyyeyi kılması caiz olmaz.

Hatta, sabah vaktinde, yatsı ile- vitiri kılmadığını hatırlayan bir kimsenin, beş rek´at kılacak kadar bir vakti olsa, İmâmı A´zam´ın (R.AJ kavline göre bu kimse, önce vitri kılar sonra da sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını kılar; kerahat vakti çıktıktan sonra da yatsıyı kaza eder.

Keza, bir kimse, ikindi vaktinde, sabahı ve öğleyi kılmadığını hatırlar fakat sekiz rek´atten fazla kılmaya da vakit kalmazsa, bu durumda, o kimse, önce öğleyi ve sonra da ikindiyi kılar.

Şayet, altı rek´at kılacak vakit bulunursa, bu durumda ise, bu kimse, önce sabahı sonra da ikindiyi kılar. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyeldir.

0 Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf (R.AJ´a göre, ikindinin son vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tine itibar olunur. Tebyîn´de de böyledir.

0 Şemsü´l - Eimme Serahsî : «Güneş batmadan önce, eğer Öğ-le ve ikindiyi kılmaya imkan var ise, —bu durumdaki kimse— ter(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tibe riayet eder. Eğer iki vakit kılmaya imkan yoksa, ikindiyi eda eder.

Eğer, güneşin teğayyür etmesinden önce, öğleyi kılma, arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan da ikindinin tamamını veya bir kısmını —güneşin batmasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan önce— kılma imkanı varsa, bu durumda tertibe riayet gerekir. Ancak, Hasan bin Ziyâd´m kavline göre, güneşin gurubundan sonra, ikindi vakti yoktur. Nfthâye´de de böyledir.

0 Bu durumda, öğle namazını kılacak kadar, müstehap vakit kalmamış olursa, tertib bil-icmâ´ düşer. Tebyîn´de de böyledir.

0 Bir kimse, üzerinde, öğle namazının kazasının olduğunu bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meyerek, ikindi namazını kılmaya, vaktin evvelinde başlamış olsa ve bu namazı, kerahat vakti girene kadar uzattıktan sonra, öğle na-

mazını kılmadığını hatırlasa, bu kimse, kılmakta olduğu namaza devam eder. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

0 Bir kimsenin üzerinden, vaktin darlığı sebebi ile tertip düşmüş olduktan sonra, vakit çıksa; sahih olan kavle göre, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, kılmakta olduğu namazı iade eylemez. Vakit, namaz arasında çıkmış bile olsa, durum böyledir, Bu kimsenin kıldığı vakit namazı bozulmaz. Sahih olan kavle göre, —bu durumdaki kimse— kazayı kılmaz, vaktiyyeyi eda eder. Zâhidî´de de böyledir.

0 Unutma hali devam ettiği müddetçe, tertibin hükmü, zahir olmaz. Hatırlanınca, tertib lâzım gelir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

0 Geçmiş namazların çok olması tertibi düşürür. Sahih olan görüş budur. Serahsî´nin Muhıyt´ınde de böyledir.

0 Geçmiş (= kazaya kalmış) namazların çokluğunun hudu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)du ; —Altıncı namazın da vaktinin çıkmış olması şartı ile— altı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit. İmâm Muhammed (R.A.) : «Altıncı vaktin girmesine itibar olu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nur.» demiştir. Fakat, sahih olan, önceki kavildir. Hidâye´de de böyledir.

0 Bu hususta, bunlar, sonradan kılınmış olsa bile, geçen va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kitlerin, altı vakit olmasına itibar olunur.

0 «Ayrı ayrı da olsa, kazaya kalmış olan namazların, altı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit olmuş olmasına itibar olunur.» denilmiştir.

Bu ihtilafın faydası : Duruma bakılır, bir kimse, bir gün öğle namazı, bir gün ikindi namazı ve bir gün de akşam namazı olmak üzere üç vakit terk ettiği zaman, bunların, hangisinin evvel kazaya kaldığını da bilemezse, birinci kavle göre, bu kimseden tertib dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şer. Çünkü, geçen bu namazların araları çoktur.

İkinci kavle göre ise, bu kimseden tertip düşmez. Çünkü, biz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zat geçmiş namazlarda itibar, altı vakte erişmeleridir. Böylece, öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le, ikindi, öğle, akşam, öğle, ikindi, öğle olmak üzere yedi vakit na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılsa yerinde olur. Birinci kavil esahhtır. Tebyîn´de de böyledir. O, genişliktir. İkinci kavil hakkında Şeyhü´l - İmâm Ebû Befcİf Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed bin Fazl : «En uygun olanı budur.» demiştir. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.

0 Geçmiş namazların çok olması, tertibi düşürür. Bir kimse, bir ay namazı [erk etmiş olsa; sonra, bunları otuz sabah, otuz öğle şeklinde devam edip, bu bir aylık namazı kaza etmesi sahih olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

9 Geçmiş namazlarının çokluğundan dolayı tertib sahibi ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktan çıkmış olan bir kimse, sonradan, bu geçmiş namazlarından bir kısmını kaza etmiş ve geçmiş namazları altı vakitten az kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunsa, esahh olan kavle göre, bu durumda, bu kimse, yeniden sahıb-i tertib olmuş olmaz. Hulâsa´da da böyledir. Şeyhü´l - İmâm Zahidi Ebû Hafsü´J -Kebir de : «Fetva buna göredir.» demiştir.

Hatta, bir kimse, bir aylık namazım terk etmiş olsa da, bunları kaza etse ve bunlardan yalnız b\r vakit kalmış olsa ve sonra da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu hatırladığı halde vaktiyyeyi kılmış olsa, bu vakit namazı caiz olur. Muhıyt´te de böyledir.

Kazaya kalmış olan namazlar iki nev´İdir :

1- Fevâit-i Kadîme (~ Yeni kazaya kalmış namazlar.)

2- Fevâit-i Hadîse (= Eskiden kazaya kalmış namazlar.)

® Yeni kazaya kalmış olan namazlar, ittifakla tertibi düşü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rürler.

Eskiden kazaya kalmış namazların tertibi düşürüp düşürmeye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceği hususunda ise, âlimlerimiz ihtilâf etmişlerdir.

Bir kimse, bir ay, namazını terk ettikten sonra, bir müddet namaz kılmış ve o bir aylık namazı kaza etmemiş olsa; bu arada, bir vakit namazı terk etmiş olsa da, o yeni namazı hatırladığı hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, vaktiyyeyi kılmış bulunsa, bazılarına göre caiz olmaz, «caiz olur.» da denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Kâfi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

O Hatırladığı ve kılmaya gücü yettiği halde, bir kimsenin ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmiş olduğu namazı, —kılması mümkün olan;—• vakitten sonraya bırakması, gerçekten mekruh olur. Asji dan kavil budur, Çünkü, hatırlama vakti, hemen kaza kılmanın vaktidir. Namazı, vaktinden geri bırakmak ise, hilafsız mekruhtur. Muhıyt´te de böyledir.

A Asılda : «Bir kimse, öğle namazını kılmadığım bilerek, ikindi namazını kusa, kıldığı bü ikindi namazı fasiddir. Fakat, vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tin sonu. ise, bu namaz fasid olmak,.

Farz bir namaz fasid olunca, İmâma A´zam ve İmâm Ebû Yû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)suf (R.A.)´a göre, namazın aslı bâtıl olmaz. İmâm Muhammed (R.A.i´e göre ise, —bu namaz batıl olur, Mes´ele nıa´ruftur. Sonra, Ebû Hanîfe (R.A.)´ye göre, ikindinin farziyyeti, fesâd-ı mevkuf C—tu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuklu bir fesâdî ile fâsid olur. Hatta, altı veya daha fazla namaz kılsa da öğle namazını iade eylemese, ikindi namazı caiz olarak ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri döner. İadesi gerekmez. îmâmeyn´e göre ise, bu namaz, fesâd-ı bâtıl ile fâsid olur. Bu durumda ona cevaz yoktur.

Bu hususta aslolan : Ebû Hanîfe CR.A.) ´ye göre, geçmiş namaz ile vakit namazı arasındaki tertibe riayet etmek, geçmiş namazın çokluğu sebebi ile düştüğü gibi, edanın çokluğu ile de düşer. Mıı-hıyt´te de böyledir.

9 Bir kimse, bir vakit namazı unutsa da onun hangi namaz olduğunu bilemese; teharrî (= araştırma) yolu ile de, bunu bile-mese bize göre o kimse bir gün ve bir geceki namazı iade eder. Zahîriyye´de de böyledir. Fakih de : «Biz bunu alıp, kabul ederiz.» demiştir, el - Yenâbi´den naklen Tatarhânîyye de de böyledir.

0 Keza, bir kimse iki ayrı günde, iki namazı unutmuş olsa ve bunların hangi namaz olduklarını da bilemese; bu kimse, iki gün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lük namazını yeniden kılar. Kıyas bunun üzerinedir. Yani., bir kim-se, üç ayrı günde, üç namazı veya beş ayrı günde, beş namazı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa ve bunların hangi namaz olduğunu bilmese, bu şahıs, üç günlük veya beş günlük namazı iade eder.

41 Bir kimse, iktgünde, bir gün öğleyi bir gün de ikindiyi terk etmiş olsa ve hangisini evvel, hangisini sonra terk etmiş olduğunu bilemese, araştırması sonucunda da b´ıc re´yî olmasa, tmâm-ı A´zam (R.A.) ´a göre, ihtiyat yolu ile tertibe riayet edilmesi için, önce biri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni, sonra da diğerini, değişik olarak, iki def´a kılar ibadetlerde ih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiyat vaciptir.

Diğerleri ise : «Biz bu kimseye, böyle yapmasını emretmeyiz, yalnız taharri etmesini (= araştırmasını* emrederiz. Çünkü, aczin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den dolayı, o kimseden tertip düşer. Dolayisı ile o kimsenin —bu namazları— iki defa kılması lazım gelmez.» demişlerdir. Serahst´-nin Muhıyt´mde de böyledir.

Ebû Hanîfe (R.A.) ´nin kavli üzere bir kimse, Önce öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leye başlar sonra ikindiyi ve sonra yine öğleyi kılarsa, bu efdal olur. Şayet, Önce ikindiden başlayıp, sonra öğleyi tfe sonra yine ikindiyi kılarsa, yukarıdaki gibi bu da caiz olur.

İkindi namazını kılan bir kimse, secdenin birini terk etti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğini hatırlar fakat bu secdenin, ikindi namazının mı, önceki öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının mı olduğunu kat´î olarak bilemezse; ikindiyi kılıp tamamIar. İkindinin secdesi olma ihtimaline binaen bir secde yapar. Son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da, ihtiyaten öğle namazını iade eder. Şayet iade etmezse, bu kimseye bir şey lâzım gelmez. Mııhiyt´te de böyledir. [64]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:46   #28
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Bu Konu İle İlgili Muhtelif Mes´eleler

Yetîme´de : «Bir kimse, ikindi kılmaya başladı, onu kılar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken güneş battı; sonra da birisi gelip bu adama iktida eyledi; bu durumda onun iktidası sahih olur mu?» diye babama soruldu; ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bam da : «Evet, sahih olur; eğer imâm mukîm olmaz (= misafir olur) ve muktedî de misafir, olursa.» buyurdu.» denilmiştir. Tatar-hâniyye´de de böyledir.

Şafiî mezhebinde olan bir kimse, Hanefî mezhebine geçse, Şâfıî iken geçirmiş olduğu namazları, Hanefî olduğu zaman kaza et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isterse, bunları Hanefî mezhebine göre kaza eder. Hulâsa´da , da böyledir.

Bir adam, teyemmümün, bileğe kadar yapılacağını, vitrin ele bir rek´at olarak kılınacağını bilse (ve bir müddet de Öyle, yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa) ; sonra da teyemmümün dirseğe kadar yapılacağını, vitrin de üç rek´at olarak kılınacağını öğrense, bu şekilde, önce kılmış olduğu namazları iade etmez.

Fakat, bu kimse, bunu, bilgisizliğinden ve hiç bir kimseye sorup öğrenmeden yapar, sonra da sorduğunda kendisine,vitrin üç rek´at kılınması emredilirse, bu durumda, önce kılmış bulunduğu vitirleri kaza eder. Zehıyre´de de böyledir.

Sıyrfiyye´de : «Tertîb sahibi bir kadın, bir vakti terk etse, arkasından da hayız olsa ve temizlense, geçirmiş bulunduğu o namazı catirladığı halde, namaz kılsa, £>u caiz olmaz. Tatarhâniyy*´ de de böyledir.

Harbî olan bir kimse, küffâr diyarında müslüman olsa fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat oruç, namaz nedir bilmese, sonra da İslâm diyarına gelse veya ölmüş bulunsa, üzerine, orucun da namazın da kazası lâzım gelmez. Kiyâsen de, ıstıhsanen de böyledir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Dâr-ı harbe giden bir kimseye ise, geçirdiği namazların kazası lâzım olur.

Hasan, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´nin «Bu kimseye, iki erkek ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya bir erkek iki kadın, namazın farz olduğunu haber vermemişse, bu kimsenin dâr-ı harbde kılmadığı namazların, iadesi lâzım gelmez. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Itâbiyye´de, Ebû Nasr´dan rivayeten : «Hiç bir vakit nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını geçirmemiş olan bir kimse, ihtiyatlı olmayı dileyerek, ömrü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün bütün namazlarını kaza eden bir kimse, eğer bunu, namazlann-daki noksanlık ve kerâhatten dolayı yapmışsa, yaptığı iş güzel bir iş olur. Bu sebeblerden dolayı yapmıyorsa, bu şekilde, ömrünün bütün namazlarını kaza etmemelidr. Sahih olan ise, böyle yapma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın, (ömrü boyunca kılmış bulunduğu bütün namazları kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin) caiz olduğudur. Bu kazaları, sabah ve ikindi namazlarından sonra kılmamalıdır. Önceki insanlardan pek çoğu fesada gitmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması şüphesi ile kaza etmişlerdir.» denilmiştir. Muzmarat´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Böyle yapan bir kimse, bütün rek´atlerde Fâtihâ ve Sûre okur. Zahıriyye´de de böyledir.

Fetâvâ´da : Bu şekilde kaza kılan kimse, vitir nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım da kaza eder. Üzerinde, vitrin olmadığı hususunda kesin bilgisi olmadığı zaman, bu kimse, vitri üç rek´at kılar; kunut yapar ve te-şehhüd miktarı oturduktan sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar. Bu durumda, kazaya kalmış vitri- varsa, onu kılmış, olur; yoksa kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı bu namaz nafile olur. Ve bu kimsenin, nafile bir namazda kunut duası okumuş olması hiç "bir zarar vermez.

Huccet´de : «Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Yalnız, ma´rûf bilinen´ sünnetler bu hükümden müstesnadır. Kuşluk namazı, tesbîh namazı gibi sahîh haberlerle gelen namazlar ki bunların içinde sayılmış sûreler ve zikirler vardır— nafile niyyeti ile kılınır; başkaları ise, kaza niyyeti ile kılınır. Muzmarat´ta da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mültekıt´ta : «Bir baba oğluna, tutamadığı oruçları ve kı-latfıadığı namazları, kendi namına kaza etmesi için emir verse, bize göre bu caiz olmaz.» denilmiştir. Tatarhân´yye´de de böyledir.

Bir kimse, öldüğü zaman, üzerinde namaz olsa da,.malının üçte birinden, her vakit için yarım sa´ buğday, vitir için de yarım sa´, tutamadığı her günün orucu için de yarım sa´ buğday verilmesini vasiyyet etse; eğer bu kimse, mal bırakmamış ise, varisleri borçla

yarım sa´-buğday bulurlar ve bunu bir fakire verirler. Sonra, o fakir bu buğdayı varislerden birine tasadduk eder. Sonra, bu buğdayı tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar fakire verirler. Böylece bu alma ve vermeye, ölen kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının —ve orucunun-^ tamamı bitene kadar devam ederler. Hu-!âsa da da böyledir.

Fetâvâyî Hücce´de : «Bir kimse, eğer veresesine vasiyyet etmez ise, bu durumda, bazı vârislerinin teberrûlan caiz olur. Bu varis, her namaz için yarım saî C = beşyüz yirmi dirhem) buğdayı, -myyer ederek verir. Bu kimsenin, bu buğdayın-hepsini birden, bir fakire vermesi caiz olur. Keffâret-i yemin, savm ve zıhar bunun hüafmadır. (Yani,, bunların hepsi bir defada verilmez.)

Velvâliciyye´de : «Bir kimse, beş vakit için, bir fakire, do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuz menn (= batman), başka bir fakire de bir menn vermiş olsa; Fakîh´in ihtiyarına göre, bu dört vakit için caiz olur; beşinci vakit için caiz olmaz.» denilmiştir.

Yetîme´de ; «Hz. Alî (R.AJ ´nin oğlu Hz. Hasan (R.A.) "a : «Bir kimse, ölüm hastalığında iken, namazı için fidye var mıdır?» diye soruldu. O : «Hayır yoktur, buyurdu.» denilmiştir.

Humeyr el - Veberî ve Ebû Yûsuf bin Muhammed´den :

«Bir pîr-i faniye (çok yaşlı bir ihtiyara), hayatta olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe oruçta olduğu gibi, namaz için de fidye vermesi caiz olur mu?» diye sordular, onlar da : «Hayır, namaz için fidye yoktur.» dediler. Tatarhâriiyye´de c!e böyledir.

Semerkand ehlinin fetvalarında : Bir kimse, beş vakit na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılar, birisinin ilk iki rek´atinde okumaz, onunda hangi rek´at olduğunu bilemezse,, bu kinişe, ihtiyaten, sabah ve akşam namazla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını iade eder.

Bu kimse,«şayet, tek bir rek´atte okumadığını hatırlar, ancak hangisinde okumadığını kestiremezse, sabahla vitri iade eder.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nilmiştir.

Bu kimse, eğer iki rek´atte okumadığını hatırlasa, sabahı, ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şamı ve vitri iade eder.

Bu kimse, eğer dört rek´atte okumadığım hatırlarsa, öğleyi, ikindiyi ve yatsıyı yeniden kılar; vitri, sabahı ve akşamı kılmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Namazı kasden terk eden kimse öldürülmez. Kâfi´de de böyledir. [65]



12- SEHiV SECDELERİ


Sehiv secdeleri vaciptir, Tebyîn´de de böyledir. Bu sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Hıılâsa´da da böyledir.

Sehiv secdelerinin vacip olması, vaktin elverişli olması şartına bağlıdır. Meselâ : Bir kimse, sabah namazı kılmakta iken, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekse, bu kimse birinci selâmdan önce, güneş doğa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar, sehiv secdesini yapamazsa, sehiv secdeleri kendisinden sakıt olur.

Keza, kazaya kalmış olan bir namazı kılmakta olan kimse, gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neş kızarana kadar secde etmemişse, sehiv secdeleri üzerinden sakıt olur.

Binaya mani olan hallerin tamamı, selamdan sonra, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)delerini düşürür. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Gunye´de : «Bir kimse, nafile bir namazı, farz bir namazın üzerine bina etmiş olsa da, onda sehiv yapsa, secde etmez.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Nehrü´i - Fâık´ta da böyledir.

Sehiv secdelerinin yeri selamdan sonradır. Fazla veya nok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san elması müsavidir. Bize göre, bir kimsenin selamdan önce selam vermiş olması caizdir. îki selamla yapmak da caizdir. Bu sahihtir. Hidâye´de de böyledir.

Doğrusu ise, bir selam vermektir. Cumhur bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir; Asıl´da da buna işaret edilmiştir. Kâfî´de de böyledir.

Sehiv secdesi yapacak olan kimse sağına selam verir. ZâHfolî´de de böyledir.

Sehiv secdelerinin yapılış şekli : Sehiv secdesi yapacak olan kimse, sağma selam verdikten sonra, tekbîr olarak secdeye ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)panır. Secde esnasında tesbîhatta bulunur; tekbir alıp celse yapar (oturur) ve yine tekbîr alıp ikinci secdeye varır; sonra teşehhüdü okur ve ikinci defa selam verir, Muhıyt´te de böyledir.

Sehiv secdesi yapacak olan kimse, selavatları ve duaları sehiv için oturduğu zaman okur. Sahih olan budur. Bunları birinci oturuşta okur.» diyenler de olmuştur. Tebyîn´de de böyledir.

Uygun olanı ise, her iki oturuşta da bunları okumaktır. . Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Farz namazlarda da, nafile namazlarda da sehiv secdesinin hükmü aynıdır, Muhtyt´te de böyledir.

Fetâvâ´da : «Sehiv secdelerinden sonraki oturuş, rükün de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Aslında, sehiv secdesinden sonra oturma, namaz, oturmakla son bulsun diye -emredilmiştir. Hatta, bir kimse, sehiv secdesinden sonra oturmayı terk edip, kalksa ve gitse, yine o kimsenin namazı bozulmaz.» denilmiştir. Halvânî de böyle demiştir. Sirâcü´l - Veh-hâc´da da böyledir.

VelvâKciyye´de : «Aslında, namazda üç şey terkediJebilir : Farz, vacip ve sünnet, Namaz kılarken, farzı terk etmiş olan kimse, onu kaza ile tedarik edebilme imkânına sahipse, kaza eder; bu im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kân yoksa, namazı bozulmuş olur.

Namaz kılan bir kimsenin, sünneti terk etmesiyle, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Çünkü onun kıyamı, erkanı iledir; o da muhakkak bulunur; bu kimse, sehiv secdesi yapsın diye icbar olunmaz.

Namaz kılarken, vacibi terk eden kimseye gelince; eğer bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, vacibi sehven terk etmişse, sehiv secdelerini yapmaya cebredi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir; kasden terk etmiş olursa, böyle yapmaya cebrolumnaz. Tatar-hântyye´de de böyledir.

Bu sözün açık manası şudur : Gerçekten, namazda bir va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cibi kasden terk eden kimseye, sehiv secdesi icâb etmez; bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, namazdaki noksanından dolayı, namazın, cebren iadesi lazım olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir .

Sehiv secdesi, ancak,

Vacibin terki veya tehiri,

Farzın tehiri veya takdimi (= Öne alınması) veya tekrarı,

Vacibin itağyiri ;değiştirilmesi) gibi hallerde vacip olur.. Vacibin tağyiri, gizli okunacak yerlerde açıktan okumak; açık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan okunacak yerlerde gizli okumak gibi hallerdir ve görüldüğü gibi bu da bir nevi vacibi terktir. Kâfî´de de böyledir.

Birinci rek´atte, eûzü´yü, besmeleyi, sübhâneke´yi ve inti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kâller esnasında alman tekbirleri terk eden kimseye, sehiv secdesi gerekmez. Ancak, bayram namazlarının, ikinci rek´atlerinin rükû´ tekbiri, bu hükmün haricindedir. Bu durumda sehiv secdesi gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.

Bayram namazlarında olsun, diğer namazlarda olsun, eleri kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmayı terk etmekden dolayı da sehiv secdesi gerekmez.

Önce, sol tarafına, sehven selam veren ve sehven kavme-yi (= iki secde arasında oturmayı) terk eden ve rükû´dan secdeye eğilen kimseye de sehiv secdesi gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da ise: «Bu gibi hallerde, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) e göre, sehiv secdeleri lazım geîir.» denilmiştir. Fethü´1-Ka-dîr de de böyledir. [66]



Namazın Vacipleri


Namazda, Fâtihâ ve Sûre Okumak Vacibtir.

İlk iki rek´atte veya bunların birinde, Fâtihâ´yı okumayan kimsenin, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Fakat, buralarda, Fâ-tüîâ´nın çoğunu okur da, azını unutursa, sehiv seodesi yapması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmez. Fakat, yarıdan fazlasını unutsa sehiv secdesi gerekir. Bu hükümlerde, imâmla müktedî arasında bir fark yoktur. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, son iki rek´atte, Fâtihâ okumayı terk ederse ve bu namaz, farz bir namaz ise, sehiv secdesi icab etmez. Ancak, bu namaz, nafile veya vitir ise, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması vacip olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, ilk iki rek´atte Fâtihâ´yı tekrarlamış olursa, sehiv secdesi yapması gerekir. Bu kimse, Fâtihâ´yı sûreden sonra veya son iki rek´atte tekrar tekrar okursa, bir şey lazım gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Tebyîn´de de böyledir.

Fâtihâ´yı okuyup, bir harfini okumayan kimse veya Fâtihâ´-nın çoğunu okuyan kimse, bunu unutarak, sonra Fâtihâ´yı tekrar okusa, bu kimse, Fâtihâ´yı iki defa okumuş menzilindedir. Zahîriy-ye´de de böyledir.

Bir kimse, Fâtihâ´dan sonra iki âyet okusa ve sehven rü-kû´a varsa; sonra da durumu hatırlayıp dönse ve üç âyete tamamla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bu kimseye, sehiv secdeleri lazım olur. Zahîriyye´de de böyledir.

Fatiha´yı, zamm-ı sûreden sonra okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.

Son rek´afclarde, Fâtihâ´yı ve zamm-ı sûreyi okumuş olan kimselere, sehiv secdesi icabetmez. Esahh olan budur.

Bir kimse, Fâtihâ´yı, rükû´da, secdelerde veya. teşehhüd için oturduğu zaman okursa, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Bu hü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)küm o Kimsenin, önce Fâtihâ´ya başlayıp sonra teşehhüdü oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu hallerdedir. Bu kimse, eğer Önce teşehhüdü okur, sonra da Fâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tihâ´yı okursa, sehiv secdesi gerekmez. Serahsî´nin Mumyt´inde de böyledir.

Bir kimse, ikinci iki rek´atte Kur´ân´dan bir şey okumasa ve tesbihde de bulunmasa, İmâm-ı A´zam (R.A.) ´dan şöyle buyurdu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu rivayet olunmuştur : «Eğer bu kimse, kasden okumamış ise, kö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tülük yapmış olur. Fakat, sehven okumamış ise, sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması lazım gelir.

tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un rivayetine göre ise, İmâm Ebû Ha-nife (R.A.) şöyle buyurmuştur : «Kıraati kasden terk edene, bir günah yoktur; sehven -terk edenin de sehiv secdesi yapması gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.» Bu kavle itimad olunur. Fetâvâyİ Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, birinci veya ikinci rek´atte Fâtihâ´yı okumayı unutsa, sûrenin bir kısmını okuyunca da durumu hatırlasa, derhal Fâtihâ´yı okumaya başlar; sonra da sûreyi okur. Fakîh Ebul - Leys: «Bu durumda, sûreden tek bir harf okumuş olsa bile, sehiv secdesi lazım gelir.» demiştir.

Keza, bir kimse, Fâtihâ´yı okumadığını süreyi okuduktan sonra hatırlasa veya rükû´da hatırlasa veya rükû´dan başını kaldırdıktan sonra hatırlasa, bu kimse, Fâtihâ´yı okur; sonra sûre´yi iade eder; namazın sonunda da sehvinden dolayı secde eder.

Hulâsa´da : «Bir kimse, rükû´ yaptığı esnada, sûre okumamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu hatırladığında, başını kaldırıp sûre okur ve rükû´u iade ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse; o kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.» denilmiştir. Sahih olan kavil budur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, birinci rek´atte,´bir sûre okusa, ikinci rek´atte de ondan önce bulunan bir sûre okusa, bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böyledir.

VelvâHciyye´de : «Bir kimse, namaz esnasında secde âyet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinden birini okusa ve bundan dolayı secde yapmayı unutsa; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)radan da. bu durumu hatırlayıp secde etse, bu kimsenin sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekir. Çünkü bu şahıs, vacip olan vash (secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinin akabinde secde etmeyi? terk etmiş olmaktadır. «Bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez.» diyenler de olmuştur. Fakat, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci görüş esahhtır. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda bir sûre okumak istediği zaman, o sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rede yanılır ve okuyamaz ve bu sebeplede başka bir sûre okursa, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Kıraati, ilk iki rek´ate tayin (ve tahsis) etmek de namazın vaciblerindemdir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Mükerrer fiillerde, tertibe riayet etmek de namazın vacib-1 erindendir.

Bir kimse, şayet bir rek´atteki iki secdeden birini terk etmiş bulunsa ve durumu namazın sonunda hatırlasa; o kimse, hem o sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi hem de sehivden dolayı sehiv secdesi yapar. Bu durumda, ter(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tibi terk etmiş olduğu için, namazın, o secdeden Önceki bölümünü iade eylemez.

Ancak, rükû´u, kıraate takdim etmişse Ckıraattan önce rükû´ yapmışsa) bu kimsenin sehiv yapması lazım gelir; fakat, o rükû; sayılmaz ve bu kimsenin kıraatten sonra tekrar rükû´ etmesi gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Ta1 clil-i erkan da namazın vaciplerin d endir.

Ta´dil-i erkân : Rükû´da ve secdelerde bütün uzuvların hareket(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinin durması ve sakinleşmesidir. Bunun terk edilmesi halinde, sehiv secdesi gerekip gerekmiyeceği konusunda ihtilaf vardır.

Ta´dil-i erkânın vacip mi, sünnet mi olduğu hususunda da ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laf vardır. Vacip olduğunu kabul edenler, terkinden dolayı sehiv secdesinin lâzım olduğunu söylemişlerdir. Bedâ´ide de, bu görüş sa-hihlenmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namazda, ka´de-i u´lâ ( = birinci oturuş) da vaciptir.

Bir kimse, namazda, birinci oturuşu terk ederse, o kimseye se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.

Teşehhüd de namazın vaciplerindendir.

Bir kimse, birinci veya ikinci oturuşta, teşehhüdü terk ederse, o kimsenin sehiv secdesi yapması vacip olur. Keza, teşehhüdün bir kısmını terk eden kimseye de sehiv secdesi vacip olur. Tebyîn´de de böyledir.

Teşehhüdün, tamamınm veya bir kısmının terk edilmesi halinde, sehiv secdesinin vacip olması hususunda, namazın farz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ile nafile olması arasında bir fark yoktur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, teşehhüdü, birinci rek´atte, ayakta okursa, kendisine bir şey lâzım gelmez. Fakat, teşehhüdü, ikinci rek´atte ayakta okuması halinde, âlimler arasında ihtilâf olmuştur. Sahih olan bu durumda da sehiv secdesi lazım olmadığıdır. Zahiiiy-ye´de de böyîedir.

Teşehhüdü ayakta okuyan kimse, bunu Fâtihâ´dan önce okumuş olsa, üzerine sehiv secdesi lazım olmaz; Fâtihâ´dan sonra okursa, sahiv secdesi lazım olur. Esahh olan görüş budur. Çünkü, Fâtihâ´nm sonu, sûrenin okunacağı yerdir. Bir kimse, burada, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şehhüdü okuyunca, gerçekten vacibi tehir etmiş olmaktadır. FâtÖhâ´-nm evveli ise, sena mahallidir. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci iki rek´atte, teşehhüdü okursa, kendisine sehiv secdesi lazım olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de

böyledir.

Bir kimse, ,teşehhüdü okuduktan sonra Fâtihâ´yı okumuş olsa, sehiv secdeleri gerekmez.

Fakat, Fâtihâ´yı, teşehhüdü okuyacağı yerde okuyan kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Keza, bu durumda, önce Fâtihâ´yı sonra da teşehhüdü okursa üzerine sehiv secdesi lazım gelir.

Vâkıâtü´nNâtıhyye´de, Ebû Hanîfe (R.A.) den rivayet edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerek şöyle. denilmiştir«Bir kimse, teşehhüd mahallinde kıraate başlamış olsa, sonra da teşehhüdü okusa, sehiv secdesi lazım gelir.

Teşehhüdü okuduktan sonra, Fâtihâ´yı okusa, bu durumda sehiv secdesi gerekmez.

Bir kimse, teşehhüdü ayakta veya rükû´da veya secdede okumuş olsa, sehiv secdesi lazım gelmez. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, ilk oturuşta, teşehhüdü tekrar okumuş olsa, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine sehiv secdeleri lazım olur.

Keza bir kimse, ilk oturuşta, teşehhütden sonra, salavât-ı şerî-feleri de okumuş olsa, kendisine sehiv secdeleri vacip olur. Tebyîn-de de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir,

Salavâtlann, ne kadarının okunması halinde, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin gerekeceği hususunda, ihtilaf edilmiştir. Bazıları : «ALLAHümme salli´alâ Muhammed dese, sehiv secdeleri vacip olur.» dediler. Ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zıları ise : «...ve îalâ âl-i Muhammed diyene kadar sevih secdeleri lazım olmaz.» dediler. Birinci kavil esahhtır.

Teşehhüdü, son kâdede (= son oturuşta) tekrar eden kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Tebyîn´de de böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.> ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, namaz kılan kimse, selam verene kadar teşehhüd okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa; sonra da hatırlasa, teşehhüdü iade eder ve sehiv secdele-îerini yapar. Muhıyt´te de böyledir.

Cemaate namaz kıldırmakta olan imâm veya tek basma namaz kılan kimse, oturacağı yerde kalakr; kalkacağı yerde oturur, ayağa kalkmak istediği zaman tam doğrulur veya tam doğrulmaya yakm bir hal alırsa, işte bu durumda geri dönüp birinci oturuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta oturmaz. Bu, Fetâvâyi Kâdîhân´da böyledir. Bu durumda, bu kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Bu kimse, oturuşa dönerse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sahih olan budur. Tebyîn´de de böyledir.

Eğer böyle olmazsa, (yâni, kıyama yakın bir şekilde kalk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olmadan, oturursa) sehiv secdeleri yapmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.

Doğrulmuş oima hususunda, her insanın, aşağı kısmının yarısına itibâr olunur. Yar.i, bir kısımm aşağı yarısı düzelirse, kıya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma yakın olmuş olur. Aksi taktirde, kıyama yakın olmuş olmaz. Kâ-fî´de de böyledir

Bir rivayette ise, namaz kılan kimse, dizlerinin üzerine kalktığı zaman/geri oturursa, sevih secdelerini yapar. Burada oiıin-ci oturuşla İkinci oturuş müsavidir îtfrnad bu kavledir.

Bir kimse, uyluklarını kaldırır fakat dizleri yerde olur, onları k^ldırmazsa, bu durumda Ebû Yûsuf´tan (R.A.) gelen bir rivayete göre, sevih secdeleri gerekmez. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir,

Keza, bir kimse, rükû´ yerine secde, secde yerine rükû´ ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa veya bunları tekrar yaparsa veya bir farzı ileri veya geri aîuv sa, bu hallerin hepsinde de sehiv secdeleri lazım gelir;

KuJûrî´de: «Bir kimse, kendisinden zikir yapması gereken, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz Bilerindenbirini terk ederse, bu kimsenin sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekir.» denilmiştir. Çünkü, içinde zikir bulunan bir namaz fiilinin emredilmiş olması, bu fiilin yapılmasının maksûd olduğuna — bizzat — bir emaredir. Bu fiilin terk edilmiş olması; sebebi ile namazda noksanlık — kuvvetlenmiş — olur. Bu durumda da sehiv secdesi yapma mecburiyeti oluf*

İçinde zikir bulunan bir namaz fiilinin, terki söz konusu değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sehiv secdesi de söz konusu değildir. Sağ eli, sol elin üzerine koy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak gibi... Ve, rükû´ ve secdelerin kavmeleri gibi...

Namaz kılan bir kimse, oturup teşehhtid okuduktan sonrâ> üç rek´at mı yoksa dört rek´at mı kıldığı hususunda şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tüğünde, bu şüphe ile; selam verme zamanına kadar meşgul olur; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da dört rek´at kıldığına kalbi kanaat getirirse, namazım ,tamamlar ve sehiv secdeleriini yapar. Fakat, bu şüpheye, bir tarafına selam verdikten sonra, düşerse, sehiv sevdelerini yapması gerekmez.

Bir kimse, namaz kıldığı zaman abdestü bozulur ve abdest al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya gidince de yukarıdaki giıbî bir şüpheye düşer ve bu şüpheden dolayı, abdest almayı bir´müddet geriye bırakırsa, o kimsenin sehiv, secdesi yapması lazım gelir.

Vitir namazında Kunût okumak da namazın vâcip-lerindendir.

Bir kimse, kunûVu terk ederse, sehiv secdesi yapar.

Sehiv secdesinin terki," rükû´dan; başm kaldırılması ile tahak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuk eder.

Vitir namazında, taatten sonra, KusButftan önce alınması gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken tekbiri1 terk etmişbulunan kimse,.sehiv secdesi yapar. Çünkü o tekbir bayram tekbirleri menzaîmdedir. Tebyİrfde de böyledir.

Bayram Namazlarındaki ziyâde tekbirler de vacip(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir.

Bedâi´de: «Bir kimse, bu tekbirleri terk .ettiği veya noksan veya fazla yaptığı veyahut da yapılması gereken yerin haricindcyap-tığı zaman, bu kimsenin, sehiv secdesi´ yapması lazım gelir.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r- Râık´ta da böyledir.

Hasan´uı İmâmı Azam (R.A.) dan rivayet ettiğine´ göre: Bu hususta, noksan fazla, çok az, müsavidir. îmâm, bayram namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının birini bile unutmuş olsa-, sehiv secdesi yapar. Zehıyre´de de böyledir.

Keşfu 1 - fesrâr´da : «îmâm, bayram tekbirlerinden birini — veya bir kaçını — unuttuğu zaman, rüku´a varmış olsa bile tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar kıyama döner, (doğrulur.) Mesbûk ise, böyle değildir. Bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da mesbûk, tekbirleri rükû´da getirir,» denilmiştir, Bahrü´r - Râık´-,ta da böyledir.

Bir kimse, bayram namazının, ikinci rek´atinin rükû´ tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birini terk ederse, sehiv secdesi yapması- gerekir. Çünkü, bayram tekbirlerine tabî olarak, bu tekbîr de vacibtir. Fakat, birinci rek´atin rükû´ tekbiri böyle değildir. Çünkü bu tekbir, bayram tekbirlerine mülhak (= katılmış) değÜdir. Tebyifcn´de de böyledir.

Cum´a bayram, farz ve nafile namazların hepsinde, sehiv. secdesi (ile ilgili hükümler) aynıdır. Ancak, âlimlerimiz : «Bayram ve cum´a namazlarında sehiv secdesi yapılmaz; çünkü, yapılması halinde insanlar arasına fitne düşer.» demişlerdir. Muhıyt´te de böyledir.

Bazı namazlarda cehren (=açıktan), bazı namazlarda da, hafiyyen=gizlice) okumak vaciptir.

Bir kimse, gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde gizli okursa, o kimseye sehiv secdeleri vacip olur.

Açık veya gizli okumanın miktarında ihtilaf edilmiştir. «Her iki halde de kendisi ile namazın caiz olduğu miktarda okumaktır.» denilmiştir. Esahh olan da budur. Bu hususta, Fâtihâ ile başka sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re ve âyetler arasında da bir fark.yoktur.

Yalnız başına namaz kılan kimsenin, gizlide de, açıkta da sehiv secdesi gerekmez. Çünkü bunlar, cemaatin özelliklerindendir. Tebyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, açıktan eûzü - besmele çekse, veya â-mih dese, sehiv secdesi yapması gerekmez. FetâvâyS Kâdihân´da da böyledir. [67]



İmâmın Yanılması


İmâmın yanılması, kendisinin ve arkasında bulunan cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atin, sehiv secdesi yapmasını gerektirir. Muhiyt´te de.böyledir.

İmâma uyan kimse, bu esnada kendisi bir hata yapsa, bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan dolayı sehiv secdesi yapması gerekmez.

İmâma uyan kimse, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapar. Hatta, bu kimse, imâma, imâm yanıldıktan sonra uyumuş olsa büe, yine onunla birlikte sehiv secdesi yapar; ona tabi olur.

Bu kimse, sehiv secdelerinden birini yaptıktan sonra, imâma uymuş olsa, imâma tabi olarak ikinci secdeyi de yapar; birinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi ise kaza etmez. Bu kimse, sehiv secdesinin her ikisini de yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıktan sonra imâma uymuş olsa, sonradan bu iki secdeyi de kaza etmez. Tebyin´de de böyledir.

İmâma uymuş olan kimseye, imâmla kıldığı müddetçe, se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi gerekmez. İmâm, sehiv secdesini terk etmiş olsa bile, imâma uyan kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böylldir.

«Mesbûk, (=imâma sonradan uyan kimse) sehiv secdele(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde imâma tabi olur; sonra da, imâma yetişmemiş oiduğu kısmı kaza eder.

Lâhık, imâmla birlikte kılarken, sehiv secdelerini yapsa, bu sayılmaz; sehiv secdelerini kindi namazından sonra yapar.

Mesbûkun, imâmın selam vermesinden sonra, az bir müddet beklemesi uygun olur. Böylece, imâmın üzerinde sehiv secdesi var ise, kendisinin de onları yapması caiz olur. Serahsi´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Mesbûk, şayet imâma tabi olmayıp, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapmazsa, o secdeler, üzerinden sakıt olmaz, fdüşmez.

Bu durumda, mesbûk, sehiv secdelerini, namazının sonunda ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disi yapar.

0 îmâm selam verince, mesbûk hemen ayağa kalkar, imâm da biraz sonra, üzerinde sehiv secdeleri bulunduğunu hatırlayıp sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deye varır ve bu durumda da mesbûk rek´atini secde ile kayıtlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunursa, imâmın ardından, ona tabi olarak secdeye varır. İmâm selam verincede, kalan namazını kılmaya kalkar. Bu arada kıyam, kıraat, rüku´ gibi fillerden yapmış oldukları hesaba katılmaz. Sonra, namazının kalan kısmını kılmaya devam eder. tmâma tabi o´arak kıldığı bölümü kaza etmez.

Şayet, imâma tabi olup, onunla birlikte sehiv secdelerini yap-mamışsa, namazı caiz olur; namazın sonunda sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par. Bu müstahsendir.

Eğer, imâm, sehiv secdelerini, mesbûk, rek´atini secde ile kayıt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ladıktan sonra yaparsa, mesbûk, dönüp imâmla birlikte o secdeleri yapamaz. Bu durumda, dönüp imâmla birlikte sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa namazı bozulur. Sirâcü´l-Vehhâc´da da böyledir.

Bir imâm, korku namazında, sehiv secdesi yaparsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda kendisine ikinci cemaat tabi olur. Birinci cemaat ise, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının tamamlanmasından sonra, o sehiv secdelerini yaparlar. Bah-rü´r-!Râık´ta da böyledir.

Lâhık, kendi yanılmasından dolayı, sehiv secdesi yapmaz.

İmâm yanılmış olsa da, mesbûk onunla birlikte sehiv secdeleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni yapmasa; mesbûkun kendisi de, namazının yetişmemiş olduğu kısmım kaza ederken yanılsa, bir defa sehiv secdelerini yapması ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fayet eder. Misafire uymuş bulunan mukîmi bu durumdaki hali de-mes.bûk gibidir.

Bir imâm yanılsa, sonra da abdesti bozulmuş olsa ve yerine bir mesbûku geçirse; bu mesbûk namazı tamamlar. Yalnız, selam vermesi için yerine bîr müdriki (imâma ilk rek´atten itibaren uymuç olan kimseyi) geçirir. Bu müdrik de selâm verir ve sehiv secdelerini yapar. Mesbûk da, onunla birlikte o secdeleri yapar. Şayet, hiç bir müdrik yoksa, hepsi de ayağa kalkıp, yetişemedikleri reVatleri kaza ederler ve namazlarının sonunda da sehiv secdelerini yaparlar. Se-rahsî´nîn Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını beş vakit kılsa da dördüncü rek´-atte, teşehhüd miktarı otursa; eğer beşinci rek´ati secde ile kayıüla^ mamışas, durumu hatırlar hatırlamaz, oturur ve selam verir. Bu ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nılmasından dolayı da sehiv secdesi yapar.

Şayet, beşinci rek´ati secde ile kayıtlamış ise, oturup sellam vermez. Bilakis, bir rekat daha kılarak, o tek rek´ati de çiftler; otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur; teşehhüdü ve duaları okur ve selam verir. Güzel olsun diye de, sehiv secdelerini yapar. Hidâye´de de böyledir. Muhtar olan görüş budur. Kifâye´de de böyledir. Muhiyt´te ise : «Sonra teşehhüd yapar ve selam verir.» denilmiştir,

îlâve edilmiş bulunan o iki rek´aıt nafile, sahih olan kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le göre, öğle namazının sünnetine sayılmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

«İkindi namazında rek´at ilave edilmez.» denilmiştir. Bu hususta «... edilmez.» diyenlerin değil de «... edilir.» diyenlerin gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşü esahhtır. Tebyîn´de de böyledir, itimat bunun üzerinedir. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, ikindiden sonra, dileyerek nafile kılmak mekruhtur. Kendi isteği ile kılınmayınca da mehrûh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, sabah namazında, oturduktan sonra, üçüncü rek´ate kalkarsa ve onu da secde üe kayıtlarsa, dördüncü rek´ati ilâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ve eylemez. Tebyîn´de de böyledir.

Tecnîs´de : «Fetva, Hişâm´ın şu rivayeti üzeredir : İlave yapmada kerahat olmaması bakımından, ikindi namazı iîe sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının arasmda fark yoktur.» şeklinde bir açıklama vardır, Bafo-rü´r - Râık´ta da böyledir.

Fakat, sabah namazında, teşehhüt miktarı oturmamış olan şahıs, farz olan ka´deyi (~ oturuşu) terk etmiş olacağından, bu şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın kıldığı namaz mekruhtur. Çünkü, sabah namazında, farzdan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce, iki rek´at sünnetten başka, nafile namaz kılmak mekruhtur.

İkindinin dördüncü rek´afcmda, oturmadan kalkma ise, böyle değildir. Çünkü, bu beşinci rek´ate, alltincı rek´ati ilave etmek caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ve, ikindi namazından Önce, nafile kılmak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.

İkindi namazında, dört rek´ati, tamamladıktan sonra attır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayan kimse, bu durumu, beşinci rek´atin secdesine varana kadar hatırlarsa, hemen oturur. Muhıyt´te de böyledir.

Hulâsa´da : «Bu durumda, teşehhüd yapar; selam verir ve sehiv için de secde eder» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bîr kimse, son oturuşu yapmadan kalkar ve beşinci rek´ati secde ile kayıtlarsa, bize göre, o kimsenin Öğle namazı bozulur; Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.

Bu durumda, İmâm Ebû Haisife (R.A.) ve İmâm Eîbu Yûsuf (RA.3 ´a göre, bu şahsın namazı nafileye dönüşür. İlave yapmasa bi-îe, o kimsenin üzerine bir şey lazım gelmez. Hidâye´de de böyledir..

Namazın ne zaman fesada gideceği hususunda, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) görüş ayrılığında bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muşlardır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «O kimse, başını secdeye kor komaz namazı fasid olur.» demiş : İmâm Muhammed (RA.Î ise : «Bu kimse, başını secdeden kaldırmadıkça namazı fesada gitmez.» demiştir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, secdenin farzı, başı yere koymakla başlar. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre ise, secdenin farzı, başı yere koymak ve kaldırmakla başlar. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Fahrü´l - İslâm, CâmHi´s - Sağir´de : «Fetvada muhtar olan İmâm Muhammed (R.A.)´m kavlidir.» demiştir. Nflıâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bu ihtilafın faydası şurada açığa çıkmaktadır :

Bir kimsenin abdesti bozulduğu zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)´a göre, o kimsenin namazının ıslahı mümkün olmaz; İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (R.A.)´e göre ise, namazının ıslahı mümkün olur; bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se gidip abdest alır; oturur, teşehhüdünü okur ve selam verir. Fet-hti´I - Kâdir´de de böyledir. Esahh olan kavle göre, bu durumda sehiv secdesi yapmaz. Nihâye´de de böyledir.

Bir kimse, üzerinde sehiv secdesi olduğu halde, namazını kes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek niyyeti ile selam vermiş olur ve bu durumda da, sehvi için sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ederse, hala namazdadır; sehiv secdesi yapmazsa namazda değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bu, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Züfer (R.A.)´e göre ise, bu kimse sehvi için secde etmemişse, namazdadır. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, selamdan sonra, bu şahsa, bir kimse iktidâ etse, ikti-dası mutlaka sahihtir. Diğer iki imâma göre de sahihtir.

Bir kimse, sehvi için secde ettiği sırada gülse, İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)met! (R.A.)´e göre abdesti bozulur. Diğer imamlar buna muhaliftir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Bu kimsenin namazı ise, bil-icmâ´ tamdır ve bu kimseden sehiv secdeleri düşer. Şayet, ikâmete niyyet ederse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, farzı dört rek´ate dönüşür ve namazın sonunda da —se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv için— secde eder.. Diğer iki imâma göre ise, namazı dörde dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüşmez ve ondan sehiv secdeleri düşer. îcabet eylediği zaman bu kimsenin namazı batiî olur. Nihâye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, iki rek´at nafile namaz kılsa ve namazda yanılsa, sehvi için secde eder. Sonra iki rek´at daha nafile kılmak istese, bu namazı Önce kilmiş bulunduğu, o namazın üzerine bina edemez. Hi-dâye´de de böyledir.

Bu kimse, bina etmiş olsa yine namazı sahih olur. Çünkü, bu durumda, tahrîme (= iftitah tekbiri almak) bakidir, (devam et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektedir.) Muhtar olan görüşe göre, bu kimse, sehiv secdelerini iade eder. Misafir de böyledir; ikamete niyyet etmiş olsa, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini yaptıktan sonra, kendisine dört rek´at kılmak lazım geför. Ve, sehiv secdelerini iade eder. Tebyîn´de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazını kılarken yanılıp, Tilâvet secdesi olan bir ayeti okusa ve bu secdeyi de yapmasa, rek´atlerden birinin de secdesini yapmamış olsa, sonra selam verse, bu durumda mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ele, şu dört vecih üzerinedir.

Bu kimse, bunların tamammı, ya unutarak yaptı veya kasden yaptı.. Veya, tilâvet secdesini unutarak, rek´atin secdesini kasden yaptı. Veyahut da, bunun tersini yaptı. Birinci durumda ise, bîl-itti fak namazı bozulmaz. Çünkü, bu selam sehiv selamıdır.

İkinci ve üçüncü vecihler de namazı, ittifakla fesada verirler. Çünkü, kasden selam vermek, o kimseyi namazın hürmetinden dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şarı çıkarır. Dördüncü vecih ise, Zâhirü´r - rivâyeye göre namazı fa-sid olur. Muhıyt´te de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmak, sehiv icab etmez- Çünkü, bu, nihayeti olmayan bir iştir. Tehzîb´de de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmış bulunan kimse, taharri (araşlıı-maJ ile amel eder. Eğer, namazında defa´arca yamlmışsa, iki secde kâfi gelir. Hulâsa´da da böyledir.

Gece kılınan bir nafile namaza imâm olmuş olan kimse, kasden gidi okumuş olsa, günahkar ölür. Sehven böyle olursa, sehiv secdesi yapar. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Yetîme´de : «İmâm, vitirde ve teravinde açıktan okumayı terk etmiş olsa, sehiv secdeleri yapar.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Sehvetmiş bulunan bir imâmın, —sonra da— abdes.ti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmuş olsa, yerine bir başkasını geçirir. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, selâmdan sonra sehiv secdesini yapar. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se de sehvetmiş oîsa, önceki imâmın ve kendisinin sehivlerinden dolayı, sehiv secdelerini bir defa yapması kâfi gelir. Nitekim, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki imâm iki dsfa sehvetmiş olsaydı, sehiv secdelerini bir defa ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pacaktı.

Önceki imâm sehvetmemiş fakat, yerine geçirdiği kimse seh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vetmiş olsa, bundan dolayı, Önceki imâm_ da sehiv secdesi yapar.

Önceki imâm, yerine bir başkasını geçirdikten sonra sehvetmiş olsa, bu sevhinden dolayı hiç bir şey gerekmez. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Asıl´da : «Bir kimse, son oturuşta, teşehhüt miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duktan, fakat teşehhüdü okumadan önce selam vermiş olsa, teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüde döner, onu okur ve sonra selâm verir. Sehvinden.dolayı da se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi yapar.» denilmiştir. Muhıyt´tte de böyledir. [68]



Kaç Rek At Kılındığı Hakkında, İmâm İle Muktedî Arasında Çıkan İhtilaf Ve Şüphe


Bir kimse, üç rek´at mi, dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düştüğünde, eğer bu şüphe, o kimseye ilk defa arız oluyor ise, bu kimse, namaza yeniden başlar. Şiracü´l - Vehhâc´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaza yeniden başlamak, önceki namazdan, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, konuşmak veya başka bir amelle çıkmakla mümkün olur. Böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le bir sebeple, Önceki namazdan çıkmadıkça, yerli bir namaza başla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, tasavvur bile edilemez. Sadece selam vermekle, namazdan çı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kılmış olmaz. Namazdan, ancak namazı ifsâd eden bir amelle çıkı-labilir. Tebyin´de de böyledir.

Yukarıda ki «ilk arız oluyor ise» lâfzının izahı hususumda da âl illilerimiz arasında görüş ayrılığı vardır. Bazıları sehvetmek, o kimsenin Biç âdeti değil ve Ömründe ilk do: ehv-miş ise... demektir.» demiştir-. Mubyıt´te de böyledir.

Eğer bu hususta, si´çok. mit (ara:-. rır.) Ve re´yinin büyük olanı. ;ıhp dir,

Ef.;imr, ne: :´ inde de, şevk-

zuhur etın£i.^, bv dunumda man kirişenldıv.y

vecih üzerine, navi?.azm kaluvrmm bin;j eder.

Şüphe, iki rek´at mı, bir rek´at mı şeklinde isi. bu dur;/-! = namazın kalan kısmı, bir rek´at üzerine bina rdUir

Bu durumda, az üzerine bina edilince, her rokV.,- b^mda o ;üu-lur. Çünkü, bu oturuluştarm, farz olan oturuşun yarinde —yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta— ojma ihtimaldir; vacip olan oturuşun makamında yapıln-r-olma´ihtimali vardır. Görüldüğü gibi, bu hüküm, i:aıv, veya vacŞ olan duruşların terk edilmesini önlemek içkidir.

Bir kimse, dört rek´atü bir namazda, bu birinci i-ü.k-´at ra;, ikinci rek´at mı diye şüpheye düşerse, onu, birinci reV´aı kabul ede;. sonra oturur. Sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar, oturur, kalkıp bir rek´at daha kılar ve oturur. Sonra yine kalkıp bir1 rek´at daha kılar ve oturur. Bu dört otmaışun, üçüncü ve dördüneü.kv´ Hrz. birinci ve ikinci otuı^şlar . vaciptir. Bahrü´r - Râık´îa d;> İvüyledû .

Bir kimsi1. . lamdan öıv .la;.- ...ıra fakat te-

şehhüdden sonra p; :eye 4uşmii edilmez ve namazın cevazı.; ükmolunuı,

Bir kimse, namazı kılıp kılmadığı lıse, eğer vakit varsa, bu namazı iade eder.. Vakit çık: şekilde bir şüpheye düşen kimsenin, yapacağı hiç Muhıyt´te de.böyledir1. -

Bir kimse, kıyamda olduğu halde, sabah;.

rek´atte mı, üçüncü rek´atte mi olduğu hususunda o rek´ali tamamlamaz; teşehhüd miktarı oturup ayaj´: "•

rek´at daha kılar. Her rek´atte, Fatiha ve sûreyi okur; oturup teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüdü okur ve sonra da sehvinden dolayı secde eder.

Mi1 kimse, secdede iken, birinci secdede mi, ikinci´secdede mi oldi hususunda şüpheye düşse, yaptığı secdeye devam eder. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri dede veya ikinci secdede olmasının bîr farkı yoktur; bunlar müsavidir.- Çünkü, eğer o birinci secde ise, ona devam etmek lazım gelir; eğer ikinci secde İse, tamamlanması lazım gelir. İkinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deden başını kaldırdığı zaman, teşehhüd miktarı oturur; sonra kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kar, bir rek´at daha kılar.

Bir kimse, sabah namazının secdelerini yaptığı sırada, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rek´atte mı, üçüncü rek´atte mı olduğu hususunda şüpheye dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şerse, eğer birinci secdede ise namazının ıslahı mümkündür. Çünkü, o, eğer iki rekat kilmiş ise, namazın tamamı ile rek´at olduğu için, namrjzrtamam olmuş olur.

Şayet1, üçüncü rek´atte ise, İmâm Muhammedi (R.AJ´e göre, bir vecih ten namazı fesada gitmez. Çünkü, o kimse, birinci secdede ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tırladığı zaman; kalkar ve sanki hiç secde yapmamış gibi olur. Bu mesele, beşinci rek´atin secdesinde iken, abdestin bozulmasında ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu.gibidir.

Namaz kılan kimse, eğer ikinci secdede ise,, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı fesada gider.

Bir k*mse, sabah namazında ikinci rek´at i mî, }´oksa üçüncü rek´ati-mi kıldığı hususunda şüpheye düşer ve araştırması da bir netice vermezse; bu durumda, eğer ayakta ise, hemen oturur; sonra kalkıp, iki rek´at daha küar ve oturur. Eğer oturuyor idiyse, mesele kendi halîhcedir.´ Araştırır; eğer taharrîsi ile ikinci rek´atta olduğu kanaatine varırsa, namazına devam eder. Taharrisi, üçüncü rek´atte olduğu kanaatini çıkarırsa, oturuşlarını araştırır. Neticede, iki rek´-. atın sonunda oturmadığını anlarsa, namaz fasîd olur. Taharrisi bir netice vermezse, yine, namaz fâsid ölür.

Dört rek´atli bir namazda, dördüncü rek´at rai, beşinci rek´at-mi olduğu hususunda şüpheye düşmüş olan kimsenin durumu da yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)karıdaki jpj&idir.

Bir kimse, üçüncü rek´atte mi, beşinci rek´atte mi olduğu hususunda şüpheye düşerse; sabah namazı hakkında söylemiş oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğumuz gibi hareket eder : Kuûda avdet eder, (oturuşa döner); son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra bir rek´aıt daha kılar; teşehhüd okur; sonra ayağa kalkar; bir rek´at daha kılar; oturur. Sehvi için de secde yapar.

Bir kimse, vitir namazında kıyamda (= ayakta) iken, ikinci rek´atte mi yoksa üçüncü rek´atte mi olduğu hakkında şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, kılmakta olduğu rek´ati tamamlayıp kunût duasını okur ve otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur. Sonra kalkıp, bir rek´at daha kılar ve o rek´atte de kunûtu okur. Muhtar olan görüş budur. Buraya kadar, Hıdâsa´nın ibaresi-dir.

Bu mes´elelerden gafil olmak uygun olmaz. Çünkü bunlar sehiv secdesi icabettiren halerdir. Bu şekiller, ister taharri ile ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, ister az üzerine bina etmekle olsun, müsavidir. Fethii´I - Kadtr -den naklen, Bahrü´r-Râık´tâ da böyledir.

Bir kimse, namazı, üç rek´at mi yoksa dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düşse ve uzun süre düşündükten sonra, kesin olarak, üç rek´at kılmış olduğunu anlayıp bilse; bu durumda, düşün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, kendisim, bir rükün eda edecek kadar geri bırakmamış ise, sehiv secdesi yapması gerekmez.

Fakat, düşünmesi uzun sürer ve kendisini bir rek´atten veya bir secdeden geri koymuş olursa veya rükû´da ve secdelerde böyle bir düşünme haline girer ve bu durum uzun sürer ve bu sebeple halin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de bir değişiklik olursa, istihsanen, sehiv secdeleri yapması gerekir. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz kılarken, abdestinin olmadığını zanneden veya haki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)katen mestleri üzerine meshetmemiş olduğu açığa çıkan bir kimse için, sonradan kesin olarak abdestinin bozulmadığına veya mestleri üzerine mesh ettiğine kanaati hasıl olması halinde, şüpheye mahal yoktur.

Ebû Bekir : «Eğer bu kimse, abdestinin olmadığını veya mest(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri üzerine mesh etmediğini bildiği halde iken bir rükün eda etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, artık o namazı yeni baştan kılar. Şayet durum böyle değilse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına devam eder.» demiştir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Bir rükün eda ettiğini kesinlikle bilen, fakat iftitah tekbiri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni alıp almadığı;. abdesfcinin bozulup bozülmadiğı; üzerine pislik bulaşıp bulaşmadığı veya başına mesh edip etmediği hususunda şüpheye düşen kimse, eğer bu şüphe, ilk şüphesi ise, namazı yeni baştan kılar; böyle değilse, namazına devam eder; abdest alması ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya elbisesini yıkaması gerekmez. Fethü´l- Kadir´de de böyledir.

Fetâvâyi îtâbiyye´de : «Bir kimse, namaz kılmakta iken, misafir mi yoksa mukîm mi olduğu hususunda şüpheye düşse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı dört rek´at ktfar ve ihtiyaten ikinci rek´atte de oturur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Cemaate namaz kıldırmakta olan bir kimse, iki rek´atini kıldıktan sonra, ikinci secdede, bir rek´at mi yoksa iki rek´at mi kıldığı hususunda veya dört rek´at mi yoksa üç rek´at mi kıldığı hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda şüpheye düşerse arkasındaki kimselere bir göz atarak, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların halini öğrenir. Eğer onlar kalkarlarsa, kendisi de kalkar; eğer onlar otururlarsa, kendiside oturur. Bu durumda, onlara itimat ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bir beis yoktur. Bu durumda sehiv secdeleri de gerekmez. Muhıyt´te de böyledir.

îmânı, namazda şüpheye düştüğü zaman, sözüne güvenilir iki kişinin sözünü alıp kabul eder.

Yalnız başına veya cemaatle namaz kılan kimse, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dikten sonra, güvenilir bir kimse kendisine : «Sen öğle namazını üç rek´at kıldın.» dese; âlimlerimizin beyanına göre, eğer namaz kılan kimse, dört rek´at kıldığını —kesin— bilirse, kendisine üç rek´at kıldığını haber veren kimsenin haberine iltifat etmez, değer ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir.

Zahîriyye´de nakledildiğine göre, İmâm Muhammed bin Ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san (R.A.) : «Ben, bir kişinin sözü ile de, bütün halerde namazı ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niden kılarım.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kinişe, haber verenin doğru sözlü mü, yoksa yalancı mı olduğu hususunda şüpheye düşerse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, o şahıs, ihtiyaten namazını yeniden kılar. Bu kimse, iki adil kişinin söz´eri hususunda da şüpheye düşse, yine namazım iade eder. Haber veren kimse, güvenilir birisi değilse, onun sözü kabul edilmez.

8 Bir,cemaate namaz kıldıran imâm, namazından hemen son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra gittiğinde, cemaatin bir kısmı: «Bu öğle namazıdır.» bir kısmı da : «Bu ikindi namazıdır.» deseler; eğer vakit öğle vakti ise, kılman namaz, öğle namazıdır. Vakit ikindi vakti ise, kılınan namaz ikindi nazmaıdır. Çünkü burada, vaktin muvafık olduğunu iddia eden için, —vakit— apaçık bir şahittir.

Eğer, hangi vakitte olunduğu biüinmezse, her iki topluluğun sözü de caizdir. Kıyas da böyledir, Mohıyt´te de böyledir. [69]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:47   #29
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
13- TİLAVET SECDELERİ

´ah-ı Kerîm´de, 14 yerde tilâvet secdesi vardır. Hidâye´de de böyledir.

Secde´ âyetleri şunlardır :

Şüphe yok ki, R&bbinfa katmdakiîer ona kulluk etmekden. asla kibirlenmezler, onu i-^hih ve yabıjz oıiâ secde ederler.

(´rfif Sûresi, kyet : 206)

- Göklerde ve yerde kim varsa onlar da, gölgeleri de sabah ak-sam ister isteme, ALLAH´ı secde eder. CRa´d Sûre.», âyet : 15)

— Göklerde olan, yerde olan camlılar ve melekler, kendilerine bîr yüksünme gelmeyerek, AHah´a secde eder (ler).

İNahi Sûresi, âyet : 49)

— De kî : «Ona ister îman edin, ister îman etmeyin. Çünkü bundan evvel ilim verilmiş olanlar bile kendilerine karşı o tilâvet olununca, çenelerinin üstüne (yüzü koyun) kapanarak secde ediyor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar.»

— Ve : «RABBİMizi tenzih ederiz. HaJkıykat, RABBİMizin vadi kat´iyyen fi´Ie çıkarılmıştır» diyorlar, ftsrâ Sûresi, âyet : 103-107)

— İşte bunlar, ALLAH´ın kejndilerine nimetler verdikleri peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berlerden, Âdem´in zürriyetinden, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ile İsrail´in neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyeci (ALLAH´ın) âyetlerini okuduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

(Meryem Sûresi, âyet : 58)

— Görmedin mi, göklerde olan herkes (herşey) ve yerde bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan herkes (herşey), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu hakıykaten ALLAH´a secde ediyor. Bir çoğunun üzerine de azâb hak ol muş dur. ALLAH fcimi (bedbahtlıkla) hor kılarsa onu seâdete kavuşduracak (hiçbir kuvvet) yokdur. Şüphesiz ki ALLAH ne dilerse (onu) yapar. (Hacc Sûresi, âyet: 18)

— Onlara : «Rahmana secde edin» denildiği zaman «Rahman da neymiş? Senin bize emr edegefcföğine mi secde edeceğiz?» dediler ve (bu secde emri) oıllann (büsbütün îmandan) ürküb uzaklaşmala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını artırdı. (Furkan Sûresi, âyet : 60)

— « (Bunu) göklerdeki ve

CNTem] Sûresi, âyet : 25)

— Biatim âyetlerimize ancak öyle kimseler rnıan eder (ler) ki butlarla kendilerine öğüt verildiği zaman, onlar büyüklük taslama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarak, yüzü üstü secdeye kapanırlar ve Jtablerini, ham ite, tesbîh (ve tenzîh) ederler. (Secde Sûresi, âyet : 15)

— Bunun üzerine o, Rahibinden setr (ü himaye) edilmesini is-rükû´ iîe yere kapanıb (ALLAH´a) döndü.

(Sacî Sûresi, âyet: 24 ün son kısmsî

Gece, gündüz, güneş, ay (hep) Ö´nun (ALLAH´ın) ^y^tferinden

ı\e aya -secde etmeyin,´ ´btmlart y ´´~n ALLAH´

(buna karşı) MV.-´cnmek işerlerse Rabhv

onlar hiç usöîlbşak, tzâtenVkeîi^ishiı .-

edip dur. tFusssI^t S. :h´üt": 37-

dj. (pullara dcğii. sizi yaralan) -^llah^a secde, edûi, (O´ı>9) (NecmSûresS, âyet :

olu biv haaiie geldiği (nuuru tamamlandığı) samai) aya ki,

(ey insanlar), hiç şüphesiz, o halden bu haâle bhıeceksi-

— ...Secde ve (Rabbinin merhametine) yaklaş.

(Aîak Sûresi, âyet :

Âynî´de de böyledir.

Bu âyetlerde, okuyana da, dinleyene de secde etmek vacip olur. Dinleyen kimselerin, Kur´ân dinlemeyi, isteyip kasdetmelerl ile . istemeyip kasdetmemeleri de müsavîdir.-Hîdâye´de de böyledir.

Öir kimse, seode âyetini içinden okumakla, dudakla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını oynatmasından dolayı secde iazmı olmaz.

Secde, ancak sahih haillerle okunup, bu harflerden ses meyda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na yel ip, hem okuyanın hem de kulağım ağzına yaklaştırdığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)manbaşkasının, okuyanın sesini duyması ile vacip olur. Kâdîhâîi´-da da böyledir.

Bir kimse, secde âyetini okusa fakat sonundan bir keli-meyi okumasa, secde etmez.

Sadece, içinde secde bulunan kelimeyi okuyan kimse de secde etmez.

Secde, ancak secde âyetinin ekserisinin secde harfleri ile okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması halinde lazım, olur.

Muhtasarü´l - Bahr´de ; «Bir kimse, ve´scüd kelimesini oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yup sussa ve sonra da vakterib kelimesini okusa, bu kimsenin sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de etmesi lazım olur.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir^

Bir kimse, secde âyetini, bir toplulukta, her kelimesini bir başka şahıs okuduğunda dinlese, bu durumda, o kimsenin secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi gerekmez. Çünkü, bu kimse, secde âyetini, bir okuyucudan dinlememiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namazın, edası ve kazası, üzerine farz olan herkese, tilâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vet secdesi yapmak vacip olur. Aksi takdirde vacip olmaz. Tilâvet secdesinin vacip olmasında, asloian budur. Hulâsada da böyledir.

Kur´ân okuyan kimse, kâfir, deli, çocuk, hayızlı veya nifas-Iı veya hayız nifasm son gününde bulunan kimselerden biri olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa secde lazım olmaz. Dinleyiciler için de böyledir. Zâhîdî´de de, böyledir.

Bu durumda, dinleyen kimse akıllı, baliğ ve müslüman olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, kendisine secde vacip olur. Çünkü, secvde âyetini dinlemiştir.

Abdesti olmayan veya cünüp olan bir kimse, secde âyetini oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş veya dinlemiş olsa, bunların secde yapmaları lazıni gelir. Has(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta da böyledir.

Secde âyetini, kuştan dinleyen kimseye secde lazım gelmez. Muhtar olan görüş budur.

Bir kimse, uyuyan bir kimseden secde âyetini dinlemiş olsa, o kimsenin secde etmesi vacip olur. Sahih olan budur.

Bir kimse, secde âyetini, aksi sedadan dndemiş olsa, kendisine -secde vacip olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Uyuyan bir kimseye, uykusunda secde âyet; okuduğu ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber verilirse, o kimsenin secde etmesi gerekir. Nısab´da : «Bu sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Sarhoş bir kimse, secde âyetini okumuş olsa, kendisine de, dinleyene de secde etmeleri lazım gelir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Bir kadın, namazda secde âyeti okusa da, bu secdeyi na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda yapmasa, sonra da hayız olsa, bu kadından secde sakıt olur. Muhıyt´te de böyledir. (

Nafile namaz kılan bir kimse, secde âyeti okusa ve secde etse, sonra da* bu namazı bozulsa, bu namazı kaza etmesi gerekir. Fakat secdenin iade edilmesi gerekmez. ,

Keza, bir müslüman secde âyetim okusa ve secde etmeden, —ALLAH korusun— dinden çıksa, sonra da tekrar müslüman olsa, o secdeyi yapmak o kimseye vacip olmaz. - Fetâvâyi Kâdîhân´cİa da böyledir.

Bir kimse, secde âyeti tnûı meali) ni farsea okuduğunda hem kendisine, hem de dinleyene secde etmek vacip olur.

Dinleyen kimse anlasa da, anlamasa da, kendisine secde âyeti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin okuduğu haber verilince, secde etmesi gerekir.

İmameyn´e göre ise, eğer dinleyen kimse, okunanın Kur´ân ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu biliyorsa, secde etmesi gerekir; bilmiyorsa, secde etmesi ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmez. Hulâsa´da da böyledir. «Bil-icmâ´ secde lazım olur.» diyen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler de vardır.

Kur´ân, arapça olarak okunduğu zaman, secde, mutlaka la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım gelir. Fakat, bilmeyen kimse, araştırmasında mazurdur.

Kur´ân okuyan kimse sağır olsa ve okuduğunu işitmese, yine c!e secde etmesi vacip olur. Hulâsa´da da böyledir.

Secde âyeti, hece ile okununca, secde etmek gerekmez. Si-râciyye´de de böyledir.

İmâm, secde âyetini okuduğu zaman, kendisine de, duysun veya duymasın, cemaatine de, tilâvet secdesi, vacip olur. Namazda, kıraatin açık olması ile gizli olması arasında da bir fark yoktur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, imâmın, giz´i okunan namazlarda, secde âyeti,okumaması müs-tehap olur.

Bir imânı secde âyetini okuyunca, cemaatinden olmayan bir kimse, bunu dinlemiş olsa, o kimseye de tilâvet secdesi vacip olur.

Cevheretü´ıî - Neyyire´de de böyledir. Sahih olan görüş budur. ye´de de böyledir.

Secde âyetim imamdan işiten kimse, bu sırada imâma ırsa, imâmla birlikte secde eder..Bu kimse, imâm secde ettikten oua uyarsa, secr-e etmez. i?u, imâma rek´atin sonunda yetîş-zamandır. Fakat, başka bir rek´atte yetişirse, tilâvet secdesini mazdn sonra yapar. KâjR´de de böyledir.

imâma uymuş olan bir kimse, secde âyetini okursa, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın ve imama uyan diğer.´kimselerin namazda´da, namazdan sonra da secde etmeleri gerekmez, Sfrâcül - Vehh&c´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, secde âyetini´namaz kiimay;--´ mr kimseden dinlemiş olsa, namazdan sonra secde eder. Bu s.. yi namazın içinde yapması caiz olmaz. Fakat, namazın içinde y; -aş-olsa, namazı dâ bozulmaz. Tefeîb´de de böyledir. -

Fakat, namaz kılan bir kimse, namaz kılmamakta olan bir kimseden secde âdetini işitmeden Önce, kendisi secde âyeti okumuş ve sonra c şahsın okuduğunu dinlemiş olursa, bu kimse —kendisi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin okumuş olmasından dolayı™ namaz içinde tilâvet secdesi ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par. Dinlediğinden dolayı secde etmesi ise gerekmez. Zâhirü´r-ri-vâye de böyledir. Bu kimne, Önce namaz kılmayan kimseden, secde âyetini dinler, sonra da Kendisi okursa, bu duranı hakkında iki ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vayet vardtr. Sîrâc´da : «K. işinin, bu durumda, dinlediği secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinden dolayı secde etmiyeceği kesindir.» denilmiştir. Nahrül -Fâık´ta da böyledir.

0 Bir kimse, eğer secde âyet1 ni nainsz içinde okur ve okudu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu secde âyeti sürenin ortasında olursa, cVdal olan, önce secdçyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak ve sonra da kalkıp sûrenin îsınaınııiı okuyarak rükû´a varmak-(ır. Secdeyi, böylece yapmasa ve fakat, rükû´a giderken bu secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye niyyet etsebu kıyâsen caiz olur. Biz de bunu kabul ederiz.

Şayet, bu durumda, ne secde yapar, ne de rükü´a gider fakat sûreyi tamamladıktan sonra rükû´a giderken niyyett ederse/bu caiz olmaz. Yapmış bulunduğu, bu rükû´ 5fe secde de, üzerinden sakıt ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Bunları, secde ile birlikte namazın içinde kaza etmesi gerekir. Hâher - zade namı ile maruf Şeyhü´l - İmâm : «Bir kimse, secde âyetinden sonra, üç âyet okuyunca, fevreh-kesip rükû´a giderse, o rükû;-secde yerine geçmez.» demiştir,

Şemsü´l - Eimme Halvânz de : «Üç âyetten fazla okumanuşsa, secde için namazı kesmez.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonunda ise, eftial olan, onu oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarak rükû´a varmaktır. Eğer rükû´dan Önce secde yaparsa, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den kalkınca, başka bir sûreden biraz okuması gerekir. Kalkıp, bir şey okumadan rükû´a gitmiş olsa, bu da caiz olur. Namaz kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, bu durumda rükû´ ve secde yapmaz, başka bir yere geçip oradan okursa, bu sebeble, rükû´a gitmesi gerekmez. Namazda olduğu müd(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)detçe, tilâvet secdesini kaza etmesi gerekir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonuna doğru olur ve ondan sonra iki veya üç âyet bulunursa, namaz kılan kimse serbesttir; dilerse rükû´a gider, dilerse secde eder. Rükû´a girmeyi isterse, sûreyi tamamlar ve rükû´ yapar. Şayet secde ederse, sonra kalkıp sureyi bitirir ve sonra rükû´a gider. Namaz kılan kimse, bu durumda, kalan âyetlere gerideki sûreden ilave yaparsa, bu da efdal! olur. Muzmarât´ta da böyledir.

0 Bu kimse, secde ettiği zaman, arkasından rükû´ edecekse, ayağa kalkar. îki veya üç âyet okuduktan sonra rükû´ yaparsa, bu müstehap olur. Münye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, namazda secde âyefci okumuş olsa ve bu sebep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ten de rükû´ yapmak istJ&se, rükû´a giderken niyyet etmesi gerekir. Eğer, niyyet etmezse, bu rükû´ seede yerine caiz olmaz. Niyyeti rü-kû´da ederse, bu hususta âlimler arasında görüş ayrılığı olmuştur. Bazıları : «Bu caiz olur.», bazıları ise : «Caiz olmaz.» demişlerdir. Muzmarât´ta da böyledir.

En açık olan görüş ise, bunun caiz olmamasıdır. Şerh.-t Ebi´I - Mekârim´de de böyledir.

Bedâi´de : «Bu durumda, bir kimse, rükû´dan başını kaldır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıktan sonra niyyet etse, bıl-icmâ´ caiz olmaz.» denilmiştir. Bahrli-r -Râık^a da böyledir.

İmâm olan kimse, kıraatin arkasından ´rükû´da niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, fakat muktedî niyyet etmese, imâm selam verdikten sonra, muktedî secde eder /e ka´deyi (= oturmayı) iade eder; muktedî eğer bunu terk ederse, namazı bozulur. Gunye´de de böyledir.

Tilâvet secdesinin, niyyet edilmemiş olsa bile, namaz sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desinin eda edilmiş olması ile eda edilmiş olacağı hususunda, görüş birliği vardır. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, tilâvet secdesini yerinde yapmayı unut-sa ve bunu rükû´da, secdede veya ka´dede (— oturuşta) hatırlasa, hemen yere kapanıp secde eder. Sonra da, bulunduğu yere döner, îstihsanen bunu da iade eder. Fakat iade etmemiş olsa da namazı caiz olur. Zâhiriyyeide de böyledir.

İmâm, namazda secde âyetini okuduğu zaman, arkasındaki cemaat çpk olsa! imâm secde için tekbir alınca, cemaatten bir kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı, imâm rükû´a vardı zanm ile rükû´a varsa; sonra imâm secdeden tekbir alarak doğrulsa; rükû´a varan cemaat ise, onun rükû´dan doğrulduğunu sanarak, tekbir alıp başlarını kaldırsalar—ve bundan fazla bir şey de yapmış olmasalar— namazları fesada gitmez.

Namaz kılan kimse, namaz kılmayan bir kimseden secde âyetini işitince, okuyanla beraber secdeye varsa; eğer bu durumda, okuyan kimseye tabi olmayı kast ederse, namazı fesada gider. Müs-tchap olan, namazın haricinde, okuyanla dirileyenin beraber secde yapmalarıdır. Secde esnasında, dinleyen kimse, okuyandan önce ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şım kaldırmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Okuyanın öne geçip, dinleyenlerin onun arkasında saf tu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak secde yapmaları. Tilâvet Secdesi´nin müstehaplanndandır.

Ebû Bekir : «Tilâvet secdesinde, kadının, erkeklere imâm olması sahihtir.» demiştir. Bahrü´r - Râıkta da böyledir.

Secde âyetlerinin arka arkaya okunmasından dolayı, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler bir araya toplanmış olsa, okuyanların da dinleyenlerin de bir defa secde yapmaları kâfidir.

Mükerrer secde âyetlerine bir tilâvet secdesinin kâfi gelmesi için, ayni âyetin tekrar tekrar okunması ve okunan meclisin bir ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması şarttır. Meclis değişik olsa da, okunan âyet ayni âyet olsa veya meclis bir olsa da, okunan secde âyeti ayrı âyetler olsa, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larda, bir secde kâfi gelmez. Muhıyt´te de böyledir.

Secde â}´etini okuyan kimsenin değil de, dinleyen kimsenin meclisi değişmiş olsa, bu kimsenin, tilâvet secdelerini tekrar tekrar yapması gerekil´.

Dinleyenin değil de, okuyanın meclisi değişmiş olursa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, ekseriyetin kavline göre, dinleyenin değil de okuyanın ayrı ayrı secde etmesi lazım gelir. Biz de bu kavli kabul ediyoruz. Itâbiyye´de de böyledir.

Eğer, tek meclis uzar veya bir lokma ekmek yenilirse; bir yudum su içilirse; ayağa kalkılırsa; bir iki adam yürünürse; sultan evi gibi büyük bir evin, bir köşesinden diğer bir köşesine değiştiri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirse; mescidin içinde yer değiştirilirse; büyük bir camide bir köşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den diğer bir köşesine gidilirse, tekerrür gerekmez.

Eğer, camiin veya hükümdar evi gibi büyük bir evin odaları(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın birinden diğerine gidilirse; eğer, gidilen bu yerden imâma iktidâ sahih olursa, buralar bir mekân hükmündedir.

Geminin gitmesi, mekanın birliğini bozmaz, Hayvanın gtmesi ise eğer kişi namazda hayvana binmiş bir vaziyette değilse gemiye muhaliftir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Teşbih, tehlil veya kıraat ile meşgul olmak, meclisin bir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)liğini kesip bozmuş olmaz.

Bir kimse, şayet secde âyetini okur, sonra da hayvanına binip geri inerse, bu hâl dahi, meclisin birliği hükmüne mani olmaz.

Bir kimse, secde âyetini okur, secdesini yapar, sonra da uzun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca Kur´ân-ı Kerim okur ve o secde âyetini yeniden okursa, ikinci bir secde yapması gerekmez.

Bir yerde secde âyetini okuyup, sonra kalkarak hayvanına binen bir kimse, bu âyeti bir de hayvanında okursa, kendisine bir secde lazım olur. Eğer, hareket edip gitmemişse, inip secdesini yer- » de yapar. Fakat, bu kimse, oradan hareket ettikten sonra, secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tini okursa, iki defada secde etmesi gerekir.

Keza, bir kimse, binili iken secde âyeti okur ve sonra inerse; indiği yerden gitmeden, bir de orada secde âyeti okursa yine bir , secde etmesi kâfidir. Bu durumda secdesini yerde yapar. Cevhere-tü´n Neyyire´de de böyledir.

Meclisin değişmesi hususunda, zorlamaya itibar edilmez. Meselâ : Bir kimse, başka bir kimseye : «İkinci defa okuma.» der

fakat o kimse aynı mecliste secde âyetini tekrar okursa, bir secde yapması kâfi gelir.

Bez dokuyan, kılıç kuşanan veya çift süren kimseler, yaptıkları işi tekrar ederlerse, secdeyi de tekrarlarlar. Kâfi´de de böyledir.

Ağacın bir dalından başka bir dalına geçen kimse de sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi tekrar edecektir. Sahih olan kavil budur, Muzmarât´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Yürüyerek Kur´ân okuyan kimse, her secde âyeti için ayn ayrı secde eder.

Keza, suda yürüyen kimse de, eğer su nehir veya deniz gibi büyük bir su ise okuduğu her secde âyeti için ayrı ayrı secde eder. Havuzda veya su çukurunda yüzen kimse de okuduğu her secde âyeti için, ayrı ayrı secde yapar.

Değirmen taşimn etrafında dönen kimse de, okuduğu her sepde âyeti için ayrı ayrı secde yapar. Hulâsa´da da böyledir.

Çok iş gören, çok yemek yiyen, yatarak uyuyan veya alış veriş yapan kimseler de, istihsânen secdeleri tekrar yapar. Çünkü, bu ameller sebebi ile, meclisler örfen değişmiş hükmünde olurlar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namazın içinde okunan secde âyetinin secdesi, namazın dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şında yapılmaz. Sîrâciyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur da, secdeyi terk ederse, günahkâr olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bu hüküm, secde etmeden namazı bozulmayan kimseler içindir. Secde etmeden namazı bozulmuş olan kimse ise, bu secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi namazın dışında yapar. Fakat, namazda secdeyi yaptıktan sonra, namazı bozulmuş olursa, bu secdenin iade edilmesi lazım gelmez. Gunye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´da veya secdede Kur´ân okumuş olsa, tilâvet secdesi lazım gelmez. «Bu durumda secde lazım gelir; ne var ki, bu secde, yapmış bulunduğu secde ile veya rükû´ ile eda edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olur.» denilmiştir, Zahîriyye´de de böyledir.

Bir kimse, secde âyetini okumuş olsa da secde yapsa ve aynı yerde hemen namaza başlasa; namazda da ikinci defa secde âyetini okusa, bu kimsenin üzerine, ikinci secdeyi yapmak da vacip olur. Fakat, ilk okuduğu secde âyeti için secde etmemiş olursa, o kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin bir secde yapması kâfi gelir. Hatta, son okuduğu âyet, için, secde yapmamış olsa bile, ilk okuduğu âyet için yapması gereken secde, zimmetten düşer.

Bir kimse, bir erk´atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı rek´atte tekrar okusa, o kimsenin ikinci defa etmesi gerekmez. Se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

A Namaz kılan kimse, birinci rek´atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı âyeti ikinci, üçüncü rek´atlerde de tekrar okusa, bu şahsın başka secde yapması lazım gelmez. Sahih kavil budur. Hulâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa´da da böyledir.

Bir kimse, secde âyetini namazda okusa ve secde yapsa; selam verdikten sonra, bu âyeti, bulunduğu yerde tekrar okusa, za-hirü´r - rivayede tekrar secde etmesi gerekir. Bazıları : «Bu kimse, selamdan sonra konuşur ve daha sonra secde âyetini okursa; bu sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi tekrar yapması gerekir.» demişlerdir.

Bir kimse, şayet secde âyetini namazda okur fakat secdeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz ve selam verdikten sonra da, secde âyetini okursa, bu kimseye bir secde kâfi gelir; önceki secde düşer. Fetâvâyd Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Birinci rek´atte secde âyetini okuyup, sonra da abdesti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulan kimse, gidip abdest alır. Gelir ve bir başkasından da secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tini duyarsa, bu kimsenin iki secde yapması lazım gelir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur veya başkasından işitir de, secde ettikten sonra da abdesti bozulursa, gidip abdest alır. Namazını bina ederken, bir secde âyeti daha duyarsa, ikinci defa secde etmek, bu şahsa vacip olur. Ve namazdan sonra bu secdeyi yapar.

Şu mes´ele ise, yukarıdaki hükme muhaliftir : Bir kimsenin, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda secde âyetini okuduktan sonra, abdes´ti bozulur ve abdest alıp namazım bina ederken, o âyeti yine okursa, üzerine iki defa secde yapmak vacip olmaz. Zahîriyye´de de böyledir.

Secde âyetini, mubah bir vakitte okuyup, mekruh, vakitte secde etmek caiz olmaz.

Secde âj´eti, mekruh vakitte okunursa, tilâvet secdesinin de bu vakitte yapılması caiz olur.

Bir hayvana binmemiş olduğu halde, secde âyetini okuyan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, korkudan dolayı hayvana binse, hayvan üzerinde korku halinde secde yaparsa caiz olur; emniyet halinde ise, hayvan üzerinde secde yapması caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Tilâvet secdesinin şartlan tahrîme hariç namazın şart(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının aynıdır.

Tilâvet secdesinin rüknü ise, alnı yere koymaktır veya bunun ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine geçen rükû´u yapmaktır.

Hasta olan kimse, tilâvet secdesini imâ ile yapar.

Yolcu olan kişi ise, tilâvet secdesini hayvanının üzerinde yapa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bilir. Yerde yapılması gereken secdeyi, hayvan üzerinde yapmak caiz olmaz. Fakat, hayvan üzerinde yapılacak secdeyi, yerde yapmak caiz olur.

Namazı bozan şeyler, tilâvet secdesini de bozar.

Kasden abdest bozmak, konuşmak, gülmek gibi namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zan şeyler, tilâvet secdesini de bozar ve böyle bozulmuş c$an ti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâvet secdelerinin, iade edilmeleri lazım gelir.

Gülmek, namazın secdesinde olursa abdesti bozar; fakat tilâvet secdesinde olursa, abdesti bozmaz.

Keza, tilâvet secdesinde, kadınla aynı hizada bulunmak, bu secdeyi bozmaz.

Bir kimse, tilâvet seccjesinde uyuşa, sahih olan kavle göre, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti bozulmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Tilâvet secdesinin sünneti, başlama ve bitirme tekbirleridir. SerâhsS´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman, tekbir alır; ellerini kalıdırmadan secdeye varır. Sonra tekbir alıp, başını secdeden kaldırır. Bu secdede, teşehhüd ve selam yoktur. Hidâye´de de böyledir.

Tilâvet secdelerinde, üç defa «Sübhâne Rabbiye´İ - alâ» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nir. Farz namazlarda olduğu gibi, üç defadan fazla söylenebilir, fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat noksan söylenmez. Hıdâsa´da da böyledir.

Şayet, secdede, farzlarda olduğu gibiaklına bir şey okumak gelmese, yine de bu secde caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Tilâvet secdesi yapan kimse, tekbir alırken sesini yüksel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tebilir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman ayağa kalkar, sonra secde eder; secdeden başını kaldırınca da ayağa kalkar ve sonra oturur. Müstehap olan budur. Zahîriyye´de de böyledir.

Tilâvat secdesi yapmak isteyen kimse, kalbi ile niyyet eder: dili ile de : «ALLAH rızâsı için, tilâvet secdesi yapmaya niyyet ettim.» der. Sonra da tekbir alır. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Giyasî´de : «Tilâvet secdesinin edası, fevrî değildir. (Ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni, secde âyeti okunur okunmaz, hemen secde edilmesi lazım gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.) Tilâvet secdesi, her ne zaman yapılırsa yapılsın kaza değil edâ olur.» denilmiştir. Tatarhaniyye´de de böyledir

Ancak, yukarıdaki hüküm, namaz dışında olan tilâvet sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deleri içindir. Namaz içinde ise, fevrî olarak vaciptir. Kıraat uzun sürdüğü için, tilâvet secdesi gecikirse, bu secde kaza edilir. Bunu kasden yapmak ise günahtır. Bahıü´ı - Râık´ta da böyledir.

Kur´ân okuyan kimsenin yanında cemaat bulunduğu zaman, eğer secde etmek onlara zor gelmiyecek ve kalplerinde secde için bir haz varsa, bu durumda münasip olan, secde âyetinin açıktan okunmasıdır.

Eğer, cemaat abdestsiz veya secde âyetini işitip de secde etmi-yecekîerse veya secde etmek onlara zor gelecekse; en uygunu, Kur´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ân okuyan kimsenin, bu âyeti ´kendi içinden gizlice okumasıdır. Bu, ister namaz içinde olsun, ister namaz dışında olsun, müsavidir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir süreyi okuyup da secde âyetini bırakmak mekruhtur. Fakat, bir kimse, namaz dışında tek basma Kur´ân okurken, secde âyetini okumazsa, bu mekruh olmaz. Müstehap olan, secde âyeti ile birlikte bir veya iki âyet okumaktır. Fakat, bunlar okunmasa da za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar vermez. Hulâsa´da da böyledir. [70]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 15:48   #30
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Şükür Secdesi

Ebû Hanife (R.A.) ´ye göre, şükür secdesine itibar edilmez. Şükür secdesini yapana bir sevap yoktur; yapmamak daha evladır.

Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhamnıed CR.A.) ise : «Şü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kür secdesi, bâr yakınlık vesiîedirir. Yapana sevap vardır.» demiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Onlara göre, bîr kimsenin ni´meti artar, yenilenir veya açığa çıkarsa; veya ALLAHu Teâlâ, o kimseyi, evlât veya mal ile rızıklandı-rırsa; veya o kimse, bir yitiğini bulursa; veya bir musibetten kurtu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur, hastası veya hastalığı ryileşirse, o kimsenin secde etmesi müstehap olur.

Şükür secdesi yapmak isteyen kimse, yönünü kıbleye döner, tekbir alır ve secdeye varır. Secdede ALLAHu Teâlâ´ya hamd-ü sena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da bulunur ve teşbih okur. Sonra tilâvet secdesinde olduğu gibi ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci defa başını kaldırarak, secdeyi tamamlar. Sirâcü´l Vehhâc´da da böyledir.

Huccet´te : «Kullar, şükür secdesinden men edilmemelidir. Çünkü onda, Ailah´a kulluk ve hudû´ vardır.» denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Tatarhânİyye´de de böyledir.

Nafile namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde, şükür secdesi yapmak da mekruhtur. Başka zamanda ise şükür, secdesi mekruh (değildir. Gunye´de de böyledir.

Sebepsiz yere secde yapmak, yakınlık olmadığı gibi mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh 4a değildir. Fakat, böyle bir secdeyi namazın sonunda yapmak mekruhtur. Çünkü, cahiller o secdeyi, sünnet veya vecip itikad ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bilirler. Namaza getirilip bitiştirilen her mubah, mekruhtur. ZâW-dî´de de böyledir. [71]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/176.

[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/177.

[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/178.

[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/178.

[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/179.

[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/179.

[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/180-181.

[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/182-183.

[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/183-185.

[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/187-194.

[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/195-201.

[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/201-202.

[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/203.

[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/204-210.

[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/211-220.

[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/220.

[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/221-227.

[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/227-228.

[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/229-234.

[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/234.

[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/235-236.

[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/237-241.

[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/241.

[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/241-243.

[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/243.

[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/244-246.

[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/246.

[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/247-252.

[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/253.

[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254.

[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254-268.

[32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254-268.

[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/269-274.

[34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/275-286.

[35] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/287-289.

[36] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/290-292.

[37] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/293-301.

[38] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/302-305.

[39] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/306-310.

[40] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/311-313.

[41] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/314-319.

[42] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/319-321.

[43] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/321-322.

[44] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/323.

[45] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/323-330.

[46] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/330-334.

[47] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/334-335.

[48] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/335-337.

[49] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/338-359.

[50] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/360-371.

[51] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/371-372.

[52] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/372-376.

[53] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/377-380.

[54] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/381-383.

[55] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[56] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[57] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[58] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[59] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[60] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[61] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384-391.

[62] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/391-402.

[63] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/403-408.

[64] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/409-418.

[65] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/418-420.

[66] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/421-423.

[67] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/423-430.

[68] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/430-435.

[69] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/435-440.

[70] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/441-455.

[71] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/456.
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




çarşamba çilingir webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım