![]() |
#11 |
![]() Şeyh Said Efendi, hacca gitmeyi çok severdi. Oraya gittiğinde âlimlerle buluşup Müslümanların siyasi, içtimai, ilmi durumlarını konuştukları için hacca gitmeyi çok önemserdi. Hayatı boyunca altı defa hacca gitmiştir. Hicri 1321 senesinde hacc ibadeti için Hicaz’a gittiğinde altı ay boyunca hadis alanında çalışmalarda bulunmuş, eğitim görmüş ve kırk gün boyunca yapılan imtihandan sonra hadis icazesini alıp muhaddis unvanına sahip olmuştur.
Şeyh Said Efendi’nin hitabeti güçlü, irticali konuşmaları meşhurdu. Büyük oğlu Şeyh Ali Rıza Efendi; “Benim babam konuşunca tesirinde kalmamak mümkün değildi.” demektedir. Şeyh, her gittiği yerin sosyal ve siyasal nabzını tutardı. Gezdiği yerlerde zeki, kabiliyetli talebeleri tespit eder, medreselerinde onlara eğitim imkânı sağlar, talebelerin masraflarını da kendisi tedarik ederdi. Şeyh Efendi feraset ve kabiliyetiyle bölgedeki Müslümanların rehberliğini yaptığı gibi adaletiyle Alevi ve Ermenilerin de teveccühüne mazhar olmuştur. Şeyh, insanlar dertlerini anlattıklarında sabırla onları dinler, insanların psikolojisini iyi bilir, sorunlara güzel çözümler üretirdi. Kürtçe’nin Kırmanci ve Zazaki lehçelerinin yanı sıra Arapça, Farsça, Türkçe, Urduca ve Ermenice dillerini bildiği nakledilir. Ermenice’yi Palo ve Hınıs’ta yaşayan Ermenilerden öğrenmiştir. Şeyh Efendi hakkında; Hıristiyanlığa ciddi derecede vakıf olduğu söylenir. Ermeniler birçok konuda anlaşmazlığa düştüklerinde Şeyh’in yanına gelirler ve onun hakemliğinde problemlerini hallederlerdi. Şeyh Said Efendi, zamanındaki âlimler içerisinde en muteber âlimlerin başında gelmektedir. Klasik medrese usulüne vakıf olup, birçok kitabı ezebere okurdu. Ezberlediği normal hacimli birçok eserin yanında İbni Abidin, Tefsir-ul Celaleyn, Sahihi Buhari gibi büyük hacimli kaynak eserleri ezbere bilir, Melayê Cezeri divanını ve birçok divanı ezbere okurdu. Şeyh’le ilgili yazılmış eserlerde; onun Astronomi, Felsefe, Geometri (hendese), Matematik gibi ilimleri iyi bildiği belirtilmektedir. Vereceği icazeleri belağati ve fesahati güzel, edebi bir dille yazardı. Şeyh Said Efendi birisine icaze verdikten sonra o talebesini yanına alıp büyük bir köye giderdi. Orada köylülere yarısı sizden yarısı benden olmak üzere bir medrese yapalım derdi. Kendisi de yaptırdığı medrese için mutlaka parayı verirdi. İlk parayı da her zaman o verirdi. Bu yaptırdığı medreseye de kendi talebesini müderris olarak bırakırdı. Yanında böyle icaze alan öğrencilerine medrese açıp o medreseyi bu öğrencilerine teslim ediyordu Abdulilah Fırat’ın açıklamalarına göre Şeyh Efendi’nin kendisine bağlı dört yüze yakın medresesi, beş yüze yakın tekkesi mevcut idi. (tabi babası ve dedesinin yanında hilafet alanların medrese ve tekkeleri de bu rakamlara dâhildir) Şeyh’in tüm bu kurumlarla teşkilatsal bir bağı vardı. Bu medreselerin en bilinenleri Palo, Piran, Hınıs, Bingöl ve Muş’taki medreselerdi. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|