AK Gençliğin Buluşma Noktası

Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-14-2011, 14:40   #1
Kullanıcı Adı
Ak_Kelebek
Standart "Estağfîrulllah"
Gerek Hakk'a karşı gerekse halka karşı pişmanlık duyduğumuzda, günahlarımızdan mahcubiyet hissettiğimizde, özümüze lâyık olmayan bir işe bulaştığımızda hatta düştüğümüzde, kendi liyâkatimizden daha fazlası ikram edildiğinde, ama her mevkide ve her makamda... Estağfirullah...

Tevbenin kelimesi diye tabir etmek pek de yanlış olmasa gerek. Esasında tevbe, kalpteki pişmanlıktan ibarettir. İçindeki o kalbî sızıyı hissetmeyenin, hangi lâfzı kullanırsa kullansın velev ki estağfirullah kelimesi de bu lâfızlardan olmuş olsun, kalbindeki hissiyata tercüman olmayan ve bağlı olmayan bu lâfızlar havada uçuşan birkaç günlük canlılar gibi şöyle bir gözükür kaybolur. Belki Allah Teâlâ merhameti ile bu riyakâr ve samimiyetsiz tevbeleri kayda almaz. Meleklerine sildirir. Aksi takdirde böylesi istiğfar ve tevbeler aleyhimize birer delil teşkil edecektir.

Bu satırlarla başlamak pek âdetimiz değil. Lâkin galiba üslûp değişiklikleri dikkat çekmek için bazen daha tesirli oluyor. Tevbe ve nedamet köklerinin gözyaşları ile sulandığı ağacın, yapraklarıdır istiğfar. Her bir "estağfirullah" dirilişin, tazelenmenin göstergesidir. Kulun uyanık olduğuna, agâh oluşuna işaret ettiği gibi. Bütün amellerin menşei yani güzel amel olarak kaydedilen her şeyin membaı kalptir. Îmânlı bir kalp sağlamdır. İstiğfar kalbin ağrazlarını, hastalıklarını gideren, hep zinde kalmasına vesile olan bir zikirdir. Bugün zahirî ilim erbabınca da tespit edilmiş bir gerçek vardır. İnsanın algılayabildiği bütün objeler ve bu objelerdeki uyum uyumsuzluk, düzen veyahut çarpıklık gibi hâller insan kalbinde, dimağında hatta bu hissiyatın getirişi ile beyninde paralel bir iz bırakmakta.
Çarpık ve karmaşık olarak algılanan şeyler kalbimizde ve ruhumuzda da bir karmaşıklık meydana getiriyor. Başka bir deyişle dingin, huzurlu bir ortam (eğer kişi bozuk bir psikolojiye sahip değilse) kalbin huzurlu olmasına ve rahatlamasına, ruhun da sükûnetine vesile oluyor. Kalbinde ikilik olan, çekişme olan, başkalarının ânını yüklenen, kalbinin ufuklarını günah dumanıyla, zulüm bulutlarıyla karartan kişilerde iç huzurundan bahsetmek mümkün değildir. Her ne kadar onlar "Huzurluyum." iddiasında bulunsalar da kendi vicdanlarında huzursuz bir şekilde çırpınıp dururlar.

Bu geniş daireden geçerek biraz daha özel dairelere geçiş yapalım. Bu geçiş noktalarında her makama ait bir estağfirullah olduğu dikkat nazarlarınızdan kaçmayacaktır. Her fırsatta zikrettiğimiz bir tarifimiz var; tasavvuf, Allah Teâlâ'nın kullarında görmek istediği mükemmel ahlâkı insana aşk ile meşk ettirme yoludur ve hemen hatırlanacağı üzere tasavvuf sahasındaki ekollerin tarikatlar olarak tezahür ettiğini ve bu yolların farklılıklarının da esasta olmadığını, değişik değişik olmasının insan meşreplerinin farklılığından kaynaklandığını söylemiş idik.
İşte bu yollarda üslûp erkân, evrad, tesbihat, kıyafet ve meşreb farklılıkları olsa da hepsinde ortak olan manevî esasın haricinde bazı virdlerde de ortaklık mevcuttur. Her tarikatın evradında bulunan ve değişmeyen üç temel vird vardır. Hamdele, salvele ve istiğfar, yani estağfirullah. Hatta yola bağlanmayı ifade eden biat ve intisap tabirlerinin yerine çoğu zaman tevbe etmek, inabet, istiğfar etmek tabiri kullanılagelmiştir.
Tevbe ve istiğfarın tarikat yolunda ne kadar ehemmiyetli olduğuna bu iki işaret kifayet etmekte. Tevbe, parlak kalbler için nurunu ve ışığını muhafaza etmeye, tozlanmış ve lekelenmiş kalpler için kirden ve pastan kurtulmaya, iyice günahtan kararmış ölmek üzere olan kalpler içinse yeniden nefes almaya ve hayat bulmaya en tesirli belki de yegâne yoldur. Kalp sahiplerinin bize âyine oluşuna manî olabilecek tozları da yine estağfirullah lâfzı ile giderebiliriz.
Tevbenin lugattaki mânâlarından biri de; dönmek, rücû etmek demektir. Neye rücû eder, neye döner insan veyahut nereden yüzünü çevirdi de nereye dönmek ister tevbe ederek? İnsanın, insan vasfında kabul edilebilmesi ve söze muhatap olabilmesi için nereden gelip nereye gittiğini bilmesi lâzımdır. Gidiş ve gelişindeki durumu her an gözetmesi gereken insan bazen sürçer bazen gaflet gösterir, unutur. Bulması gerekeni veyahut olması gerekeni ihmal eder, geciktirir. İşte bütün bu sarsıntılarda insana yeniden kendi benliğini kazandıran o uyanış hâli tevbe ile tezahür eder. Estağfirullah kelimesi tevbe hâlinin tercümesidir. Esasında estağfirullah, kelimeden ziyade, cümledir.
Latin harflerine aktarıldığında kelime kalıbı gibi gözüktüğünden kelime zannederiz. Hâlbuki birazcık geniş manâsıyla estağfirullah cümlesini lisanımıza hatta lisan-ı hâlimize aktarmak ve ifade etmek istersek "Ey beni kul olarak yaratan, kendisine muhatap kabul eden Mabudum, Halikım (yaratıcım), kendisinden başka ilâh olmayan Hz. Allah! Lütfen, keremen bilerek bilmeyerek işlediğim günahlarımı, kulluğuna yakışmayacak hâllerimi, amellerimi mağfiret eyle, yaptığım işler Senin gadabını celb etse de, azabını hak etsem bile, Sen bu cezayı benden kaldır, beni affeyle!" demek isteriz. Çok çok muhtasar, hemencecik özetlenebilecek ifade şekli ile bile olsa insanın derûnî hâlinde kendisini gösterir. İnsanın his âlemini hemen etkisi altına alır. Hakkıyla istiğfar edenlerin, daha neler kazanacağını ne güzelliklere şahit olacağını insaf ile düşünmek lâzım. Ya hakkıyla istiğfar edenlerin iç dünyalarında ne muazzam değişiklikler olmakta? Düşünmek lâzım. Hem bilir misiniz, "estağfirullah" lâfzı dahi serapa rahmettir, "Estağfirullah!" diyen bir kişi Allah'ı zikretmiştir bir defa. Efendim, Allah'tan mağfiret dilerken nasıl Allah'ı zikretmiş oluyoruz? Cenâb-ı Hakk'ı zikir O'nu hatırlamak veyahut yakın olanların tabiri ile hiç unutmamak değil mi? Estağfırullah denildiğinde bağışlanmayı isteyen kul olarak sen, kendisinden mağfiret talep edilen yegâne varlık Hz. Hakk olduğuna göre kulluğunu bu şekilde hatırlamak ve Rabbini zikretmek zikir değildir de nedir? Tasavvuf terbiyesinde estağfirullah virdi belli âdetler ile verilir, gelişigüzel çektirilmez. Bunun birçok sebebi vardır. Bu sebepler arasında; hususi zikir lâfzı oluşu, gelişigüzel "Estağfirullah!" diyerek istiğfarın mânâsından uzaklaşmak tehlikesi, sayıya ve adede gelen şeylerin nihayetinin olduğunu, belli bir adetten sonra tükendiğini çok iyi bilen insana elindeki istiğfar adedini ve fırsatını iyi değerlendirme tefekkürünü vermek gibi sebepler sayılabilir. Tabi buna herkesteki kalp kilidinin farklı oluşu ve ona uyabilecek bir anahtarla açılması gerektiği hikmeti de ilâve edilmeli. Yani günlük hayatımızda kullandığımız gibi "Estağfîrulllah!" deyip geçilmez. Böyle istiğfarlarımız için de "Estağfirullah.
Cenâb-ı Hakk bizleri, istiğfarları ile yükselen rızasına kanat açan talib ve ragıb kullarından eylesin.

 

Ak_Kelebek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




çarşamba çilingir webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım