Aynı fikirdeyim.Demokrasinin dostudur bu sistem ve başkanlığa geçişte bir yoldur.
Başkanlık Sistemi, Türkiye gibi siyasi kutuplaşmanın yoğun olduğu ülkelerde her hâlükârda faydadan çok zarar getirir. Bunun niçin böyle olduğunu açıklayayım:
Başbakanlık Sistemi'nde; Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetlerinin birbirinden sert ayrılığı ilkesi geçerlidir. Bizim gibi siyaseten sert kutuplaşmanın yaşandığı ülkelerde Yasama kuvvetiyle Yürütme kuvvetinin farklı siyasi görüşlerdeki partilerin hâkimiyetinde olduğu durumlarda Yasama, Yürütme'yi âdeta felç edecek politikalar izleyebilir. Ülkemizin mevcut siyasi tablosunu esas alan bir misallle mevzuyu açayım:
10 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanlığı Seçimini ilk turda Tayyip Erdoğan kazandı diyelim. Eylül ayının başında da Başkanlık Sistemi'ne geçtiğimizi ve Erdoğan'ın da Başkan olarak Yürütme'nin başı olduğunu varsayalım. Haziran 2015'te yapılacak olan 2015 Genel Seçimini de CHP-MHP faşizm koalisyonunun kazandığını varsayalım. Yasama'nın CHP-MHP faşizm koalisyonunun elinde olduğu, Yürütme'nin de AK Partili Başkan Erdoğan'ın elinde olduğu bir sistemin nasıl bir kilitlenme yaşayacağını siyasetten biraz anlayan herkes takdir edecektir. CHP-MHP faşizm koalisyonun hâkimiyetindeki Yasama, Yürütme'ye hâkim olan AK Partili Başkan Erdoğan'ın elini kolunu bağlar ve onu iş yapamaz hâle getirir.
Ha, denilebilir ki, Yürütme'nin yani Başkan'ın sistem içinde daha etkili olabilmesi için Yasama'nın bazı yetkileri by-pass edilerek Başkan'ın yani Yürütme'nin hareket alanı genişletilebilir. Böyle bir durumda da sistem, Başkanlık Sistemi'nin özünü oluşturan sert kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşmış olur. Hem Yürütme'yi elinde tutan hem de Yasama'yı by-pass edip Yasama'nın hareket alanını kısıtlayarak Yürütme'ye önemli Yasama yetkilerini veren hem de üst seviyedeki yargı mensuplarını atayarak Yargı'da da etkili olan bir Başkan'ın tanımlandığı Başkanlık Sistemi'nin demokratik bir sistem olarak nitelendirilmesi zorlaşır.
Konu Cihannur tarafından (04-29-2014 Saat 04:17 ) değiştirilmiştir..