![]() |
#1 |
![]() ![]() Eğitimci-Yazar Muhittin Atıcı, çarşaf açılımı safsatasıyla oy avcılığı yapan CHP'nin çarşaflı diye bir kadına yönelik linç girişimlerini bakın nasıl değerlendirdi: Seçim atmosferine girdikten bu yana Bay Baykal ve tayfası, insanın kanını donduracak projelere imza atmaya devam ediyorlar… “Herkes istediği gibi giyinebilir. Çarşafa evet-türbana hayır, her çarşaflıya bir rozet, her mahalleye bir Kur'an kursu…” Bu ve bunun gibi açıklamalar ardı ardına gelmeye başladı. Baykal ve arkadaşlarından bu açıklamaları duyunca, insan kulaklarına inanamıyor. Bu gelişmeler üzerine insanımız; “Ben rüya mı görüyorum? Ya da konuşanların dili mi sürçtü veya ben mi yanlış anladım? Yoksa Emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Emekli tuğgeneral Levent Ersöz'den sonra Baykal'da kafasını mı çarptı?” gibi sorular sormaya başladı… Bu kadar derin çelişkilerle karşılaşan insanımız, ister istemez soruyor: 1950'den önce ezanı ve Kur'an'ı yasaklayan, köy meydanlarında jandarma gücüyle analarımızın ve ninelerimizin başındaki örtüyü açanlar, camileri tavlaya çevirenler… Yoksa DP'liler, AP'liler, ANAP'lılar, REFAH'lılar veya AK Partililer miydi? Deniz Baykal buyurmuş; “Devlet, belirli bir mezhebin veya bir düşüncenin devleti olsaydı, devletten söz edilemezdi. Devletin temel noktası inanç özgürlüğüdür. Bunu sonuna kadar koruyacağız. Herkes dinini özgürce yaşamalıdır. Devlet insanların mutluluğu için vardır. Biz bu temelde insanları mutlu etmek için çaba gösteriyoruz. CHP son dönemde bu konularda suçlanıyor. Ancak şu bilinmelidir ki 'bir siyasi parti hiçbir insanı dili, dini, ırkı, düşüncesi ve mezhebi yüzünden ayırmaz, ayırmamalıdır. Bakın burada başı açık ve başı kapalı da var. Bunları dikkate alarak milli birliğe hep beraber sahip çıkacağız. Alanya'da benim hemşerilerim şalvar giyiyorlar. Şimdi onlara bu şalvarları niye aldınız mı diyeceğiz? Alışacaksınız, CHP bu halkın partisidir. Çarşafa evet, türbana hayır. Derdimiz-davamız örtüyle mi, yoksa zihniyetle mi? Kara çarşafı siyasi simge olarak az kişi kullanıyor. Kara çarşaf, Anadolu kırsal yaşamının bir parçasıdır. Siyasi simge olarak türban kullanılıyor.” Kılıçtaroğlu ise; “29 Mart'ta İstanbul Belediyesi'ne geldiğimizde çalışanların başörtüsüne müdahale etmeyeceğiz.” diyor. Şimdi Bay Baykal'a sormak lazım: Bugün söylediklerinin hepsine tamam da, o zaman 1997 yılında “çarşafa çarpı” atılan yürüyüşe neden katıldınız ve destek verdiniz? Meşhur 28 Şubat Bildirisi'nden sadece 13 gün önce, Ankara'da “Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü” adı altında bir yürüyüş organize ediliyor. Bu yürüyüşü ÇYDD ve ADD gibi kuruluşlar organize ediyordu. Yürüyüşün bir numaralı destekçisi de CHP'ydi. Bugün seçim atmosferine girerken “çarşafa evet” diyen CHP'nin, 1997'lerdeki hedefinde ise çarşaf vardı. O meşhur yürüyüşün bir de “onur konuğu” vardı. O gün çarşafa hakaret eden, çarşaf giyenleri aşağılayan kadınların arasında yürüyen bu “onur konuğu” bugünün çarşaf rantçısı, Baykal'dan başkası değildi. Bay Baykal hem yürüyordu, hem de; “Kadınlar, demokratik haklarını kullanmak için meydanlara inmiştir. CHP bu eyleme sahip çıkıyor ve destekliyor.” şeklinde açıklama yapıyordu. Ayrıca CHP'nin ağır toplarının içinde bulunduğu grup, “Kara çarşafa hayır” diye sloganlar atıyordu. Bay Baykal, bir başka konuşmasında; “Türbanlılar CHP Genel Merkezi'ne girebilir.” buyurmuşlar. Bu ifadenin arkasındaki gerçek; CHP'nin geçmişte türban ve her çeşit örtünün yasaklanmasından yana olduğunun itirafıdır. Zaten CHP'nin, başörtülülere yönelik savunduğu bu yasağı da belgelerle sabittir. Şöyle ki CHP, 05 Şubat 2008 tarihinde, örtülüleri TBMM'deki grup toplantısından zorla çıkarırken fotoğraflanmıştır. Yakın geçmişte ibretle izlediğimiz yukarıdaki manzaraların faili olan CHP, bugün ise başörtülülere; “Buradan buyurun. Size kapımız sonuna kadar açıktır.” diyorlar. Geçmişte çarşafa çarpı atıp, örtülüleri grup salonundan kovanlar, “seçimlik dindar” görünmeye çalışsa da, milletin bu tip “dönemlik” şovlara karnı tok artık… Bay Baykal, bir taraftan milletin gözünün içine baka-baka “Kur'an ve çarşaf şov” yaparken, diğer taraftan CHP belediye başkan adaylarının birçoğu, belediyelerin “kamusal alan” olduğunu ve türbanlıların belediyelerin kapısından içeri giremeyeceğini savunmaya devam ediyorlar. Baykal'la ekibi arasındaki bu çelişkiler, CHP'lilerin her birinin kendi içindeki çelişkileri derinleştikçe, otuz yıllık CHP'li olan bir hanımefendi, partisinin bu son açılımlarını test etmeye kalktı. Öyle bir test etti ki, 65 yaşındaki hanımı, değil ki CHP'li olduğuna, anasından doğduğuna dahi pişman ettiler. Kendilerini “çağdaş, aydın, ilerici ve sosyal demokrat” diye adlandıran CHP'nin gorilleri, bir anda annelerinin, belki de ninelerinin yaşındaki bayanın üzerine saldırıp tartakladılar, çarşafını yırttılar ve edepsizce bir şekilde o yaşlı hanımın yüzüne tükürdüler. O çağdaş gorillerin, bu son olaydaki tavırlarını, Vatan Şairi Üstat M Akif; “Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne, Acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne… Medniyet dediğin soymaksa bedeni, Desene hayvanlar bizden daha medeni…” dörtlüğü ile çok veciz bir şekilde dile getirirken, bütün zamanlar için ne kadar da isabetli ve haklı olduğunu ispatlamıştır. Otuz yıllık CHP'li olan bu hanımefendinin oltasına takılan Deniz Baykal ve ekibinin; “Kur'an ve çarşaf açılımlarında” ne kadar samimi ve de güvenilir oldukları meydana çıkmıştır. Takke düşüp kel görünmüştür. Bundan dolayı, sürekli aldatılan ve CHP tarihi boyunca değerlerine sövülen Türk Milleti, CHP bünyesinde çok nadir bulunan dürüst insanlardan biri olan, bu hanımefendiye ne kadar teşekkür etse azdır. / HABERVAKTİM
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|