Adem Yavuz ARSLAN "Bu Meclis tablosundan çözüm çıkar mı?" - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Ertuğrul ÖZGÜL** · 11-11-2009, 18:56

TBMM'de dün yaşananlar aslında ne kadar zorlu bir sürecin içinde olduğumuzu bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Herkesin üzerinde ittifak ettiği bir konu var: Terör bitirilmeli. Fakat bu ön kabulden sonra ortalık toz duman oluyor. Çünkü hükümetin başlattığı açılım sürecini muhalefet partileri topyekün bir şekilde 'ihanet projesi' olarak tanımlıyor.

Hükümet büyük bir risk alarak yola çıktı. Belki usulde hatalar yapıldı. Belki daha derli toplu bir şekilde yola çıkılsaydı daha sağlam temellere oturur ve sonuç alınabilirdi.

Fakat muhalefet partilerinin tutumu 'terör bu ülkede kimin sorunu' dedirtiyor. Çünkü açılım süreciyle ilgili her noktada sert eleştiriler geldi. İhanet gibi hainlik gibi 'kavgada bile söylenmeyecek' sözler kullanıldı. Daha çok Ergenekoncular'ın ağzından duyduğumuz 'Cumhuriyete karşı tertip' gibi ifadelerle eleştirildi açılım süreci.

Oysa aktörü ve faktörü bol, 25 yıllık bir sorun. Herkesin el birliği içinde olması beklenirdi.

En azından hükümetin çalışmalarına 'bunu yanlış buluyoruz, şu önerinizi sakıncalı görüyoruz' türü eleştiriler yapması beklenirdi muhalefetin. Fakat DTP, CHP ve MHP sürece tümden karşı çıkarak ilginç bir tablo oluşturuyor. Muhalefet çözüm üretmek ya da çözüm önermek yerine 'açılıma karşı olmak' ortak paydasında buluşuyor. Dün de aynısı oldu. Tüm partiler açılıma tepkili. Türk halkı hâlâ muhalefetin 'çözüm önerilerini' görebilmiş değil. Oysa TBMM'de dün herkesin oturup konuyu enine boyuna değerlendirmesi beklenirdi.

Meclis'te miting meydanlarını andıran görüntüler yaşanırsa sokağa yansıması nasıl olacak. bu konu üzerinde ayrıca düşünmek lazım. Meclis toplumsal kardeşliğe, diyaloga öncülük etmeliydi.

O zaman iktidar partisi de haklı olarak 'terör sadece benim sorunum mu' sorusunu soruyor. Sahi terör sadece iktidar partisinin sorunu mu?

Vay adaletin haline!

Sincan Hakimi Osman Kaçmaz ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu uzunca bir zamandır gündemde. Hem aldıkları kararlar hem de haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle tartışılıyorlar.

Son olarak Adalet Bakanlığı, her iki ismin de kesin olarak meslekten ihracını istedi. Son sözü HSYK söyleyecek.

Adalet Bakanlığı müfettişlerinin Osman Kaçmaz hakkındaki incelemesinde düşündürücü iddialar var. Müfettişler Kaçmaz'ın 7 ayrı suçtan cezalandırılmasını talep ediyorlar. İddialara göre Kaçmaz sürmekte olan operasyonlarla ilgili başka bir savcıyı dinlendiği konusunda uyarmış. Yolsuzluk soruşturması sırasında bazı sanıkları kolladığı, evrakta sahtecilik yaptığı iddiaları var. Eminağaoğlu hakkında da benzer iddialar var. YARSAV Başkanı'nın Ergenekon sanıklarına akıl verdiği, manüplatif haberler yaptırdığı, sürmekte olan davayı etkilemeye çalıştığı iddiaları belgelere yansıdı.

Her iki isimle ilgili şimdi gözler HSYK'da. Fakat hem Kaçmaz hem de Eminağaoğlu siyaseten çok öne çıkan isimler olduğu için konu adalet-yargı ekseninden çıkıp siyasi bir hesaplaşmaya dönecektir. Nitekim muhalefet iktidarı 'faşistlik'le suçladı. Bakanlık akşam saatlerinde bir açıklamayla soruşturmanın cumhurbaşkanının yargılanması ya da TİB baskını ile ilgili olmadığını iddia etti.

Fakat bakanlığın tek sayfalık açıklaması yeni tartışmalar doğurmaya aday. 11 bin 206 hakim ve savcıyla ilgili 2009 yılı içerisinde toplamda 5 bin 930 işlem yapılmış. Yani neredeyse hakim ve savcıların yarısı hakkında şikayet ya da ihbar yapılmış. 208 hakim ve savcı hakkında kovuşturma izni verilirken 214 dosya da gereği için HSYK'ya sevk edilmiş.

Kafa karışıklığına meydan vermemek için düz bir ifadeyle Adalet Bakanlığı'na her yıl 5000 civarında ihbar ve şikayet geliyor. Hatırlatalım Türkiye'de 11 bin 206 hakim ve savcı var. Demek ki ülkede ciddi bir adalet sorunu var. Rakamlar her şeyi ortaya koyuyor.

Başka söze gerek var mı?

11-11-2009, 18:56	#1
Kullanıcı Adı Ertuğrul ÖZGÜL	Adem Yavuz ARSLAN "Bu Meclis tablosundan çözüm çıkar mı?" TBMM'de dün yaşananlar aslında ne kadar zorlu bir sürecin içinde olduğumuzu bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Herkesin üzerinde ittifak ettiği bir konu var: Terör bitirilmeli. Fakat bu ön kabulden sonra ortalık toz duman oluyor. Çünkü hükümetin başlattığı açılım sürecini muhalefet partileri topyekün bir şekilde 'ihanet projesi' olarak tanımlıyor. Hükümet büyük bir risk alarak yola çıktı. Belki usulde hatalar yapıldı. Belki daha derli toplu bir şekilde yola çıkılsaydı daha sağlam temellere oturur ve sonuç alınabilirdi. Fakat muhalefet partilerinin tutumu 'terör bu ülkede kimin sorunu' dedirtiyor. Çünkü açılım süreciyle ilgili her noktada sert eleştiriler geldi. İhanet gibi hainlik gibi 'kavgada bile söylenmeyecek' sözler kullanıldı. Daha çok Ergenekoncular'ın ağzından duyduğumuz 'Cumhuriyete karşı tertip' gibi ifadelerle eleştirildi açılım süreci. Oysa aktörü ve faktörü bol, 25 yıllık bir sorun. Herkesin el birliği içinde olması beklenirdi. En azından hükümetin çalışmalarına 'bunu yanlış buluyoruz, şu önerinizi sakıncalı görüyoruz' türü eleştiriler yapması beklenirdi muhalefetin. Fakat DTP, CHP ve MHP sürece tümden karşı çıkarak ilginç bir tablo oluşturuyor. Muhalefet çözüm üretmek ya da çözüm önermek yerine 'açılıma karşı olmak' ortak paydasında buluşuyor. Dün de aynısı oldu. Tüm partiler açılıma tepkili. Türk halkı hâlâ muhalefetin 'çözüm önerilerini' görebilmiş değil. Oysa TBMM'de dün herkesin oturup konuyu enine boyuna değerlendirmesi beklenirdi. Meclis'te miting meydanlarını andıran görüntüler yaşanırsa sokağa yansıması nasıl olacak. bu konu üzerinde ayrıca düşünmek lazım. Meclis toplumsal kardeşliğe, diyaloga öncülük etmeliydi. O zaman iktidar partisi de haklı olarak 'terör sadece benim sorunum mu' sorusunu soruyor. Sahi terör sadece iktidar partisinin sorunu mu? Vay adaletin haline! Sincan Hakimi Osman Kaçmaz ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu uzunca bir zamandır gündemde. Hem aldıkları kararlar hem de haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle tartışılıyorlar. Son olarak Adalet Bakanlığı, her iki ismin de kesin olarak meslekten ihracını istedi. Son sözü HSYK söyleyecek. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin Osman Kaçmaz hakkındaki incelemesinde düşündürücü iddialar var. Müfettişler Kaçmaz'ın 7 ayrı suçtan cezalandırılmasını talep ediyorlar. İddialara göre Kaçmaz sürmekte olan operasyonlarla ilgili başka bir savcıyı dinlendiği konusunda uyarmış. Yolsuzluk soruşturması sırasında bazı sanıkları kolladığı, evrakta sahtecilik yaptığı iddiaları var. Eminağaoğlu hakkında da benzer iddialar var. YARSAV Başkanı'nın Ergenekon sanıklarına akıl verdiği, manüplatif haberler yaptırdığı, sürmekte olan davayı etkilemeye çalıştığı iddiaları belgelere yansıdı. Her iki isimle ilgili şimdi gözler HSYK'da. Fakat hem Kaçmaz hem de Eminağaoğlu siyaseten çok öne çıkan isimler olduğu için konu adalet-yargı ekseninden çıkıp siyasi bir hesaplaşmaya dönecektir. Nitekim muhalefet iktidarı 'faşistlik'le suçladı. Bakanlık akşam saatlerinde bir açıklamayla soruşturmanın cumhurbaşkanının yargılanması ya da TİB baskını ile ilgili olmadığını iddia etti. Fakat bakanlığın tek sayfalık açıklaması yeni tartışmalar doğurmaya aday. 11 bin 206 hakim ve savcıyla ilgili 2009 yılı içerisinde toplamda 5 bin 930 işlem yapılmış. Yani neredeyse hakim ve savcıların yarısı hakkında şikayet ya da ihbar yapılmış. 208 hakim ve savcı hakkında kovuşturma izni verilirken 214 dosya da gereği için HSYK'ya sevk edilmiş. Kafa karışıklığına meydan vermemek için düz bir ifadeyle Adalet Bakanlığı'na her yıl 5000 civarında ihbar ve şikayet geliyor. Hatırlatalım Türkiye'de 11 bin 206 hakim ve savcı var. Demek ki ülkede ciddi bir adalet sorunu var. Rakamlar her şeyi ortaya koyuyor. Başka söze gerek var mı?

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)